Fahrettin Altun: Yerli ve milli iletişim platformlarının güçlendirilmesine ihtiyacımız var
İLETİŞİM Başkanı Fahrettin Altun, "Dijital alanda faaliyet gösterecek yerli ve milli iletişim platformlarının güçlendirilmesine ihtiyacımız var. Bu alanda başarılı girişimlerimiz söz konusu. Bunların daha nitelikli hale gelmesi, sayılarının artması gerekiyor" dedi.
İletişim Başkanı Altun, Türkiye Gençlik Vakfı tarafından Avrupa’da yaşayan Türkiye kökenli gençlere yönelik düzenlenen 'Dijital Çağda Medya Okuryazarlığı' projesinin video konferans yöntemiyle düzenlenen açılış programına katıldı. Altun, son yıllarda siyasi, askeri, ekonomik ve beşeri gücü artan Türkiye’nin aynı zamanda bir yıpratma savaşıyla karşı karşıya kaldığına dikkat çekti. Altun, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde hiçbir baskıya boyun eğmeden hedeflerine doğru kararlı yürüyüşünü sürdürdükçe, yıpratma savaşının bir uzantısı olan ve ülkenin küresel imajını zedelemeyi amaçlayan kötücül faaliyetlerin de hızlandığını kaydetti.
'DİJİTAL MEDYA OKURYAZARLIĞI, DİJİTAL FAŞİZMİN
PANZEHİRİ'
Türkiye’nin itibarına yönelik saldırıların önemli bir kısmının
konvansiyonel ya da dijital medya mecraları üzerinden
gerçekleştirildiğine işaret eden Altun, "Hal böyleyken, bütün medya
mecralarının etkin kullanılması noktasında her birimize önemli
sorumluluklar düşüyor. Hepimiz ülkemize karşı tezviratlarla
mücadele etmeli, milletimiz lehine pozitif iletişim kampanyalarına
destek olmalıyız. Dijital medya okuryazarlığı, dijital faşizm,
dezenformasyon ve algı operasyonlarının panzehiri olarak
düşünülebilir" dedi.
Bir kişiye, gruba, kuruma, devlete ya da dine zarar vermek maksadıyla da kullanılabilen sosyal medya platformlarında dezenformasyonlara ve algı operasyonlarına karşı uyanık olmak gerektiğini vurgulayan Altun, "Özellikle yabancı düşmanlığı ve İslamofobi vakalarının Avrupa’da artış gösterdiği bir dönemde gençlerimizin yanlış bilgi ve haberlere karşı daha ihtiyatlı olmaları son derece önemli. Örneğin, Fransız devletinin 'Fransa tipi İslam' provokasyonları ve karikatür hadsizliğinin sosyal medyada kötücül algı maksatlı kullanılması bu alandaki dezenformasyonu artırmış durumda. Bunlara karşı dikkatli olmak ve mücadele etmek esastır" diye konuştu.
'BÜTÜN İMKANLARLA MÜCADELE ETMELİYİZ'
Altun, yalan ve kurgunun, doğru ve hakikatin önüne geçtiği 'hakikat
ötesi (post-truth)' olarak adlandırılan bir dönemin içinden
geçildiğini belirterek, "Kötücül unsurlar tarafından hakikate savaş
açılan bir dönemi tecrübe ediyoruz. Biz bu dönemde tahrifata ve
fitneye karşı hakikat için elimizdeki bütün imkanlarla mücadele
etmek durumundayız. Türkiye olarak 'yaşasın hakikat' ilkesiyle her
alanda olduğu gibi dijital alanda da doğruluk ve temiz bilgi için
çalışıyoruz ve buna devam edeceğiz" ifadesini kullandı.
Dijital iletişim dünyasında, aynı ya da benzer fikirleri paylaşan kullanıcıların 'dijital bir fanus' oluşturduğunu kaydeden Altun, "Ben bu durumu 'dijital gettolaşma' olarak isimlendiriyorum. Büyük platformlar, bu fanusları, gettoları kritik zamanlarda toplumları manipüle etmek için ayrıştırıcı bir zeminde operasyonel olarak ele alıyor. Benzer görüşlerin sorgulanmadan kabul edilmesiyle farklı düşüncelerin yok sayılması ve kullanıcıların yalnızca kendi fikirlerinin doğruluğuna inanması literatürde 'yankı odası' olarak tanımlanır. Dijital gettoların sadece kendi fanusları içinde konuşmaları, yapay algılarla inşa edilmiş sözde gerçeklikleri yeniden üretmeleri, gerçek anlamda hakikate karşı savaşın bir unsurudur. Algı operasyonları da 'hakikat ötesi' dönemde dezenformasyon içerikli paylaşımların ve bu yankı odası etkisinin sonucu olarak karşımıza çıkıyor" değerlendirmesinde bulundu.
'MİLLİ TEKNOLOJİLERİN GELİŞTİRİLMESİNİN ÖNEMİ DAHA İYİ
ANLAŞILDI'
Dijital dünyada 'siber vatan' ve 'siber güvenlik' konularının da
üzerinde hassasiyetle durulması gerektiğini belirten Altun,
"Uluslararası hukuk metinlere göre 'devletlerin egemenliği ilkesi'
siber alanda da geçerlidir. Biz dijital sınırlarımız içinde de
dijital faşizm ve sömürgeciliğe karşı kararlılıkla mücadele
ediyoruz. Bütün bu yıpratma savaşı aktörlerine, onların ülkemiz
içindeki temsilcilerine rağmen bu mücadeleyi veriyoruz. Dijital
alanda da ülkemizin, vatandaşlarının egemenliğini korumaya gayret
ediyoruz. Bu çerçevede gerçekleştirdiğimiz sosyal medya düzenlemesi
sonucunda sosyal medya şirketleri bugün Türkiye’de ofislerini
açmaya başladılar. 5651 sayılı kanun kapsamındaki yeni hükümlerle
kanuna sosyal ağ sağlayıcıları şeklinde yeni bir tanım getirildi.
Yapılan düzenlemelerle sosyal ağ sağlayıcılarının bu yeni
yükümlülüklere uyum sağlaması bekleniyor" diye konuştu.
Yabancı bir uygulamanın (WhatsApp) kullanıcı bilgilerini paylaşma kararının ardından Kişisel Verileri Koruma Kurulu'nun uygulama hakkında yurt dışına veri aktarımı ve temel ilkeler yönünden resen inceleme başlattığını hatırlatan Altun, "Kişisel verilerin korunmasına ilişkin farkındalığın artmasıyla milli teknolojilerin geliştirilmesi ve uygulanmasının da önemi daha iyi anlaşıldı. Kişisel veriler konusundaki çifte standartlar karşısında 'BiP' ve 'Yaay' gibi milli platformlara yönelimin artması olumlu bir gelişme" dedi.
'TARAFSIZ BİR MECRA OLMADIKLARI NET ŞEKİLDE
GÖRÜLDÜ'
Yerli ve milli platformlara ciddi bir yatırım yapılmasının ne kadar
acil bir ihtiyaç olduğunun görüldüğünü dile getiren Altun, şunları
kaydetti:
"Çünkü bu dijital platformların aslında bize anlatıldığı gibi,
tarafsız bir mecra olmadıkları net bir şekilde görülmüş durumda.
Bunların her biri, arkasında holdinglerin, medya devlerinin olduğu;
pekala siyasete, ekonomiye ilişkin meselelerde taraf olan birer
özne. Özneliklerini gizleyerek kendilerini bir oyuncu değil bir
hakem gibi yansıtan bu platformların aslında ne kadar yanlı,
taraflı ve yeri geldiğinde siyasal, sosyal meselelere müdahil
olabildiğini gördük. Demek ki bu platformlar, bu teknolojiler
'tarafsız, kültür üstü, evrensel ya da küresel' diyerek
meşrulaştırılabilecek platformlar değil.
Bu platformların da her şekilde kendi ad ve hesaplarına hareket edebildiklerini görüyoruz. O zaman dijital alanda faaliyet gösterecek yerli ve milli iletişim platformlarının güçlendirilmesine ihtiyacımız var. Bu anlamda başarılı girişimlerimiz söz konusu. Bu girişimlerin daha nitelikli hale gelmesi, sayılarının artması gerekiyor. Bu nedenle özellikle iş dünyasının bu noktada yapacağı yatırım çok önemli. Bu sadece kamunun sırtlanması gereken bir yük değil. Özel sektörün de bu alana yatırım yapması Türkiye’nin mukadderatı açısından, siyasal alanın selameti açsısından, demokrasinin ve istikrarın korunması açısından, daha sağlıklı bir ekonomik alanın inşası bakımından oldukça kıymetli."