“Gözler kördür, kalp ile aramalı.
Yalnız kalp gözüyle görülür. Asıl olanı gözler
göremez.
Şu gördüğün şey kabuk sadece. Esas olan
görünmüyor.”
(S. Exupery - Küçük Prens)
Bazı şeyler, gözün görme mesafenin ötesindedir.
Kalbin görme mesafesindedir…
Görebilmek için, ona bir ruh dikkatiyle, kalbin gözünden bakmak
gerekir.
Kabuğun içindeki özü,
Ayrılığın ötesindeki vuslatı,
Zorun yanındaki kolaylığı,
Şerrin arkasındaki hayrı
Felaketlerin yanındaki öğüdü
Karanlığın sonundaki aydınlığı
Derdin ötesindeki şifayı
Şifanın üstündeki şifacıyı
İnsan, ancak kalbin gözüyle bakınca görebilir.
***
Modern kalıplarla düşünmek, sadece gözün gördüğü mesafeden
düşünmektir, kalple değil.
Modern insan, salt beden gözüne odaklanmış insandır.
Bakışı, ilişkileri derinlikten uzak, sığ; sadece görünene odaklı,
görünmeyene, görünenin ötesine, metafiziğe “görme özürlüdür.”
Z. Bauman'ın vurguladığı gibi modern insan, “Varoluş tarzlarını,
saf dış görünüşe indirgemiş bulunmaktadır.”
Büyük bilge Gazali de yüzyıllar ötesinden bu körlüğe şöyle dikkat
çeker: “Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen, cevizin hepsini kabuk
zanneder.”
***
İnsana değerini görebildikleri verir. “İnsanın
gözü neyi görüyorsa değeri o kadardır.” diyor ya Mevlana. Onun
için, hiç gökyüzüne bakmayan insandan, Bir çocuğun yüzüne
baktığında, kalbi titremeyen insandan uzak durmalı.
Adam, parıldayan ayakkabısını yere sağlamca basarak, lüks
arabasından indi. Her zamanki gibi saçını ve kravatını düzeltti.
Ceketini giydi.
Bu sırada, tükenmez kalem satan, üstü başı yırtık bir adam
geldi.
- Abi bir kalem alır mısınız, diye sordu.
Adam, satıcıyı görmezden ve duymazdan geldi. Kendinden daha yaşlı
ve göbekli olan arkadaşına dönerek;
- Azizim çalışsalar böyle sürünmeyecekler. Biz bugünlere yatarak mı
geldik; çalışarak geldik. Az mı çalıştık gece gündüz.
Bu konuşmayı duyan bir meczup, başını sağa sola sallayıp cık cık
çekerek söylendi;
- Alanın da verenin de sen olduğunu mu sanıyorsun ahmak,
dedi...
Onlar da, satıcı da bu sözü, şehrin gürültüsünden duyamadı...
Duyamazdı.
***
Dış görünüşü mükemmel ama kalpleri ölmüş; yarasalara, örümceklere
virane olmuş insanlar, bu erdeme ulaşamaz.
Montaigne; “Büyük ve yüksek şeyleri görebilmemiz için, onlara göre
bir ruhumuz olması gerekir, yoksa kendi çamurumuzu görürüz
onlarda.” der.
Ego, kalbin ve ruhun önündeki en büyük perdedir…
Kendi içinde Babil kuleleri inşa edenlerin, kalbin gözünden
bakmaları mümkün değildir…
***
İnsana değerini görebildikleri verir.
“İnsanın gözü neyi görüyorsa değeri o kadardır.” diyor
ya Mevlana.
Onun için, hiç gökyüzüne bakmayan
insandan,
Bir çocuğun yüzüne baktığında, kalbi titremeyen
insandan uzak durmalı.
Bir insanın sahip olacağı en kutlu kudret, samimiliğin
kudretidir.
Samimiliğin kudreti, her kudretten üstündür.
İnsan, en iyi, en samimi olduğu an görür.
O an, hem gözüyle hem kalbiyle bakar.
Çünkü samimiyetin penceresi, görüneni de görünmeyeni de görünür
kılar.
“Güzelin arkasındaki doğruyu, doğrunun ötesindeki iyiyi, iyinin
üstündeki yüceyi aramalı.” diyor üstat Sezai Karakoç.
Gözler kördür. Kalple aramalı…