Kapısı kapalı, içinde malzemesi olmayan laboratuarlar.
Sabahçı öğlenci doldur boşalt kalabalık okullar, sınıflar.
Kimsenin kimseyle ilgilenemediği, sadece prosedürlerin yerine
getirildiği bir ortam.
Saat saat müfredat, saat saat teftiş. Asker formelliğine
bürünmüş donuk bir sistem.
Başının derde girmesinden korkan yüz binlerce eğitimci.
Alfabesi beş harften oluşan bir eğitim, a,b,c,d,e.
Kaldırın kitapları yazılı yapacağım diyen 21.yüzyıl
öğretmenleri.
Etkileşime dolayısı ile değişime kapalı bir sorunlar yumağı
eğitim.
Sorunların en zor çözüleceği alan. Çünkü objesi insan ve biz
insana hakkettiği değeri henüz vermiyoruz.
Bana göre iktidarların yegâne başarı ölçütü eğitimde gösterdiği
performanstır. Eğitim, salt eğitime odaklanarak çözülecek bir
mesele değil çünkü. Başta ekonomi olmak üzere, sağlık, ulaşım,
demokrasi gibi temel alanlardaki performansın bir toplamıdır
eğitimdeki başarı. Kısaca eğitimde başarılı iseniz, başarılı bir
hükümetsiniz demektir.
Dershaneyi kapatmakla hangi sorunu çözeceğiz? Laboratuarlar mı
açılacak? Hayat okula mı taşınacak? İnsanlar birbirlerine güvenle
mi bakacak? Genel olarak sistem değişmez ise dersanelerin
kapatılması ne işe yarayacak?
Dershaneleri kapatacaksak, okulları da kapatalım. Çünkü
ikisi de ezberci insancıklar yetiştiriyor. Ezberci abiler mutsuzluk
üreten, sinirli, keyifsiz, doktor, mühendis, öğretmen,
akademisyen filan oluyor. Sonra insan kaynaklarımız niye
verimsiz diye sorguluyoruz. Üretken insanların ezberci
olmadıklarını, olamadıklarını anlayamıyoruz.
Şiir yazanları, resim yapanları, enstrüman çalanları, yazı
yazanları kısacası hayatı anlamlandırmaya çalışanları hakkıyla
takdir etmiyorken, ezberi iyi olanların yollarına gül
döküyoruz. Bu yüzden dershaneler de, okullar da bir zamanlar
kapatmakla övündüğümüz medreselere dönüşüyor.
Veya biraz bekleyelim. Belki şehre bir film gelir, yeni bir
şarkı bestelenir, yeni bir kitap yayımlanır da eğitim sistemine
esastan bir el atma ihtiyacı duyarız.
Not: Aralık 2012 de da yayımlanan yazıdır.