Son anda kurtuldular yaşadığı dehşeti anlattı! 'Kağıt gibi götürüyordu'
Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde meydana gelen sel felaketinde yıkılan 8 katlı binadan 20 dakikalık arayla kurtulan aile yaşadıkları dehşeti anlattı. Emekli bir askerin toplamda 46 kişiyi kurtardığını belirten aile, “Sel binayı ve duvarları kağıt gibi götürüyordu, 20 dakika içinde bina yıkıldı” dedi.
Tatil için gittikleri Kastamonu’nun Bozkurt’ta sele yakalanan ve emekli Astsubay Turhan Tekin ve yanındaki bir vatandaşın kurduğu halat sistemi sayesinde binaları yıkılmadan son anda kurtulan Özkan ailesi, yaşadığı dehşet dakikalarını anlattı.
Yaşadığı dehşeti anlatan 12 yaşındaki Kartal Deniz Özkan,
“Dedemle çayı kontrol etmeye çıktık. Çayın yükseldiğini görünce eve
doğru gittik. Ama herkes yukarılara doğru kaçmaya başladı. İlk önce
beşinci kata çıktı, daha sonra sekizinci kata çıktık. Çok korktum.
Avize gibi bir şey vardı, o titremeye başladı. Artık binanın
yıkılacağını anladım ve kaçalım diye bağırdım. Ben yerimde
duramıyorum, evin içinde dolaşıyorum. Sel istinat duvarını kağıt
gibi aldı götürdü. Ondan sonra binaya gelmeye başladı. Binanın
altını yemeye başladı. Sonra dedemle çıktık, selin getirdiği
tomrukların üzerine çıkarak yangın merdivenlerinden Kur’an Kursuna
girdik. Helikopter gelecek dediler ama öyle bir yağmur başladı ki
anlatamam, hava şartlarından dolayı gelemedi. Umudu iyice
kaybettik, öleceğiz dedim, ölmeyi kabullendim. Dua etmeye başladım”
diye konuştu.
Olay anında çok korktuğunu kaydeden Özkan, "Bağırdım, babaannemle
bizi kurtaracaklarına bizi telefona çekiyorlar. Sonra biz ağlamaya
başladık. Helikopter gelmeyecek, olmayacak, kurtulamayacağız diye.
Akabinde bir ses duydum, çat diye. Ben kendimi kaybettim. O Sezai
abi ile bir adam daha vardı. Bir üst kattan alt kata halat bağladı.
Karşıdan da ağaca bağladı. Babaanneme gidelim diye bağırdım. 30-40
kişiyi toplamda kurtardı Turhan abi. O binadan 16 kişi çıktık.
Hepimizi o kurtardı, sonra evine alıp yemek yedirdi” diye
anlattı.
Çok şiddetli bir şekilde yağmurun yağdığını ancak ilk başlarda
endişelenmediklerini anlatan Neslihan Özkan, “Yağmur çok yağdı,
gece yağdı, gündüz yağdı. Islanan balkonumu temizledim. Hiç
şüphelenmedim, böyle bir felaket olacağını aklımızın ucundan
geçmezdi ki, çayın o kadar yükselmesi bizi korkuttu ama
endişelenmedik. Torunumu ve eşim çayın videosunu çektiler, çayın
çok yükseldiğini, taşımak üzere olduğunu söyledi. Selin ilk
manzarası bile insanın aklını durduracak şekildeydi. Ben çığlık
attım herkes kaostaydı. Üst kata çıktık ve evimizi su almaya
başlamıştı. Üst kattaki kadın bizi sakinleştirdi ama onlar
çıkamadılar. Herkes can derdindeydi, dua etmekten başka hiçbir şey
yapamıyorduk. Üst katlarda iki saat durduk ama görünen manzara bize
bunu söyledi. Köprüyü, kaldırımları, evin önünü kağıt gibi söküp
söküp götürüyordu” dedi.
Emekli Astsubay tarafından kurulan halatla kurtulduklarını belirten
Ahmet Özkan, “Binadan ayrıldıktan sonra 15 dakika içinde bina
göçtü. Resmen gördük canlı canlı. Binayı göçerken gördük biz. Torun
bağırıyor dede dede, beni kurtarın. Hanım bağırıyor bizi kurtarın.
Ama kimse yok, arkada insanlar var ama resim çekiyorlar. Öbür gün
sabah saatlerinde AKUT’un yanına gittik, bizi Tosya’dan Abana’ya
oradan Bozkurt’a getirdi. Bozkurt’ta hiç durmadık. Otobüse bindik
geldik İstanbul’a, o şekilde bırakıp geldik” şeklinde konuştu.
“Binanın bir metre temeli yoktu”
Oturdukları binanın temelinin olmadığını anlatan dede Özkan, “Bizim
evin bir metre temeli yok. Bir metre temeli olsaydı o ev öyle
olmazdı. Ben hakkımı aramak için sonuna kadar savaşacağım. Hakkım
nerdeyse orada arayacağım. Temeli yok, yok. olsaydı öyle olmazdı.
Yanında 10 katlı bina var neden bir şey yok, yani müteahhidin
oturduğu ev. Temeli olsa üç senelik bina niye yıkılsın. Onlar önce
tahliye oluyor, tahliyeye bize haber vermiyor. Nasıl oluyor
anlamadım” ifadelerini kullandı.