Soma maden faciasında yaşananlar mevzuata uygun mu?
Bugün kara bir güne uyandık! Manisa Soma'daki maden faciasından gelen haberler hepimizi yaraladı. Peki maden işçilerin can güvenliği var mı, işçiler mevzuata uygun mu, maden işçiler mavzuata uygun mu çalıştırılıyor. Mmeurhaber.com merak edilenleri yazdı
MEMURHABER.COM/ÖZEL İÇERİK- Soma Maden Faciası
Bu Sefer Ders Olsun!
Türkiye’nin yüreği Soma’dan gelen maden faciası haberiyle
dağlanıyor.
Dün Manisa Soma’da özel bir şirkete ait maden ocağında akşam dört
sularında vardiya değişimi sırasında trafo patlaması sonucu çıkan
yangın sonucu yüzlerce madenci can verdi. Yüzlercesinden de haber
alınamıyor.
Ölenlerin kesin sayısı bilinmemekte…
Ölenlerin tam rakamı öğrenilebilecek mi o da meçhul.
Soma ve çevresindeki morgların yetersiz kaldığı, ölenlerin
naaşının soğuk hava depoları ve mezbahaların da yetmeyerek soğutucu
kamyonlarda saklandığı haberlerini okuyoruz.
İçler acısı bir tablo…
İnsanın nutku tutuluyor…
Modern Türkiye tarihinin en büyük iş kazası ile karşı
karşıyayız…
Madenler Dünyanın Her Yerinde Var
İhmal var mı yok mu tartışmasını yapmak için somut deliller ve
olayın oluş şekline bakmak gerekecek.
Olay yerinde haftalar sonra inceleme yapılacak… Yani olan olduktan,
ölen öldükten sonra…
Ancak ilk elde şunu söylemek gerek ki, Dünya’nın her yerinde maden
çıkartılıyor.
Dünyanın her yerinde tehlikeli işler yapılıyor.
Dünya’nın her yerinde madenler açılıyor, insanlar maden çıkartmak
için yerin yedi kat altına iniyor.
Ama böylesi facialar ancak bizim gibi iş kazalarında dünya
liderlerinden olan ülkelerde, Bangladeş’te Çin’de görülüyor…
Soru şu: Neden bizim gibi ülkelerde görülen iş kazaları
İngiltere’de görülmüyor?
Her şey Mevzuata Uygun Mu?
Olayı; denetimler sık sık yapılıyor, öyleyse her şey mevzuata
uygun diyerek kapatmak mümkün değil.
Eğer böylesi dehşete düşüren bir risk varsa mutlaka bu riskin risk
analizinin yapılmış olması, bu riski karşılayacak bir önlemler
silsilesinin alınmış olması gerekli.
Risk var, bu işin doğası budur diyemeyiz…
İnsanın canı üzerinden kar elde eden bir ekonomik büyüme insani
kabul edilemez…
2012 yılında çıkartılan İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu uyarınca
risk varsa, tehlike varsa çaresi de vardır, tedbir de vardır.
Yargıtay kararları da eğer risk analizi yeterince yapılmamış ise,
mevzuatta olmasa dahi makul bir insanın alması gereken her türlü
tedbir alınmamış ise bir ihmal vardır der.
Eğer kaçınılmaz bir insani risk söz konusu ise zaten o ekonomik
faaliyet yasaklanmalıdır der Yargıtay…
Eğer üç ay önce denetim yapılmış ve bu risk görülmemiş ise o
denetim denetim değildir, kâğıt üzerinde kalmıştır.
İş Kazalarında Dünya Lideriyiz
Türkiye’de her yıl resmi rakamlara yansıyan 70 bin iş kazası
oluyor.
Bu iş kazalarında her yıl en az 2 bin işçimiz can veriyor.
Yani her altı saatte bir işçi ölüyor.
Her yıl kazalarda 4 bin işçi sakat kalıyor, özürlü hale
geliyor.
Üstelik bunlar sadece resmi rakamlara yansıyanlar. Gerçek rakamlar
bunun çok çok üzerinde…
TÜİK’in 2013 araştırmasına göre son bir yılda işe girenlerin
yüzde 2,6’SI yani 706 bin kişi iş kazası geçirmiş. Bu dehşet bir
rakam!
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) rakamlarına göre dünyanın iş
kazaları alanında en kötü üç ülkesinden biriyiz.
Adımız Bangladeş ve Çin gibi ülkelerle anılıyor.
Bu sürdürülemez bir tablo…
Bu Türkiye’nin kalkınma hedeflerinde devasa bir “sosyal açığa”
işaret ediyor.
Soma Ders Olsun!
Zaman birini suçlamak, bir günah keçisi bulmak zamanı değil.
Zaman tüm Türkiye’nin başını iki elinin arasına alıp düşünme
zamanı.
Zaman şu soruların cevabını verme zamanı:
Türkiye 2023 ekonomik hedeflerine her yıl 70 bin iş kazası yaşanan
“işçisinin canı üzerinden para kazanan” bir model ile devam
edebilir mi?
İnsanımıza layık olduğu çalışma ortamını, saygınlığı ve özgüveni
vermek için onun çalışma ortamını güvenli ve sağlıklı hale getirmek
zorunda değil miyiz?
Cevap açık:
Dünyanın lider ülkelerinden biri olacak isek Türkiye iş sağlığı ve
güvenliğinde artık İngiltere, Almanya ile anılmalı, Bangladeş ve
Çin ile değil...
İş Kazalarına Karşı Acil Eylem Planı Şart!
Soma Türkiye’de artık iş sağlığı ve güvenliği için bir milat
olmalı, bir ders olmalı…
Bu olay hamaset nutukları ile geçiştirilmemeli, gerçek durumumuz
ile yüzleşmeye vesile olmalı…
İş kazalarının önlenmesi yönünden mevzuat karmaşası 2012 yılında
çıkartılan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile
giderildi.
O tarihten bu yana devasa bir alt mevzuat yayınlandı, tarihi
adımlar atıldı.
Ancak mevzuat düzenlemesi yeterli değil. Hayata geçirilmeyen
mevzuat yalnızca iyi bir fikir, kuru bir hüküm olarak kalıyor.
Türkiye’nin artık yapması gereken şey iş sağlığı ve güvenliğinde
tarihi bir hamle ile İş Kazalarına Karşı Acil Eylem Planını derhal
hayata geçirmesi…
Derhal kapsamlı bir dönüşüm ve uygulama eylem planına geçilmesi
zorunlu…
Baştan Aşağı Dönüşüm Gerekli
Acil eylem planı birçok unsurdan, çok boyutlu ve çok katmanlı
müdahale, işlem ve projelerden oluşmalı.
Peki, hangi unsurları kapsamalı bu Acil Eylem Planı?
Derhal Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın yapısı
değiştirilmeli, güçlü taşra teşkilatı olan, tüm işyerlerine nüfus
edebilecek bir yapıya kavuşturulmalı.
SGK ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın denetim ve teftiş
birimleri birleştirilmeli, Denetmen ve Müfettişlerin birleşmesi ile
oluşacak 3 bin kişilik dev müfettiş ordusu derhal tüm işyerlerin
denetim taramasına almalı…
Vatandaşın güvensiz ve sağlıksız çalışma konusundaki şikâyetleri
derhal (ayni gün) denetlenecek hale gelmeli. İş kazalarında bir
saat bile çok geç!
Müfettiş ölen öldükten, iş bittikten sonra gelen birine değil,
anında müdahale eden ve sorun çözen bir kamu görevlisine
dönüşmeli…
Cezai Sorumluluklar Kesin Hatlarıyla
Belirlenmeli
İş kazasına neden olanların cezai sorumlulukları yeniden
tanımlanmalı, iş kazalarına neden olanlar ağır şekilde
cezalandırılmalı, insanın canının hafif olmadığı ortaya
çıkmalı…
Türk Ceza Kanunu’nda ihmal sonucu başka birinin ölümüne sebep
vermek cezalandırılan hallerden olsa da bu suç iş hayatı ve işyeri
ortamı dikkate alınarak özel olarak tanımlanmalı…
İş güvenliği uzmanları ve işyeri hekimleri eğer iş kazasında
ihmalleri var ise cezai sorumluluk altına alınmalı…
OSGB’ler işyerlerinde verdikleri hizmetin ihmalinden dolayı
işverenle birlikte müşterek müteselsil sorumlu tutulmalı…
Taşeron sistemine müdahale edilmeli, İş Kanunu’na aykırı olarak işi
ikinci üçüncü hatta dördüncü alt işverene verenler
cezalandırılmalı, en azından müteselsil sorumluluklar
güçlendirilmeli.
Kapsamlı Bir Bilinçlendirme Kampanyası Gerekli
Bu idari tedbirler yeterli mi? Değil!
Birer rant kapısına dönüşmüş olan ortak sağlık ve güvenlik
birimleri (OSGB)’ler derhal kapsamlı denetime alınmalı, risk
analizi öylesine, yapmış olmak için yapılan bir kırtasiyecilik
olmaktan çıkmalı.
Kapsamlı bir bilinçlendirme kampanyası ile Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı harekete geçirilmeli…
Kamu spotlarından mitinglere, okullarda konferanstan işçilerin
eğitimine devasa bir ulusal eğitim seferberliği başlatılmalı…
Gerek çalışanlar gerekse de vatandaşlar artık işyerlerinde güvenli
ve sağlıklı çalışma kültürünün esas olması gerektiğini
anlamalı…
Türkiye’nin artık canlarının işyerlerinde yok olmasına razı
olmadığı herkes tarafından bilinmeli…
İş Kazalarında Sağlam İrade Lazım!
Bu anlattığımız devasa bir dönüşümü gerektiriyor.
Elbette bu dönüşümü istemeyenler olacak. Elbette keyfi kaçmasın,
rantı azalmasın, bürokratik oligarşisi son bulmasın, ekstra maliyet
çıkmasın isteyenler olacak.
Sayın Başbakanımızın 2023 Türkiye hedefi ülkemizi dünyanın en büyük
on ekonomisinden biri yapmayı hedefliyor.
Yıllık ihracatımızın 2023 yılı itibariyle yıllık beş yüz milyar
dolara ulaşması hedef.
Böylesi büyük bir hedef için Türkiye’nin her yıl 70 bin canını iş
kazalarında risk altına alan bir modelden sürdürülebilir, güvenli
ve katma değer üreten bir modele geçmesi zorunlu.
İş Kazalarına Karşı Acil Eylem Planı için lazım olan şey Sayın
Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın sağlam iradesi…
Türkiye’nin ekonomik kurtuluş savaşında bu cepheyi kaybetmemek
için, gelecek nesilleri huzur ve saadeti için artık çalışma
hayatında köklü bir reform ve İş Kazalarına Karşı Acil Eylem Planı
derhal başlamalı…
Yoksa yazık olur bu ülkenin hayallerine, yazık olur şimdiye kadar
yapılanlara…