Bir memur nasıl çalışır şartları bellidir
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan TRT ortak yayınında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Erdoğan'ın gündeminde ses kayıtları ve yolsuzluk iddiaları vardı.
Telefon dinlemelerini eleştiren Başbakan Erdoğan, "Beni
dinlemişler, ailemi dinlemişler, oğlumu kızımı dinlemişler. Yasal
değil. Bir müslüman bir müslümanı dinleyebilir mi gözetleyebilir
mi? Bizim dinimizde böyle bir şey var mı? Şantajı da
kullanıyorlar. Bunun uluslararası boyutu da var. Mesela Enerji
Bakanım ile görüşüyorum. Bunu bir yerlere servis edersen bu dört
dörtlük vatana ihanet suçuna girer. Bizim bu görüşmelerimizi
uluslararası yerlere servis etmedikleri ne malum? Bunların
içerisinde sıkıntılı olaylar var. Mesela Adana olayı. Adana olayı
yenilir yutulur bir olay değildir. CD'lerini izlediğim zaman
vurulmuşa döndüm. Türkmenlere giden yardımları, savcı kapağı açtır.
Onların hepsini kameraya aldır resimle. Sen bunu nereye servis
edeceksin? Ne adına yapacaksın? " dedi.
"SESSİZ KALMAMIZ MÜMKÜN DEĞİL"
Paralel yapı tartışmalarını değerlendiren Başbakan Erdoğan,
"Gündem bu olsun istemezdik bir hesaplaşma şeklindeki bir
değerlendirmeyi uygun bulmam. Bu ülkenin bir başbakanı olarak bir
örgütün çetenin Türkiye Cumhuriyeti devletinin ele geçirme
operasyonunu sinsice yürütme çalışması karşısında sesiz kalmamız
mümkün değildir. Yapılması gereken hukuk içerisinde ne ise, bunun
gereğidir. Çünkü bu ülkenin bir 657'si vardır. Bir memur nasıl
çalışır bunun şartları bellidir. Bir başbakanı, cumhurbaşkanını,
genel kurmay başkanını... siz hiçbir şekilde dinleyemezsiniz.
Bunları dinleyenler ortaya çıktığında, bu casusluk suçuna girer.
Bunu hukuk söylüyor. Hiçbir demokraside, demokratik rejimde
bunların yeri yoktur. Ve bu bir casusluk suçu olduğu için
de tabiki gereği yapılacaktır. Bakın şimdi kaçışlar yapıldı. Kimisi
hemen emekliliği isteyip kaçıyor. İzin kullanarak kaçıp gidiyor
vesaire. Dönmüyor. Çünkü işin başındaki bir kere kaçıp gitmiş
99'da. Kaçarak başka hülyalar içerisinde kendisine belki hedefler
belirlemiş.
2 yıl kadar önce bir olimpiyatta çağrı yaptım; ülkenize gelin
dedim. O gelemeyeceğini aslında ifade edebilen cevap değildi.
Emekli olup da giden bir insan değildi. İstifa ederek giden ama
işte yine o paralel yapının, ona uydurma bir yeşil pasaport vermesi
ile Amerika'ya giden bir kişi. Ve o kişi ülkemizi karıştırıyor.
Ulusal güvenliğimizi tehdit eden bir durum söz konusu.
Tedbirleri almak bizim görevimiz. Şu anda bizim yaptığımız bu
tedbirleri almak. Hukuk içerisinde bu tedbirleri alacağız.
Amerika'da inzivaya çekilmek. Bu nasıl bir inzivaya çekilmekse.
Bizim ülkemizde, tarihimizde biz münzevileri çok iyi tanımışızdır.
Keşke sen de öyle bir münzevi olabilseydin. Ama maalesef öyle bir
şey söz konusu değil. Tamamıyla mali işlerin içerisine
girmiş, parasal ilişkileri tamamıyla organize eden takip eden adeta
film senaryolarını takip edercesine malum televizyon kanallarından
kendilerine ait dizilerin olurunu veren. Bunlar tamamıyla şantaj
olarak kullanılan şeyler. Partilerden istifa edenlerin istifa
nedenlerini araştırırsak aslında altından bu gibi nedenler de
çıkabilir. Bu tür şantajlar çıkabilir. Tehditler olabilir. Bunların
üzerine gideceğiz" diye konuştu.
"35 YILLIK BİR SÜREÇ İÇERİSİNDE ATTIKLARI BİR ADIM
VAR"
Paralel yapının 35 yıllık bir süreç içerisinde devletin yapısı
içinde az veya çok sızdıklarını söyleyen Başbakan Erdoğan,
"Bunların 35 yıllık bir süreç içerisinde attıkları bir adım var. 12
yıllık iktidarımız döneminde iyi niyetimiz koruyarak bu noktaya
geldik. Devletin yapısı içinde az veya çok sızdıkları yerler var.
Bunlara gönül vermiş kardeşlerimize sesleniyorum, her şeyden önce
bu kardeşlerimiz şunu bilmeli: Hoca efendi dediyse bunda bir
keramet hikmet vardır. Bu yaklaşım çok yanlış. Bunların temel
ilkesi, kendi amaçları için her şey meşrudur. Her şeyi
kullanabilirsiniz. Bire bir şahit olduğum için artık rahatlıkla
söylüyorum. Bunları açmak benim edebime ters düşüyor. Özel
dostlarım sorduğunda bunları açıyorum. Bu tür programlarda
açmıyorum" ifadelerini kullandı.
"CD'LERİNİ İZLEDİĞİM ZAMAN VURULMUŞA DÖNDÜM"
Bir müslümanın bir müslümanı dinleyemeyeceğini şantaj olarak
kullanamayacağını dile getiren Başbakan Erdoğan şöyle konuştu:
"Bize bazen kitaplarını falan gönderiyor. Ne oldu ki on iki yılda
akla gelecek her türlü iftirayı atma yoluna girdiler. Beni
dinlemişler, ailemi dinlemişler, oğlumu kızımı dinlemişler. Yasal
değil. Bir müslüman bir müslümanı dinleyebilir mi
gözetleyebilir mi? Bizim dinimizde böyle bir şey var mı? Şantajı da
kullanıyorlar. Bunun uluslararası boyutu da var. Mesela Enerji
Bakanım ile görüşüyorum. Bunu bir yerlere servis edersen bu dört
dörtlük vatana ihanet suçuna girer. Bizim bu görüşmelerimizi
uluslararası yerlere servis etmedikleri ne malum? Bunların
içerisinde sıkıntılı olaylar var. Mesela Adana olayı. Adana olayı
yenilir yutulur bir olay değildir. CD'lerini izlediğim zaman
vurulmuşa döndüm. Türkmenlere giden yardımları, savcı kapağı açtır.
Onların hepsini kameraya aldır resimle. Sen bunu nereye servis
edeceksin? Ne adına yapacaksın? MİT kimliklerini
gösteriyorlar. Onları yere yatırıp PKK'lıymış gibi de onların
üzerine 10, 15 kişi saldırıp işkence ediyor. Bunu yapan paralel
yargını bir mensubu. Bu nasıl bir milletini sevmektir? İşin sınırı
yok. Bunlar en yakın arkadaşlarını bile dinlediler. Latif Erdoğan
örneğinde olduğu gibi"
BENİM DÖRT BAKAN ARKADAŞIM GEREKENİ GEREKTİĞİ ZAMANDA
YAPAR"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan TRT ortak yayınında gazetecilerin
gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Meclis'te dört bakan hakkında
görüşülen fezlekeleri değerlendiren Başbakan Erdoğan,
"Bugün fezleke ile ilgili tartışma istediler. Seçimden
sonra yapabilirlerdi. Dert bugün bunu yapıp buradan netice
alırlarsa, son on günde değerlendirebilir miyiz? Oylamaya
bile kalamadılar. 151'de kaldılar. Bizim arkadaşlarımız onlara
gereken yanıtı 249 ile verdi. Ak Parti'ye gürültü, kavga sökmez.
Benim dört bakan arkadaşım gerekeni gerektiği zamanda yapar. Daha
önce da yaptılar ve görevlerinden ayrıldılar" dedi.
"PARALEL YAPI 8 ŞUBAT'TA ZİRVE YAPTI"
Paralel yapının 8 Şubat'ta zirve yaptığını söyleyen Başbakan
Erdoğan, "Paralel yapı 8 Şubat'ta zirve yaptı. Ondan önce bazı
şeyler artık başlamıştı. Daha geriye gidersek Oslo'ya dayanıyor.
Oslo'da güya biz, bölücü terör örgütünün lehine bazı adımlar
atmışız. Ki yalan yanlış şeyler. Bu bir zemin oluşturdu. Hemen
müsteşarımızı ifadeye çağırdılar. Benim iznim şart. Bunlar dümdüz
gitmek istediler. 'Gücünüz yetiyorsa beni alacaksınız' dedim.
Çomağı sokunca rahatsız oldular. Bunları rahatsız eden bu dershane
konusu. Ama bu yeni başlamış bir konu değil" diye konuştu.
"KPSS'DE OLANLARLA İLGİLİ BAZI İNCELEME ARAŞTIRMALAR
VAR"
KPSS ve üniveriste sınavı gibi sınavların incelendiğini belirten
Başbakan Erdoğan, "KPSS'de olanlar, üniversite sınavlarında olanlar
bunlarla ilgili de bazı inceleme ve araştırmalar var. Kim bilir
buralardan nerelere ulaşılacak. Bakıyorsunuz KPSS'de karı koca aynı
puanı alıyor. Hata yok tam puan" dedi.
"CEMAATİN DERSHANELERİNE HÜKÜMET ZEMİN HAZIRLIYOR
DENİLDİ"
Dershanelerin kapatılmasına ilişkin Başbakan Erdoğan, "Kendileriyle
çok görüştüm dedim ki; biz şu anda sizden hizmet alımıyla okullar
yapın. Biz, size bazı garantiler verelim. Adımlar attık. Danıştay
engelledi. Gazeteler günlerce yazdı; cemaatin okullarına veya
cemaatin dershanelerine hükümet zemin hazırlıyor denildi. Halbuki
bizim derdimiz, o değildi. Okullaşmayı arttırmaktı bizim derdimiz"
dedi.
"YURTLARDA ŞANTAJ VAR"
Yurtlarda kalan öğrencilere yönelik tehdit ve şantaj olduğunu dile
getiren Başbakan Erdoğan, "Yurtlarda korku var. Bu kişiler tehdit
ediyorlar. Bana gelen bir kız öğrencimiz "Eğer onları dediğini
yapmazsak başbakanım. annemi babamı arayacaklar, anneme babama
sizin kızınız erkeklerle meşru olmayan ilişkiler içerisinde diye
annemize babamıza telefon edecekler' diyor. Bunu acımasızca
yapıyorlar. Bunlara da alıştık. Yani bir şantaj var. Atarlarsa,
tesislerimiz yurtlarımız hazır" ifadelerine yer verdi.
'BU TUTUKLAMAYI BAŞBAKAN İSTEDİ' DİYOR
İlker Başbuğ hakkındaki tartışmaların asılsız olduğunu söyleyen
Başbakan Erdoğan, "Emekliliğini isteyen ahlaksız, seviyesiz,
kalitesiz birisi, diyor ki 'Bu tutuklamayı Başbakan istedi' diyor.
Bu ne ahlaksızlık? A'dan Z'ye bunların hepsi yalan. Bunlar
takiyeyi, yalanı, 'leblebi çekirdek' gibi yerler. Sen benimle kaç
kere görüştün? Bunun bedelini ödeyecek. Bazı malum operasyonu yapıp
İstanbul dışına gönderilen bazı savcılar var ya bunların hepsi
kankaydı. Bunların hepsi ortaya çıkacak. Kendileri için somut
delilleri yoksa, Tayyip Erdoğan için nasıl oluyor. Onlara da mı
montaj kaset ayarlayacaklar?" diyerek tepki gösterdi.
"DÖRT BAKAN HAKKINDAKİ FEZLEKE TARTIŞMALARI"
Meclis'te dört bakan hakkında görüşülen fezlekeleri değerlendiren
Başbakan Erdoğan şöyle konuştu: "Bugün fezleke ile ilgili tartışma
istediler. Seçimden sonra yapabilirlerdi. Dert bugün bunu yapıp
buradan netice alırlarsa, son on günde değerlendirebilir miyiz?
Oylamaya bile kalamadılar. 151'de kaldılar. Bizim arkadaşlarımız
onlara gereken yanıtı 249 ile verdi. Ak Parti'ye gürültü, kavga
sökmez. Benim dört bakan arkadaşım gerekeni gerektiği zamanda
yapar. Daha önce da yaptılar ve görevlerinden ayrıldılar. Muhalefet
soruşturma önergesi vermiyor. Biliyorlar ki buradan bekledikleri
neticeyi alamayabilirler. Bugünkü olaydan sonra onlar böyle bir
atağa geçseler şaşırmam. Yerel seçimlerden sonra, soruşturma
komisyonu oluşturulması için önergeyi arkadaşlarımız
verebilir."
"BERKİN VE BURAK CAN'IN ÖLÜMÜ"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Berkin Elvan ve Burak Can
Karamanoğlu'nun ölümü ile ilgili yaptığı değerlendirmede şu
ifadelere yer verdi: "Dışarıdan bize komplo yapılmıyor dersek
yanılırız. Gazetelerde verilen ilanlar, Türkiye'de bir çocuk
ölüyor. O çocuğun ölümüyle ilgili ilanlar veriliyor. Üzerine de bu
çocuğun katili olarak sahsımı gösteriyorlar. Bu komplo değil de
nedir? Ekmek alan çocuğun bir elinde sapan, bayrak, bir elinde taş
ne işi var? Annesi 'çocuğumun katili Başbakan' diyor. Kabrine,
karanfille beraber bilye atıyor. Misket diyorlar sonra. Cebinden 11
tane çeşitli patlayıcılar çıkıyor. Demir bilyeler çıkıyor. Bütün
bunların hepsi ortada. Malum medya sanki polis memuru orada hedef
olarak ateş etmiş gibi veriyor. Çocuğun yüzünde poşu olduğu zaman
polis, bu kaç yaşındadır diye ayıracak durumda değil ki. Kitle
psikolojisi. Birisi Başbakan'ı katil olarak ilan ederken, öteki
tarafta aynı gün, Burak Can'da 42 kovan bulunuyor. Kılıçdaroğlu,
kasıtlı olarak 'ışıklar söndürüldü' diyor. DHKP-C olayı üstleniyor.
O hedef saptırmaya çalışıyor. Oradan isabet eden kurşunlarla, Burak
Can şehit oluyor. Onun babasının yaptığı açıklamaya bak, onun
babası 'başımız sağolsun' diyor. Öteki tarafta Tunceli var.
Yapılanlar, 27 Mayıs'ta yapılanların benzeri. Sanki arşivden
çıkarmışlar. Gezi'de bunu gördük. Ukrayna bizimkinin benzeri, Mısır
bizimkinin benzeri. Ben bunu gezi olaylarında, Fas'tan dönüşümde
tespit ettim. Ülkesini milletini seven vatandaşımızın feraseti çok
farklı anında görür. Polisin kastı olsa, Burak Can'ı öldürenler
gibi yapardı bu işi. Biber gazını kullanmak en tabii hakkı. O
terörist grubu tabiki dağıtacaktır. Yüzü poşulu olan bir çocuğun
siz kaç yaşında olduğunu bilebilir misiniz? Sürekli onu
gösteriyorlar. Doğan grubu sürekli bunu yapıyor. Sosyal medyada
bunların hepsi çıktı ortaya."