Türkiye Taşeron Cumhuriyeti mi olacak?
Taşeron işçilerin kısem tazminatı başta olmak üzere gasp edilen haklarına dikkat çeken DİSK "Türkiye'nin Taşeron Cumhuriyetine dönüşmesine geçit vermeyeceğiz." dedi...
Hükümetin taşeron sistemine, kıdem tazminatına ve Özel İstihdam Bürolarına dair planlarıyla ilgili olarak gazetecilerle bir sohbet toplantısı yapan DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, sosyal taraf görüşmelerinin çöktüğünü, bu girişimlere karşı 15-16 Haziran'da alanlarda olacaklarını söyledi.
TAŞERON ÇALIŞTIRMA İYİLEŞTİRİLEMEZ BİR SİSTEMDİR,
YASAKLANMALIDIR!
Değerli basın emekçileri,
Bugün sizlerle bir süredir gündemde olan “Taşeron Düzenlemesi”
çalışmalarına dair farklı düzlemlerde yürütülen ve kamuoyunda
“sosyal taraf” görüşmeleri olarak bilinen görüşmeleri
değerlendirmek üzere bir araya geldik. Bugünkü toplantımızda hem
sosyal taraflarla yapılan görüşme sürecinin bizzat kendisini hem de
son görüşmelerin temel gündemi olan taşeron çalışmaya dair yeni
yasal düzenlemeleri ele almak istiyoruz.
SOSYAL TARAF GÖRÜŞMELERİNDE AMAÇ UZLAŞMAK DEĞİL UZLAŞIYOR
GİBİ GÖRÜNMEK...
Sizlerin de bildiği üzere 16-17 Mayıs tarihlerinde Ankara'da
Türkiye'nin en büyük sosyal diyalog ortamı olarak tanımlanan
“Çalışma Meclisi”nin hazırlık toplantısı gerçekleştirildi.
Toplantının gündemi sermaye çevrelerinin ve hükümetin sıklıkla
gündeme getirdiği şu başlıklardan oluşuyordu:
Alt işverenlik
Kıdem tazminatı
Özel istihdam büroları aracılığıylageçici iş ilişkisi
6356 Sayılı Kanun çerçevesinde sendikal örgütlenme
6331 Sayılı Kanun çerçevesinde iş sağlığı ve güvenliği
uygulamasıyla istihdam politikaları.
Toplantıya sosyal diyaloğun tarafı olmayan pek çok işveren örgütü
de davet edilmişti.
Öncelikle dikkat çekilmesi gereken nokta Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı'nın Çalışma Meclisi'ni 9 yıllık bir aradan sonra
toplanmaya hazırlanmasıdır. 1947'den beri çeşitli aralıklarla
toplanan Çalışma Meclisi'nin gündem maddelerine bakıldığında
yeniden toplanma çağrısı yapılmasının nedeni de
anlaşılmaktadır.
Zira Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı meclise gündem olarak
sunduğu Alt İşverenlik uygulaması ve beraberinde ele alınan kıdem
tazminatı ve özel istihdam büroları konusunda ilk “sosyal uzlaşma”
girişiminden elleri boş ayrılmıştır.
4857 Sayılı İş Kanunun 114. Maddesine göre, çalışma hayatıyla
ilgili mevzuat çalışmalarının ve uygulamalarının izleneceği en üst
kurulu olan Üçlü Danışma Kurulu'nun 2012 Kasım ayında yapılan iki;
Nisan ayında yapılan iki toplantısında işveren örgütleri taşeron
çalıştırmanın amacının“maliyeti düşürmek, verimliliği arttırmak”
olarak işin ruhunu açıkça ifade ederken, işçi konfederasyonları,
alt işverenlik konusunda mevzuat değişikliğine ikna olmamıştır.
Toplantıya katılan üç konfederasyon da alt işverenlik uygulamasını
yaygınlaştıracak ve kıdem tazminatının gaspına taşeron işçilerden
başlayacak olan yasal düzenleme karşısında olumsuz görüş
bildirmiştir. Bu görüşmelerin ardından “Sosyal uzlaşma” için yeni
bir kanal fırsatı sunan Çalışma Meclisi toplanması için hazırlıklar
başlamıştır. 2004'ten beri toplanmayan Çalışma Meclisi için ana
gündemini taşeron çalıştırmanın oluşturduğu bir hazırlık toplantısı
gerçekleştirilmiştir.
Değerli basın emekçileri,
Diyalog, müzakere gibi süreçler uzlaşma arayışının farklı
biçimleridir. Ama sosyal diyalog toplantıları olarak sunulan
toplantılarda konuşulan konular, gündeme gelen itirazlar hiçbir
şekilde dikkate alınmamaktadır. İktidar “sosyal diyalog zemini” adı
verilen toplantılardan çıkan eğilimleri görmezden gelerek aksine bu
toplantıları emekçiler aleyhine yapılan düzenlemeleri
meşrulaştıracak biçimde kamuoyuna sunmaktadır. Toplantılarda
yapılan itirazlar görmezden gelinmekte, sendikaların onay vermediği
düzenlemeler yasalaşırken “Sosyal tarafların katılımı ile biz bunu
hazırladık.”, “Herkesin görüşünü aldık” denilerek yasal
düzenlemelere bir meşruluk dayanağı yaratılmak amaçlanmaktadır.
TAŞERON ÇALIŞTIRMA İYİLEŞTİRİLEMEZ BİR
SİSTEMDİR!
Üçlü Danışma Kurulu ve Çalışma Meclisi başta olmak üzere sosyal
diyalog mekanizmalarımıza dair temel kaygılarımızın yanı sıra bugün
sizlerle bir araya gelmek istememizin bir başka sebebi daha var.
Söz konusu toplantılarda gündem olan ve bizzat Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı tarafından gündemde tutulan “taşeron
düzenlemesi”.
Katıldığımız toplantılarda taşeron işçilerin çalışma hayatına dair
yaşadıkları sıkıntı ve sorunlar noktasında ortaklaşılırken,
bunların çözümü konusunda hükümet ve sermaye temsilcileri bir
cephede işçi sendikaları bir diğer cephede yer almaktadır.
Taşeron işçilerin yıllık izin, kıdem tazminatı, fazla mesai hakları
taşeron şirketler tarafından girdi çıktı oyunları ile gasp
edilmekte, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bu duruma sessiz
kalmaktadır.
Taşeron işçilerin sendikal örgütlenme hakları taşeron şirketlerin
ayak oyunları ile gasp edilmekte Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı bu suça ortak olmaktadır.
Taşeron işçilerin hem iş müfettişleri hem yargı tarafından tanınmış
hakları kendilerine verilmemekte, başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı olmak üzere AKP hükümeti mahkeme kararlarını, muvazaa
(hileli çalıştırma) raporlarını uygulamayarak açıkça hukuku
çiğnemek pahasına taşeron işçinin iş güvencesini yok
saymaktadır.
Şimdi taşeron işçinin zaten iş kanununda var olan fakat taşeron
düzeni içerisinde kullanması fiilen imkansız hale getirilen
haklarını kullanabilmesi için yasal düzenleme yapılacağı iddia
edilmekte, bu hakların gaspı yerleşik yasal düzenleme haline
getirilmek istenmektedir. Taşeron işçinin kıdem tazminatını
kullanabilmesi gerekçesiyle kıdem tazminatının fona devrinin
önerilmesi bunun en açık örneğidir. Ne acıdır ki bu ülkenin çalışma
hayatına dair en yüksek sorumluluk düzeyindeki ismi, 1936'dan beri
her işçinin hakkı olan kıdem tazminatını sanki yeni bir hakmış gibi
taşeron işçiye vereceğini duyurmakta, bunu “taşeron işçiye müjde”
olarak sunmaktadır.
Bu aldatmacanın altında son derece açık bir gerçek vardır. Bu
gerçek sosyal taraf görüşmelerinde konfederasyonumuz tarafından
açıkça dile getirilmiştir: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
tarafından Çalışma Meclisi hazırlık toplantısında da gündeme gelen
ve alt işverende çalışan işçilerin sorunlarını çözmek gerekçesi ile
başlatıldığı kamuoyuna duyurulan çalışmalar, bizzat Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından köleliğe benzetilen taşeron
işçiliğini yaygınlaştırma amacı taşımaktadır.
Bu yapılırken taşeron işçilerinin yasal olarak zaten var olan
haklarının uygulanmaması gerekçe gösterilmektedir. Taşeron sistemi,
işverenler tarafından emek maliyetlerini aşağıya çekmek, işçi ile
ilgili sorumluluklardan kaçmak amacıyla oluşturulmuş,
kuralsızlığın, esnekliğin, güvencesizliğin zeminidir. En büyük
işveren olarak devletin ve özel şirketlerin hızla taşeron sistemine
yönelmelerinin nedeni budur. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
verilerine göre taşeron işçi sayısı AKP hükümeti döneminde 4 kat
artarak 1,5 milyonu geçmiştir. Dolayısıyla kurallı çalışmadan,
yasal düzenlemelerden kaçışın aracı olarak yaygınlaştırılmak
istenen bir sistemin “iyileştirilebilmesi” mümkün değildir.
Sermaye örgütlerinin uzun zamandan beri en büyük talebi taşeron
uygulamasına yönelik konulan sınırlandırılmaların bütünüyle
kaldırılmasıdır. Hükümet boyalı laflarla, bir yandan yasaları
uygulamadığını itiraf ederken, öbür yandan işçilerin kazanılmış
haklarına saldırmaktadır.
DİSK'İN TOPLANTIDA DİLE GETİRDİĞİ GÖRÜŞLER KISACA
ŞÖYLEDİR:
1) Taşeronluk ile ilgili yapılmak istenen düzenlemelerin temel
amacı, taşeronluğu yardımcı işler ve asıl işlerin bir bölümü için
tanımlayan sınırlandırmayı ortadan kaldırarak, bütün işçileri
taşeron işçisi haline getirecek bir düzenlemeyi hayata geçirmektir.
Bakan Çelik İş Yasası'nın 2. maddesinde yer alan asıl işlerin
taşerona verilebilmesi için aranan “işletmenin ve işin gereği ile
teknolojik nedenle uzmanlık gerektirme” koşulunun değiştirilmesini
bu amaçla tartışmaya açmıştır. Bunun anlamı herkesin taşeronda
çalışmasının, modern işçi simsarlığı adı verilen çalışma
bürolarının hayata geçirilmesidir. Alt işverenlik tanımı karışık
derken amaçlanan budur.
2) Yine yapılmak istenen işçilerin “muvazaa”lı, yani hileli bir
şekilde taşeronda çalışması halinde, taşeron işçilerinin asıl
işverenin işçisi haline gelebilmesine dayanak sağlayan düzenlemenin
kaldırılması amaçlanmaktadır. Bu amaçla İş müfettişlerinin elindeki
yetki alınmak istenmekte, yasa tanımazlık yasayla meşru hale
getirilmeye çalışılarak, işçinin başlangıçtan itibaren asıl
işverenin işçisi yani kadrolu işçi sayılması engellenmek
istenmektedir. Bu taşeron işçi için kadroya geçmenin hayal olacağı
anlamına gelmektedir.
3) Aynı işyerinde fakat farklı işverenler tarafından çalıştırılan
ve açıkça işçilerin yasal olarak kazanılmış haklarını yok sayan
yasadışı uygulamalar, taşeronlaştırmayı yaygınlaştırmayı amaçlayan
yukarıdaki düzenlemeye gerekçe haline getirilmektedir. Hak edildiği
halde kıdem tazminatının ödenmemesi, yıllık ücretli izin hakkının
kullandırılmaması, ücretlerin tam ve düzenli yatmaması yasa dışı
uygulamalardır. Bu uygulamalar işçilerin hukuksal ve örgütsel
mücadeleleri ile aşılmaktadır. Bakanlık yasa dışı uygulamalar var
diyeceğine, yasaları uygulayacak tedbirleri almalıdır.
4) İşçilerin kıdem tazminatı hakkı mevcut yapı ve süreler dikkate
alınarak güvence altına alınmalıdır. Kıdem tazminatı, işten atılma
dahil pek çok durumda alınabilmektedir. Fon sistemi ile amaçlanan
kıdem tazminatını işverenlerin üzerinden alarak, yararlanma
sürelerini düşürmek, işçilerin kazanılmış hakkını ortadan
kaldırmak, yararlanmaya 10-15 yıllık sınırlandırmalar getirmektir.
Bir yıla bir brüt maaş şeklindeki mevcut yapı, üç yıla 1 aylık brüt
maaş şeklinde düzenlenmek istenmektedir. Bu kabul edilemez. Sorunu
çözmek için her koşulda kıdem tazminatının işveren tarafından
ödenmesini sağlayacak yaptırımlar getirilmelidir. Kıdem tazminatı
her koşulda ödenmeli; iflas etmiş, ödeme aczine düşmüş işverenler
açısından“kıdem tazminatı garanti fonu” getirilmelidir.
5) İş cinayetleri birbiri ardına taşeron firmalarda çalışan
işçileri bulmaktadır. Amacı zaten emek maliyetlerini düşürmek için
kuralsız ve denetimsiz çalışmanın olanaklarını sağlamak olan
taşeron sistemi, iş cinayetlerinin birincil sorumlusudur. Taşeron
sistemini savunmak cinayeti savunmaktır.
6) Taşeron sistemi sendikal örgütlülüğün önünü kesmek için de
kullanılan bir araçtır. Sendikalarımızın etkin çabası ile
örgütlenen taşeron işçilerinin haklı mücadelesinin önü kesilmek
istenmektedir.
Konfederasyonumuz, taşeron sisteminin güvencesiz, esnek, kuralsız
çalışmanın, iş cinayetlerinin, sendikasızlaştırmanın, yasaları ve
hakları yok saymanın adı olduğunu her fırsatta gündeme
getirmektedir. Yapılmak istenen çalışma hayatını cehenneme
çevirmektir. Bunu yaparken de taşeron işçilerin umutları ile
oynanmaktadır. Kadrolu, güvenceli, sendikalı çalışmayı ortadan
kaldırmaya yönelik bu girişimlere karşı 15-16 Haziran'da başta
İstanbul ve İzmir olmak üzere tüm Türkiye'de işyerlerinde, işçi
havzalarında, grev alanlarında, direnişlerde, alanlarda ve
sokaklarda olacağız.
Türkiye'nin Taşeron Cumhuriyetine dönüşmesine geçit
vermeyeceğiz.