Çok az bölgesi dışında İstanbul’un neredeyse tamamı modern
şehirlerle kıyaslandığında gecekondu sayılır. Şimdi birisi çıksa ve
10 sene sonra İstanbul’u tamamen yıkıp modern bir şehir yapacağım
dese kimse inanmaz.
Yine de bazı “hiç
utanmazlar” çıkıp bu iddiayı dillendirebilirler,
mümkündür.
Eğitim sistemimizin mevcut durumu da İstanbul’unkinden farklı
değil.
Eğitim sistemi için de bu türde söylemleri
olanlar var. İnanmayın
Allah’tan sempatik bakanımız bu hataya düşmüyor. Ne zamandır
izliyorum, özellikle SBS sınavlarının yerine düşünülen merkezi
yazılılar konusunda çok dikkatli konuşuyor ve değişime açık bir
sistem olacağını belirterek, manevra alanını daima geniş
tutuyor.
Üstelik meseleyi dershanelerin kapatılmasıyla çokta
ilişkilendirmiyor.
15 yıllık eğitimci ve çok sayıda yurtdışı görev - çalışma
ziyaretleri izlenimlerime dayanarak söylüyorum. Bakanlık şimdi çok
doğru bir adım atıyor.
Esas sorunumuz dershanelerin varlığı değil, modern bir
ölçme ve değerlendirme sistemimizin olmayışıdır.
Ölçme, değerlendirme ve yönlendirme okulda yapılmalıdır.
Dershaneler, etüt merkezleri, danışmanlık şirketleri vs yardımcı
kurumlar olarak varlıklarını sürdüreceklerdir.
Şimdilik okullarda merkezi yazılılarla başlıyoruz.
Sistem oturdukça, öğrencinin kendi özel yetenek ve
başarılarını sergileyebileceği bir ölçme ve değerlendirme sistemine
geçilebilir.
Okul dışına çıkan ölçme ve değerlendirme nihayet doğru
yere yani okul içine alınmıştır.
Ancak bu sistemin bir kültür olarak yerleşmesi uzun yıllar
alacak. Bu yıllar içerisinde, sınıf mevcutlarının azaltılması,
okulların donanım ve araçlarla zenginleştirilmesi, öğretmenlerin
mülakat bazlı ölçme – değerlendirme- yönlendirme kültürüne
alışması, ortaöğretim kurumlarının düzenlenmesi gibi bir dizi
tedbirlere ihtiyaç var.
Bakanlık bu sefer gömleğin ilk düğmesini doğru iliklemiştir.
Çünkü ölçme ve değerlendirme sistemini zamanla geliştirilebilecek
bir temele oturtmuştur.
Ama eğitimcilerin ve başta Sayın Avcı'nın dikkatini çok önemli
bir konuya çekmek gerekiyor.
Yazılılar da testler gibi modası geçmiş ölçüm araçlarıdır.
Sistemin ilk yıllarında merkezi yazılı sınavlar "zorunlu
makul" kabul edilebilir. Bu tamam.
Ancak gelişmiş ülkelerde “Fotosentez nedir? Çeşitlerini
yazınız” gibi bir yazılı sorusu sorulmuyor. Çünkü sınavlarda kitap
ve internet serbest.
Kitap ve internet serbest çünkü öğrencinin bilgisi değil bilgiyi
kullanma becerisi ölçülüyor (muhakeme veya yetkinlik düzeyinde
öğrenme).
Yazılı, boşluk doldurma, doğru-yanlış, test, eşleştirme gibi
soru tipleriyle sadece bilgi düzeyi ölçülebilir. Bu nedenle merkezi
yazılı sınavlara ek olarak orta vadede mülakat sınavlarını
(genişletilmiş mülakat) gündeme almalıyız.
10 senede İstanbul’u modern bir şehir yapamazsınız ama eğitim
sisteminde çok önemli değişimler gerçekleştirebilirsiniz.
Bekliyoruz, lütfen...