Meslekten atılan memurlar için kritik karar!
Anayasa Mahkemesi, içerikli görüntülerinin rızası dışında internet ortamında yayınlanması sonucu meslekten atılan devlet memurunun hakkının ihlal edildiğine ve ihlalin ortadan kaldırılması için yeniden yargılanması gerektiğine hükmetti.
MEMURLAR- Bir devlet memurunun sistemin doğası gereği kişinin hak ve özgürlüklerine herhangi bir vatandaşa uygulanamayacak sınırlamalar getirdiğini belirten Yüksek Mahkeme, disiplin soruşturmasının kapsamının mesleki hayatının sınırlarını aştığı belirtildi. Kararda, disiplin işlemi ile yargısal sürece konu edilen davranışların mesleki faaliyet ile ilgisi olmayan mahremiyet alanına dahil özel yaşam eylemleri olduğu belirtildi.
Anayasa Mahkemesi'nin cinsel içerikli görüntüleri rızası dışında
internette yayınlanan bir devlet memurunun Bireysel Başvurusuna
yönelik ihlal kararlarının gerekçesi Resmi Gazete'nin bugünkü
sayısında yayımlandı. Ş.K., Silivri Açık Ceza İnfaz Kurumu'nda
ambar memuru olarak görev yaparken "Silivri'de bir bayan
gardiyanın aşk maceraları" başlıklı cinsel içerikli bazı
görüntülerin internette dolaştığı duyumu üzerine hakkında disiplin
soruşturması başlatıldı ve Adalet Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu
Başkanlığı'nın kararıyla devlet memurluğundan çıkarma cezası aldı.
Başvurucu, disiplin cezasının iptali ile mahrum kalınan parasal ve
özlük haklarının faiziyle ödenmesi talebiyle Adana 2. İdare
Mahkemesi'ne dava açtı. Davası reddedilen başvurucu dosyayı
Danıştay'ın gündemine taşıdı. Temyiz talebi de reddedilen özel
hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğini belirterek, Anayasa
Mahkemesine başvurdu. Başvuruda, söz konusu görüntülerin memur
lojmanlarında çekilmediğini, lojmanda çekildiği varsayılsa bile
kendisine tahsis edilen lojmanın özel yaşam alanı olduğunu, görevi
sırasında vuku bulmayan ya da görevi ile ilgili olmayan bir özel
yaşam eyleminden dolayı cezalandırıldığını savunan Ş.K.,
görüntülerin bekar kadın memurların ikamet ettiği memur
lojmanlarında çekildiğine vurgu yapılarak cinsiyete dayalı
ayrımcılığa tabu tutulduğunu, "bir takım internet sitelerinde
yayınlanarak olayın aleniyet kazanması sonucuna sebebiyet verecek
şekilde cinsel içerikli görüntülerinin çekilmesine izin vermek'
türünde bir fiil nedeniyle devlet memurluğundan çıkarma cezasına
maruz kaldığını belirtti. Başvuruyu kabul edilebilir bulan Yüksek
Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin özel hayatın
gizliliğine ilişkin ihlal kararlarına atıfta bulundu. Özel
hayatın, öncelikle bireylerin kendi bireyselliklerini
geliştirebilecekleri ve diğer kişilerle en mahrem ilişkilere
girebilecekleri kavramsal ve fiziksel bir alana işaret ettiğinin
belirtildiği kararda, bu mahremiyet alanının devletin müdahale
edemeyeceği veya meşru amaçlarla asgari düzeyde müdahale
edebileceği özel bir alanı kapsadığının altı çizildi. Başvurucunun
devlet memurluğundan sadece mesleki nedenlerle yürütülen bir
disiplin soruşturması neticesinde çıkarmadığının açık olduğunun
vurgulandığı gerekçede, özel yaşama ait unsurlar gerekçe
gösterilerek verilen devlet memurluğundan çıkarma kararının özel
hayatın gizliliği hakkına bir müdahale oluşturduğu kaydedildi.
KISITLAMALAR DEMOKRATİK TOPLUM DÜZENİ KAVRAMINDA
DEĞERLENDİRİLMELİ
Anayasa'nın "temel hak ve hürriyetlerin
sınırlanması" başlıklı 13. maddesinde "Temel hak
ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa'nın
ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasa'nın sözüne ve
ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik cumhuriyetin
gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz" denildiğinin
anımsatıldığı kararda, hak ve özgürlüklerin yasayla sınırlanması
ölçütü anayasa yargısında önemli bir yere sahip olduğu, bir
müdahale söz konusu olduğunda öncelikle tespiti gereken hususun
müdahaleye yetki veren bir kanunun hükmünün hukuki bir temelinin
mevcut olup olmadığı belirtildi. Kamu görevi yürüten bireyler
açısından disiplin cezalarının amacının, göreve bağlamak,
hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesini ve kurumların huzurunu
temin etmek olduğunun vurgulandığı kararda, cezaların kamu
hizmetlerinin gereği gibi yapılması ve memurların hiyerarşik düzen
içerisinde uyumlu hareket etmeleri amacıyla uygulandığı kaydedildi.
Kararda, bireyin temel haklarına yapılan müdahalenin güdülen meşru
amaç arasında bir orantı bulunmasının zorunlu olduğunun altı
çizildi.
Kararda, hak ve hürriyetlere getirilen sınırlamaların yalnız
özlüsünün değil, koşullarının, nedenin, yönteminin ve kısıtlamaya
karşı öngörülen kanun yollarının tamamının demokratik toplum düzeni
kavramı içinde değerlendirilmesi gerektiği kaydedildi.
ÖZEL YAŞAMIN KAMUYA AÇILMASI SAYGI HAKKI TALEBİNİ BELLİ
ÖLÇÜDE AZALTIR
Hakkın kullanılmasını önemli ölçüde güçleştiren, hakkı
kullanılamaz hale getiren veya ortadan kaldıran sınırlamaların
hakkın özüne dokunduğunun kabul edilmesi gerektiğinin belirtildiği
kararda, "Kamusal makamların bir hakkın sınırlandırılması
sürecinde iki ayrı aşamada takdir yetkisi bulunmaktadır.
Bunlarından ilki sınırlama ölçütünün seçimidir. İkincisi ise ilgili
sınırlama ölçütü çerçevesinde izlenen meşru amacı gerçekleştirmek
üzere yapılan sınırlamanın gerekliliğidir. Ancak kamusal makamlara
tanınan bu takdir yetkisi sınırsız olmayıp, ihlal iddiasına konu
önemin anayasal temel hak ve özgürlüklere bağdaşır olması yani
müdahaleyi meşrulaştırmak üzere kullanılan argümanların elverişli,
zorunlu ve orantılı olması gerekir" denildi. Mahremiyet
hakkının öncelikle mek'nsal bir alanı tekabül etiğinin bu alanın da
bireyin konutu ve müştemilatı olduğunun vurgulandığı kararda, bu
mekan dışında bireyi etkileyen önlemlerin özel hayatın gizliliği
hakkı kapsamında ele alınıp alınamayacağının bir takım ölçütler
ışığında değerlendirilmesi gerektiğinin vurgulandığı kararda, şöyle
denildi:
"Anayasa'nın 20. maddesinin güvence kapsamında bulunan mahremiyet
hakkı kural olarak kamusal alana kadar uzanmamaktadır. Birey bir
kez kamusal alana çıkınca yani görünür olunca özel yaşamın
gizliliği hakkı alt kategorisinde korunan mahremiyet hakkı kural
olarak ileri sürülemez. Bu bağlamda, özel yaşamın gizliliği
hakkı kapmasındaki mahremiyet hakkının uygulanabilirlik alanı kural
olarak özel yaşam alanı olmakla birlikte bireylerin diğer
insanlarla etkileşim içinde oldukları bazı kamusal alanlar ya da
bağlamlar da özel yaşamın korunması hakkının kapsamında yer
alabilirler. Bunun yanı sıra özel yaşamın gizliliği hakkı
bireye içinde özgürce hareket edebileceği ve kişiliğini geliştirip
gerçekleştirebileceği bir kişisel alan sağlamaktadır. Bireyin özel
yaşamını kendi eliyle kamuya açması özel yaşama saygı hakkı
talebini otomatik olarak belli ölçüde azaltmaktadır."
DİSİPLİN SORUŞTURMASI MESLEKİ HAYATININ SINIRLARINI
AŞMIŞTIR
Devlet memuru olarak belirli bir sorumluluk taşıdığı belirtilen başvurucunun bu görevi kabul etmesiyle kamu görevlisi olmaktan kaynaklanan disiplin ve tutum istemine kendi iradesiyle dahil olduğunun vurgulandığı kararda, bu sistemin doğası gereği kişinin hak ve özgürlüklerine herhangi bir vatandaşa uygulanamayacak sınırlamalar getirdiği ifade edildi. Kamu yararının, kamu görevlilerinden uymaları gereken mesleki ve etik kurallar açısından tam bir uyum beklediğinin kaydedildiği kararda, "Somut başvuruya konu eylem ve davranışların, her ne kadar ilgili disiplin kararları ve yargısal kararlar gerekçelerinde lojman olarak tahsisli bir konut olduğu vurgusu yapılsa da başvurucunun mahremiyet alanında cereyan eden ve rızası ile alenileştirildiğine dair bir bulgunun saptanmadığı özel yaşam eylemlerine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır" denildi. Başvurucunun devlet memurluğundan çıkarma cezası ile sonuçlanan disiplin soruşturma sürecinde yalnızca mesleki hayatını değil, özel hayatını da ilgilendiren iddialara yanıt vermek zorunda kaldığının vurgulandığı kararda, disiplin soruşturmasının kapsamının mesleki hayatının sınırlarını aştığı belirtildi. Disiplin işlemi ile yargısal sürece konu edilen davranışların mesleki faaliyet ile ilgisi olmayan mahremiyet alanına dahil özel yaşam eylemleri olduğunun anlaşıldığının ifade edildiği gerekçede, "Disiplin süreci ile idari ve adli makamların karar gerekçeleri göz önünde bulundurulduğunda başvurucuya verilen disiplin cezası kapsamında sınırlandırma ile ulaşabilecek genel yarar ile temel hak ve özgürlüğü sınırlandırılan bireyin kaybı arasında adil bir dengenin sağlanmadığı anlaşılmakla başvurucunun Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir" dedi. Yüksek Mahkeme, Ş.K.'nın özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği sonucuna vararak, ihlal ve sonuçlarını ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere dosyayı ilgili mahkemesine gönderdi.