Yüzlerce kovid hastası takip edildi! Bunlara neden oluyor
İSTANBUL Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek, koronavirüs tedavisi görmüş hastaların 9 aylık takipleriyle ilgili yaptığı açıklamada, "Özellikle kadın hastalarımızda saç dökülmesi sorununa yüzde 10'lara varan bir oranda rastlamaya başladık" dedi.
Tükek, "Türkiye'de tekrar hastaneye yatış oranları kesinlikle Avrupa ve ABD'deki kadar yüksek değil. En fazla yüzde 5-10 bandında. Bu da muhtemelen sağlık sistemimizin daha iyi olması ve tedavi algoritmalarımızın uyumlu bir şekilde yürütülmesiyle başarıldı" ifadelerini kullandı.
"BİZDE YENİDEN HASTANEYE YATIŞ EN FAZLA YÜZDE
5-10"
Geçtiğimiz hafta İngiltere'de yapılan bir çalışmanın ilk verileri
dünya medyasında da gündem oldu. İngiltere Ulusal İstatistik Bürosu
(ONS) ve Leichester Üniversitesi'nin birlikte yürüttüğü
araştırmada, koronavirüs atlatan 47 bin 780 hastanın verileri
incelendi. Çalışmada, hastaların yaklaşık yüzde 30'unun (14 bin 140
kişi), hastalığı atlattıktan sonraki 140 gün içinde tekrar
hastaneye yatırıldığı gözlendi. Amerika'daki Michigan Üniversitesi
araştırmacılarının yürüttüğü ve sonuçları geçtiğimiz ay saygın tıp
dergisi JAMA'da da yayınlanan başka bir çalışmada ise Mart-Haziran
ayları arasında Koronavirüs nedeniyle hastanede yatarak tedavi
gören ve taburcu edilen bin 775 hasta izlendi. Hastaların yaklaşık
yüzde 27'sinin 2 ay içerisinde tekrar hastaneye yatırıldığı
belirlendi.
9 AYDA 3 BİN 300 HASTA TAKİP EDİLDİ
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi'nde Mayıs ayından bu
yana hizmet veren "Kovid İzlem Merkezi"nde yaklaşık 9 aydır izlenen
3 bin 300 hastanın verilerine dayanarak önemli bilgiler veren Dekan
Prof. Dr. Tufan Tükek, "Dünyadaki çalışmalara baktığımızda yeniden
hastaneye yatış oranlarının çok yüksek olduğunu görüyoruz.
Türkiye'de ise Kovid'e bağlı yeniden hastaneye yatış oranları o
kadar yüksek değil. Sağlık sistemi ve (tedavi) algoritmalara çok
güzel uyulması, belli bir tedavi protokolünün uygulanması ile
ilgili. Taburcu olduktan sonra belli süre içerisinde kötüleşip
tekrar hastaneye yatış oranlarımız en fazla yüzde 5-10 düzeyinde"
dedi.
Prof. Dr. Tükek, yeniden hastaneye yatışların bizde bu kadar düşük oranda seyretmesinin Türkiye'deki tedavi başarısıyla da ilgili olduğunu vurgulayarak "Tedavi uyumu, yani hem hastaların da buna uymuş olması, hem de hastanelerin hastaları gerçekten etkin izlemi ve takip etmesiyle bu kadar uzun süreli ve kronik sorunlar görmüyoruz biz hastalarda. Yani bu konuda dünya ile orantılı değil bizdeki sonuçlar" diye konuştu.
"KORTİZON VE KAN SULANDIRICILAR İKİNCİ DALGADAKİ
BAŞARIYI ARTIRDI"
Geçtiğimiz Mayıs ayında açılan Kovid İzlem Merkezi'nde takip edilen
3 bin 300 hastadan elde ettikleri verilere de değinen Prof. Dr.
Tükek, "Bunlardan 1300-1400 kadarı, son 6 aylık kontrollerini
tamamlamış durumda. İlk zamanlarda en çok görülen semptomlarla
ikinci dönem görülen semptomlar arasında da değişiklikler olduğunu
fark ettik. Değişen tedavi protokollerinin de katkısıyla bu
farklılaşma oldu. En çarpıcı özellik, tedaviye kortizon
eklenmesiyle oldu. İkinci dalgada, ilk dönemde gördüğümüz
akciğerdeki o uzun süre devam eden problemlerin azaldığını fark
ettik. Özellikle akciğer grafisinde gördüğümüz akciğer dokusundaki
fibrotik değişimlerin (doku sertleşmesi) azaldığını gördük. Yani
Favipiravir, kortizon ve kan sulandırıcı tedavisi alan hastalarda
birinci döneme göre akciğer yönünden oldukça iyileşme olduğunu
gördük" diye konuştu.
"KOVİD, DAHA ÇOK KADINLARDA SAÇ DÖKÜLMESİNE YOL
AÇIYOR"
Kovid tedavisi görmüş hastalarda yakın zamanda gözlemlenen en
ilginç bulgulardan birinin de saç dökülmesi olduğuna işaret eden
Prof. Dr. Tükek, bunun nedeninin henüz tam olarak tespit
edilemediğini belirtti. Tükek, "Özellikle kadın
hastalarımızda saç dökülmesi sorununa yüzde 10'lara varan bir
oranda rastlamaya başladık. Altında yatan farklı mekanizmalar
olabilir diye düşünerek demir eksikliği anemisi ve hipotiroidi de
araştırdık. Ama bunların da olmadığını gördük. Bunlar yokken bile
saç dökülmesi oluyordu. Bir de nedenini tespit edemediğimiz sırt
ağrıları en çok gördüğümüz ikinci semptom. Gerçekten 3 aydır devam
eden ve yüzde 10 civarı hastamızda izlediğimiz bir sırt ağrısı
yakınması dikkat çekiciydi. Bunun da tam olarak neden olduğunu
açıklayamıyoruz. Yani o bölgenin görüntülemelerinde de herhangi bir
sorun yok" dedi.
"HASTALAR KAN SULANDIRICILARINI UYGUN SÜREDE
KULLANMALI"
En önemli sorunlardan birinin de Kovid geçiren hastalarda yükselen
damar tıkanıklığı riski olduğunu anlatan Prof. Dr. Tükek, bunda,
taburcu olan hastaların bazen 1 buçuk ay boyunca devam etmesi
gereken kan sulandırıcı tedavisine yeterince uyum sağlamamasının da
etkili olduğunu vurguladı. Tükek, "Kan sulandırıcı tedaviler uygun
bir şekilde hastalara verildiğinde bunun azaldığını gördük. Ama
zaman zaman maalesef bu unutuluyor ya da hastalar tedaviye
yeterince uymuyor. Bu ilaçları uygun süre kullanmayanlarda beyin
damar tıkanıklıkları, kalp damar tıkanıklıkları ve bacak damar
tıkanıklıkları çok daha fazla görülüyor. 1-1,5 ay bu kan
sulandırıcılara devam edilmesi gerekebiliyor. Hastalar bu anlamda
iyi takip edilmediğinde gerçekten bu tip sonuçlar gözlemliyoruz. Bu
da aslında hastanın hayatını daha sonraki dönemlerde tehdit eden
bir durum. Felç geçirebilir, akciğer embolisi gelişebilir,
akciğerde uzun süreli kalıcı sorunlara neden olabilir" diye
konuştu.
"1-2 YIL İÇİNDE KALP HASTALIKLARINDA PATLAMA
OLACAK"
Kovid salgınının; sadece virüsün etkisiyle değil, kısıtlamalar
nedeniyle de sedanter (hareketsiz) bir hayata geçilmesi sonucu,
önümüzdeki süreçte kalp damar hastalıklarında ciddi bir artışa yol
açacağını düşündüğünü söyleyen Prof. Dr. Tükek uyardı. Tükek,
"Maalesef bu süreçte çoğu insan hem hareketsiz bir hayata geçti hem
de ev ortamında sağlıklı beslenmeyi göz ardı etti. Hareket azlığı
ve bu sağlıksız beslenmenin yaratmış olduğu riskin yanı sıra kaygı
ve stresin yaratmış olduğu anksiyete de var. Kovid hastalarında
anksiyete de çok sık görülüyor uzun vadede. Tüm bunları
birleştirdiğimizde, 1-2 sene sonra kalp hastalıklarında patlama
olması kaçınılmaz. Kardiyologlara çok iş düşecek önümüzdeki
süreçte" ifadelerini kullandı.
"AŞIDA EMNİYET EN ÖNEMLİ KONU"
Geçtiğimiz hafta dünyada da önemli bir tartışma gündemi olan "mRNA
aşılarına bağlı ölüm tartışmaları" hakkında da önemli bilgiler
veren Prof. Dr. Tükek, "Tüm aşıların Faz 3 sonuçları çok erken
açıklandı. Küresel boyutta büyük bir salgın olduğu için erken
açıklama ihtiyacı hissedildi. Hiçbirisinin Faz 3'ü tamamlanmadan
açıklamalar yapıldı. Orada tabii mRNA aşılarının daha etkin olduğu
görüldü. Zaten bekliyorduk öyle bir şey. Yüzde 95 üzerinde etkinlik
açıklanmıştı. Tabii insanlar bunu görünce, haklı olarak 'Yüzde 95
koruyorsa niçin bu aşıdan olmuyoruz?' gibi bir fikre kapıldılar.
Ama emniyet daha önemli aslında aşılarda. İki ayaklı bu, birincisi
güvenli (emniyetli) olacak aşı, ikincisi de etkin olacak. Etkinlik
anlamında tamam, kendilerini ispat ettiler ama güvenlik anlamında
biraz daha zamana ihtiyaçları olduğunu gördük. Özellikle alerji
yapıcı etkileri çok fazla" diye konuştu.
"İNAKTİF AŞIDA BU RİSK DAHA DÜŞÜK"
Alerjik reaksiyonların mRNA aşılarının Faz 3 çalışmaları
sırasındaki aşılamalarda da tek tük görüldüğünü ve o günlerde
alerjisi olanların bu aşıları yaptırmaması yönünde açıklama
yapıldığına dikkat çeken Prof. Dr. Tükek, "Toplum aşılamalarında
çok sayıda insanı aşılama sırasında, alerjisi az da olsa olanlar,
maalesef bu aşı (mRNA) sırasında, belki de gerekli tedbirler
alınmadığı için vefat ettiler. Tabii iyice araştırılması da lazım.
Yani illa ki aşıdan mı oldu, değil mi henüz onu da tam
söyleyemiyorlar. Ama alerjisi olanların bu aşıyı yaptırmamaları
konusunda uyarı var, o zaten çok net.
Anafilaksi yapma ihtimali çok yüksek. Çin aşısında da var alerji riski ama çok çok düşük. Biz zaten aşı yaparken çok dikkat ediyoruz. Her türlü tedbiri alıyoruz. Anafilaksi dediğiniz tablo zaten ilk 30 dakika içerisinde gerçekleşiyor. 2 saat içerisinde olanı da var ama o, çok çok daha nadir. Bu esnada gerekli tedbirleri alırsanız, hastayı sağlık merkezinde tutarsanız, 30 dakika geçtikten sonra pek bir sorun kalmıyor. Şu ana kadar (Çin aşısı ile) 1 milyondan fazla aşılama yapıldı bizde ve yani ölüm ya da herhangi ciddi bir sorun da bildirilmedi" şeklinde konuştu.
"ÖĞRETMEN VE AKADEMİSYENLER UNUTKANLIKTAN
ŞİKAYETÇİ"
İstanbul Tıp Fakültesi Kovid İzlem Merkezi'nde görev yapan Dr.
Huzeyfe Arıcı ise Kovid geçirmiş hastaların üç aylık periyodik
kontrollerini gerçekleştirdiklerini söyleyerek hastaların kan,
akciğer görüntüleme gibi tetkiklerle izlendiğini ve en sık
rastladıkları şikayetin nedensiz sırt ağrısı olduğunu belirtti. Dr.
Arıcı, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hastaların bize gelişte en sık
söyledikleri şikayetler halsizlik yorgunluk, çabuk yorulmak. Ancak
son dönemde dikkatimizi çeken bir diğer şikayet de saç dökülmesi
oldu.
Özellikle genç hastalarda daha sık duyuyoruz bu şikayeti. Hastalar Kovid geçirdikten sonra, daha önce olmayan ve yeni başlayan saç dökülmesi şikayetinden muzdarip oluyorlar. Bir diğer şikayet de sebebi bilinmeyen sırt ağrısı. Uzun sürüyor, 3-4 ay kadar. İki kürek kemiği arasındaki ağrıdan bahsediyorlar tipik olarak. Tabii bunun mekanizması tam olarak bilinmiyor ama ağrı kesici tedavi verebiliyoruz. Son dönemde gördüğümüz bir diğer şikayet de unutkanlık. Özellikle öğretmen, akademisyen gibi meslek gruplarındakilerin farkındalığı daha yüksek olduğu için sanırım, meslekleri gereği bu şikayetleri bize daha çok söylüyorlar."
"İŞ ARKADAŞIM SAÇLARINI KAZITIP GELMİŞTİ"
Geçen yıl Mayıs ayında Kovid geçiren tekstil işçisi Ramazan Tezer
de (42) saç dökülmesi yaşadığını söyleyerek "14 gün evde tedavi
gördüm. Saçlarımda dökülme oldu, eskiye nazaran çok fazla
dökülüyordu. Bu ay iş yerimizde de 20-25 arkadaşımız Kovid geçirdi.
Bir tedavisi bittikten sonra işe saçlarını kazıtıp gelmişti. 3
numara kestirmişti. 'Niye yaptın?' dedim, ' Koronadan sonra
saçlarım çok dökülmeye başladı, o yüzden kısalttım dedi' Çabuk
yorulma bende de hala devam diyor" şeklinde konuştu.