Memurları aylıktan kestirecek haller neler-657 DMK
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na memurları aylıktan kesecek haller neler? Memuru aylıktan kesme disiplin cezası mıdır? İşte memurların merak ettiği tüm bu soruların cevabı...
AYLIKTAN KESME
1- GENEL OLARAK
Aylıktan kesme, memurun brüt aylığının otuzda biri ile sekizde biri
arasında kesinti yapılmasıdır.
Uyarma ve kınama cezalarının manevi bir ceza olmasına rağmen
aylıktan kesme cezası manevi yönüne ilaveten maddi yönü de olan bir
ceza türüdür.
Adı geçen ceza 2670 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu
getirilmiştir. Bu cezanın bulunmayış nedeni kanunun gerekçesinde
şöyle belirtiliyordu: “Aylık, yalnız memurun değil, bütün ailenin
geçim kaynağı olması itibariyle, memura verilecek bu ceza ile başka
kişilerin de cezalandırılması uygun bulunmamıştır.” Ancak
görülmüştür ki sadece manevi cezalar suçun önlenmesinde yeterli
olamamakta, bu cezalara ilaveten maddi cezalara da ihtiyaç
duyulmaktadır.
Aylıktan kesme cezasının sadece maddi bir ceza olduğu iddia
edilemez. Aylıktan kesme cezası sonuç olarak bir disiplin
cezasıdır.
Aylıktan kesme cezası da uyarma ve kınama cezaları gibi disiplin
amirleri tarafından re'sen verilebilmektedir (md. 126). Fakat
Aylıktan kesme cezasına karşı itiraz üst disiplin amirine yapılmaz.
Aylıktan kesme cezasının iptali ancak idari yargı denetimi ile
mümkündür (md135/f 2) idari yargı denetimi ise açılacak bir iptal
davası sonucu mümkün olabilmektedir.
Aylıktan kesme memurun brüt aylığından yapılmalıdır.Brüt aylık,
“.bir memurun aylık gösterge ve ek gösterge rakamlarının memur
aylıklarına uygulanan katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak
rakamdır.”103 Dolayısıyla memurun net aylığı üzerinden hesaplanarak
yapılan ceza kesintisi kanun açıkça brüt aylıktan bahsettiği için
kanuna aykırı düşecektir.
Aylıktan kesme cezasının alt sınırı otuzda bir, üst sınırı ise
sekizde birdir . Otuzda birden az ve sekide birden daha fazla
aylıktan kesme cezasının verilmesi kanuna aykırıdır.
Kanunda tayin edilen otuzda bir oranı cezanın alt sınırı olup aynı
zamanda asıl cezadır. Aylıktan kesme cezasının verilmesi gereken
durumlarda ilk tayin edilecek ceza otuzda bir oranında aylıktan
kesme cezasıdır. Eğer üst sınıra doğru ceza artırılmak isteniyorsa
bunun gerekçesi mutlaka belirtilmelidir. Gerekçeden yoksun olarak
verilen örneğin sekizde bir aylıktan kesme cezası hukuka uygun
değildir.104
Ceza, verildiği tarihi takip eden aybaşındaki aylık esas alınmak
suretiyle uygulanır.
5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun, sandığın
gelirleri ve tahsil şekillerini gösteren değişik 14. maddesinin (g)
fıkrasında iştirakçilerin aylık ve ücretlerinden kurumlarınca
kesilen inzibati para cezaları sandığın geliri sayıldığından
kesilen aylıktan kesme cezaları Emekli Sandığı Genel Müdürlüğüne
gönderilir.
2- AYLIKTAN KESME CEZASININ VERİLMESİNİ GEREKTİREN FİİL VE
HALLER
a- Kasıtlı olarak, verilen emir ve görevleri tam ve zamanında
yapmamak, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasları
yerine getirmemek, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçleri
korumamak, bakımını yapmamak, hor kullanmak (md. 125/C-a)
Fıkrada üç ayrı suç birden düzenlenmiştir.Bu suçları incelemeye
başlamadan önce üçü içinde geçerli olan hususlara değinmekte fayda
vardır.
Söz konusu edilen fiil ve hallerin disiplin suçu teşkil edebilmesi
için memurun “kasıtlı olarak” hareket etmiş
bulunması şarttır.DÖNMEZER-ERMAN’ın kast tanımı şöyledir : “Kasıt,
tasarlanan bir gerçekleştirmeye matuf iradedir”105 Aynı şekilde
kast şu şekilde de tanımlanmıştır “Kast, fiili ve neticelerini
bilerek ve isteyerek işlemek iradesidir”106Bu durumda memura
kasıtlı hareket ettin diyebilmek için ; memurun “tipe uygun
hareketi önceden tasavvur ve tahayyül etmiş,zihninde canlandırmış”
olması önem kazanmaktadır107
Adı geçen fıkrada düzenlenen suçlar şunlardır:
- Kasıtlı olarak, verilen emir ve görevleri tam ve
zamanında yapmamak :Burada emir ve görev yapılmıştır,
ancak emir ve görevler ya noksan yapılmış yada zamanında
yapılmamıştır.
- Kasıtlı olarak görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve
esasları yerine getirmemek :Görev mahallinde uyulması gereken usul
ve esaslar ,görevle ilgili olup hizmetin iyi yapılmasını temine
yöneliktir.Bu usul ve esaslar keyfi, amirin takdiri ile değişen
nitelikte olmayıp objektif olarak, kanun, tüzük, yönetmelik,
genelge ve emirlerle önceden belirlenmiştir.
- Kasıtlı olarak görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçleri
korumamak, bakımını yapmamak, hor kullanmak: Burada suçun maddi
unsuru korumamak, bakımı yapmamak ve hor kullanmaktır.Örneğin bir
öğretmenin sınıftaki haritaları hırpalayarak kullanması...
b- Özürsüz olarak bir veya iki gün göreve
gelmemek(md.125/C-b)
Memur , görevini sürekli olarak ve kesintisiz bir şekilde
yapmalıdır.Kamu hizmetlerinin sürekliliği bunu gerektirir.Hizmetin
sürekliliğinde keyfilik söz konusu olamaz.Diğer taraftan memur
görevini bizzat yapmalıdır,başkasını kendisinin yerine gönderip
kamu hizmetinin yapılmasına vesile olamaz.
Bu suçta memurun görevine bir veya iki gün gelmemesi
aranmaktadır.İki günden fazla göreve gelmeme daha ağır bir disiplin
suçunu oluşturur.Bir günden az süreli göreve gelmeme mesela iki
saatlik göreve gelmeme ,göreve geç gelmek veya görevden erken
ayrılmak şeklinde yorumlanmalıdır.
Fıkrada açıkça “özürsüz olarak” göreve gelmeme
düzenlenmiştir.Kanunda özür durumunun nelere olacağı hususunda açık
bir hüküm olmaması sebebiyle, bu durumun tespiti cezayı verecek
makama kalmaktadır.
Memur Cuma günü göreve gelmeyip pazartesi günü göreve gelse ,tatil
günleri eklenmeden bir günlük devamsız sayılmalıdır.Yine aynı
şekilde Cuma günü göreve gelmeyip Salı günü göreve gelen memurun
devamsızlığı hafta sonu tatilini çıkararak hesaplamak
gerekmektedir.Bu durum da memura iki gün göreve gelmeme cezası
verilmelidir.108
Konuya açıklık getirmek için bir idari yargı kararı vermek
gerekirse :
“Davacının 19.12.1994 gününde çocukları için hasta sevk kağıdı
aldığı ve 20.12.1994 ile 21.12.1994 gününde çocuklarını hastaneye
götürdüğü dosyada fotokopisi bulunan hasta sevk kağıdı ile
fotokopilerinden anlaşıldığı ve idarece20.12.1994 tarihinden başka
tarihe belge ve bilgilerle aksi kanıtlanamadığından davacının
idarece kabul edilebilir bir özrü dolayısıyla göreve gelmediği
sonuç ve kanısına varılmış olup , özürsüz olarak bir veya iki gün
göreve gelememek fiili sübuta bulunmadığından (ermediğinden) 1/30
oranında aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmasına ilişkin
işlemde hukuka uygunluk görülmemiştir.”109
c- Devlete ait resmi belge,araç, gereç ve benzerlerini özel
menfaat sağlamak için kullanmak(md.125/C-c)
Suçun maddi unsuru “kullanma”dır.Memur “özel menfaat sağlamak”
kastı ile hareket etmelidir.Örnek vermek gerekirse ; çocukları ile
hizmet arabasını kır gezisinde kullanmak.
d- Görevle ilgili konularda yükümlü olduğu kişilere yalan
ve yanlış beyanda bulunmak(md.125/C-d)
Memurun yükümlü olduğu kişiler hiyerarşik amirleridir.Ancak memur
iş sahiplerine yazılı olarak cevap vermek durumda ise ve bu halde
iken yalan ve yanlış beyanda bulunuyorsa fıkra kapsamına
girmelidir.110
Burada üzerinde durulması gereken bir diğer nokta da ; yalan ve
yanlış beyan dolayısıyla herhangi bir zararın doğması meydana
gelmesi şartının aranmamasıdır.Ayrıca memur , görev alanına
girmeyen hususlarda veya yükümlü olmadığı kişilere yalan yanlış
beyanda bulunursa fıkra kapsamına girmediğimden memura adı geçen
fıkra hükmünce disiplin cezası verilemeyecektir.
e- Görev sırasında amirine sözle saygısızlık etmek
(md.125/C-e)
Suçun oluşabilmesi için ;
- Görev sırasında
- amirine
- sözle saygısızlık etmesi gerekmektedir.
Suçun maddi unsuru, “sözle saygısızlıkta bulunmak”tır Bu durumda
,söz dışında yapılan saygısızlıklar örneğin , amiri önünde
ayaklarını masaya uzatmak veya sözle saygısızlığı amirine değil de
iş arkadaşlarına yapmak yada görev dışında yapılan saygısızlıklar
fıkra kapsamına girmemektedir.
Sözle saygısızlığın sınırını tespit etmek için TCK’ nun 480 ve 482
maddelerini esas alan görüşler mevcuttur.111
Amir , sicil ve disiplin amiri olan kimsedir.
f- Görev yeri sınırları içinde herhangi bir yerin toplantı,
tören ve benzeri amaçlarla izinsiz olarak kullanılmasına yardımcı
olmak(md.125/C-f)
Burada dikkat edilmesi gereken husus memurun bizzat izinsiz olarak
görev yeri içerisinde bir yeri toplantı , tören ve benzeri
amaçlarla kullanma durumda olması değil, yardımcı olan durumunda
olmasıdır.Memur bizzat kullanma durumuna düşerse daha ağır bir
disiplin cezasıyla cezalandırılacaktır.
g- İkamet ettiği ilin hudutlarını izinsiz terk etmek
(md125/C-g)
Suçun oluşması için memurun
- ikamet ettiği ilin hudutlarını
- izinsiz olarak
- terk etmesi
gerekmektedir.
DMK.’na 2670 sayılı Kanun ile eklenen ek2. maddeye göre
“devlet memurlarının görev yaptıkları kurum ve hizmet
birimlerinin bulunduğu yerleşme merkezlerinde ikamet
etmleri” esası getirilmiştir.Maddenin ikinci fıkrasında
memurun görevi aksatmamak kayıt ve şartı ile birinci fıkrada
belirlenen hudutlar dışında ikamet etmesi mensup oldukları kurumun
yetkili amirinin iznine bağlı tutulmuştur.Üçüncü fıkrasına göre ise
“Devlet memurları, ikamet ettikleri il hudutlarını tatillerde ancak
yetkili amirin izniyle terk edebilirler.
O halde gerek izinsiz olarak il dışında ikamet etmek niyetiyle il
dışına çıkmak ve gerek izinsiz olarak il dışına çıkmak görev
sırasında veya tatilde ayrımı yapılmadan aylıktan kesme cezasını
gerektiren bir disiplin suçu olarak düzenlenmiştir.112
Bu fıkra hükmü bulunduğumuz çağın gereklerine ters düştüğü
gerekçesiyle tenkit edilmektedir.113
h- Toplu müracaat ve şikayet etmek(md.125/C-h)
DMK.’nun 21.maddesinin 1 inci fıkrası ve Devlet Memurlarının
Şikayet ve Müracaatları Hakkında Yönetmelik’in114 11 inci maddesine
“Devlet memurları ,kurumlarıyla ilgili resmi ve şahsi işlerinden
dolayı müracaat etmek hakkına sahiptirler” Yine DMK.’nun 21/I ve
anılan yönetmeliğin 3 üncü maddesine göre “Devlet memurları
,amirleri veya kurumları tarafından kendilerine uygulanan idari
eylem ve işlemlerden dolayı şikayet hakkına sahiptirler.”
Mevzuat ,memurlara şikayet ve müracaat hakkını bu şekilde
tanıdıktan sonra , sınırlama getirmiştir.Şöyle ki; DMK’nun 26/1
maddesine göre müracaat ve şikayet hakkının kullanılmasında birden
fazla devlet memurunun toplu olarak söz ve yazı ile müracaatları ve
şikayetleri yasaktır.İşte bu yasağın ihlali halinde ,yasağı
çiğneyen memurlar hakkında anılan fıkra hükmünce ceza
verilecektir.
Burada şikayet veya müracaatın sözlü yada yazılı olması fark
etmemektedir ; çünkü fıkra bu konuda bir ayırım yapmamaktadır.
i- Hizmet içinde Devlet memurunun itibar ve güven duygusunu
sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak(md.125/C-ı)
Fıkra da memurun hizmet içinde itibar ve güven duygusunu sarsacak
davranışlarda bulunmaları düzenlenmiştir.Hizmet dışında Devlet
memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte
davranışlarda bulunmak suçu daha hafif cezayı gerektiren bir
suçtur.
Bu fıkrada düzenlenen suç yoruma müsaittir.Davranışların itibar ve
güven duygusunu sarsıcı sayılıp sayılmaması mesleğin özelliğine ve
fiilin niteliğine göre değişmektedir.
2670 sayılı Kanun ile değişmeden önceki düzenlemede de bu kural
vardı ve karşılığı kısa süreli durdurma cezasıydı.
Bir idari yargı kararında konu şu şekilde değerlendirilmiştir:
“Beden eğitimi öğretmeni olan davacıya kız öğrencilere karşı
öğretmenliğe yakışmayan tutum ve davranışlarda bulunarak devlet
memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak eylemlerde bulunması
nedeniyle 657 sayılı yasanın 125/C-ı maddesi uyarınca verilen 1/8
oranında aylıktan kesme cezasının iptali istemiyle açılan davayı;
öğrenci öğretmen ve okul müdürünün anlatımlarının birlikte
değerlendirilmesinden davacının kız öğrencilere karşı tutum ve
davranışlarının yanlış anlamalara meydan verebilecek nitelikte
olduğu , öğretmen olarak okulda yanlış bir izlenim bıraktığı ,
hizmet içinde devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsan
eylemi nedeniyle verilen cezanın yasalara aykırı olmadığı
gerekçesiyle reddeden İstanbul 4.İdare Mahkemesinin 15.10.1991 gün
ve 1580 sayılı kararının .... dayandığı gerekçe usul ve yasaya
uygun olup , bozulmasını gerektiren bir neden de
bulunmadığından,temyiz isteminin reddi ile anılan kararın
onanmasına.”115
j- Yasaklanmış her türlü yanını görev mahallinde
bulundurmak(md.125/C-j)
Yasaklanmış yayınlar ancak görev mahallinde bulundurulur ise bu
fıkraya giren suç işlenmiş sayılır.Diğer taraftan yasaklanmış
yayını basmak, çoğaltmak, dağıtmak ayrı bir suçtur
Bu konuda Danıştay 10.Dairesince verilen bir kararda şöyle
denilmektedir.
“ilkokul öğretmeni olan davacının Hisarbeyli köyünde görevli olduğu
sırada evinde yapılan aramalarda bazı yasak kitapların bulunduğu
nedeniyle, 657 sayılı Yasanın 125 inci maddesi C/b-c fıkrası
uyarınca kısa süreli durdurma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin
İstanbul İl Milli Eğitim Disiplin Kurulu kararının iptali istemiyle
açılan dava sonunda, İstanbul 3 No’ lu İdare Mahkemesince,
davacının evinde yasak kitap bulundurmanın suç olmadığı bu konuda
Askeri Yargıtay’ın kararı bulunduğu, davacı hakkında yaptırılan
soruşturmada davacının yasak kitapların propagandasını yaptığı
konusunda hiçbir kanıt bulunmadığı, dolayısıyla eylemin yukarıdaki
yasa maddesi kapsamına girmediği gerekçesiyle dava konusu işlemin
iptaline karar verilmiştir.
Bozulması istenilen karar, usul ve hukuka uygun olup dilekçede ileri sürülen temyiz sebepleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden temyiz isteminin reddi ile bozulması istenen kararın onanmasına.”116