Memurun derdi her zaman sabit!

İş güvencesi, atama, görevde yükselme, sosyal ve ekonomik koşulların kötülüğü memurların asli problemlerini oluşturuyor. Geçici statüde çalıştırılan memurların kadro beklentileri de başka bir sorun.

Milliyet gazetesinin haberine göre; memurlar başlığı, fazlaca başlığı içinde barındırdığından mesleklerle ilgili yazı dizisi tipiçalışmalar için çok alışılmış değil. Ancak hangi meslek grubunu incelersek inceleyelim, mutlaka birlikte anılması gereken ve sorunlarına asli olarak bakılmadığı için teğet geçilen, işçilerle birlikte en geniş meslek grubunu memurlar oluşturuyor.

Memurların sorunlarına ise diğer meslek gruplarında olduğu gibi, belli bir noktayı odak alarak bakmak çok mümkün değil. Zira, iş güvencesi, atama ve görevde yükselme, sosyal ve ekonomik koşulların tümü memur için asli sorun. Bu sorunlara, memurun çalıştığı alana has sorunlar da eklendiğinden bitmek bilmez bir sorunlar yumağı karşılıyor sizi.

Devlet Personel Başkanlığı'nın verilerini derleyen memurlar.net sitesinin bilgilerine göre, Türkiye'de 2 milyon 188 bin 763'ü memur olmak üzere 3 milyon 112 bin 651 kişi kamuda istihdam ediliyor.

Temmuz 2013 itibarıyla, DPB'nin görev alanına giren kurumlarda 2 milyon 188 bin 763 devlet memuru, 13 bin 889 hakim ve savcı, 113 bin 78 öğretim elemanı, 185 bin 823 sözleşmeli personel, 293 bin 690 sürekli işçi, 31 bin 814 geçici işçi, 21 bin 408 geçici personel, bin 961 kapsam dışı personel, 205 bin 978 askeri personel ve 56 bin 247 özel hükümleri tabi personel istihdam ediliyor.

KADIN MEMURLAR YÜKSELEMİYOR

Bu personelin 2 milyon 376 bin 435'i bakanlıklar ve bakanlıkların bağlı, ilgili, ilişkili kuruluşlarında, 159 bin 149'u KİT'lerde, 265 bin 803'ü mahalli idarelerde, 255 bin 17'si Türk Silahlı Kuvvetlerinde, 56 bin 247'si de Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve kamu bankalarında (Ziraat Bankası, Halkbank, Vakıfbank) çalışılıyor. Devlet memurlarının yaklaşık yüzde 64'ünü erkek, yüzde 36'sını da kadın çalışanlar oluşturuyor. Müsteşar, müsteşar yardımcısı, vali, genel müdür, genel müdür yardımcısı, daire başkanı, bölge müdürü, bölge müdür yardımcısı, il müdürü gibi üst düzey devlet memurlarına bakıldığında ise Türkiye'de toplam 6 bin 197 üst düzey devlet memuru bulunuyor. Üst düzey devlet memurlarının sadece 585'i, başka bir deyişle yüzde 9,44'ünü kadınlar oluşturuyor.

GEÇİCİ STATÜDE ÇALIŞTIRILANLAR

Peki çalıştıkları alanlara özel sorunlar bir yana bırakılırsa memurların genel sorunları ne?

Sorunların başında 4B ve 4C gibi geçici statüdeki kadrolarda çalışan personellerin kadro beklentileri geliyor. Kadrolu memurlarla aynı işi yapmalarına rağmen bu kadrolarda çalışanlar güvencesiz ve daha düşük ücretlerle çalışıyor.

Yıllardır memuriyet yapanların bile ücretlerinin yoksulluk sınırının altında kalması ise yıllardır değişmeyen kronik sorun.

Geçtiğimiz Temmuz ayında memur sendikalarının çatı konfederasyonları yoksulluk rakamlarını açıkladı. Hükümete yakınlığıyla bilinen Memur-Sen'e göre, yoksulluk rakamı 3 bin 156 TL., Kamu-Sen bu rakamı 3 bin 605 TL., KESK ise 3 bin 692 TL. olarak açıkladı. Son toplu sözleşmeden önce ise evrak işleri yapan düz memurları bir yana bırakın, meslek uzmanlarının bile maaşları bu sınırların altında.

Kamuda çalışan jeologlar ve eczacılar 3 bin, hemşireler 2 bin 600, kütüphaneciler 2 bin 700, araştırmacı, uzman ve şefler 2 bin 500 lira civarında maaşlar alıyor. Oranları yükseltseniz, sendikaların istediği zam oranlarına yaklaşsanız bile yoksulluk sınırının üzerine çıkmanız çok zor.

TOPLU SÖZLEŞME ÇİLESİ

Memurların dile getirdiği adaletsizliklerden biri de oldukça yoğun çalışan kurumlarda görev yapanlarla, nispeten iş yükü daha hafif olan kurumlarda görev yapanların ücretlerinin, derecelerinden dolayı aynı olması.

Performansa dayalı sistemleri, çarpık kapitalizmin ürettiği anlayış olarak gören kimi sendikalar, bu sistemle adaletin gelmeyeceğine inanıyorlar.

Peki o zaman, gösterilen emek kadar ücret alınması nasıl sağlanacak?

Memurların önemli bir bölümü, bu noktada, olağan çalışma koşullarının analiz edilmesi gerekliliğine inanıyorlar. Yani bireysel performansın ölçülmesinden önce örneğin yılın hemen her günü yoğun çalışan sosyal güvenlik, vergi gibi alanlara bakılmasının sorunun çözülmesine katkı sağlayacağına inanıyorlar. Daha yoğun çalışma yürüten memurlara ikramiye verilmesi, bu memurlar için fazla mesai sisteminin geliştirilmesi gibi alternatif öneriler de bulunuyor.

ÇÖZÜME İNANÇ AZALIYOR

Ücret adaletsizliği ve düşük ücret isyanı sürerken, bu sorunların çözülebileceği, en azından çözüme kavuşturulması için oturulan masaya yönelik sorunlar da her geçen yıl büyüyor.

Türkiye'de yerli yerine oturmayan sendika sistemi, asli işlevlerinin geri plana itilmesine, doğal olarak da masada elleri güçlü biçimde oturamamasına yol açıyor. Bu çarpık sistemden kaynaklı sorunlar, sadece mevcut iktidardan kaynaklanmıyor. Sorun, daha ileri düzenlemeler yapılsa da yapısal olarak devam ediyor.

Son olarak, Memur-Sen'in hükümetle tek başına toplu sözleşmeye imza atması, müzakere süresi bulunmasına rağmen birçok konuda müzakere bile yanaşmadan anlaşma imzalaması bunun göstergesi. Gariptir, sendikaların, ekonomi uzmanlarının yaptıkları çalışmalara göre, imzalanan sözleşmeye bakıldığında, hükümetin önerdiği teklifin kabulü bile yapılan anlaşmadan daha ileri gözüküyor.

Memurlara yüzde 3+3 zam öneren hükümetin bu teklifine karşı çıkan konfederasyon, hükümetin, oranı yükseltme işaretlerine rağmen, brüt 175 lira zamma evet diyerek memurların 1,5 milyonu için daha az maaş zammına razı oldu. Böylece, 1,5 milyon memurun 2015 yılı da hesaba kapıldığında 200 ila 800 lira arasında daha düşük ücret alması, konfederasyon tarafından imza altına alındı. İmzanın erken atılması, birçok yapısal sorunun müzakere bile edilmeden rafa kaldırılmasına da neden oldu.