Rütbe değil itibar istiyoruz!

Türkiye'de öğretmenlerin itibarsızlaştırıldığını belirten Eğitim İş Başkanı Veli Demir, çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Kamunun tasfiyesi ve kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi ile kamu çalışanlarını esnek, kuralsız ve iş güvencesiz çalıştırılmasını amaçlayan Kamu Yönetimi Temel Kanunu’nun (KYTK) mimarlarından Ömer Dinçer’in, eğitimin özelleştirilmesi amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı’nın başına getirildiğini Eğitim-İş olarak başından beri söylemekteyiz.

Planlı, bilinçli bir şekilde öğretmeni itibarsızlaştırmaya çalışan bu özelleştirmeci anlayış; “öğretmenlerin 3 gün yattığını 3 ay tatil yaptığını, dünyanın en fazla devamsızlık yapan öğretmenlerinin Türkiye’de olduğunu, aldıkları ücret ile başarılarının orantılı olduğunu” söyleyerek, ALO 147 şikayet hattı ile de öğretmeni korkutmaya, sindirmeye çalışmıştır.

652 Sayılı KHK ile Milli Eğitim Bakanlığı teşkilat yapısını tamamıyla değiştiren Ömer Dinçer, şimdi de öğretmenlere 5 kademeli Kariyer Basamakları getirerek okullarda çalışma barışını bozmak istemektedir. Basına sızan haberlere göre öğretmenler; stajyer öğretmen, öğretmen, uzman öğretmen, kıdemli uzman öğretmen,  başöğretmen olarak 5 kademeye ayrılacak ve her kademeye geçişte sınav uygulanacakmış. Kademeli geçişlerde yüzde 50 sınav puanı ve yüzde 50 değerlendirme çizelgesi esas alınarak 70 puanı aşan başarılı sayılacakmış. Sınavlarda başarılı olamayanlar ise memurluğa aktarılacakmış.

Sivilleşmeden dem vurarak, okullarda tek tip kıyafet uygulamasından vazgeçen siyasal iktidar öte yandan asker ve polislerde uygulanan apolet uygulamasını eğitim çalışanlarına getirmeye çalışmaktadır. Oysa asker ve polislerde uygulanan apoletin görev, sorumluluk ve yetki bakımından bir anlamı vardır. Okullarımızda ise öğretmenlerimiz aynı sınıflara girmekte, aynı programı uygulamakta, aynı görev, yetki ve sorumluluklara sahip olmaktadır. Hali hazırdaki uzman öğretmen-öğretmen uygulamasında bile aynı işi yapan öğretmenlere farklı ücretler ödeyen Bakanlığın, bu kariyer basamaklarını fazlalaştırması ile okullarımızdaki iş barışı daha da bozulacaktır.

Aslında bu sistem ile öğretmenlere, kuralsız, esnek ve iş güvencesiz çalıştırılma dayatılarak “itaatkar olursan kariyerin yükselir, ücretin artar, aksi taktirde düşük ücretle çalışılmaya devam edersin, hatta memurluğa bile gönderilirsin” denilmek istenmektedir.

AKP iktidara geldiğinden beri temel bir insan hakkı olan eğitimi önce yerel yönetimlere devredip ardından özelleştirmeyi, bu amaçla da kamu çalışanlarını performans değerlendirmesi denilen kuralsız, esnek ve iş güvencesiz çalıştırmayı hedeflemektedir. Son çıkarılan yerel yönetimler yasası ile belediye başkanlarının adeta bir eyalet valisi gibi yetkilendirilmesi ve il özel idarelerinin kaldırılmasının temel amaçlarından birisi de budur.

Kariyer Basamakları Sınavına ve öğretmenlerin apoletlendirilmesine başından beri karşı çıkan, öğretmenliğin bir uzmanlık mesleği olduğunu savunan Eğitim-İş bu oldubittiyi kabul etmeyecektir.  Tüm eğitim çalışanları ve onların temsilcileri bu tehlikeyi şimdiden görmeli ve gerekli tepkiyi mutlaka vermelidir. Yoksa iş işten geçmiş olacaktır.