Türk-Kamu-Sen'den teröre lanet!
Türkiye gündemini oldukça meşgul eden bir davada, gizli tanık olarak terör örgütü mensubu bir katilin dinlenmesi, kamu vicdanında büyük rahatsızlıklara yol açtığını söyleyen Türkiye Kamu-Sen Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Sayın Fahrettin Yokuş'un basın
Türkiye gündemini oldukça meşgul eden bir davada, gizli tanık olarak terör örgütü mensubu bir katilin dinlenmesi, kamu vicdanında büyük rahatsızlıklara yol açmıştır. Ellerinde şehit mehmetçiklerin kanını taşıyan Şemdin Sakık adlı teröristin, “Deniz” kod adı ile gizli tanık olarak davaya yön vermesi, hukuki açıdan da oldukça sakıncalıdır.
BÖLÜCÜ TERÖR ÖRGÜTÜNE GİZLİ TANIK ELİYLE MEŞRUİYET
KAZANDIRILIYOR
Hukukçuların “ikinci Habur vakası” olarak
nitelendirdikleri gizli tanıklık olayı, “terör örgütüne meşruiyet
kazandırmak olarak yorumlanmaktadır. Çünkü kanunlara göre;
“ kamu tanığının her şeyden önce “muteber bir kişi” olması
gerekmektedir.” Ayrıca, bu olayda gizli tanıkların
isimlerinin saklı tutulması gerekliliği de hiçe sayılmaktadır. Bu
sıradışı durumla, bölücü terörist Sakık, devlet korumasıyla kendi
hayatını garanti altına almaya çalışmaktadır.
Gizli tanık sıfatıyla ifade veren terör örgütü yöneticisinin,
ayrıca pkk’nın yapmış olduğu başta 33 askerimizin şehit edilmesi
gibi hain eylemleri, Türk Silahlı Kuvvetlerinin üzerine yıkmaya
çalışması da, olayın bir diğer vahim boyutudur. Ordu mensuplarının,
bir eşkıyanın sözlerine itibar edilerek töhmet altında bırakılması,
hukuki ve vicdani olarak kabul edilemez bir durumdur.
Askerimizin, polisimizin, vatandaşlarımızın, kundaktaki
bebeklerimizin ve kamu görevlilerimizin katledilme emrini veren
Şemdin Sakık adlı hainin, bölücü işbirlikçileri ile
gerçekleştirmiş olduğu eylemleri kolluk kuvvetlerimize ihale etme
sevdasını taşıdığı ifadelerine dayanılarak, tutuklanan asker ya da
sivil vatandaşlarımızın olup olmadığı da bir an evvel
açıklanmalıdır. Aynı şekilde, dava sürecinde bir çok gizli tanığın
dinlendiği bilinmektedir. Bunların ne kadarı teröristtir?
Gizli tanıkların terör örgütü ile münasebetleri de açıklanarak,
kamuoyu vicdanen rahatlatılmalıdır.
Hükümet yetkililerinin titizlikle yürütüldüğünü her fırsatta
dile getirdiği söz konusu davada, elbette yapılacak adil bir
yargılama sonucunda suçlular cezasını çekmelidir. Fakat,
dava dosyasının milyonlarca sayfaya ulaştığı, gizli tanıkların
ifadelerinin gazete manşetlerini süslediği, uzun tutukluluk
sürelerinin hala devam ettiği bir atmosfere, bir de teröristlerin
tanıklıları eklenince; davanın üzerinde büyük bir sis bulutu
oluşmaktadır.
Şerefli Ordu Mensuplarının Sanık, Terör Örgüt Mensuplarının Tanık
Sandalyesine Oturtulması Asla Kabul Edilemez
Bölücü teröristlerin söylediklerine inanarak, kararı etkileyecek
yönlendirmelerine itibar ederek; terörle mücadele de en etkili
kurum olan Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının yargılanması
bizlere; “Baba katiliyle, baban bir safta” dizelerini
hatırlatmaktadır.
Şerefli Türk askerleri “sanık” sandalyesinde otururken,
askerlerimizi şehit eden teröristlerin “tanık”
sandalyesinde oturması; asla kabul edilemez.
Adalet herkes için gereklidir, herkese bir gün lazım olacaktır.
Ancak, gecikmiş adalet de adalet değildir. Kamuoyu, bir an evvel
davaların sonlandırılarak gerçek suçluların cezalandırılmasını,
suçlu olmayanların da üzerlerindeki şaibelerin kalkmasını talep
etmektedir. Aksi taktirde, söz konusu, dava hükümetin bir
hesaplaşma davası olmaktan öteye gitmeyecek, gerçek suçlularda
cezasını çekmeyeceklerdir.
Hükümet Yanlışlarından Bir An Önce Dönmelidir
Ülkemizde son günlerde yaşanan, KCK operasyonlarıyla gözaltına
alınan bölücü terör örgütü yandaşlarının açlık greviyle öne
sürdükleri siyasi taleplerine, hükümetin cevap verme çabaları,
Belediyeler yasasıyla eyalet sistemine geçişin yolunun açılması ve
son olarak da müebbed hapis cezasına mahkum edilmiş eli kanlı
cani Sakık’ın gizli tanık olarak kabul edilmesi ile Türkiye’nin
bölünme senaryolarının gerçekleşmesi için yeniden düğmeye basıldığı
görülmektedir. Ülkeyi yönetenler bu garabet gelişmelerden birinci
derecede sorumludurlar. Bölücü eşkiya masum gösterilerek, ülke
büyük bir kaosa sürüklenmektedir. Bu hususta tüm Sivil Toplum
Örgütlerini ve Siyasi Partileri sorumlu davranmaya ve siyasi
iktidarı uyarmaya davet ediyoruz.
Ülkemizi geri dönülmez bir yol ayrımına sürükleyen hükümet,
yanlışlarından bir an önce dönmelidir.
Türkiye Kamu-Sen olarak, terör örgütünü meşrulaştıracak her türlü
harekete karşı tepkimizi ortaya koyacağımızı bir kere daha,
kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.