'Taşeron işçiler mutlaka kadroya alınmalı'
Türk-İş Sendikası Başkanı Ergün Atalay, Çalışma Bakanlığı’nın Kıdem Tazminatı Fonu getirmesine onay vermedi. Atalay, “Fonun kurulmasıyla işçi çıkarma kolay hale gelecek. Kıdem tazminatında hak kayıplarına yol açacak düzenlemeler onaylanamaz." dedi.
Zaman gazetesinin haberine göre; Türkiye'nin en büyük işçi konfederasyonu Türk-İş'in yeni başkanı Ergün Atalay, Çalışma Bakanlığı'nın Meclis gündemine getirmeye hazırlandığı Kıdem Tazminatı Fonu'na karşı çıktı. Kıdem Tazminatı Fonu'nun özü itibarıyla hem işçinin hem de sendikaların aleyhine olduğunu söyleyen Atalay, "Fonun kurulmasıyla birlikte işçi çıkarma kolaylaşacak. İşveren, dört aylık tazminatı ödeyip işçiden kurtulabilecek. İşçiler tarafından 'oğlumun damatlığı, kızımın gelinliği' olarak nitelenen ve gelecek güvencesi olarak kabul edilen kıdem tazminatında hak kayıplarına yol açacak düzenlemeler kabul edilemez. Bu konudaki kırmızı çizgimiz devam ediyor." dedi.
Zaman'a konuşan Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, Çalışma Bakanlığı'nın hazırlıklarını sürdürdüğü Kıdem Tazminatı Fonu'nun yanı sıra 'kiralık işçi' düzenlemesine de karşı çıktı. Atalay, taşeron işçilerin sorunlarının çözülmesine yönelik atılacak adımlara ise destek olacaklarını belirtti. Türk işçisinin kıdem tazminatına 1936 yılında kavuştuğunu ve 77 yıldan bu yana uygulandığını hatırlatan Ergün Atalay, "Bu zaman diliminde pek çok değişiklikler yapıldı ama bunlar hep işçi lehine oldu. Kıdem tazminatı, bizim için kazanılmış bir hak. Bundan vazgeçmemiz söz konusu olamaz. Türk-İş'in son üç genel kurulunda oybirliği ile alınmış kararlar var." diye konuştu. İşverenlerin kıdem tazminatını yük olarak gördüğünü belirten Atalay, sorunun buradan kaynaklandığını ifade etti.
İşçinin kıdem tazminatı hakkını güvence altına almak için fon kurulması gerektiğinin ileri sürüldüğünü hatırlatan Atalay şunları söyledi: "Ne yazık ki ülkemizin fon konusunda iyi bir geçmişi yok. Bugüne kadar kurulan birçok fon iflas etti. Bu görüşü savunanlar, işçilerin önemli bir kısmının kıdem tazminatlarını alamadığını söylüyor. Bize göre bu sorunun çözümü fon kurulması değil, özel sektör işverenlerini istisnasız kayıt içine almak ve örgütlü işyerleri haline getirmek. Kıdem tazminatı hakkını güvence altına almak için fon kurma düşüncesi işin kolayına kaçmak."
Ergün Atalay, iş hayatının en önemli problemlerinden birinin taşeronluk olduğunu söyledi. Bu sorunun Türkiye'nin kanayan yarası haline geldiğini ifade eden Atalay, hükümetin taşeronluk sistemini ortadan kaldırmaya yönelik girişimini destekleyeceklerini açıkladı. Atalay, "Özellikle kamunun taşeron çalıştırması uygun değil. Hastaneye gidiyorsunuz, doktorlar, hemşireler bile taşeron işçisi. Genel Maden-İş sendikamızın yaptırdığı bir araştırmaya göre taşeron işçilerin iş kazası riski, daimi işçilerden 6 kat daha fazla. İş kazalarında hayatını kaybeden işçilerimizin çoğu taşeron işçi. Daimi işçi öğle saatinde yemeğini yiyor, iş çıkışı servise biniyor, yıllık iznini kullanıyor. Aynı mahallede oturan, aynı aileden taşeron işçi bu haklardan mahrum. Türkiye artık bu ayıptan kurtulmalı. Yapılması gereken, taşeron işçilerin kadroya alınması." dedi.
'Kiralık işçi' uygulaması olarak bilinen Özel İstihdam Büroları aracılığıyla geçici iş ilişkisi kurulmasına yönelik düzenlemenin Çalışma Bakanlığı'nca gündeme alınmasını ise Atalay şöyle değerlendirdi: "Bu uygulamayı yürürlüğe koymak, çalışma hayatının dibine dinamit koymakla aynıdır. Bu uygulama çalışma barışını bozar. Bu durumda sendikal örgütlenme, toplu sözleşme artık hayal olur. İşçi simsarlığı ortaya çıkar, işçi sömürüsü başlar. Türkiye, yabancı kaçak işçi cennetine döndü. Kiralık işçi düzenlemesi bunu iyice yaygınlaştırır. İstihdamı çok olumsuz etkiler."
SENDİKALI SAYISI 700 BİNE DÜŞTÜ
Atalay'ın sendikacılığın geldiği noktayla ilgili değerlendirmesi ise şöyle oldu: "Türk sendikacılığının bugün geldiği nokta ne yazık ki çok iyi değil. Nüfusumuz bundan 30 sene evvel 45 milyon iken sendikalı işçi sayısı 2,5 milyondu. Şimdi nüfusumuz 76 milyon, sendikalı işçi sayısı 700 bin civarında. Bu iki rakam ne durumda olduğumuzu ve özellikle 12 Eylül'den sonra ne duruma geldiğimizi gösteriyor. Ülkemizin nüfusu yüzde yüze yakın artarken sendikalaşma azalıyor. Bu ülkede sendikalı olmak, özellikle özel sektörde işten atılmak demek. Ülkemizdeki çokuluslu şirketlerin tamamının dünyanın her yerinde çalıştırdıkları işçiler sendikalı. Bizim ülkemize geldikleri zaman sendikayı işyerlerine sokmuyorlar. Bu görüntü Türkiye'ye yakışmıyor."
İşçinin istenildiği zaman işe alınan ve istenildiği zaman işten çıkarılan bir uygulama istendiğini belirten Atalay, "Özel sektör belli bir seneye kadar çalıştırıyor, sonra kıdem tazminatı ya da başka bir gerekçeden kurtulmak için işten çıkarıyor. Çok az da bir cezası var, o cezayı ödüyor ve yerine yeni işçi alıyor. Bu, işçileri köle düzenine mahkum etmek. Köle düzeninde işçi çalıştırayım, istediğim zaman işçiyi atayım, kural olmasın, sözleşme olmasın, kanun olmasın... Kuralsızlık isteyenler bu ülkede sendika istemiyor." dedi.
Atalay, hükümetle ilişkileri konusunda ise şunları söyledi: "İşbaşında bulunan hükümet ülkeyi iyi yönetirse, çalışanların sorunlarına çözüm getirirse bizden gerekli desteği alacaktır. Ancak bunun tersi olması halinde de, en büyük tepkiyi, tavrı da bizden görecektir. Asıl olan, ülkemiz ve temsil ettiğimiz insanların hak ve çıkarlarıdır."
Sendikacılar hakkındaki olumsuz imajın sendikal harekete zarar verdiğini belirten Atalay, "Bazı sendikalarda birtakım yanlışların olduğu doğru olabilir. Bunların üzerine gidilmesi için görev bize düşüyor. Kendi içimizdeki çürük elmaları ayıklamalıyız." dedi.