Pornografik görüntüsü olan memur işten atılır mı?
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na göre cinsel içerikli görüntüleri isteği dışında yayımlanan memur işten atılabilir mi? Anayasa Mahkemesi bu konuda kararı verdi. Cinsek içerikli görüntüleir olan memur işten atılamaz!
MEMURLAR- Bir devlet memurunun sistemin doğası gereği kişinin hak ve özgürlüklerine herhangi bir vatandaşa uygulanamayacak sınırlamalar getirdiğini belirten Yüksek Mahkeme, disiplin soruşturmasının kapsamının mesleki hayatının sınırlarını aştığı belirtildi.
Kararda, disiplin işlemi ile yargısal sürece konu edilen davranışların mesleki faaliyet ile ilgisi olmayan mahremiyet alanına dahil özel yaşam eylemleri olduğu belirtildi.
Anayasa Mahkemesi'nin cinsel içerikli görüntüleri rızası dışında internette yayınlanan bir devlet memurunun Bireysel Başvurusuna yönelik ihlal kararlarının gerekçesi Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı. Ş.K., Silivri Açık Ceza İnfaz Kurumu'nda ambar memuru olarak görev yaparken "Silivri'de bir bayan gardiyanın aşk maceraları" başlıklı cinsel içerikli bazı görüntülerin internette dolaştığı duyumu üzerine hakkında disiplin soruşturması başlatıldı ve Adalet Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu
Başkanlığı'nın kararıyla devlet memurluğundan çıkarma cezası aldı. Başvurucu, disiplin cezasının iptali ile mahrum kalınan parasal ve özlük haklarının faiziyle ödenmesi talebiyle Adana 2. İdare Mahkemesi'ne dava açtı. Davası reddedilen başvurucu dosyayı Danıştay'ın gündemine taşıdı. Temyiz talebi de reddedilen özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğini belirterek, Anayasa Mahkemesine başvurdu.
Başvuruda, söz konusu görüntülerin memur lojmanlarında çekilmediğini, lojmanda çekildiği varsayılsa bile kendisine tahsis edilen lojmanın özel yaşam alanı olduğunu, görevi sırasında vuku bulmayan ya da görevi ile ilgili olmayan bir özel yaşam eyleminden dolayı cezalandırıldığını savunan Ş.K., görüntülerin bekar kadın memurların ikamet ettiği memur lojmanlarında çekildiğine vurgu yapılarak cinsiyete dayalı ayrımcılığa tabu tutulduğunu, "bir takım internet sitelerinde yayınlanarak olayın aleniyet kazanması sonucuna sebebiyet verecek şekilde cinsel içerikli görüntülerinin çekilmesine izin vermek' türünde bir fiil nedeniyle devlet memurluğundan çıkarma cezasına maruz kaldığını belirtti. Başvuruyu kabul edilebilir bulan Yüksek Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin özel hayatın gizliliğine ilişkin ihlal kararlarına atıfta bulundu.
Özel hayatın, öncelikle bireylerin kendi bireyselliklerini geliştirebilecekleri ve diğer kişilerle en mahrem ilişkilere girebilecekleri kavramsal ve fiziksel bir alana işaret ettiğinin belirtildiği kararda, bu mahremiyet alanının devletin müdahale edemeyeceği veya meşru amaçlarla asgari düzeyde müdahale edebileceği özel bir alanı kapsadığının altı çizildi. Başvurucunun devlet memurluğundan sadece mesleki nedenlerle yürütülen bir disiplin soruşturması neticesinde çıkarmadığının açık olduğunun vurgulandığı gerekçede, özel yaşama ait unsurlar gerekçe gösterilerek verilen devlet memurluğundan çıkarma kararının özel hayatın gizliliği hakkına bir müdahale oluşturduğu kaydedildi.
KISITLAMALAR DEMOKRATİK TOPLUM DÜZENİ KAVRAMINDA DEĞERLENDİRİLMELİ
Anayasa'nın "temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" başlıklı 13. maddesinde "Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasa'nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz" denildiğinin anımsatıldığı kararda, hak ve özgürlüklerin yasayla sınırlanması ölçütü anayasa yargısında önemli bir yere sahip olduğu, bir müdahale söz konusu olduğunda öncelikle tespiti gereken hususun müdahaleye yetki veren bir kanunun hükmünün hukuki bir temelinin mevcut olup olmadığı belirtildi. Kamu görevi yürüten bireyler açısından disiplin cezalarının amacının, göreve bağlamak, hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesini ve kurumların huzurunu temin etmek olduğunun vurgulandığı kararda, cezaların kamu hizmetlerinin gereği gibi yapılması ve memurların hiyerarşik düzen içerisinde uyumlu hareket etmeleri amacıyla uygulandığı kaydedildi. Kararda, bireyin temel haklarına yapılan müdahalenin güdülen meşru amaç arasında bir orantı bulunmasının zorunlu olduğunun altı çizildi.
Kararda, hak ve hürriyetlere getirilen sınırlamaların yalnız özlüsünün değil, koşullarının, nedenin, yönteminin ve kısıtlamaya karşı öngörülen kanun yollarının tamamının demokratik toplum düzeni kavramı içinde değerlendirilmesi gerektiği kaydedildi.
ÖZEL YAŞAMIN KAMUYA AÇILMASI SAYGI HAKKI TALEBİNİ BELLİ ÖLÇÜDE AZALTIR
Hakkın kullanılmasını önemli ölçüde güçleştiren, hakkı kullanılamaz hale getiren veya ortadan kaldıran sınırlamaların hakkın özüne dokunduğunun kabul edilmesi gerektiğinin belirtildiği kararda, "Kamusal makamların bir hakkın sınırlandırılması sürecinde iki ayrı aşamada takdir yetkisi bulunmaktadır. Bunlarından ilki sınırlama ölçütünün seçimidir. İkincisi ise ilgili sınırlama ölçütü çerçevesinde izlenen meşru amacı gerçekleştirmek üzere yapılan sınırlamanın gerekliliğidir. Ancak kamusal makamlara tanınan bu takdir yetkisi sınırsız olmayıp, ihlal iddiasına konu önemin anayasal temel hak ve özgürlüklere bağdaşır olması yani müdahaleyi meşrulaştırmak üzere kullanılan argümanların elverişli, zorunlu ve orantılı olması gerekir" denildi. Mahremiyet hakkının öncelikle mek'nsal bir alanı tekabül etiğinin bu alanın da bireyin konutu ve müştemilatı olduğunun vurgulandığı kararda, bu mekan dışında bireyi etkileyen önlemlerin özel hayatın gizliliği hakkı kapsamında ele alınıp alınamayacağının bir takım ölçütler ışığında değerlendirilmesi gerektiğinin vurgulandığı kararda, şöyle denildi:
"Anayasa'nın 20. maddesinin güvence kapsamında bulunan mahremiyet hakkı kural olarak kamusal alana kadar uzanmamaktadır. Birey bir kez kamusal alana çıkınca yani görünür olunca özel yaşamın gizliliği hakkı alt kategorisinde korunan mahremiyet hakkı kural olarak ileri sürülemez. Bu bağlamda, özel yaşamın gizliliği hakkı kapmasındaki mahremiyet hakkının uygulanabilirlik alanı kural olarak özel yaşam alanı olmakla birlikte bireylerin diğer insanlarla etkileşim içinde oldukları bazı kamusal alanlar ya da bağlamlar da özel yaşamın korunması hakkının kapsamında yer alabilirler. Bunun yanı sıra özel yaşamın gizliliği hakkı bireye içinde özgürce hareket edebileceği ve kişiliğini geliştirip gerçekleştirebileceği bir kişisel alan sağlamaktadır. Bireyin özel yaşamını kendi eliyle kamuya açması özel yaşama saygı hakkı talebini otomatik olarak belli ölçüde azaltmaktadır."
DİSİPLİN SORUŞTURMASI MESLEKİ HAYATININ SINIRLARINI AŞMIŞTIR
Devlet memuru olarak belirli bir sorumluluk taşıdığı belirtilen başvurucunun bu görevi kabul etmesiyle kamu görevlisi olmaktan kaynaklanan disiplin ve tutum istemine kendi iradesiyle dahil olduğunun vurgulandığı kararda, bu sistemin doğası gereği kişinin hak ve özgürlüklerine herhangi bir vatandaşa uygulanamayacak sınırlamalar getirdiği ifade edildi. Kamu yararının, kamu görevlilerinden uymaları gereken mesleki ve etik kurallar açısından tam bir uyum beklediğinin kaydedildiği kararda, "Somut başvuruya konu eylem ve davranışların, her ne kadar ilgili disiplin kararları ve yargısal kararlar gerekçelerinde lojman olarak tahsisli bir konut olduğu vurgusu yapılsa da başvurucunun mahremiyet alanında cereyan eden ve rızası ile alenileştirildiğine dair bir bulgunun saptanmadığı özel yaşam eylemlerine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır" denildi. Başvurucunun devlet memurluğundan çıkarma cezası ile sonuçlanan disiplin soruşturma sürecinde yalnızca mesleki hayatını değil, özel hayatını da ilgilendiren iddialara yanıt vermek zorunda kaldığının vurgulandığı kararda, disiplin soruşturmasının kapsamının mesleki hayatının sınırlarını aştığı belirtildi. Disiplin işlemi ile yargısal sürece konu edilen davranışların mesleki faaliyet ile ilgisi olmayan mahremiyet alanına dahil özel yaşam eylemleri olduğunun anlaşıldığının ifade edildiği gerekçede, "Disiplin süreci ile idari ve adli makamların karar gerekçeleri göz önünde bulundurulduğunda başvurucuya verilen disiplin cezası kapsamında sınırlandırma ile ulaşabilecek genel yarar ile temel hak ve özgürlüğü sınırlandırılan bireyin kaybı arasında adil bir dengenin sağlanmadığı anlaşılmakla başvurucunun Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir" dedi. Yüksek Mahkeme, Ş.K.'nın özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği sonucuna vararak, ihlal ve sonuçlarını ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere dosyayı ilgili mahkemesine gönderdi.