Akademisyenlerin büyük mağduriyeti giderilecek mi?
Öğretim Elemanları Derneği (ÖGEDER), akademisyenlerin 35. madde mağduriyetinden kaynaklanan alacaklar yapılandırılmasını talep ediyor. Bunun için Meclis'in gerekli komisyonlarına gerekçeyi sundu.
GENEL GEREKÇE
Lisansüstü eğitim, lisans derecesinde genel hatlarıyla işlenen konuların, ayrıntılı bir şekilde ele alınması süreci olarak tanımlanmaktadır. Bir başka deyişle lisansüstü eğitim, alandaki herhangi bir konuyu ele alarak o konuda uzmanlaşmak anlamına gelmektedir. Bu bağlamda, yüksek lisans diplomasına sahip öğrenciler uzman ünvanıyla, doktora diplomasına sahip öğrenciler ise doktor ünvanıyla mezun olurlar.
Lisansüstü eğitim, literatür - kaynak taraması, araştırma, okuma ve inceleme ve yazma gibi akademisyenin temel uğraşlarının öğrenildiği ve pratiğe döküldüğü zorlu bir süreçtir. Sürecin bu kadar zorlu olmasının diğer bir nedeni ise, bir yandan yeni bilgiler öğrenilirken, diğer yandan yeni bilgilerin muhakeme sonucunda bilimsel çalışmalara aktarılması zorunluluğudur.
Lisansüstü eğitim gibi zorlu süreçte, şüphesiz alanında uzman yetişmiş öğretim üyelerinin rehberliğine ihtiyaç vardır. Akademisyenlik mesleğinde ve lisansüstü eğitimde usta çırak ilişkisi çok önemlidir. Bu yüzden, lisansüstü eğitimi gören öğrenci/akademisyen, hem iyi bir danışman hocaya hem de kurumsallaşmış bir üniversiteye ihtiyaç duymaktadır.
Ülkemizde her üniversite her alanda lisansüstü eğitim verebilecek yetişmiş öğretim üyesi kadrosuna sahip olamadığı için, Araştırma Görevlileri bu imkâna sahip üniversitelere gidip, lisansüstü eğitimini yapmak zorundadır. Lisansüstü eğitim, bir taraftan insana akademik yükselme imkânı sağladığı için bir hak olarak görülmektedir. Ancak ülkemizin eski tarz yöneticileri genelde hak olarak görülen bir şeyi alt kadrodan birine isteyerek vermek istemezler ama görev olarak görülen bir şeyi de alt kadroya vermekten geri durmazlar. Bu yüzden bir hak olarak gördükleri lisansüstü eğitimi Araştırma Görevlilerine istemeyerek ve lütuf olarak bahşederlerken; hukuken uygulama imkânı olmadığı birçok yargı kararıyla tespit edilen mecburi hizmet yükümlülüğünü maalesef 35.madde kapsamında lisansüstü eğitim yapan Araştırma Görevlilerinin üzerine bir görev olarak yüklemektedirler.
Bu bağlamda; 2547 sayılı YÖK Kanununun 35. Maddesine dayanılarak yurt içinde bir başka üniversiteye öğretim üyesi yetiştirilmesi amacıyla lisansüstü eğitim için görevlendirilen araştırma görevlilerine, ilgili üniversiteye görevlendirilmeleri yapılmadan önce zorla kefalet senedi imzalatılmaktadır. İmzalamamaları halinde de görevlendirilmelerinin ve araştırma görevlisi kadrosunda görev uzatımlarının yapılmayacağı ifade edilmektedir. Bu durumda araştırma görevlileri hukuka aykırı bir şekilde yüksek miktarlarda mecburi hizmet ve kefalet senedi yükümlülüğü altına sokulmaktadır. Eğitimlerini tamamlayamamaları halinde ya da tamamlayıp dönmelerini takiben bir başka üniversite de ya da kamu kurumunda çalışmak için muvafakat talep ettiklerinde de, öğrenim haklarını kullanmaya devam edebilmek için idarenin tek taraflı baskısı ve iradesiyle imzalamak zorunda kaldıkları mecburi hizmet ve kefalet senetlerinin varlığı üzerinden görev yaptığı üniversitenin zorla çalıştırılma baskısına maruz kalmaktadır.
İstifa yoluyla üniversiteden ayrılması halinde de ilgili öğretim elemanları hakkında adına çalıştığı üniversite, kamu gücünün tek taraflı bir şekilde kullanılması yoluyla, hukuka aykırı bir şekilde, imzalatarak aldığı kefalet senetlerindeki miktarları tazminat olarak tahsil yoluna gitmekte ve öğretim elemanları kazançlarıyla orantılı olmayan ve görev yaptığı süre zarfında emeğinin ve hizmetinin karşılığı olarak almış olduğu maaşın tazminat olarak iade edilmesini talep etmektedir.
Bu şekilde görevlendirilen Araştırma Görevlileri, 2547 sayılı Yasanın 35/3. Maddesi ve Bir Üniversite Adına Bir Diğer Üniversitede Lisansüstü Eğitim Gören Araştırma Görevlileri Hakkında Yönetmeliğin 4/4 maddesi uyarınca mecburi hizmet yükümlülüğü altına sokulmakta ve taahhüt –kefalet senedi imzalamak zorunda bırakılmaktadırlar. Halbuki 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun ek 35.maddesiyle yurtiçi görevlendirmelerde böyle bir mecburi hizmetin söz konusu olmadığının altı çizilmektedir. Ayrıca yasa maddesi kamu çalışanına böyle bir yükümlülüğünün kaldırılması için idareye başvurma hakkı vermiştir. Kaldı ki bu hususta gerek yerel mahkemelerin kararları gerek de üst mahkeme içtihatları mevcuttur. Bu bağlamda bu durum hem Anayasamızın angarya yasağı başta olmak üzere temel hükümlerine hem de ilgili yasaların ilgili hükümlerine (657 DMK Ek.35); kısaca yürürlükteki mevzuata açıkça aykırıdır.
Öğretim Elemanları Derneği olarak, üniversitelere karşı baskı altında ve yanıltılarak mecburi hizmet ve kefalet senedi yükümlülüğü altına sokulan binlerce öğretim elemanını ilgilendiren bu konuda hazırladığımız bu kanun teklifi ile talebimiz, bildiğiniz üzere önceki yıllarda çıkarılan iki Torba yasada yer alan ama zamanlama nedeniyle bu yasalardan yararlanamayan öğretim elemanlarının mecburi hizmet yükümlülüğünü ve bu yükümlülüğe bağlı fahiş meblağlara ulaşan kefalet senetlerine ilişkin af getiren düzenlemenin, Meclis’te görüşülmekte olan mevcut Torba yasanın veya Kamu Alacaklarının Affına ilişkin düzenlemenin içerisinde yer almasının sağlanmasıdır.
Eğer böyle bir düzenleme kabul edilirse, önemli sayıda mağdur olan öğretim elemanının üzerindeki maddi ve manevi baskı kalkacak, farklı şehirlerde görev yapmak zorunda kaldıkları için aile birlikteliği sarsılan mağdur evli öğretim elemanlarının mağduriyeti sona erecek ve bilim insanlarının bilimsel faaliyetlere daha bir istekle sarılması ve üzerinde bu tahakküm unsuru olmadan enerjisini bilime daha iyi yansıtması temin edilecektir. Bu kanun teklifinin diğer amacı hem kamu düzeni hem de kamu yararı gereği bu konuya gerek önemin verilmesini sağlamak akabinde bu haksız uygulamalara neden olan mecburi hizmet uygulamasını acilen kaldırılmasını, hukuk tanımaz keyfi tutumla Araştırma Görevlilerinin akademik hayatlarını baltalayan uygulamalarla ülke kaynaklarını boşa harcayanların hukuk boyutuyla durdurulmasıdır. En azından çıkacak bir torba yasa içinde, bu hukuksuz mecburi hizmetten kaynaklanan tazminat yükümlülüklerinin yeniden ve süresiz affedilmesi için ya da böyle bir af çıkarılmayacaksa bile mecburi hizmet yükümlülüğünün muvafakat veya istifa yoluyla geçilen kamu kurumlarına naklini kolaylaştırması, serbest bırakması hatta otomatikleştirmesi bu kanun teklifinin temel amacıdır.