'Memurlar köle gibi çalıştırılıyor!'
Pazartesi ders zili çalacak. Öğrencileri tatlı bir heyecan sararken, Eğitim-İş ise, kapkara bir tablo çizerek, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'i adeta topa tuttu. Eğitim-İş, hizmetli ve memurların köle gibi çalıştırıldığını görüşünü savundu.
Eğitim ve Bilişim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş) tarafından
yapılan yazılı açıklamada, 2012-2013 Eğitim ve Öğretim
Yılı'nın başlamasıyla ilgili, iktidara ve Milli Eğitim Bakanı Ömer
Dinçer'e sert eleştiriler yöneltildi.
Açıklamada, ilk ve ortaöğretimde 17 milyon öğrencinin ders başı
yapacağı hatırlatıldı ve 4+4+4 eğitim sisteminin uygulamaya
konulmasının kaosa neden olacağı belirtildi.
Yapılan açıklama şöyle:
Cumhuriyet’in en köklü kurumlardan biri olan Milli Eğitim
Bakanlığı’nın mevzuatından, stratejik planından Mustafa Kemal
Atatürk ilke ve Devrimleri bir bir çıkarılmaktadır. Milli Eğitim
Bakanı Ömer Dinçer milli eğitimin sorunlarını çözmekten daha çok 90
yıllık Cumhuriyetimizin tasfiye süreciyle ilgilenmektedir.
652 sayılı KHK ile Milli Eğitim Bakanlığı’nın görevleri arasından
Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda eğitim yapmayı çıkaran
Bakanlık bir yılda çıkardığı 50 yönetmeliğin tamamında aynı işlemi
gerçekleştirmiştir. Bakana bu durum sorulduğunda, “Anayasa’da var
her yerde olmasına gerek yok” diyerek ayrı bir garabet örneği
ortaya koymuştur. Sayın Bakan çok iyi bilmelidir ki; bütün yasalar
ve yönetmelikler Anayasa’ya uyumlu hazırlanmak zorundadır. Tabi ki
Bakan ve Hükümeti her şeyi çok iyi bilmekte Anayasa’nın ve
yasaların arkasına dolanarak gerçek niyetlerini kamuoyundan
saklamaktadırlar.
2002 yılından bu güne 10 yıllık dönemde milli eğitimin hiçbir
sorununu çözmeyen Bakanlığın ve Hükümetin sanki bütün suç 1997
yılında geçilen 8 yıllık zorunlu eğitimmiş gibi kamuoyunu bilim
dışı verilerle kandırmaya yönelik sözleri asla ciddiye
alınmamalıdır.
Öğretmenler itibarsızlaştırılmıştır
10 yıllık süreç içerisinde eğitim çalışanlarının ekonomik ve
özlük sorunlarında hiçbir çözüm üretilmezken eğitim çalışanlarının
itibarsızlaştırılması yönünde hayli yol alınmıştır. Bizzat
Başbakan’ın öğretmenlere yönelik sarf ettiği sözler eğitim
çalışanlarının çalışma azmini ve isteğini ortadan kaldırmıştır.
Başbakan eğitim çalışanlarını topluma “az çalışan, çok tatil yapan,
gözü paraya doymayanlar” olarak göstermiştir. Milli Eğitim Bakanı
ise kendi Bakanlığının çalışanlarına sahip çıkması gerekirken,
Başbakan’ın sözleri karşısında suskun kalmıştır. Cumhuriyet
tarihinde öğretmenini bu kadar sahipsiz bırakan bir Milli Eğitim
Bakanı görülmemiştir.
Yine eğitim çalışanları, kamu çalışanları içerisinde en az ücret
alan durumuna düşürülmüşlerdir. Yayınlanan 666 sayılı KHK ile eşit
işe eşit ücret uygulamasında öğretmenler unutulmuştur. Hükümet,
toplu sözleşme sürecinde de bu durumu göz ardı ederek,
öğretmenlerin mağduriyetini giderememiştir.
Öğretmenlerin aile bütünlüğü parçalanmıştır
Okul dönüşümleri nedeniyle binlerce öğrencimiz okullarından
olmuş, yine binlerce öğretmenimiz norm kadro fazlası durumuna
düşmüştür. Dinçer’in “Sınıf öğretmenlerinin bir tekinin dahi norm
kadro fazlası olmayacağı” yönündeki açıklamasına rağmen, Bakanlığın
verilerine göre 29 bini sınıf öğretmeni olmak üzere 68 bin öğretmen
norm fazlası durumuna düşmüştür. Durum böyleyken, 10 Eylül’de
yapılan atamalarda sınıf öğretmenlerine sadece 341 kadro
ayrılmıştır.
Kendi yönetmeliğini uygulamaktan aciz olan MEB’in beceriksizliği,
norm fazlası öğretmenlerin atama ve yer değiştirmelerinde büyük bir
karışıklık yaşanmasına da neden olmuştur. MEB, yayınladığı İl İçi,
İller Arası ve Özür Grubu Yer Değiştirme Kılavuzları ile adeta
öğretmenlerle alay etmiştir.
Geçen yılki İller Arası Yer Değiştirme Kılavuzunda sınıf
öğretmenleri için 2000 kadro açılmışken, bu yıl sadece 189 kadro
açılmıştır. Açılan 7 ile (Bitlis, Hakkari, Iğdır, Kastamonu,
Şanlıurfa, Şırnak, Tekirdağ) bakıldığında, yıllardır yer değiştirme
bekleyen sınıf öğretmenlerimizin nasıl mağdur edildiği açıktır.
Dinçer ve bürokratları, özür durumu atamalarında da ne kadar
beceriksiz olduklarını göstermişlerdir. Bakanlık, öğretmenleri
eşlerinden, çocuklarından ayırarak toplumun temeli olan aile
bütünlüğünü paramparça etmiştir. Gerçekçi olmayan norm kadroları
gerekçe göstererek 5-10 ilin dışında bütün illeri atamalara kapatıp
binlerce öğretmeni mağdur etmiş, il emri uygulamasını yerine
getirmeyerek öğretmenlerin ve çocuklarının çığlıklarına kulaklarını
kapamıştır.
Hizmetli ve memurlar köle gibi
çalıştırılmaktadır
Okullarımızın önemli bir yükünü sırtlarında taşıyan hizmetli ve
memurların yıllardır görev tanımları yapılmamıştır. Ortaçağ köle
anlayışı ile okulun tüm angarya işlerini gerçekleştiren memur ve
hizmetlilerin sorunlarına hiçbir çözüm getirilmemiştir. Eğitim
öğretim yılı başında verilen “Eğitime hazırlık ödeneği” her zaman
üvey evlat muamelesi gören hizmetli ve memurlara verilmemektedir.
Okullarda yeterli sayıda hizmetli ve memur olmaması nedeniyle iş
yükleri oldukça fazladır. Hizmetli ve memur kadrosunda çalışanlar
köle gibi günde yaklaşık 12 saat çalıştırılmalarına karşın ek ücret
alamamaktadırlar.
Talim Terbiye Kurulu yol geçen hanına dönmüştür
Cumhuriyetten bu tarafa milli eğitime yön veren, milli eğitimle
ilgili programların oluşturulması, yayınların, ders kitaplarının
incelenip değerlendirilmesi konularında etkin olan Talim Terbiye
Kurulu, kadrolaşma hareketiyle milli eğitimi özelleştirme ve
dinselleştirme aracı haline getirilmiştir.
Bakanlık, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı Yönetmeliği ile Ders
Kitapları Yönetmeliği’nde yaptığı değişikliklerle, Atatürk ve
laiklik karşıtı olduğunu bir kez daha tescillemiştir. Artık ders
kitapları hazırlanırken, “Atatürk ilke ve inkılaplarına; laik,
sosyal hukuk devletine uygun olma kriteri” aranmayacak. Burada
temel amaç; Türk ulusuna Atatürk’ü unutturarak, ulusal kimliği yok
etmektir. Yaşanan sivil anayasa tartışmalarını da düşünürsek, bu
değişikliklerle Türkiye’nin etnik ve dini temelde bölünmesine zemin
hazırlanmaktadır. Hiç kuşkusuz yeni yönetmeliklerle yapılan
değişiklikler, anayasal bir suçtur.
Çıkarılan yeni yönetmelikle Talim Terbiye Kurulu’nda görevli eğitim
çalışanları mağdur edilmiş ve pek çok hak kaybına
uğratılmıştır.
4+4+4 İdeolojik Eğitim Yasası ile Çocuklarımızın ve Ülkemizin Geleceği Karartılmaktadır
4+4+4 eğitim sistemine ilişkin bilim insanları ve eğitim
örgütlerinin uyarıları dikkate alınmamış, yeterli hazırlık ve
altyapı çalışmaları yapılmadan uygulamaya geçilmiştir. İleri
sürülen bütün itirazların AKP Hükümetince yok sayılması ve tamamen
ideolojik hedefler doğrultusunda hareket edilmesi, yeni eğitim
sisteminin uygulaması aşamasında birçok sorunu beraberinde
getirmiştir.
4+4+4 eğitim sistemi ile 8 yıllık temel eğitim 4 yıla indirilmiş,
kız çocuklarının, yoksul çocukların, köy çocuklarının ve engelli
çocukların üst öğrenime devam etme olanakları ortadan
kaldırılmıştır. Uygulama, çocuk işçiliğini, toplumsal cinsiyet
eşitsizliğini ve ayrımcılığı, sınıfsal ayrışmayı, köy-kent
kutuplaşmasını teşvik etmekte, çocukların toplumsallaşarak
gelişiminin önünü kapatmaktadır.
Eğitim-İş olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da eğitimin
ve eğitim çalışanlarının sorunlarının takipçisi olacağımızı,
haksızlığa uğrayan tüm eğitim çalışanlarının yanında olacağımızın
bir kez daha altını çizmek istiyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle tüm eğitim çalışanlarının ve
öğrencilerimizin yeni eğitim-öğretim yılını kutluyor; yeni
eğitim-öğretim yılının ülkemize ve ulusumuza güzellikler
getirmesini diliyoruz.