Özelleştirme mağdurları çığ gibi büyüyor!
Üniversite mezunu 4- C özelleştirme mağduru olan yüzlerce kişinin, çalıştığı kurumlarda kadrolu daimi hizmetlinin emrinde paspas çekip, hademelik yaptığını belirten 4-C mağdurları seslerini duyuruyor.
Daha önce birçok kez bu durumu duyurmak ve çözüm üretmek için çeşitli anketler yapıp muhalefet partilerine gönderen 4-C mağdurları çığ gibi büyüyor....
SUNUŞ
ÖZELLEŞTİRMENİN FARKLI BİR BOYUTU
Özelleştirme, 1980'li yılların başlarından itibaren Türkiye gündemini en fazla meşgul eden konuların başında geliyor. Özelleştirmelerle, Cumhuriyetin ilk yıllarında, ülkemizin ekonomik ve sosyal ihtiyaçları nedeniyle kurulmuş olan Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT), kamu işletmeciliğinden vazgeçilerek sermaye çevrelerine devredilmek isteniyor.
Oysa KİT'ler, ülkenin ekonomik kalkınmasını gerçekleştirmek,
gelir dağılımını düzenlemek, sosyal adaleti sağlamak, refahta
coğrafi dengeleri gözetmek, bölgeler arası farkları azaltmak,
sanayileşmeyi hızlandırmak, dış ekonomilere bağlı kalmamak gibi
önemli amaçlarla kurulmuştur.
Bir ülkenin bağımsızlığı ve ekonomik kalkınması için bu kadar önemli amaçları olan KİT'ler birer birer özelleştiriliyor, devrediliyor, kapatılıyor. Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasının ardından, siyasal alanda kazanılan bağımsızlığın ekonomik alanda sağlanacak kalkınma ile korunabilmesi ve sürdürülebilmesi yönünde atılan adımlar, bilinçli bir politika ile tersine çevriliyor.
Kamu mülkiyeti, kamu girişimciliği ve işletmeciliğine olumsuz anlamlar yüklenerek "babalar gibi satış" anlayışıyla gelir elde etmek ön planda tutuluyor.
Özelleştirme uygulamaları, çeşitli yönleriyle kamuoyunda tartışıldı. Küreselleşme, piyasa ekonomisi, devletin (değişen) görevleri, KİT'lerin kar/zarar durumları, yatırım politikaları, finansman açıkları ve benzeri konular ön plana çıktı.
Hukuki ve sosyal boyutu olmaksızın yapılan özelleştirme uygulamalarına yönelik olarak yapılan bu tartışmalarda "insan" unsuru, özelleştirilen kuruluşlarda çalışanlar ya da özelleştirmeler nedeniyle işsiz kalanların durumu hep göz ardı edilmeye çalışıldı, ihmal edildi, bu doğrultudaki tüm yaklaşımlar etkisiz kılınmak istendi.
Türkiye bir sosyal hukuk devletidir. Sosyal devlet anlayışının bir
ölçütü de, istihdam yaratmak ve gelir dağılımını adil hale
getirmektir. Oysa KİT'leri "zarar eden kuruluşlar olmaktan
kurtarmak" gerekçesi altında uygulanan politikalar "satma-savma ve
böylece gelir elde etme, rant sağlama" temelinde
şekillendi.
Özelleştirmenin ülke ekonomisine önemli bir katkısı olmamış ve fakat özelleştirme sonrası işten çıkarmaların yaygınlık kazanması gibi ortaya çıkan sosyal sorunlar sosyal huzursuzluğa yol açmıştır.
ÖZELLEŞTİRME İŞSİZLİK SAYISINI
ARTTIRDI
DİĞER SAYFADA...
[PAGE]
Konfederasyonumuzun "özelleştirme mağdurları" olarak nitelendirilen işçiler üzerinde uyguladığı "Özelleştirme Nedeniyle İşsiz Kalanların Ekonomik ve Sosyal Profili" anketinin sonuçları özelleştirme konusunda farklı bir boyutu ortaya koymaktadır. Özelleştirme sonucu, emeklilik haklarını bile elde edemeden işini kaybeden ve ülkemizin var olan olumsuz ekonomik yapısı içinde yeniden istihdam edilemeyen işçilerin endişesi, sosyal dışlanmışlığı, aile sorumluluğunu yerine getirememenin üzüntüsü ve bunun sonuçları çarpıcı bir biçimde ortaya çıkmıştır, "insanı insan yapan" değerlerdeki aşınmanın ürkütücü boyutu dikkati çekmiştir.
Özelleştirme mağdurları arasında yaptığımız anket sonrası ortaya
çıkan bu bulguların, karar alan ve uygulama konumunda olanlara
önemli bir "uyarı" niteliğinde olması en büyük dileğimizdir.
TÜRK-İŞ YÖNETİM KURULU
"Özelleştirme Nedeniyle İşsiz Kalanların Ekonomik ve Sosyal
Profili"
"Özelleştirme Nedeniyle İşsiz Kalanların Ekonomik ve Sosyal Profili" başlıklı Anket, TÜRK-İŞ Araştırma Müdür Yardımcısı Enis BAĞDADİOĞLU, Dış İlişkiler Uzmanı Hülya UZUNER ve Dış İlişkiler Uzmanı Uğraş GÖK tarafından hazırlanmıştır. Anket ile özelleştirme nedeniyle işsiz kalanların gelir durumlarının, aile ve sosyal çevreleri ile ilişkilerinin ve işsiz kalmanın getirdiği etkenlerden kaynaklanan ruhsal ve sağlık durumlarının tespiti amaçlanmıştır. Anket, İstanbul, İzmit, Samsun, Trabzon, Kırşehir ve Muğla illerinden seçilmiş toplam 300 kişi üzerinde uygulanmıştır.
Özelleştirme nedeniyle işsiz kalanların öncelikle sosyo-ekonomik profilinin ortaya çıkarılması düşünüldüğünden, ankette yeni iş bulma kapasitelerine, genel sağlık ve ruh sağlığı durum tespitine, stresin davranışlara etkisi ve neden olduğu fiziksel rahatsızlıklara yönelik sorulardan sadece bir kısmı değerlendirmeye alınmıştır.
ÖZELLEŞTİRME MAĞDURLARI EN ÜRETKEN YAŞTA YOĞUNLAŞIYOR
HABERİ DİĞER SAYFADA
[PAGE]
1. Özelleştirme Mağdurları En Üretken Yaş Grubunda Yoğunlaşıyor
Anket kapsamındaki özelleştirme mağdurları
Türkiye'deki işgücü piyasasının yapısını ve işsizlerin
özelliklerini yansıtmaktadır. Kapsamdaki işsizlerin yaş dağılımına
bakıldığında büyük bir çoğunluğun en üretken yaş grubunda
yoğunlaştığı dikkati çekmektedir. En üretken olunan dönemde
ekonomiye katma değer sağlayacak olan bir kesim, uygulanan ekonomik
ve sosyal politikalar sonucu işgücü piyasasının dışında kalmış,
mesleki niteliklerini ve becerilerini kullanamaz duruma
getirilmiştir. Anket kapsamındaki işçilerin 86.3% oranı ile 35-44
yaş grubunda yoğunlaştığı görülmektedir. Küresel Kalkınma
Merkezinin Mayıs 2002 tarihli bir makalesinde 45 yaşın üstünde
olanların iş bulmada daha fazla zorluk çektiği belirtilmektedir.
Ancak bu grup, zaten meslek sahibi oldukları da göz önüne
alındığında kolay iş bulabilir gibi gözükseler de ülkemizdeki
işsizlik ortamı, bu grup için de iş bulmayı zorlaştırmaktadır.
2. Özelleştirme Mağdurlarının Büyük Çoğunluğu
Evli
Özelleştirme mağdurlarının hemen hemen tümü evli olup toplumda aile
sorumluluğunu yerine getirmesi gereken kesimi temsil etmektedir.
Anayasamızda da belirtildiği gibi aile toplumun temelidir. Her ne
kadar düzenlemelerde devletin ailenin huzur ve refahını sağlamak
üzere gerekli tedbirleri alması öngörülmekteyse de siyasal
iktidarların tasarrufları ile özelleştirme mağdurları gelirlerini
yitirmek durumunda kalmışlardır. Anket kapsamındaki
işçilerin sadece 3%'ü bekar olup aile sorumluluğunu
taşımamaktadır.
Çıkarılan sonuçlara göre kişilerin medeni durumlarının, 11., 14., 15. ve 16. grafiklerde gösterilen sonuçlara etkisi olmadığı gözlenmiştir. Böylece 11, 14, 15 ve 16. grafiklerde ortaya çıkan sonuçların, anket kapsamındakilerin medeni durumlarından bağımsız oldukları ve sadece işsiz kalmanın yarattığı endişe ve stresten kaynaklandıkları sonucuna varılmaktadır.
Aile ve Çocuk Sorumluluğu Ön Planda
DİĞER SAYFADA
[PAGE]
Anket kapsamındaki özelleştirme mağdurlarının 40%'ı
evli ve iki çocuklu, 32%'si ise evli ve üç çocukludur. Evli ve
çocuksuz işçilerin toplam içindeki payı sadece 2.8%'dir. Elde
ettiği ücret geliri ile hem kendisinin hem de ailesinin
ihtiyaçlarını karşılamak, geçimlerini sürdürmek durumunda olan
özelleştirme sonucu işsiz kalan mağdurların karşı karşıya
kaldıkları geçim şartlarındaki olumsuzluk endişe ve karamsarlığa
yol açan temel unsur olmaktadır.
4. Ailenin Tek Gelir Kaynağı Da Yok Oldu
Türkiye'de istihdam alanında yaşanan en büyük sorunlardan biri olan
istihdama katılım oranının düşüklüğü ve özellikle kadın işgücünün
istihdam edilebilme olanaklarının yetersizliği anket sonuçlarıyla
doğrulanmaktadır. Nitekim kapsamdaki işçilerin 95%'inin eşi
çalışmamakta ve işsiz kalan özelleştirme mağdurunun tek geliri olan
ücretten yoksunluk yaşam düzeyini geriletmektedir.
HEM İŞSİZ HEM EVSİZ
DİĞER SAYFADA
[PAGE]
5. Hem İşsiz Hem Evsiz
Özelleştirme mağdurlarının yaşama koşullarını belirleyen
faktörlerden biri olan oturulan konutun mülkiyet yapısı açısından
bir değerlendirme yapıldığında kapsamdaki işçilerin
yaklaşık 60%'ının kiracı olduğu dikkati çekmektedir. Kira
ödemeyenlerin ise büyük çoğunluğun ev sahibi olmadığı halde çeşitli
nedenlerle kira ödemedikleri gözlenmiştir.
6. İşsizlik Ödeneği Geçim Sıkıntısına Çare
Değil
Özelleştirme sonrası yoğunlaşan işçi çıkarmalara karşı tepkiyi bir
ölçüde azaltmaya yönelik olarak 4046 sayılı Özelleştirme Yasası
kapsamında uygulanan "iş kaybı tazminatı"
ödemeleri geçici bir rahatlama sağlamaktadır. Yeniden işe girme
imkanının sınırlı olması ve işsizlik ödeneğinden yararlanma
şartlarının bulunmaması özelleştirme mağdurlarının yaşam
koşullarını olumsuz etkilemektedir. Özelleştirme kapsamına alınan
kuruluşlarda işçi statüsünde çalışıyorken özelleştirme nedeniyle
işini kaybedenlere sağlanan gelir desteği kısa bir dönem devam
etmektedir. Anket kapsamındaki özelleştirme mağdurlarının
96%'ya ulaşan büyük bir bölümünün halen herhangi bir işsizlik
ödeneğinden faydalanmadığı tespit edilmiştir.
7. İşsizlik Ortamında Yeni Meslek Edinmek İçin Eğitim
Talebi Yok
Özelleştirilen KİT'lerden yoğun toplu işçi çıkarmaların yaşanmış
olması işsizlik oranı zaten yüksek olan ülkemizde yeniden işe
girmek için yeni bir meslek edinme eğitim talebini olumsuz
etkilemiştir. Bu grafik anket kapsamındakilerin 99%'unun yeni bir
meslek edinmek için eğitim talebinde bulunmadığını ve İŞKUR'un bu
çerçevede sağladığı hizmetten faydalanmadığını göstermektedir.
Anket uygulaması sırasında yapılan gözlemlerde özelleştirme sonucu
işsiz kalan işçilerin geçerli bir mesleğe sahip ve gerekli vasıf ve
beceriye sahip bulunmalarına rağmen işsiz kaldıklarını, ülkede
eğitimli birçok işsiz bulunduğunu, eğitim görmelerinin iş
bulmalarını kolaylaştırmayacağı inancında oldukları
saptanmıştır.
Ülkemizde 1990 sonrası özelleştirilen KİT'lerde işten
çıkartılan işçilere yönelik olarak Dünya Bankası desteğiyle
uygulanan politikalar hedeflenen etkiyi yaratamamıştır. Bu
kapsamda uygulanan Özelleştirme Sosyal Destek Projesi (ÖSDP), kamu
işletmelerinde belirli bir beceri ve deneyim edinmiş olup işten
çıkartılan kişilere yönelik programlar öngörmesine karşın, katılım
sınırlı sayıda olmuştur. Nitekim projenin başlangıcında hedef kitle
olan özelleştirme sonucu işsiz kalanlar yerine daha geniş kesimlere
yönelinerek tüm işsizler hedeflenmiştir.
İŞTEN ÇIKARMA AİLELERİ NASIL ETKİLEDİ
HABERİ DİĞER SAYFADA
Özelleştirme sonucu işsiz kalan işçilerin iş ve gelir kaybı, yansımasını öncelikle sosyal yaşantılarının bozulmasında göstermektedir. "İşten çıkarılmanız aile huzurunuzu olumsuz yönde etkiledi mi?" sorusuna cevap verenlerin büyük bir bölümü (90.6%) aile içi düzenlerinin büyük oranda bozulduğunu belirtmişlerdir. Gelir yoksunluğu aile düzenini bozan temel unsur olmaktadır. Bu durum aile içi ilişkilerin sağlıklı sürdürülmesini engellemektedir. Nitekim "İşsiz kalmanız çevrenizdekilerin size karşı davranışlarını olumsuz yönde etkiledi mi?" sorusuna verilen cevaptan sosyal dışlanmışlık duygusunun egemen olduğu dikkati çekmektedir. Ayrıca bir iş sahibi olmanın gelir getiren bir unsur olmanın ötesinde bir sosyal statüye de sahip olmak için gerekli olduğu ortaya çıkmaktadır. İstihdam edilirken sahip olunan "işe yararlık" duygusunun işsizlikle birlikte yitirilmesi, toplumda yaşamanın gerektirdiği rol ve davranışın yerine getirilmesini engellemekte ve sosyal dışlanmışlık duygusunu arttırmaktadır. Ailesine ve çocuklarına karşı sorumluluğunu yerine getiremeyen, başlıca geçim kaynağı olan ücreti kaybeden ve çoğunlukla kira ödemek durumunda olan özelleştirme mağdurlarının, yakın çevrelerinin kendilerine karşı davranışlarını olumsuz yönde değiştirmesinden şikayet ettikleri görülmektedir.
YENİ İŞ BULMA ÜMİTLERİ
TÜKENİYOR
DİĞER SAYFADA
[PAGE]
Yapılan anketin sonuçları özelleştirme sonucu işsiz kalanların
yaş, konut, aile durumları hakkında bilgi vermenin yanı sıra
yaşanan işsizlik sonucu karşı karşıya kalınan ruhsal durumları
üzerine de önemli ipuçları vermektedir. "Ailenize karşı
sorumluluklarınızı yerine getirebiliyor musunuz" sorusuna düşük
oranda cevabı veren anket kapsamındakilerin yaklaşık 70%'inin
"aileme karşı sorumluklarımı yerine getiremiyorum" duygusunu
taşıdıkalarını görüyoruz.. Kabul edilebilir bir yaşama
standardı sağlamaktan uzak koşullar, işçileri aileleriyle birlikte
"sıra dışı" konuma getirmektedir. Beslenme ve barınma gibi en temel
insani ihtiyaçlar konusunda yaşanan sıkıntıların getirdiği açlık,
hastalık, yoksulluk gibi olumsuzluklar evde ve toplumda ıstıraplı
bir yaşama işaret etmektedir.
"Yeni iş bulma konusunda umudunuz var
mı" sorusuna düşük oranda cevabı verenlerin oranı 80.5%'dir. Diğer
oranlara da bakıldığında ülkemizde önemli bir sorun olan işsizlik
ortamında, işsiz kalanlardan büyük oranda iş bulma ümidi
taşıyanların sadece 5% olduğunu görmekteyiz.
12. Çalışma Yaşamını Eski İşyerinde Tamamlamak
İstiyor
Özelleştirme sonucu işsiz kalanların 75%'i çalışma
yaşamlarını eski işyerinde tamamlamak istemektedir. "Zarar
ediyor" gerekçesi ile özelleştirilen ve istihdamın daralttığı
işyerlerinde çalışanlar, sorumlusu olmadıkları bu durumun yol
açtığı sorunları yaşamaktadır. Bunun yanı sıra eski
işyerinde çalışmak istemediğini belirtenlerin oranının 25% olduğu
dikkati çekmektedir. İstihdamın gelir getirmenin yanı sıra ve
ötesinde bir sosyal statü olma niteliği, "özelleştirme
sonucu işsiz kalanların "iş olsun da" yaklaşımını ön plana
çıkarmaktadır. Bu sonuç, hükümetin başka işyerlerine
yerleştirme fikrinin yaşanan endişelerin artmasıyla birlikte anket
kapsamındakiler tarafından kabul görmeye başladığını
göstermektedir.
HÜKÜMETTEN DESTEK YOK
DİĞER SAYFADA
[PAGE]
"Sosyal devlet" olmanın gereği olan
iktisaden güçsüz olanların korunması görev ve sorumluluğunun
izlenen ekonomik ve sosyal politikalar çerçevesinde aşındığı
"hükümetten destek alıyor musunuz?" sorusuna verilen 70%'lik
orandaki "hayır" yanıtıyla çarpıcı olarak ortaya çıkmaktadır.
Güçsüzleri güçlülere karşı koruyarak gerçek eşitliği, sosyal
adaleti ve böylece sosyal dengeyi sağlamakla yükümlü olan sosyal
devletin bu niteliğinin aşındığı ve "kişinin
korunmasında" zaafa uğradığı görülmektedir.
14. Özelleştirme Mağdurlarının Bağışıklık Sistemi
Zayıflıyor
Uzun süren stres, bağışıklık sistem hücrelerinin üretimini
sınırlandırarak bünyenin hastalıklara karşı daha hassas olmasına
yol açabilmektedir. Anket kapsamındakilerin çevrelerindeki
insanlara göre 29.9%'u belirli oranda ve 36.2%'si büyük oranda
olmak üzere daha çabuk hastalandıkları görülmekte ve bağışıklık
sistemlerinin giderek zayıfladığı sonucuna varılmaktadır. Böylesi
bir durumun sosyal yapıda tahribat yaratması ve sosyal dokuyu
zedelemesi kaçınılmazdır. Özelleştirme uygulamalarının ruhsal
durumlarını ortaya koyan sorulara verilen cevaplar bu duruma işaret
etmektedir.
15. Özelleştirme Mağdurları Çaresizlik İçinde
Özelleştirme mağdurları aile ve çocuklarına karşı sorumluluklarını
yerine getirememekten, geçim ve barınma, sosyal dışlanma duygusu ve
aile içerisinde huzursuzluk yaşamaktan ve bunları ortadan
kaldıracak bir iş bulma konusunda umutsuzluk yaşamaktan artık
çaresizlik içindeler. Ankete katılanların 70.6%'sı çaresiz.
16. Yaşam Bağları Zayıflıyor
Stres, endişe, umutsuzluk ve çaresizlik özelleştirme
mağdurlarını yaşamakla yaşamamak arasında çelişkiye sürüklüyor.
Ankete katılanları 41.9%'u büyük oranda çelişki yaşamaktadır. Bu
bizi işsiz kalanların stresle kendi kendilerine baş edemedikleri
sonucuna götürmüştür. Bu kişiler, geçim ve işsizlik sorunlarının
çözümünün yanı sıra profesyonel anlamda psikolojik desteğe de
ihtiyaç duymaktadırlar. İşsiz kalanlara psikolojik danışmanlık ve
iş bulmaları konusunda rehberlik hizmeti, en az sorunlarının çözümü
kadar önemlidir. Aksi takdirde daha büyük toplumsal sorunlarla
karşı karşıya kalınması mümkündür.
SONUÇ DİĞER SAYFADA
[PAGE]
TÜRK-İŞ tarafından özelleştirme nedeniyle işsiz kalanlar üzerinde
gerçekleştirilen anket, sadece bu kişilerin ekonomik ve sosyal
profillerinde görülen bozuklukları yansıtmanın yanı sıra büyük bir
toplumsal problemle de karşı karşıya kaldığımızı ortaya koymuştur.
Anket sonuçlarına göre, kapsamdaki özelleştirme
mağdurlarının en üretken yaş grubunda yoğunlaştığını ve meslek ve
beceri sahibi olmalarına rağmen iş bulamadıklarını
görüyoruz. Türkiye'deki işgücü piyasasının yetersizliğini
açık bir şekilde ortaya koyan bu tespit, aynı zamanda hükümetin
geçerli bir istihdam politikasının olmadığını da
göstermektedir.
Hükümetin uyguladığı yanlış ekonomik politikaların bir sonucu olarak KİT'lerin özelleştirilmesiyle tek geliri ellerinden alınan ve yeni bir iş bulamayan özelleştirme mağdurları, aile sorumluluklarını yerine getiremedikleri, geçim ve barınma sorunu yaşadıkları için büyük bir baskı altına girmişlerdir. 23 Temmuz 2003 tarihinde TÜRK-İŞ ve Hükümet arasında imzalanan protokolde "Özelleştirme nedeniyle işten çıkarılan ve emekliliğine hak kazanamamış işçilerin uygun görülen kamu kurum ve kuruluşlarına yerleştirilebilmesi için Hükümet gerekli yasal düzenlemeyi yapacaktır." ifadesi yer almasına rağmen bu konuda hiçbir adım atılmamıştır.
Siyasi iktidarlara düşen görev, sosyal devlet olmanın gereği, bu alanda verdiği taahhütleri yerine getirmek ve en verimli dönemlerinde işsiz kalan özelleştirme mağdurlarına istihdam sağlamaktır.
İşsiz kalma ve ücretten yoksun kalma endişesi sonucu yaşanan stres, ekonomik sorunların yanı sıra kişilerin davranış biçimlerini bozmaktan, soğuk algınlığına hatta kalp krizine kadar pek çok sorunu da beraberinde getirebilmektedir (Lovallo 1997 ve Sapolsky 1998). Harvard Üniversitesinden Robert T. Jensen'in hazırladığı konuyla ilgili bir raporda, 1985 -1998 yılları arasında stresle ilgili olabilecek dış faktörler nedeniyle meydana gelen ölüm artışlarının toplam ölüm artışlarının 25%'ini teşkil ettiği belirtilmiştir.
Robert T. Jensen'in yaptığı araştırmada, uzun süren işsizliğin yarattığı stresin intihar ve artan kazalar gibi nedenlerle ölümlere yol açabildiği belirtilmektedir. Anket bu boyutuyla ele alındığında da çarpıcı sonuçlar ortaya koymuştur. Özelleştirme mağdurlarının bağışıklık sistemlerinin zayıfladığı, diğer insanlara göre daha çabuk hastalandıkları sonucuna varılmıştır. Ayrıca sosyal dışlanma, çaresizlik ve yaşam çelişkisi yaşayan özelleştirme mağdurlarının ruh sağlıklarının bozulduğu tespit edilmiştir. Siyasi iktidarlara düşen bir diğer görev de, bu kişilere profesyonel anlamda ihtiyaç duydukları psikolojik desteği ve rehberlik hizmetini sağlamaktır.
Bu vesileyle Hükümete Anayasamızın 49. maddesini hatırlatmak
istiyoruz: "Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet,
çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını
geliştirmek için çalışanları korumak, çalışmayı desteklemek ve
işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak için
gerekli tedbirleri alır...".
Özelleştirme mağdurları arasında yaptığımız anket sonrası ortaya
çıkan bu bulguların, karar alan ve uygulama konumunda olanlara
önemli bir "uyarı" niteliğinde olması en büyük dileğimizdir.