"Ağır hasta sayısı 3 bini geçti!" En kötü dönem!
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Kovid-19 İzleme Grubu üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala, ''Ülkedeki vaka sayıları bilinmese de; hasta ve ağır hasta sayıları hızla artıyor. Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı verilere 10 Kasım itibariyle ağır hasta sayısı 3 bini geçti.'' dedi.
Geçen yıl Aralık ayında Çin’in Wuhan kentinde ilk yeni tip koronavirüs (Kovid-19) vakasının tespit edilmesinin üzerinden neredeyse 1 yıl geçti ancak salgın dünya genelinde etkisini artırmaya devam ediyor.
Sadece 3 hafta gibi kısa bir süre içerisinde küresel vaka sayısı 40 milyondan 50 milyona ulaştı. Bu hızlı tırmanıştan Türkiye’ye de pay düştü. Ülkedeki vaka sayıları bilinmese de; hasta ve ağır hasta sayıları hızla artıyor. Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı verilere 10 Kasım itibariyle ağır hasta sayısı 3 bini geçti.
Salgını kontrol altına almak için kısıtlı önlemler
yeterli mi?
Türkiye gibi hasta sayısının hızla arttığı Avrupa ülkeleri birer
birer, ulusal karantina tedbirlerine geçiş yaptı. Fransa 30
Ekim, İngiltere de 5 Kasım itibarıyla sokağa çıkma yasakları
uygulamasına geri döndü. Aynı şekilde Almanya’da da sokağa çıkmada
kısıtlamalar getirildi. İtalya’da da belirli şehirlerde gece
sokağa çıkmak yasak hale geldi. Bu esnada Türkiye’de ise
paket servis hariç olmak üzere lokanta, restoran, kuaför,
düğün salonu, yüzme havuzu, halı saha, tiyatro, sinema, konser
salonu ve benzeri iş yerlerinde hizmetlerin saat 22.00'de
sona ereceğini duyuruldu.
‘Eylül ayının son haftasından bu yana Türkiye en kötü
döneminde, Nisan’daki tepe noktayı geçmiş olabiliriz’
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Kovid-19 İzleme Grubu üyesi Prof. Dr.
Kayıhan Pala, Türkiye’nin koronavirüs yönetim sürecini, ülke
genelinde gelinen noktayı ve salgınla mücadele için yapılması
gerekenleri Sputnik’e anlattı. Ülkenin Eylül ayının son haftası
itibarıyla “en kötü döneme” giriş yaptığını aktaran Prof.
Dr. Pala şunları söyledi:
“En kötü döneme giriş, Eylül ayının son haftasında oldu. Biz bunu kendi ağımızdan gelen bilgilere dayanarak söylüyoruz. Çünkü Sağlık Bakanlığı, doğrulanmış olguları açıklamıyor. Bizim kendi gözlemlerimize göre Eylül ayının üçüncü haftasından sonra bir hızlı artış oldu. Sonrasında, özellikle son 2 haftadır biz de bu artışlardaki eğilimi daha dramatik olarak gözlüyoruz. Bizim gözlemlerimiz şu anda Türkiye’deki olgu sayısının Nisan’daki tepe noktasına ulaştığı kadarki dönem kadar ya da daha fazla olduğunu düşündürecek biçimdedir. Bunu bir tek İstanbul ile sınırlı olarak söylemiyorum. Bu tablo, İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa başta olmak üzere pek çok şehir için geçerli.”
‘Türkiye’de 2 binin biraz üstünde olgu sayısı gerçekten
değerlendirmeye alınabilecek durumda değil’
Prof. Dr. Pala “Kasım’ın ilk günlerinden itibaren Sağlık
Bakanlığı tarafından açıklanan günlük ağır hasta sayısı, o gün için
açıklanan bugünkü hasta sayısının üstüne çıktı. Dolayısıyla
ağır hasta sayısının günlük hasta sayısından fazla olması bize 2
şeyi gösteriyor. Birincisi, gerçekten hasta sayılarında ciddi
bir artış var. İkincisi, Sağlık Bakanlığı bu ciddi artışa
rağmen kendisinin hasta diye nitelediği doğrulanmış olgularda
topluma sunduğu sayıyı daha da azaltarak karşımıza çıkarmaya
başladı. Bir somut örnek vereyim. Birkaç gün önce Fransa’da
bir günde 80 binin üzerinde olgu saptanmışken, Türkiye’de 2
binin biraz üstünde olgu sayısı gerçekten değerlendirmeye
alınabilecek durumda değil. Dolayısıyla son 2 haftadır daha da
artan bir şiddette hasta sayısıyla ve tamamı açıklanmıyor olmasına
rağmen Sağlık Bakanlığı tarafından açıklandığı kadarıyla bile
günlük ölüm sayısına biz de tanık oluyoruz” diye devam
etti.
‘İstanbul ve Bursa’da yatak bulmak giderek
zorlaşıyor’
Türkiye’de halihazırda alınan önlemleri de değerlendiren Prof.
Pala, “Ülkenin hangi tedbirleri alması gerekir?” sorusuna
ise şu yanıtı verdi: “Biz tedbir alınmasının gerekliliğini Eylül’ün
son haftasından itibaren söylüyoruz. Toplumsal hareketliliği
sınırlandıracak önlemler alınmadıkça bu salgına karşı Türkiye’deki
sağlık sisteminin yanıt verme kapasitesi giderek
azalacak. Bugün itibarıyla İstanbul ve Bursa’da hem yoğun
bakım hem de hasta yatağı bulmak giderek zorlaşmış
durumda. Buna karşın sağlık müdürleri böyle bir sıkıntının söz
konusu olmadığını söylüyorlar ama siz bir medya mensubu olarak
gidip kamu hastanelerinde, acilde yatış bekleyen hastalara bakın.
Türkiye’de böyle bir rakam açıklanmadığı için sanki sorun yokmuş
gibi düşünülüyor ama özellikle İstanbul ve Bursa’da kamu
hastanelerinde çok sayıda hasta yatış endikasyonu olduğu halde
yatak veya yoğun bakım yatağı olmadığı için sırada bekliyor
durumda. 112’lerde çalışan meslektaşlarımızdan bize gelen
bilgiler ambulansların hasta taşıma çağrılarına yetişemediği
biçiminde. Siz de sosyal medyada görüyorsunuzdur, aile
hekimleri artık isyan halinde. Ne kendilerine verilen pozitif
vakalara telefonla ulaşmak için zaman bulabiliyorlar ne de
kendilerinin sevk etmek istedikleri hastalar için ambulansın
zamanında gelmesine tanık oluyorlar. Dolayısıyla ciddi bir
problemin varlığı karşımızda duruyor.”
‘Birkaç hafta içinde sağlık sistemi tamamen artık yanıt
vermekten uzaklaşabilir, Aralık ayına çok kötü
girebiliriz’
Önlemler artırılmazsa birkaç hafta içerisinde sağlık sisteminin
talebe yanıt veremez hale geleceğini söyleyen Prof.
Pala “Önümüzdeki 1-2 hafta içinde sağlık sistemi tamamen artık
yanıt vermekten uzaklaşabilir. İnsanlar, bugün itibariyle bir
miktar gözlediğimiz hastanede yatması gerekirken evlerine
gönderilen bazı vakalar daha yüksek oranda hastane tedavisinden
yoksun kalabilir. Özellikle sağlık çalışanlarının yorgunluğunu
ve nüfus başına kıyaslandığında bütün OECD ülkelerine göre daha
düşük sayıda olduğunu göz önüne alacak olursak okulların
açılmasıyla birlikte çocuklarda da hastalığın hem daha da arttığını
hem de bazı çocuk vakaların bile daha ağır
seyrettiğini de bilecek olursak artık gerçekten sağlık
sistemi, hekimler, hemşireler, sağlık teknisyenleri bu
süreçte pandemiye yanıt vermekte giderek zorlanmaya
başladılar. Biz etkin önlem alınmazsa önümüzdeki haftaların
daha zor olacağını ve Aralık ayına çok daha kötü koşullarda girme
olasılığımız olduğunu söyleyebilirim” diye devam
etti.
‘DSÖ, hükümetlerin resmi dairesi gibi
çalışıyor’
Dünya Sağlık Örgütü yetkilisinin ‘Türkiye’nin belli
kategorilerde koronavirüsle mücadele sürecini iyi
yönettiği’ yönündeki açıklamasını da eleştiren Prof.
Dr. Pala “Çok net söylüyorum, Dünya Sağlık Örgütü hükümetlerin
resmi dairesi gibi çalışıyor. Söylediklerinde gerçeklik payı çok
düşük. Dünya Sağlık Örgütü halkın yararına bir örgüt olsaydı
eğer, Türkiye için en başta ‘Sağlık Bakanlığı’na çağrıda
bulunuyoruz, bütün vakaların ülkenize açıklayın’ derdi. Bunu
söyleyemeyen Dünya Sağlık Örgütü’nün başka şeyleri söylemesinin
hayatta bir karşılığı yok. Türkiye’nin salgını bir takım
ülkelerden daha iyi yönettiğini hangi parametreye göre söyledikleri
belli değil. Ortaya bir kanıt koysunlar” ifadelerini
kullandı.
‘Maske, mesafe, hijyen’ demek sorunu çözmüyor,
sorumluluk bu şekilde indirgenemez’
Koronavirüs tablosunun dünya genelinde giderek daha vahim hale
geldiğine işaret eden Prof. Dr. Pala “Birkaç gün önce 600 bine
yakın vaka bir günde kayıtlara geçti ki Türkiye ve belki onun gibi
başa ülkeler de vaka sayısını bildirmezken… Bu pandemiye karşı
kısa vadede bir aşı çözümü olmayacağı için merkezi hükümetin, yerel
yönetimlerin, kamu ve özel sektörün ivedilikle önlem alması
gerekir. Yani ‘maske, mesafe, hijyen’ demenin bu sorunu
çözmediği, İstanbul örneği başta olmak üzere karşımızda çok canlı
bir şekilde duruyor. Bu önlemleri almadan bu hastalıkla ilgili
mücadelenin sorumluluğunu yalnızca yurttaşa, bireye indirgeyerek bu
sorunla baş edemeyiz. Sağlık sistemimizin yanıt verme
kapasitesini çok zorlayan bir noktadayız. Ben yetkilileri ivedi
olarak önlem almaya çağırıyorum” diye ekledi.