Memurlar için seçim vaatlerinde neler olmalıydı?

Yeni Şafak gazetesi yazarı Ahmet Ünlü, yaklaşan genel seçimler öncesinde "Memurlar için seçim vaatlerinde neler olmalıydı?" başlıklı yazısını kaleme aldı. İşte o yazı...

Yeni Şafak gazetesi yazarı Ahmet Ünlü, yaklaşan genel seçimler öncesinde "Memurlar için seçim vaatlerinde neler olmalıydı?" başlıklı yazısını kaleme aldı. İşte o yazı...

Muhalefet partilerinin seçim vaatlerini incelediğimizde memurlar için önemli bazı açılımlar sağlanmaya çalışıldığı görülmektedir. Göze çarpan en önemli vaat ise ek ödemelerin emekli maaşlarında ve ikramiye ödemelerinde dikkate alınacağının belirtilmesidir. Seçim bildirgelerinde yer alan bu ve benzeri vaatlerin memur sendikalarının yıllardır toplu sözleşmelerde gündeme getirdiği konularla benzerlikler içerdiği göze çarpmaktadır. 

Acaba biz bir seçim bildirgesi açıklamış olsaydık bütçeye yük getirmeden nelere yer verirdik? İşte bu soruyu ilgililere ışık tutması açısından okuyucularımızla paylaşmak istiyorum.

*1- Lojmanlarla ilgili adaletsiz uygulama düzeltilecektir

Bu köşede yıllardır gündeme getirdiğimiz ve okuyucularımızdan da olumlu tepkiler alan kamu konutlarıyla ilgili sıkıntıların sona erdirilmesi artık kaçınılmaz olmuştur. Memurun emekli oluncaya kadar kamu konutunda oturmasının önüne geçen tedbirler mutlaka alınmalıdır. Mevzuatta evi olanların lojmanda oturmalarını önleyecek düzenleme getirilmelidir. Eğer bu konularda gerekli düzenleme yapılmazsa diğer memurlara konut yardımı verilmelidir. Düşük gelirli memur kirada otururken, yüksek ücretli memurların lojmanda oturması adil değildir.
Ayrıca, lojman kiralama bedellerine mutlaka kısıtlama getirilmeli ve yüksek rakamlı lojman kiralamalarına engel olunmalıdır. Mümkünse bu yöntem sona erdirilmelidir. Her konuda AB normları esas alınmaya çalışılırken bu konuda farklı davranılması doğru değildir.

*2- En az 40 yıllık güncel olmayan personel mevzuatı güncellenecektir

Personelle ilgili mevzuata baktığımızda büyük çoğunluğunun 1973-1984 tarihleri arasında yürürlüğe girdiğini ve birçok yönetmeliğin ve birçok yönetmelik maddesinin mülga olduğunu görüyoruz. Düşünün ki 21'inci yüzyılda 1980'lerin anlayışıyla personeli yönetmeye çalışmak ve bundan da hiçbir rahatsızlık duymamak hasta olup ta hastalığının farkında olmayan hastanın haline benzemektedir. Üzücü olan husus ise bu durumun maalesef sorgulanmasının dahi yapılmamasıdır. Çağdaş bir anlayışla mevzuatın elden geçirilerek güncellenmesi kaçınılmazdır ve bu konuda çok geç kalınmıştır.

*3- Danıştay ve Yargıtay tarafından hakimlere verilen notlar daha etkili hale getirilecektir

31.03.2011 tarihinde 2802 sayılı Kanun'un Yargıtay ve Danıştay notlarını düzenleyen 28'inci maddesi yürürlükten kaldırıldı. Yapılan düzenlemenin iyi niyetle yapıldığından kimsenin şüphesi olamazdı. Ancak, geçen 4 yıllık süre içerisinde uygulamada ciddi sıkıntılar çıktığı cümle alemin malumu haline geldi. Çünkü, yüksek yargı ilk derece mahkemelerinin vermiş olduğu kararlardaki ciddi hatalardan dolayı kararları bozmaktan usanmış durumdadır ve ilk derece mahkemesine dönüşmüştür. Karar sonuçlanana kadar geçen süre zarfındaki mağduriyeti ise hiç dikkate almıyoruz. Bu konunun milyonlarca vatandaşı doğrudan ilgilendirmekte olduğunu ise bilmeyen yoktur. Yani, adil olmayan Adalet ile geciken Adalet, Adalet değildir. 

*4- Ağır şartlar altında çalışan memurların zamları arttırılacaktır

666 sayılı KHK ile birlikte aynı unvanlı personele aynı ücret verilmeye başlanmıştır. Ancak, bu uygulama ücret adaletini zedelemiştir. Çünkü, çalışma koşulları açısından son derece sıkıntılı birimlerde çalışan personelle çalışma ortamı son derece rahat olan personel aynı ücreti alır hale gelmiştir. Özellikle işin yoğunluğu riski vb. objektif kıstaslar dikkate alınarak yoğun çalışma gerektiren birimlerde çalışan personelle işi az olan yerlerde çalışan personel arasında bir ayrım yapılması kaçınılmazdır. 
Bazı kamu kurumlarda oldukça zor şartlar altında çalışan personeli gördükçe, iş güçlüğü zammının objektif kriterler ışığında hayata geçirilmesinin hayati öneme sahip olduğu görülecektir. İşte bu noktada, niteliği ve çalışma şartları bakımından güç olan işlerde çalışanlara ödenen iş güçlüğü zammı üzerinde yapılacak bir çalışma ile adil bir düzenleme yapılabilir.

*5- KİT'lerde çalışan sözleşmeli personel kadroya geçirilecektir

KİT personelinin bazı sıkıntılar nedeniyle memur kadrosuna geçme yönünde ciddi bir arzusu var. Bu arzu karşısında hiç tereddüt edilmeksizin teklifi kabul etmenin yerinde olacağını düşünüyoruz. Çünkü, bu teklifin bütçeye hiçbir ilave yükü olmadığı gibi bütçeye katkısı dahi olacaktır. Hiç olmazsa bu yöntemle farklı bir statü ortadan kaldırılarak tek düzelik sağlanmış olacaktır.

*6- KİT'lerdeki yönetim saltanatı sona erdirilecektir

Daha önce bu köşeden konuyu gündeme getirmiştik. Değişimin ve dönüşümün her alanda olduğu gibi yönetimde ve yönetim felsefesinde büyük değişimler yaşanıyor ancak, KİT'lerdeki yönetim felsefesi maalesef değişmiyor ya da değiştirilmek istenmiyor. 
1984 tarihli ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname KİT'lerin nasıl yönetileceğini, yönetim kurullarının nasıl teşekkül ettirileceğini ve bunların görevlerini düzenlemiştir. Buna göre KİT'ler yönetim kurulu başkanı olan genel müdürle birlikte 6 kişilik yönetim kurulları marifetiyle yönetiliyor. 

Bu maddenin 30 yıldır değişmemesi bu yönetim biçiminden şuana kadar hiç kimsenin memnuniyetsizlik göstermediği anlamına geliyor. Çünkü, yönetimde bulunan herkesin işine geliyor. Niçin gelmesin ki, genel müdür ve genel müdür yardımcıları 2 bin TL'nin üzerinde net ilave yönetim kurulu ücreti alıyor, hazine her KİT'e bir üst düzey elemanını yönetim kurulu üyesi yapıyor, nihayetinde de ilgili bakanlık iki üst düzey görevlisini yönetim kurulu üyesi olarak atıyor ve bunlara yönetim kurulu ücreti ödeniyor. 
Yönetim kurulu üyeliklerine atanan kişiler incelendiğinde genel olarak kamudaki üst düzey bürokratların ön plana çıktığı görülmektedir. Özelleştirme kapsamında olan KİT'lerin yönetim kurulu üyeliklerine yapılan atamaların kararnamesiz olması ise buralara kimlerin atandığını gözlerden kaçırmakla birlikte buralara da üst düzey bürokratların atandığı görülmektedir. Ayrıca, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bürokratlarının da özelleştirme kapsamındaki KİT'lere yönetim kurulu üyesi olarak yerleştirilmesi sistemin kökleşmesine sebep oluşturuyor.

İlgili veya ilgisiz herkesin üzerinde mutabakata varacağı yegâne unsur KİT'lerin genel müdürler tarafından yönetildiğidir. Yine, genel müdür yardımcıları dışındaki diğer üyelerin atanma gerekçeleri ise bu kurumlara katkı sağlamasından ziyade ilave ücretten yararlanmasıdır. Bu kadar aleni bir gerçek karşısında sistemin 30 yıldır değişmeden devam etmesi ise üzerinde düşünülmesi gereken bir gerçektir. Vaatlerimize nasip olursa devam edeceğiz. Yerim dar diyerek şimdilik bu kadarla iktifa edelim.