KPSS skandalında 6 sanığın ifadesi alındı
KPSS sorularının sızdırılmasına ilişkin 230 kişinin yargılandığı davada 6 sanığın savunması alındı.
Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi, sanıkların savunma yapmak üzere gelmesi nedeniyle celse açtı. Sanıklardan Ahmet Çetin, savunmasında, 2009'da Balıkesir Üniversitesi matematik bölümünden mezun olduğunu, 2010'da girdiği sınav sonucuyla 2011'de devlet memurluğuna atandığını anlattı.
Üniversite son sınıfta olduğu 2009'da, KPSS'ye hazırlanamadığını söyleyen Çetin, bu sebeple o yılki sınavdan düşük puan aldığını kaydetti. Eksiklerini görerek, 2010'da gerçekleştirilen ve usulsüzlük nedeniyle iptal edilen sınava iyi çalıştığını belirten Çetin, tekrarlanan sınava işlerinin yoğunluğu, izninin olmaması gibi nedenlerle hazırlanamadığını ve girmediğini bildirdi.
Çetin, iddianamede telefon irtibatına yer verilen kişilerden ikisinin sınıf arkadaşı olduğunu, birini üniversiteden, diğerini iş yerinden tanıdığını kaydetti.
"Herhangi bir örgüte üye değilim. İddiaları kabul etmiyorum" diyen Çetin, bazı şüphelilerle telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal vermesine ilişkin, "Balıkesir'de merkezde oturuyordum. O kişilerle bu yüzden aynı baz istasyonundan telefonlarımız sinyal vermiş olabilir" ifadelerini kullandı.
Figen Nuhoğlu da hakkındaki suçlamaları reddetti. İddianamede, eğitim hayatındaki başarılar göz ardı edilerek, KPSS'deki başarısının tesadüfi olamayacağının savunulduğunu söyleyen Nuhoğlu, sağlık meslek lisesini birincilikle bitirdiğini, aynı yıl ODTÜ Kimya Bölümüne girdiğini, ODTÜ'deki lisans ve lisans üstü eğitimlerini de şeref öğrencisi olarak tamamladığını anlattı.
Nuhoğlu, şunları kaydetti:
"Kimya Bölümü mezunları, kamuya çok sınırlı alınıyor. Ben de evime yürüme mesafesinde özel bir kolejde işe başladım. TÜBİTAK bilim olimpiyatlarına öğrenci hazırladım. 2004-2014 arasında yalnızca 2006-KPSS'ye girmedim. İddiaları kabul etmiyorum. Başarım boşu boşuna değil, azmin, kararlılığın ve zekanın ürünü. Tekrarlanan sınavda 27 soruluk düşüşüme iddianamede yer verilmiş. Bu, istatistiklerle açıklanmaya çalışılıyor. Ben sınava girdikten sonra atama beklerken sınavın iptali, moralimin bozulması, özel okulda çalışmam gibi nedenlerle hazırlanamadım. Ayrıca Eylül 2010'da bir teşhis konuldu, kist alındı. Korku ve kaygı dönemi yaşadım. Sınavdan tamamen uzaklaştım. Çocuklarımı da yanıma alarak gittiğim İstanbul'da sınava girdim. Üstelik geç kaldım. Bu yüzden sınav sonucum, öncekine göre düştü."
KPSS 2010 KOLAY GEÇTİ!
Sanık Zeynel Abidin Demir, 19 Mayıs Üniversitesi Matematik Bölümü mezunu olduğunu belirterek, sonrasında Samsun, Tokat ve Ankara'da özel eğitim kurumlarında matematik öğretmenliği yaptığını anlattı.
KPSS-2010'un kolay geçtiğini ve yüksek puan aldığını ifade eden Demir, tekrarlanan sınavdaki başarısının düşüşünü, "Sınav için İstanbul'a gittim. Son anda girdik. Ayrıca sürgüne gönderiliyormuş gibi havanın olması bizi ezdi. Sınava da öylesine girdim, biraz da erken çıktım" diye açıkladı.
Demir, 2011'deki KPSS'de daha fazla yanlış yapmasına karşın, puanının iptal edilen sınavdan daha yüksek olduğunu kaydederek, suçlamaları reddetti.
Sanık Zeynep Zafer de suçlamaları reddetti. 2007-2011'e kadar her sene sınava girdiğini, dershaneye giderek puanını artırdığını, sanık olduğu için "hayret ettiğini" ifade eden Zafer, HTS ve telefon baz kayıtlarına göre teması olduğu belirtilen isimlerden biri dışındakileri tanımadığını bildirdi.
Zafer, "Terör örgütü suçlamasını nereden geldiğini bilmiyorum. Hiçbir dayanağı yok" dedi.
Sanık Tuğba Atik de 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu olduğunu, 2007'de özel bir okulda din kültürü öğretmenliğine başladığını bildirdi. Eşinin ısrarıyla 2009'da hazırlanmadan KPSS'ye girdiğini ancak atanmak üzere tercihte bulunmadığını ifade eden Atik, 2010'daki sınava eşiyle hazırlandığını söyledi.
Atik, "Sınavın tekrarlanacağını duyunca girmemeye karar verdim. Ama, eşimin ısrarıyla girmek durumunda kaldım. O sınava yalnızca bedenim girdi. Zaten başörtüsü sıkıntısı da oldu, peruk takmak zorunda kaldım vesaire. Başarılı olmayacağımı bile bile girdim. 2011 ve 2012'de de girdim. 2012 sonucuyla atandım. Ben ilahiyatçıyım. Terör örgütü ve kopya, benimle bağdaşmaz. Osmaniyeli, milliyetçi bir babanın çocuğuyum. Terör suçlaması babama ve bana çok ağır geldi. Yapmadığım şeyle suçlanıyorum" diye konuştu.
Atik'e, iddianamede "FETÖ yöneticisi olmak" ile suçlanan ve soruların dağıtıldığı belirtilen Turgut Özal Düşünce ve Hamle Derneği Genel Sekreteri, firari sanık Mehmet Hanefi Sözen ile eşinin iki telefon görüşmesi yaptığı bilgisi soruldu.
Bunun üzerine Atik'in avukatı, Sözen'in iki çocuğunun, müvekkilinin görevli olduğu okulda eğitim yaptığını bildirdi. Atik de "Ben, Sözen'i tanımıyorum. Eşimin tanıdığını da zannetmiyorum. Çocuğu çalıştığım okulda öğrenci olduğu için eşimin telefonundan ben aramış olabilirim." dedi.
Sanık Fatma Sürücü ise "hayatının hiçbir döneminde, Gülen örgütüne ait kurumlarda çalışmadığını, buralara kurs amaçlı gitmediğini" ifade ederek, "Bu örgüte nasıl dahil edildiğimin cevabını istiyorum. Hiçbir bağım yok" dedi.
Yalnızca bir kızla iki telefon görüşmesinden bahsedildiğini belirten Sürücü, bu kişiyi KPSS kursundan tanıdığını, başka telefon görüşmesi veya para transferi suçlaması bulunmadığını anlattı.
Mahkeme heyeti, talepler üzerine sanıkların karakola imza verme şartını kaldırdı. Sanıkların yurt dışına çıkışlarını yasaklayan mahkeme, duruşmayı erteledi.
Mahkeme, 31 tutuklu sanığın bulunduğu davada, tutuksuz sanıkların gelmesi halinde savunmalarının alınacağını daha önce duyurmuştu.