Devlet memurunun geleceği tehdit altında!
Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail KONCUK Türk Tarım Orman-Sen'in Nevşehir Kozaklı'da ki Eğitim ve İstişare toplantısında Kamu çalışanlarını İş güvenceleri ve geleceklerine sahip çıkmaya çağırdı.
"Türk Tarım Orman-Sen'in değerli Genel Başkanı, değerli genel merkez yöneticileri, Türk Tarım-Orman-Sen'in değerli şube başkanları ve yönetim kurulu üyeleri, ilçe, işyeri temsilcileri, işyeri temsilcileri hepinizi saygıyla selamlıyorum. Toplantınızın hayırlara vesile olmasını yüce Allah'tan niyaz ediyorum.
Örnek bir toplantı, Türk Tarım Orman-Sen her ne kadar hizmet alanında yetkili sendika değilse de, etkinizle, sendikacılığın tüm gereklerini, genel başkandan genel merkez yöneticilerine, şube başkanından işyeri temsilcine kadar gerçekleştiren, sendikacılığın ne olduğunu bilen, hangi sebeplerle Türk Tarım Orman-Sen teşkilatının üyesi olduğunun şuurunda olan insanlardan oluşmuş bir sendikadır.Ondan dolayı sizlerle beraber olmaktan şeref duyuyorum, mutluluk duyuyorum, iyi ki varsınız, sizin gibi dik duran memleket meselelerini omuzlayan, milli davalarda her zaman sesi çıkan ve çalışma hayatıyla ilgili olumsuzluklarda her zaman önde olan insanlarla beraber olmaktan büyük bir mutluluk duydum, şeref duydum.
Tabii bu toplantılar önemli toplantılar, şuna inanıyorum, bilgi toplumu olmak son derce önemli, sendikacılığında ne olduğunu bilmek de son derece önemli. Değerli arkadaşlarım bilmek, insanları etkilemenin, en temel şartıdır.Eğer bilgi yoksa, hangi mevki ve makamda olursanız olun, insanları etkileme şansınız olmaz. Daha doğrusu, bilgisiz insan toplumda söylenen her dedikoduya inanır, her duyduğuna inanır ve yanlış kararlar verir.
Ancak, bilgili insan etkilenmez, etkiler. Sürüklenmez, peşinden insanları sürükler. Bu sebeple, bu toplantılar önemli. Bilmek önemli, bilmek, her şeyin en başında gelen en önemli şartlardan bir tanesi. O'nun için ben bizim teşkilat yöneticilerimizin, şube başkanlarımızın ve işyeri temsilcilerimizin, sendikal alanda, olayların idrakinde olan insanlar olmasını teşkilatımızın geleceği, dolayısıyla ülkemizin geleceği bakımından önemli olduğunu düşünüyorum. O'nun için bu toplantılar, bilgilendirme toplantıları son derece önemli. Niye önemli? Çalışma hayatında neler oluyor? Türk memuru, Türkiye kamuoyu, çalışma hayatıyla ilgili oluşturulan sinsi tuzakların farkında mı?
Farkındaysa, bunlarla ilgili ne gibi tedbirler alınmalı? Bunları düşünüyor mu, öngörüyor mu? Bunları bizim iyi bilmemiz gerekir. Az önce, bir arkadaşımız, sendikacılıkla ilgili bilgilendirme broşürü hazırlanmasında fayda olacağını söyledi, doğrudur. Böyle bir ihtiyaç duyuluyor demek ki, çevresindeki insanların sendikacılığın ne anlama geldiğinden haberdar olmadığını söylüyor. Gerçekten öyle, şimdi sendikal tercihlerini ortaya koyan insanlara şöyle bir bakın, her birini bir düşünün, oturduğunuz büroda ki insanları, çevrenizde ki insanları, çalıştığınız kurumda ki insanları şöyle bir düşünün. Hangi sebeplerle sendikal tercihini ortaya koymuştur? Emin olun, ben şunu iddia ediyorum bir kısmının, sendika üyesi olmakla ilgili hiçbir iddiası yoktur, eğer Türkiye Kamu-Sen üyesi değilse. Sendikal tercihini ortaya koyarken muhtemelen çevresindeki amirinin hoşuna gider düşüncesiyle acaba başıma bir iş gelirse sendika beni korur mu, kollar mı düşüncesiyle pek çok arkadaşınızın sendikaya üye olduğunu göreceksiniz. Sendikal tercihimiz böyle mi şekillenmeli, bir kamu çalışanı olarak soruyorum. İster, tarım orman teşkilatında çalışsın ister sağlık alanında, ister posta teşkilatında nerede çalışırsa çalışsın. Bütün kamu çalışanları sendikal tercihini ortaya koyarken, buranın sendika olduğuna, kanarya sevenler derneği olmadığını ve kamusal hayatı, çalışma hayatını tehdit eden unsurlarla mücadele etmek için, bu sendikanın varlığının önemli olduğuna inanarak, sendikalı olmalı. Sendikal tercih böyle ortaya konmalı. Bakın son 10 yıldır, ülkemizi yöneten bir iktidar var. 11 yıl aslında, 11 yıla girdik.Değerli arkadaşlarım bugün çalışma hayatı nasıldır, sayın Genel Başkanım diye bana bir soru sorulsa, çalışma hayatıyla ilgili çok ciddi endişeler yaşadığımı anlatırım. Neler olacak? Bugün Kamu çalışanlarının en önemli kazanımı iş güvencesidir. Yani devlet memurunun zırhıdır. Tabii bu zırh, devlet memurlarına bu ülkeyi oluşturanlar tarafından, devlet ve millet adına görev yaparken, siyasi müdahalelerden korunsun diye verilmiştir, yani devlet demek, bir anlamda, devlet memuru demektir.
Bu çok net bir tanım ama bugün iş başında olan iktidar şu an da alenen bir çalışma yapıyor. 657 sayılı devlet memurları kanunuyla ilgili bir çalışma. Yeni bir çalışma mıdır? Yeni bir çalışma değil, uzun zamandır yapılan bir çalışma ama son yıllarda, bugünlerde, biraz daha öne çıkan bir çalışma. Nedir bu? İş güvencesiz bir istihdam modeli. Devlet memuru kavramını, tamamen ortadan kaldıran bir çalışmadır bu. Ziyaretimizde, sayın Başbakan şunu söyledi, bana döndü dedi ki, “ya bu işçi memur farklılıklarını kaldırsak, bunları birleştirsek yeni bir istihdam modeline geçsek nasıl olur” ben şunu söyledim, bizim iş güvencemizin korunması şartıyla her türlü istihdam modelini tartışırız. Onların derdi iş güvencesiz, bir yeni çalışan modeli oluşturmak. Bakın, peki sayın başkanım böyle bir tehdidin varlığını siz nereden çıkarıyorsunuz? Böyle bir model var mı? Bunların niyeti ne? Nasıl bir istihdam modeli? Değerli arkadaşlarım gözümüzün önünde yaşıyoruz, bakın 2002 yılında, çok olmamış bundan 10 - 11 yıl önce, taşeron eleman sayısı kamuda çalışan on bin, yirmi bin aralığında, bugün bu sayı 498 bin 887'ye çıkmıştır. Belediyeler hariç. Belediye de ki taşeron elemanları dahil ettiğimizde, bu sayı 1 milyon 67 bine çıkıyor. Nedir, hepimiz görüyoruz. Bu neye benziyor biliyor musunuz? Değerli arkadaşlarım bir yakınımıza kaybederiz, annemizi babamızı, dedemizi, ninemizi toprağa veririz hiç ölüm aklımıza gelmez. O'ndan sonra ölmeyecek gibi çalışırız. Şimdi gözlerimizin önünde görüyoruz, o taşeron elemanları görüyorsunuz kamuda da vardır, var değil mi? Sağlıkta var 130 bin, dün memurun yaptığı işi, bugün temizlik firmasının elemanı yapıyor bilgisayarın başında, bunlar gözlerimizin önünde. Hani, o ölümü görüp hiç ölmeyecekmiş gibi bir tavır içine girmek gibi bir şey. İşte 498 bin 887 kişi sadece kamusal hayatta, kamuda, 567 bin de belediyelerde çalışıyor. Oluşturulmak istenen istihdam bu, gözlerimizin önünde Şimdi bizi ne kadar ilgilendiriyor, yani, şu anda çalışan devlet memurlarını ne kadar ilgilendiriyor. İşimiz garanti mi, bir sene sonra, iki sene sonra , üç sene sonra kadrolu memur olarak kalacak mıyız sorusuna, ben evet diyemiyorum. Şu anda çalışanlar bakımında söylüyorum. Yani çocuklarımız bakımından böyle bir çalışma dizayn ediliyor, hatta, uygulamaya geçmiş bazı alanlarda. Şu anda çalışan 2 milyon 600 bin kamu çalışanı açısından sıkıntı var mı var. Bir sabah uyandığımızda, devlet memurluğu sıfatının tarih olduğunu, kaldırıldığını görebiliriz.
Memur değil başka bir isimle adlandırılabiliriz. Bu çok önemli bir tercihtir. 2 milyon 600 bin kamu çalışanı, iktidara oy versin vermesin, hiç önemli değil. İdeolojik bir mesele değil, siyasi bir mesele değil, bu çalışma hayatıyla ilgili bir mesele. Şu anda bunlar adım adım hayata geçirilmek isteniyor. Dün, ben arkadaşlarımla birlikte, Akp Genel Merkezinde Genel başkan yardımcısı sayın Mehmet Ali Şahin beyi arkadaşlarımla ziyaret ettik. Dedim ki, bu çalışmalar var, bu yanlış bizi rahatsız ediyor bu çalışmalar o şöyle bir şey dedi, Bunun için dedi, Anayasa'nın 128. maddesinin de değişmesi lazım, şu anda Anayasa'nın 128. maddesini değiştirecek bir çoğunluk herhangi bir siyasi partide yok, dolayısıyla şu an da pek kafanızı takmayın gibi bir laf etti ama şu anda. Referandumla bu ülkede anayasa'nın değiştirildiğini biliyoruz değil mi? Yüzde 58 çoğunlukla, referandumla anayasa bu ülkede değiştirildi.
Şimdi başkanlık sistemi tartışması başladı görüyorsunuz. Şimdi sayın başbakan çoğunluğa sahip olmadığını bilmiyor mu meclis'te, çoğunluğa derken, anayasa'yı değiştirecek çoğunluğa sahip olmadığını bilmiyor mu, biliyor ama başkanlık sistemini tartışıyor. Türkiye'nin siyasi yapısını, tamamen değiştiren bir sistemi bile anayasa'da değiştirmek istiyor.Kaldı ki, bunlar çok kompleks şeyler bir birine girmiş şeyler. Mesela şu anda görüşülen belediyeler yasası, işte bu başkanlık sistemi, kamu çalışanlarının bağlı olduğu 657 sayılı devlet memuru kanunun değiştirilmesi, personel rejimiyle ilgili yapılacak değişikliklerin kaşınması, hatta hastane birliklerinin oluşması, biliyorsunuz hastane yönetimleri de değişti. Bunlar, esasen, Türkiye'de çok uzak olmayan bir gelecekte, yapısal bir değişikliğin adımlarıdır. Bunlar, esasen, birbirinden ayrı şeyler değildir, bir bütünün parçalarıdır. Yani bu bir yap boz gibi düşünün bunu, o yap bozu tek tek ele aldığınızda, belki de anlamlandıramazsınız ama o yap bozun bütün parçalarını birleştirdiğinizde ortaya bir resim çıkar, nasıl bir resim çıkacak? Türkiye, başkanlık sistemiyle yönetilen, yerel yönetimlerin tamamen kamuda hakim olduğu, öğretmeni belediyelerin atadığı, sağlık çalışanlarını belediyenin atadığı bir eyalet sistemine dönüştürme çabaları var. Bu anlattıklarım esasen bunun bir parçası ama bizi şu anda doğrudan ilgilendiren iş güvencesiz bir yeni istihdam modeli oluşturulma gayretleridir.
Peki ne yapacağız, böyle bir tehdit var. Herkesi tehdit ediyor, hangi sendika üyesi olursa olsun, hangi siyasi görüşten olursa olsun, hangi ideolojik gruba mensup olursa olsun, bütün kamu çalışanlarını, siyasetine, ideolojisine, anlayışına bakmadan tehdit eden bir yapılanmalı söz konusu. Ne yapmak lazım? Tek bir yolu var, sağlam, mücadeleci bir sendikal yapı oluşturmak. Çalışma hayatıyla ilgili tehditlerden ne geliyorsa gelsin, kimden geliyorsa gelsin bir eğer sendikacıysak, o mücadeleyi yaparız yapmalıyız. İşte Kamu çalışanları da böyle düşünmek zorunda. Sendikal tercih dedim az önce, neye göre sendikal tercih yapacağız, bu tehditleri göz önüne alarak sendikal tercihlerimizi yapacağız. İşte Tarım il müdürü filan görüşe yakındır ne olur ne olmaz, benim şube müdürüm şu görüşe yakındır ne olur ne olmaz. Ne olursa olsun, bundan daha büyük bir tehdit yok eğer menfaat ise mesele, üyelik tercihinde işte menfaat budur. İş güvencenize sahip çıkmaktır, en büyük menfaat budur. Eğer bunu yapmazsak, eğer Türkiye'de sarı sendikacılık güçlenir, mücadeleci sendikacılık geriye doğru giderse, o zaman kamu çalışanlarını koruyacak hiçbir mekanizmanın varlığından söz etmek mümkün değildir.
Bunu biz anlatacağız, bunu şube başkanlarımız il temsilcilerimiz anlatacak, işyeri temsilcilerimiz anlatacak. Sizlerle bunu yapacağız, sadece genel merkez yöneticilerinin mücadelesi yetmez. Komple beraberce mücadele deceğiz. Burada olan 356 kişiyle, büyük bir güç, başka kurumlarda böyle toplantı yapacak, insanları kendine getireceğiz, senin bu tercihin, bu sendikal tercihinin sana maliyeti çok ağır olacak diyeceğiz. Değerli arkadaşlarım, burada bayan arkadaşlarım var, ben bayanları biraz daha sorumlu görüyorum burada , neden sorumlu görüyorum çünkü bayanlar annedir, anne adayıdır. Bizim çocuklarımız taşeron patronlar tarafından sömürülsün 700 Tl.ye çalışsın diye mi üniversite okudu.Gözbebeğimiz gibi baktığımız çocuklarımıza, Türkiye'de bir sömürü çarkı oluşturulacak benim annem benim babam buna göz yumacak. Bu sömürü çarkını görmeyecek, çocuğunu sevmek evladını sevmek bu değil, evladını gözün gibi büyüteceksin, adam edecek üniversite okutacaksın, al benim çocuğumun etini kemiğini sömür diye taşerona emanet edeceksin. Öyle bir şey yok. Böyle bir annelik ve babalık ta olmaz. Annelerimiz bu anlamda daha önemli. Kadınlarımız bu konuda hangi tuzaklarla karşı karşıya olduğumuzu iyi görmek iyi değerlendirmek durumundadır. Böyle bir çalışma hayatı istiyor muyuz? İstemiyoruz. Aklı başında hiçbir devlet memuru böyle bir tuzağı, kendisi ve evlatları için hazırlanan böyle bir tuzağı görmemesi kabul edilemez. O'nun için biz mücadele edeceğiz. Kamu çalışanları hep birlikte mücadele edeceğiz. Sadece kamu çalışanımı tehdit ediliyor, hayır. Çocuğu bugün üniversite okumuş devlet kapısında iş arayan tüm insanların evlatları tehdit ediliyor. Çalışma hayatı sadece bugün kadrolu ya da sözleşmeli çalışan arkadaşlarımız için tezgahlanmıyor, 4-c'li çalışan arkadaşlarımız var bakın bu arkadaşlarımız ibretlik bir örnektir. On sene önce bu 4-c'li arkadaşlarımızın beklide hiçbir tanesi, tekel'de çalışanları alalım mesela 2500-3000 tl. maaşı vardı bu arkadaşlarımızın. Hiçbiri işlerinin bir gün elinden alınacağını ve kapının önüne konulacağını düşünmüyordu, oldu mu? Oldu. Kaç para alıyorlar şimdi, lise mezunları 850 tl. diğerleri de 950-1000 tl. civarında maaş alıyorlar. İzin alma hakkı yok, hastalanma hakkı yok, insan olma hakkı yok 4-c' liler. Bunlarda bizim gözümüzün önünde örnekler, canlı örnek ama sizleri tenzih ediyorum birçok kamu çalışanı bu canlı örnekleri görmüyor ders almıyor. O'nun için ben sendikal mücadelenin son derece önemli olduğunu ve sizlerin insanlara anlatması gerektiğine inanıyorum. Ve istirham ediyorum, Türk tarım orman-sen'i daha güçlü bir hale getirelim bunu yapacak güçteyiz. Bu dinamizm, bu bilgi birikimi sizlerde var, bunları yapabilirsiniz insanları ikna edebilirsiniz. Burada birçok genç arkadaşımız da var bakın, ben 33 yıllık öğretmenim benim emekliliğim geldi geçiyor, mesele ben miyim? Hayır, benim çocuğumda var torunumda var. Bu arada genç arkadaşlarım 58-60 yaşına kadar çalışacak arkadaşlarım var burada belli bir tarihten sonra işe girmişse 65 yaşına kadar çalışacak arkadaşlarımız var burada değil mi?
Şu anda bir çalışma daha yapılıyor, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nca 53 yaşına uzatma çalışmaları var. Yani benim emekliliğim dolsa da 53 yaşına kadar bekle arkadaş. Bu tabii problemi ötelemeye yönelik bir çalışma çünkü Türkiye'nin ciddi para ödeme zorluğu içine girdiği dolayısıyla emeklilik konusunda da ciddi problemler var 53 yaşına kadar ötelesek şu kadar kar ederiz. 53 yaşında ne olacak bu insanlar 53 yaşına da gelecek bunlar çözüm değil. Dolayısıyla değerli arkadaşlarım her birimize büyük görev düşüyor, bu mücadeleyi biz yaparız . Toplantımızın hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Yolunuz açık olsun."