Memur sınavında torpil mi yapıldı?

Dünyanın en büyük adliyesi olan İstanbul Anadolu Adliyesi'nde yapılan memurluk sınavında torpil mi yapıldı?

İnternethaber.com yazarı Cesim Parlak, bu ay başında, dünyanın en büyük adliyesi olan İstanbul Anadolu Adliyesi, memur alacağını duyurması sonrası yapılan sınavla ilgili öyle bir iddia ortaya attık ki...

İşte Cesim Parlak'ın o yazısı...

Başvuru için öncelikle; KPSS sınavında en az 70 puan almak ve bilgisayar sertifikası sahibi olmak gerekiyordu. Bu ön şartları taşıyan yaklaşık olarak 3500 kişi müracaat etti. Müracaatları kabul edilen bu 3500 kişi, önce bilgisayar sınavına girdi. Üç dakikada 90 ve üstü kelime yazabilen yaklaşık olarak 1100 kişi bu sınavı kazandı.

Alınacak memur sayısı 300 civarında olduğu için bilgisayar sınavını kazanan 1100 kişi arasında mülakatla eleme yapıldı.

Mülakat sınavını düzenleyen komisyon; Başsavcı, bir hakim üye ve başkan olmak üzere üç kişiden oluştu. Mülakat için belirlenen tarih yaklaşırken, adliye koridorlarında listeler dolaşmaya başlamıştı. Tam olarak sorun da burada başladı.

Bu aşamaya kadar olan süreç herkes için eşit koşullarda yürüdü. Bu aşamadan sonra eşit koşullardan bahsetmek mümkün olamazdı. Mülakata girecek adaylar, kendi isimlerini komisyona ulaştıracak kişilere ulaşmaya çalışıyorlardı.

Karar verecek bu üç kişi nezdinde etkin olabilecek kişilere ulaşabilenlerin işleri yaver gidecekti. Birçok kişi ulaşmış olabilir ama bunlar arasında tanıdıkları en güçlü olanlar haliyle daha şanslılardı.

Mülakatın yapılacağı cumartesi gününün bir gün öncesi, kimlerin kazanabileceğinin bilindiği adaylar arasında konuşuluyordu. Ortada dolaşan söylentiye göre kimin hangi referansla komisyona ulaştığı bilgisi sızmıştı. Bu durumda sınav bir yönüyle artık göstermelik olarak yapılacaktı. Sınav günü mülakata alınan adaylara sorulan soruların, daha çok birilerini elemek ve önceden isimleri belirlenmiş kişileri seçmek için sorulduğu izlenimi veriyordu.

Başsavcı vekillerinden bazılarının, sınav öncesinde ellerinde listelerle görülmeleri ve bu listelerini çekinmeden yüksek sesle dile getirmeleri sınavda referansı olanların kazanacağını zaten ortaya koymuştu.

Mülakat sonrasında kazananların listesi açıklandığında, sonuca kimse şaşırmadı. Kazanan da kazanamayan da sonucun böyle olacağını bildiği için sonuçlar şaşırtıcı olmadı.

Mülakat sonucunda, seçilenin neye göre seçildiği, kaybedenin de neden kaybettiği açık bir şekilde ortaya konulmamış. Mülakatı kazanan adayların birçoğu, gerek eğitim durumu, gerek klavye sınavında aldığı puan, gerekse KPSS sınavı puanı itibarıyla mülakatı geçemeyenlerden çok geride olmalarına rağmen kazanmışlar.

Bu, kazananların özelliği, bizim bilmediğimiz, sadece komisyondakilerin bildiği bir özellik olsa gerek. O özellik ancak açıklanırsa öğrenebiliriz. Açıklanmazsa, o özelliğin adı, birilerinin tanıdığı, akrabası olmaktır.

Mesela sınavı kazanan 281 kişiden kaç tanesinin adliyede çalışan hakim, savcı akrabası var? Kaç tanesinin iktidar partisinde siyaset yapan akrabası var? Kaç tanesinin Adalet Bakanlığı'nda bürokrat akrabası var? Kaç tanesinin HSYK'da akrabası ve tanıdığı var? Bu durum açıklığa kavuştuğunda, seçilenlerin neye göre tercih edildiği anlaşılacaktır.

Bir sene önce Adalet Bakanlığı, hakim adaylığı için açtığı yazılı sınavda başarılı olanları mülakata almıştı. Mülakatta kazanmayan bir adayın, mülakatın iptali için açmış olduğu davada, Ankara İdare Mahkemesi, yürütmeyi durdurma kararı vermişti. Gerekçe olarak da; mülakatın kameraya kayıt edilmediği, mülakattaki kriterlerin objektif ve denetlenebilir bir şekilde belirlenmediğini göstermişti. Hakimlik sınavı olunca bu kadar hassas davranılıyor da, katiplik sınavı söz konusu olduğunda neden bu kadar hassas davranılmıyor. Mülakat neden sadece komisyonun insiyatifine bırakılıyor.

Bilgisayar sınavını kazanıp mülakatta elenen, üniversite mezunu, hatta yüksek lisans yapmış adayların olduğu bir yerde diğer tarafta, kazananlar listesinde lise mezunu birinin bulunması nasıl izah edilebilir. Kazananlar listesinde, bazı savcı, hakim akrabalarının bulunması, mülakatta objektif davranılmadığını avam tabiriyle torpil yapıldığını gösterir.

Anadolu'da bir söz var: "hakkın yenirse kadıya gidersin, kadı hakkını yerse kime gidersin". Bu memurluk sınavı da bana bu sözü çağrıştırdı. Herhangi bir kamu kurumunda yapılan sınavda, haksızlık yapıldığını düşünen kişi yargıya başvurur, haksızlığın giderilmesini ister. Burada haksızlığı yapan yargıysa, haksızlığa uğrayan kime başvuracak.

Acemi bir başsavcı, tecrübesiz bir komisyon başkanı, meslek hayatında komisyonda çalışmamış bir üyeden oluşan komisyondan böyle bir memur alım işlemi çıkması normaldir!

Açıkçası, bu sınavın üstüne gölge düşmüştür. Ciddi bir şekilde torpil yapıldığı kuşkusu ortada dolaşmaktadır. Memurlar arasında komisyonun yaptığı sınavda yapılan haksızlık yüksek sesle konuşuluyor. Bakanlık, sınavda kazanan ve kazanmayanların durumlarını karşılaştırmalı olarak açıklayarak bu kuşkuyu giderebilir.

Ancak bu şekilde asılacak listeler işin iç yüzünü aydınlatacak. Bakanlığın detaylı açıklaması geldiğinde, torpil var mı, yok mu hepimiz göreceğiz. Bu masum sorumuza, tatmin edici cevap verme yerine kalkıp "burada adliye tahkir edilmiştir, bir soruşturma açalım" diyerek işin içinden çıkmaya çalışılırsa şaşırmam. Maalesef kamuda böyle bir hastalık vardır. Vatandaşın kuşku duyduğu olaylar hakkında, kuşkuyu giderecek açıklama yapmak yerine hemen suç duyurusunda bulunma yolu tercih edilir. Ümit ederim bu kez de aynı yönteme başvurulmaz. Böyle bir yola başvurulması, bu sınavda dönen torpil iddialarını örtbas edemez. Peşinen söylüyorum ki yanlış yola başvurmasınlar. Doğru olanı tercih edip bu sınavı torpil kuşkusundan kurtarsınlar.

Adliye Çalışanlarına Yeterlilik Sınavı!

Konu adliyeden açılmışken, adliye personeli arasında huzursuzluğa yol açan bir haber de Bakırköy Adliyesi'nden geldi. Bakırköy Adalet Komisyonu, Bakırköy, Küçükçekmece ve Büyükçekmece Adliyelerindeki yazı işleri müdürleri ve zabıt katiplerini hizmet içi sınava alacağını duyurdu. Bu sınavda başarılı olamayan personelin ya sözleşmesi feshedilecek ya da doğuya gönderileceği(sürülecek!) kararı alınmış.

Yeterlilik sınavı da nereden çıktı? Memurlar arasında konuşulanlara göre gözden çıkarılan memurlar bu vesileyle adliyeden uzaklaştırılmış olacak. Söylentisi bile gerçekleşmiş kadar kötüdür. Yıllardır adliyeye emek vermiş, hakim savcıların kahrını çekmiş personelin bir çırpıda gözden çıkarılıyor olması hiç de adil değil. Adliye personelinin sınav, tayin tehdidiyle huzursuz edilmesinin anlaşılır bir tarafı yok.

Sınav, sadece çalışan memurlar için getiriliyor. Hakim ve savcılara neden yeterlilik sınavı getirilmiyor. Onlar için de yeterlilik sınavı getirilirse o zaman memurlar için öngörülen yeterlilik sınavını anlayabilirim. Burada çifte standart var. Bakanlık için, hakim, savcı sınıfı dışındaki adliye çalışanının bir kıymeti yok. Özlük hakları bile konuşulurken sadece hakim ve savcı üzerinde mesele tartışılır. Halbuki hakim ve savcının adliye personeli içindeki oranı %20 civarında. Geri kalan %80 'in adı olmadığı gibi kendisi de yok. Yeterlilik sınavı da bu anlayışın bir yansıması.ç