BIST 9.616
DOLAR 34,57
EURO 36,26
ALTIN 2.971,78
MEMUR

Akademik iş güvencesi çalıştayı sonuçları

Öğretim Elemanları Derneği (ÖGEDER) tarafından yaklaşık 20 akademisyenin bir araya gelerek yaptığı, "Akademik iş güvencesi çalıştayı" sonuçları açıklandı.

MEMURHABER.COM/ÖZEL İÇERİK-NİYAZİ SOLAK:

DEVLET ÜNİVERSİTELERİNDE SÖZLEŞMELİ OLARAK ÇALIŞAN AKADEMİK PERSONELİN KADROLU STATÜYE ALINARAK İŞ GÜVENCESİNİN SAĞLANMASINA DAİR KAMUOYU BİLGİLENDİRME ÇALIŞMASI
 

TEMMUZ 2014

AKADEMİSYENLERİN İŞ GÜVENCESİ SORUNU

Hayatını bilim üretmeye, genç nesilleri yetiştirmeye ve ülke geleceğinin temellerini atmaya adamış, aile geçindirmeye bile yetmeyen bir maaşla bir de bilimsel çalışmalarını sürdürmeye çalışarak yaşam mücadelesi veren akademisyenlerin kazandıkları ekmek parasının, eğitim dünyasının diğer bir kesimini oluşturan öğretmenlerinki kadar kutsal olmadığını düşünen var mıdır acaba? Ya da şöyle soralım: Aniden bir yasa çıksa ve okul müdürlerine, diledikleri öğretmenleri işten çıkarma hakkı verse sizce ne olur? Tüm Türkiye olarak ayağa kalkarız, değil mi? Kaldı ki Anayasamızın 49. maddesinde; “Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları korumak, çalışmayı desteklemek ve işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak için gerekli tedbirleri alır” ifadesi yer almaktadır. Ancak akademisyenlerimiz için bu kanun maddesi uygulanmamaktadır.

Devlet üniversitelerinde profesörler ve doçentler haricindeki tüm akademisyenler maalesef sözleşmeli olarak çalıştırılmaktadırlar. 1981 yılında, darbeci anlayışın bir ürünü olarak ortaya çıkan 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu yüzünden akademisyenler, mesleklerini devam ettirebilmek ve evlerine ekmek götürebilmek için üniversite yönetimi tarafından sözleşmelerinin yenilenmesine muhtaç hale getirilmişlerdir. Bu nedenledir ki, bir öğretmen ile okul müdürü arasında memur-amir ilişkisi varken bir akademisyen ile müdürü/dekanı/rektörü arasında işçi-patron ilişkisi vardır. Kısıtlı maddi imkanlarla bilim üretmeye çalışan akademisyenler, maddi sorunları yetmiyormuş gibi bir de sözleşme baskısıyla yaşamak zorunda bırakılmışlardır.

Peki, biraz ayrıntılı düşünelim: Darbeci anlayış neden kanunu hazırlarken hiç zahmet etmeden “Devlet üniversitelerindeki tüm akademik personel kadrolu olarak çalışır.” deyip geçmek yerine profesör ve doçent haricindeki öğretim elemanlarını sözleşmeli olarak çalıştırmak için ekstra bir uğraşta bulunmuş olabilir? Bizce cevabı şöyle:

Akademisyenler gelecek nesli şekillendirir ve yetiştirirler. Yani ülkenin gelecekteki yöneticileri bugünün akademisyenleri tarafından eğitilirler. Peki “ülkenin gelecekteki yöneticileri” ne demektir? Çok basit: “ülkenin bugünkü yöneticilerinin yaptığı yanlışların hesabını gelecekte soracak olan kimseler” demektir. Peki bu darbe ürünü yasayı yapanlar, gelecekte kendilerinden hesap sorulmasını isterler mi? Elbette hayır. Peki bunun için yapabilecekleri en etkili hamle ne olabilir? Ülkenin gelecekteki yöneticisi olan beyinleri kendi istekleri doğrultusunda şekillendirmek. Peki bunu başarmak için izleyecekleri en uygun strateji ne olabilir? Genç beyinleri eğitecek olan akademisyenleri ağır baskı altında tutmak ve akademisyenlerin, yanlışlardan hesap sorabilen bir nesil yetiştirmesini engellemek. Kısacası yasayı hazırlayan kimselerin “Öyle bir yasa hazırlayalım ki, akademisyenleri sürekli baskı altında tutalım ve bizi eleştirmeye, bizden hesap sormaya kalkanlara karşı elimizde görevlerine son vermek gibi çok güçlü bir koz olsun. Zaten üniversite yönetimleri bizim gibi düşünen kimselerden oluşmak zorunda ve biz de bu kozu kullanma yetkisini bizim gibi düşünen üniversite yönetimlerine bırakmış oluyoruz. Bu sayede bu akademisyenler, ileride bizden yaptığımız yanlışların hesabını soramayacak bir nesil yetiştirsinler ki biz gelecekte de rahat edelim.” stratejisiyle hareket etmiş olmalarının bir sonucu olarak, akademisyenler, yetiştirdikleri ve mezun ettikleri pek çok öğrenci kadrolu olarak ve gelecek kaygısı gütmeden çalışma hayatına atılırken, iş güvencesinden uzak bir biçimde ve sözleşme baskısı altında yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadırlar.

Aklınıza şu soru gelebilir: “Profesör ve doçentlerde neden böyle bir sorun yok?” Cevap oldukça kolay: Yasa zaten siz doçent ve profesör oluncaya kadar sizin kaderinizi amirlerinizin iki dudağı arasına sıkıştırıyor ve doçent olana kadar size düşüncelerinizi sansürlemeyi, amirlerinize boyun eğmeyi öğretiyor. Zaten çok açık ki bir akademisyenin düşünce yapısı, bilimsel çalışma etiği ve değerlerinin mihenk taşı diyebileceğimiz önemli bir kısmı akademik yolun bu kesiminde şekilleniyor. Freire’nin "Ezilenlerin Pedagojisi" adlı kitabında söylediği gibi "Ezilenler ezenlerin bir gün ezenleri olur” sözü vücut buluyor. Diğer bir deyişle bir gün doçent ve profesör olan o akademisyenler, geleceği ve iş güvencesi amirinin iki sözüne bağlı olmaktan çıkıp "ezen" konumunda oluyorlar. Yani bu sömürü sistemi kusursuzca sürdürülüyor.

Üniversitelerde akademik personele karşı uygulanan psikolojik tacizin (mobbing) temelinde de, akademisyenleri tehdit eder gibi onlarla 1, 2 ya da en fazla 3 yıllık periyotlarla imzalanan sözleşmeler yer almaktadır. “Mobbing” kavramı son zamanlarda hukuksal olarak tanınıyor olsa bile eskiden beri süregeldiği açıktır. Akademik personelin kaderini üniversite yönetiminin iki dudağı arasına yerleştiren 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu nedeniyle "mobbing" bir suç değil, adeta yasal bir durumdur. Üniversitelerde akademik personele karşı uygulanan mobbinge karşı atılabilecek en büyük adım, üniversite yönetiminin elinde sürekli koz olarak bulunan “sözleşme yenile(me)me yetkisi”ni, daha açık bir ifade ile “kapının önüne koyma yetkisi”ni bir an önce ortadan kaldırmaktır. Nasıl ki bir öğretmen gelecek kaygısı gütmeden çalışabiliyorsa, bir akademisyen de aynı şartlar altında çalışabilmelidir. Unutulmamalıdır ki, gelecek kaygısı ve sözleşme baskısı altında sağlıklı bir biçimde bilim üretmek asla mümkün değildir. Ayrıca sadece bilim üretmek değil aynı zamanda bu sözleşme baskısı altında kalan akademisyenler hem toplum için emsal teşkil edecek kişiler olamazlar hem de asli görevlerinden biri olan birey yetiştirmek kapsamında sağlıklı ve ahlaki kurallara sahip nesiller de yetiştiremezler.

Geçmiş dönemdeki darbelerin izlerinin silinmeye çalışıldığı bu dönemde akademisyenlerin bu sorunlarını çözmek, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nda yapılacak basit bir değişiklikle mümkündür ve bu değişiklik maddi anlamda devlete en ufak bir külfet dahi getirmeyecektir. Karanlık darbe döneminde hazırlanmış ve insanları köleleştirmekten başka hiçbir amacı bulunmayan bu yasanın, düzenlenerek akademisyenlerin özgürce çalışabilecekleri aydınlık günlere kavuşmaları yolunda tüm devlet büyüklerimizin bizlere destek vereceklerinden en ufak bir şüphemiz dahi bulunmamaktadır.

 

AKADEMİSYENLERİN İŞ GÜVENCESİ SORUNU (MADDELER HALİNDE, ÖZET)

  • Profesör ve doçent haricindeki tüm akademisyenler sözleşmeli olarak çalıştırılmaktadırlar.
  • Akademisyenlerin sözleşmelerinin yenilenmesi, üniversite yönetiminin iki dudağı arasındadır. Bu ise "Mobbing"in ana kaynağıdır. Sözleşme sorunu çözülmeden mobbing sorununun çözülmesi olanaksızdır.
  • Askeri darbe döneminde hazırlanmış olan 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu, akademisyenleri sözleşmeli istihdam yolu ile sürekli baskı altında tutarak köleleştirmeyi hedeflemektedir.
  • Meslek olarak bilim üretmeyi seçmiş ve hayatını bu yola adamış olan akademisyenlerin de tıpkı öğretmenler ve diğer kamu görevlileri gibi iş güvencesine kavuşturulmaları, yani kadrolu olarak görev yapmaları şarttır.
  • Sözleşmeli istihdam, akademisyenlerin fikirlerini özgürce ifade edebilmelerini engellemekte ve onları üniversite yönetimine karşı köleleştirmeyi amaçlamaktadır.
  • Eğitimci olarak bir öğretmenin ekmeği ne kadar kutsalsa, bir akademisyenin ekmeği de o kadar kutsaldır. Gelecek kaygısı olmadan çalışan öğretmenlerin sahip olduğu iş güvencesi, bir an önce akademisyenlere de verilmelidir.
  • Devlet memuru ve kamu görevlisi olduğu halde sürekli sözleşme yenilemesi gereken, aksi takdirde kapı dışarı edilecek olan tek kesim akademisyenlerdir.
  • Gelecek kaygısı ve sözleşme baskısı altında sağlıklı biçimde bilim üretilemez.
  • Sözleşme sorununun çözümü maddi açıdan devlete en ufak bir yük dahi getirmeyecek olup, yasada yapılacak olan küçük çaplı düzenlemelerle basitçe hayata geçirilebilecek ve bilim insanlarının bu sorunu tamamen ortadan kalkacaktır.

Kanun Teklifi Önerimiz:

YÜKSEKÖĞRETİM KANUNU

 

          Kanun Numarası        : 2547

          Kabul Tarihi                : 4/11/1981

          Yayımlandığı R. Gazete : Tarih : 6/11/1981   Sayı : 17506

          Yayımlandığı Düstur   : Tertip : 5   Cilt : 21   Sayfa : 3

 

YÜKSEKÖĞRETİM KANUNU' NDA YAPILMASI TEKLİF EDİLEN DEĞİŞİKLİKLER

 

Madde: 23

Fıkra: a

Şimdiki Hali

Bir üniversite biriminde açık bulunan yardımcı doçentlik, isteklilerin başvurması için rektörlükçe ilan edilir. Fakültelerde ve fakültelere bağlı kuruluşlarda dekan, rektörlüğe bağlı enstitü ve yüksekokullarda müdürler; biri o birimin yöneticisi, biri de o üniversite dışından olmak üzere üç profesör veya doçent tespit ederek bunlardan adayların her biri hakkında yazılı mütalaa isterler. Dekan veya ilgili müdür kendi yönetim kurullarının görüşünü de aldıktan sonra önerilerini rektöre sunar. Atama, rektör tarafından yapılır.

             (Değişik: 12/8/1986 - KHK 260/1 md.) Yardımcı doçentler bir üniversitede her seferinde ikişer veya üçer yıllık süreler için en çok 12 yıla kadar atanabilirler. Her atama süresi sonunda görev kendiliğinden sona erer.

Yeni Hali

Bir üniversite biriminde açık bulunan yardımcı doçentlik, isteklilerin başvurması için rektörlükçe ilan edilir. Fakültelerde ve fakültelere bağlı kuruluşlarda dekan, rektörlüğe bağlı enstitü ve yüksekokullarda müdürler; biri o birimin yöneticisi, biri de o üniversite dışından olmak üzere üç profesör veya doçent tespit ederek bunlardan adayların her biri hakkında yazılı mütalaa isterler. Dekan veya ilgili müdür kendi yönetim kurullarının görüşünü de aldıktan sonra önerilerini rektöre sunar. Atama, rektör tarafından yapılır.

                (Değişik: 12/8/1986 - KHK 260/1 md.) Yardımcı doçentler, yükseköğretim kurumlarında kadrolu olarak görev yaparlar. bir üniversitede her seferinde ikişer veya üçer yıllık süreler için en çok 12 yıla kadar atanabilirler. Her atama süresi sonunda görev kendiliğinden sona erer.

 

 

Madde: 31

Fıkra: (yok)

Şimdiki Hali

Öğretim görevlileri; üniversitelerde ve bağlı birimlerinde bu Kanun uyarınca atanmış öğretim üyesi bulunmayan dersler veya herhangi bir dersin özel bilgi ve uzmanlık isteyen konularının eğitim - öğretim ve uygulamaları için, kendi uzmanlık alanlarındaki çalışma ve eserleri ile tananmış kişiler, süreli veya ders saati ücreti ile görevlendirilebilirler. Öğretim görevlileri, ilgili yönetim kurullarının görüşleri alınarak fakültelerde dekanların, rektörlüğe bağlı bölümlerde bölüm başkanlarının önerileri üzerine ve rektörün onayı ile öğretim üyesi, öğretim üye yardımcısı ve öğretim görevlisi kadrolarına atanabilirler veya kadro şartı aranmaksızın ders saati ücreti veya sözleşmeli olarak istihdam edilebilirler. Öğretim üyesi kadrolarına öğretim görevlileri en çok iki yıl süre ile atanabilirler; bu süre sonunda işgal ettikleri kadroya başvuran öğretim üyesi bulunmadığı ve görevlerine devamda yarar görüldüğü takdirde aynı usulle yeniden atanabilirler. Atanma süresi sonunda görevleri kendiliğinden sona erer. Bunların yeniden atanmaları mümkündür. Bu takdirde ilk atama usulü uygulanır. Konservatuvarlar ile meslek yüksekokullarına gerektiğinde sürekli olarak öğretim görevlisi atanabilir.

Yeni Hali

Öğretim görevlileri; üniversitelerde ve bağlı birimlerinde bu Kanun uyarınca atanmış öğretim üyesi bulunmayan dersler veya herhangi bir dersin özel bilgi ve uzmanlık isteyen konularının eğitim - öğretim ve uygulamaları için, kendi uzmanlık alanlarındaki çalışma ve eserleri ile tananmış kişiler, kadrolu olarak veya ders saati ücreti ile görevlendirilebilirler. Öğretim görevlileri, kendilerinin teklifte bulunması kaydıyla ilgili yönetim kurullarının görüşleri alınarak fakültelerde dekanların, rektörlüğe bağlı bölümlerde bölüm başkanlarının önerileri üzerine ve rektörün onayı ile öğretim üyesi veya öğretim üye yardımcısı ve öğretim görevlisi kadrolarına atanabilirler. Öğretim görevlileri, veya kadro şartı aranmaksızın ders saati ücreti karşılığında (serbest zamanlı) veya kadrolu olarak da istihdam edilebilirler. Bu durumda merkezi sınava girmiş olmak şartı aranmaz. Öğretim üyesi kadrolarına öğretim görevlileri en çok iki yıl süre ile atanabilirler; bu süre sonunda işgal ettikleri kadroya başvuran öğretim üyesi bulunmadığı ve görevlerine devamda yarar görüldüğü takdirde aynı usulle yeniden atanabilirler. Öğretim üyesi kadrolarına atanma süresi sonunda görevleri kendiliğinden sona erer. Bunların öğretim üyesi kadrolarına yeniden atanmaları mümkündür. Bu takdirde ilk atama usulü uygulanır. Konservatuvarlar ile meslek yüksekokullarına gerektiğinde sürekli olarak öğretim görevlisi atanabilir. Merkezi sınav ile yükseköğretim kurumuna tam zamanlı olarak atanan öğretim görevlileri kadrolu olarak görev yaparlar.

 

(*) Merkezi Sınav: ALES

Madde: 32

Fıkra: (yok)

Şimdiki Hali

Okutmanlar, ilgili kurumların görüşü alınarak fakültelerde ve fakülteye bağlı birimlerde dekanların, rektörlüğe bağlı enstitü veya yüksekokullarda müdürün önerisi ve rektörün onayı ile süreli veya sürekli olarak atanırlar; atanma süresi sonunda görevleri kendiliğinden sona erer. Bunların yeniden atanmaları mümkündür. Bu takdirde ilk atama usulü uygulanır.

Yeni Hali

Okutmanlar, ilgili kurumların görüşü alınarak fakültelerde ve fakülteye bağlı birimlerde dekanların, rektörlüğe bağlı enstitü veya yüksekokullarda müdürün önerisi ve rektörün onayı ile atanırlar ve kadrolu olarak görev yaparlar. süreli veya sürekli olarak atanırlar; atanma süresi sonunda görevleri kendiliğinden sona erer. Bunların yeniden atanmaları mümkündür. Bu takdirde ilk atama usulü uygulanır.

 

 

Madde: 33

Fıkra: a

Şimdiki Hali

Araştırma görevlileri, yükseköğretim kurumlarında yapılan araştırma, inceleme ve deneylerde yardımcı olan ve yetkili organlarca verilen ilgili diğer görevleri yapan öğretim yardımcılarıdır. Bunlar ilgili anabilim veya anasanat dalı başkanlarının önerisi, Bölüm Başkanı, Dekan, enstitü, yüksekokul veya konservatuvar müdürünün olumlu görüşü üzerine rektörün onayı ile araştırma görevlisi kadrolarına en çok üç yıl süre ile atanırlar; atanma süresi sonunda görevleri kendiliğinden sona erer.(Ek cümle: 21/4/2005 – 5335/10 md.)Bunlar aynı usulle yeniden atanabilirler.

             Lisans üstü eğitim - öğretim için yurt dışına gönderilecek araştırma görevlileri ile ilk defa bu amaçla bu göreve atanacaklarda aranacak nitelikler ve diğer hususlar Yükseköğretim Kurulunca tespit edilir.

             (Değişik: 9/4/1990 - KHK - 418/23 md.; İptal: Ana. Mah'nin 5/2/1992 tarih ve E. 1990/22, K. 1992/6 sayılı Kararı ile; Yeniden düzenleme: 18/5/1994-KHK-527/16 md.) Lisansüstü eğitim - öğretim için yurtdışına gönderilecek araştırma görevlileri hakkında yukarıdaki atama süresi ile ilgili hüküm uygulanmaz. Bu gibilerin öğrenim ücretleri ve yollukları dahil her çeşit sosyal ve diğer giderleri bağlı bulundukları üniversitelerin personel giderleri içerisinde açılacak özel tertipden ödenir. Lisansüstü eğitim - öğretim için yurt dışına gönderilen araştırma görevlileri kadrolarında bırakılırlar ve (Burslu gidenlerin biryılı aşan süreleri ile şahsen özel burs sağlayan ve bu burstan istifade etmesi için kurumlarınca kendilerine aylıksız izin verilmesi uygun görülenler hariç) aylık ve diğer her türlü ödemelerin kanuni kesintilerin sonra kalan net tutarının % 6O'ını kurumlarından alırlar. Bunlardan kurumlarınca gönderilenlere, 1416 sayılı Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun hükümlerine göre aynı ülkede bulunan öğrencilere verilen tahsisat tutarında ayrıca ödeme yapılır. Burslu gidenlerin aldıkları burs miktarları bu miktarın altında ise aradaki fark kurumlarınca kendilerine ayrıca ödenir. Bunların okul ücretleri ile eğitim ve öğretime başlayabilmeleri için zorunlu olan kurs ücretleri karşılanır. Kitap ve kırtasiye bedelleri ile diğer eğitim ve öğretim giderlerini karşılamak için her yıl Mart ve Eylül aylarında iki eşit taksitte ödenmek üzere birer aylıkları tutarında ek ödenek verilir.

Yeni Hali

Araştırma görevlileri, yükseköğretim kurumlarında yapılan araştırma, inceleme ve deneylerde yardımcı olan ve yetkili organlarca verilen ilgili diğer görevleri yapan öğretim yardımcılarıdır. Bunlar ilgili anabilim veya anasanat dalı başkanlarının önerisi, Bölüm Başkanı, Dekan, enstitü, yüksekokul veya konservatuvar müdürünün olumlu görüşü üzerine rektörün onayı ile araştırma görevlisi kadrolarına atanırlar ve kadrolu olarak görev yaparlar. en çok üç yıl süre ile atanırlar; atanma süresi sonunda görevleri kendiliğinden sona erer.(Ek cümle: 21/4/2005 – 5335/10 md.)Bunlar aynı usulle yeniden atanabilirler.

             Lisans üstü eğitim - öğretim için yurt dışına gönderilecek araştırma görevlileri ile ilk defa bu amaçla bu göreve atanacaklarda aranacak nitelikler ve diğer hususlar Yükseköğretim Kurulunca tespit edilir.

                (Değişik: 9/4/1990 - KHK - 418/23 md.; İptal: Ana. Mah'nin 5/2/1992 tarih ve E. 1990/22, K. 1992/6 sayılı Kararı ile; Yeniden düzenleme: 18/5/1994-KHK-527/16 md.) Lisansüstü eğitim - öğretim için yurtdışına gönderilecek araştırma görevlilerinin hakkında yukarıdaki atama süresi ile ilgili hüküm uygulanmaz. Bu gibilerin öğrenim ücretleri ve yollukları dahil her çeşit sosyal ve diğer giderleri bağlı bulundukları üniversitelerin personel giderleri içerisinde açılacak özel tertipden ödenir. Lisansüstü eğitim - öğretim için yurt dışına gönderilen araştırma görevlileri kadrolarında bırakılırlar ve (Burslu gidenlerin biryılı aşan süreleri ile şahsen özel burs sağlayan ve bu burstan istifade etmesi için kurumlarınca kendilerine aylıksız izin verilmesi uygun görülenler hariç) aylık ve diğer her türlü ödemelerin kanuni kesintilerin sonra kalan net tutarının % 6O'ını kurumlarından alırlar. Bunlardan kurumlarınca gönderilenlere, 1416 sayılı Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun hükümlerine göre aynı ülkede bulunan öğrencilere verilen tahsisat tutarında ayrıca ödeme yapılır. Burslu gidenlerin aldıkları burs miktarları bu miktarın altında ise aradaki fark kurumlarınca kendilerine ayrıca ödenir. Bunların okul ücretleri ile eğitim ve öğretime başlayabilmeleri için zorunlu olan kurs ücretleri karşılanır. Kitap ve kırtasiye bedelleri ile diğer eğitim ve öğretim giderlerini karşılamak için her yıl Mart ve Eylül aylarında iki eşit taksitte ödenmek üzere birer aylıkları tutarında ek ödenek verilir. 

 

Madde: 33

Fıkra: e

Şimdiki Hali

Uzman, çevirici ve eğitim - öğretim planlamacılarının atanmaları veya sözleşme ile görevlendirilmeleri; ilgili yönetim kurullarının görüşleri alınarak fakültelerde ve fakülteye bağlı birimlerde dekanın, rektörlüğe bağlı enstitü veya yüksekokullarda müdürlerin, rektörlüğe bağlı bölümlerde bölüm başkanlarının önerisi ve rektörün onayı ile en çok iki yıl için yapılır. Atama süresi sonunda görevleri kendiliğinden sona erer. Bunların yeniden atanmaları mümkündür. Bu takdirde ilk atama usulü uygulanır. Üçüncü defa atanmadan sonra sürekli olarak atanabilirler.

Yeni Hali

Uzman, çevirici ve eğitim - öğretim planlamacılarının atanmaları veya sözleşme ile görevlendirilmeleri; ilgili yönetim kurullarının görüşleri alınarak fakültelerde ve fakülteye bağlı birimlerde dekanın, rektörlüğe bağlı enstitü veya yüksekokullarda müdürlerin, rektörlüğe bağlı bölümlerde bölüm başkanlarının önerisi ve rektörün onayı ile en çok iki yıl için yapılır. Bunlar, yükseköğretim kurumunda kadrolu olarak görev yaparlar. Atama süresi sonunda görevleri kendiliğinden sona erer. Bunların yeniden atanmaları mümkündür. Bu takdirde ilk atama usulü uygulanır. Üçüncü defa atanmadan sonra sürekli olarak atanabilirler.

  

Madde: 50

Fıkra: d

Şimdiki Hali

Lisans üstü öğretim yapan öğrenciler, kendilerine tahsis edilebilecek burslardan yararlanabilecekleri gibi, her defasında bir yıl için olmak üzere öğretim yardımcılığı kadrolarından birine de atanabilirler.

Yeni Hali

(Bu madde halen Sayın Milli Eğitim Bakanımız tarafından incelenmektedir.)

Yorumlar 1 Yorum
ÇOK OKUNANLAR