Bakan Ağbal'dan kamu sektörü için kritik açıklama

Maliye Bakanı Naci Ağbal, 2002 yılında yüzde 10,8 olan genel devlet açığının milli gelire oranının, 2015 yılında dengede gerçekleşeceğini tahmin ettiklerini bildirdi.

Maliye Bakanı Naci Ağbal, sağladıkları mali disiplin sayesinde Türkiye'nin özellikle gelişmiş ekonomilerden kamu maliyesi göstergelerinde pozitif yönde ayrıştığını ve dış şoklara karşı dayanıklılığını artırdığını bildirdi.

Ağbal, TBMM Genel Kurulunda 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesine ilişkin yaptığı sunumda, küresel ve Türkiye ekonomisi hakkında değerlendirmelerde bulundu.

KÜRESEL KRİZ

Küresel ekonominin kriz sonrası dönemde hala yukarı yönlü bir büyüme trendi içine giremediğine işaret eden Ağbal, 2014 yılında yüzde 3,4 büyüyen küresel ekonominin 2015 yılında yavaşlayarak yüzde 3,1 büyümesinin beklendiğini söyledi.

Bunun kriz sonrası dönemdeki en düşük küresel büyüme oranı olduğuna dikkati çeken Ağbal, bu yıl ise küresel ekonominin bir miktar hızlanarak yüzde 3,4 büyümesinin öngörüldüğünü kaydetti.

Fed'in para politikasının neden olduğu belirsizlikler, finansal kırılganlıklar, Çin ekonomisindeki yavaşlama, petrol ve emtia fiyatlarındaki düşüş, verimlilikte beklenenin altında gerçekleşen artışlar ve jeopolitik sorunların gelişmekte olan ülkelerin büyümesini yavaşlattığını anlatan Ağbal, "2014 yılında yüzde 7,3 büyüyen Çin ekonomisi 2015 yılında yüzde 6,9 büyümüştür. 2016 yılında ise yüzde 6,3 büyümesi beklenmektedir. Çin ekonomisinin büyüme modelindeki değişim çabaları ve yüksek borçluluk büyümeyi sınırlandırmaktadır" dedi.

KÜRESEL TİCARET

Küresel ticaretin, kriz sonrası dönemde ortalama sadece yüzde 3,8 büyüyebildiğine işaret eden Ağbal, 2015 yılında yüzde 2,6 büyümesi tahmin edilen küresel ticaret hacminin 2016 yılında yüzde 3,4 artmasının beklendiğini bildirdi. Bu oranın kriz öncesi dönem ortalamasının yarısından az olduğuna dikkati çeken Ağbal, "Başta petrol olmak üzere emtia fiyatlarında yaşanan düşüş gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde iç ve dış makro ekonomik dengeleri etkilemeye devam etmektedir" görüşüne yer verdi.

Ağbal, küresel ekonomiye ilişkin riskleri, "Fed'in para politikası, Çin'de büyümenin yavaşlaması, jeopolitik gerginliklerin devam etmesi, Avro Bölgesi'nde yavaş toparlanma, gelişmekte olan ülkelerde düşük büyüme, emtia ihracatçısı ülkelerde talebin daralması, finansal piyasalarda dalgalanma ve varlık fiyatlarındaki düşüş ve aşırı borçlanmanın küresel büyümenin önünde engel teşkil etmesi" olarak sıraladı.



TÜRKİYE EKONOMİSİ

Ağbal, küresel kriz sonrası dönemde (2011-2015) Türkiye'nin ortalama yüzde 4,4 büyürken aynı dönemde Çin ve Hindistan hariç gelişmekte olan ülkelerin ortalama yüzde 3,4 büyüdüğünü belirtti.

İki ayrı seçimin gerçekleştiği, Avro Bölgesi ekonomilerinde canlanmanın sınırlı kaldığı, komşularda yaşanan sosyo-ekonomik sorunların devam ettiği, finansal oynaklıklar ve jeopolitik gerginliklerin arttığı bir ortamda, Türkiye ekonomisinin 2015'in 9 ayında yüzde 3,4 büyüdüğünü ifade eden Ağbal, 2015 yılını yüzde 4 büyüme ile kapatmayı öngördüklerini bildirdi. Geçen yıl Türkiye'nin, G20, OECD ve AB ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ekonomilerden biri olmasının beklendiğini belirten Ağbal, şöyle devam etti:

"2016 yılında siyasi istikrar ve reform iradesinin öngörülebilirliğinin artırmasını ve en büyük ticaret ortağımız olan AB'de beklenen ekonomik toparlanma sonucunda büyümenin yüzde 4,5 seviyesine ulaşmasını bekliyoruz. Bu oran, gelişmekte olan ülkeler için öngörülen yüzde 4,3'ün, gelişmekte olan Avrupa için öngörülen yüzde 3,1'in, Çin ve Hindistan hariç gelişmekte olan ülkeler için öngörülen yüzde 2,5'in ve Latin Amerika için öngörülen yüzde eksi 0,3'ün üzerindedir"

ENFLASYON

Enflasyonun geçen yıl Türk lirasında yaşanan değer kaybı ve gıda fiyatlarında kaydedilen yüksek oranlı artış nedeniyle hedefin üzerinde yüzde 8,8 seviyesinde gerçekleştiğini hatırlatan Ağbal, bu yılın ocak ayında yıllık tüketici enflasyonunun yüzde 9,58 olduğunu söyledi. Ağbal, bu yükselişte gıda ve hizmet grupları ile fiyatı yönetilen-yönlendirilen bazı ürünlerde ocak ayı başında yapılan ayarlamaların etkili olduğunu ifade etti.

Küresel emtia fiyatlarındaki düşük seyrin devamı, sıkı para politikası, mali disiplin ve döviz kurundan kaynaklanan olumlu baz etkisiyle enflasyonun 2016 yılında yüzde 7,5'e gerilemesini beklediklerini bildiren Ağbal, "Enflasyonun kademeli bir şekilde düşerek orta vadede düşük tek hanelerde istikrar kazanmasını hedefliyoruz" şeklinde konuştu.

İHRACATTA SON DURUM

Geçen yıl ihracatın yüzde 8,7, ithalatın da yüzde 14,4 daraldığını, dış ticaret açığının ise 63,3 milyar dolara gerilediğini anımsatan Ağbal, ihracatın ithalatı karşılama oranının ise yüzde 65,1'den, yüzde 69,5'e yükseldiğini söyledi. Geçen yıl Türkiye'nin AB pazarından daha fazla pay aldığını belirten Ağbal, cari açığın, alınan makro ihtiyati tedbirler ve başta petrol olmak üzere emtia fiyatlarındaki düşüş ile önemli bir daralma sürecine girdiğini vurguladı.

Cari açığın 2015 yılında yüzde 26,1 daralarak 32,2 milyar dolara gerilediğini belirten Ağbal, "2014'te yüzde 5,5 olarak gerçekleşen cari açığın milli gelire oranı 2015 yılında yüzde 4,5'e gerilemiştir. Bu oranın 2016'da yüzde 3,9'a gerileyeceğini öngörüyoruz" dedi.

İstihdamın geçen yılın kasım döneminde 26,7 milyon kişiye yükseldiğini anlatan Ağbal, "Avro Bölgesi hala kriz öncesi seviyeyi yakalayamamışken Türkiye'de istihdam 2007 yılına göre yüzde 32 artmıştır" şeklinde konuştu.

Bunun yanı sıra kriz dönemi ve sonrasında uygulanan istihdamı artıran politikalar sayesinde son yıllarda işgücüne katılım oranlarının da arttığını ve 2015 Kasım ayında yüzde 51,2 olarak gerçekleştiğini dile getiren Ağbal, geçen yıl yüzde 10,2 olacağı öngörülen işsizlik oranının program dönemi sonunda yüzde 9,6'ya düşmesini beklediklerini kaydetti.

BANKACILIK SİSTEMİ

Güçlü bankacılık sisteminin ekonominin dalgalanmalara karşı koruyan önemli unsurlardan bir tanesi olduğuna işaret eden Ağbal, küresel ekonomideki belirsizliklere rağmen bankacılık sektörünün temel rasyolarının güçlü ve sağlıklı yapısını koruduğunu söyledi.

Geçen yıl sonu itibarıyla sermaye yeterlilik oranının yüzde 15,6 ile yasal sınır olan yüzde 8'in yaklaşık iki katı olduğunu belirten Ağbal, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bankacılık sektörü aktif kalitesini de korumaya devam etmektedir. Sektörün en önemli göstergelerinden biri olan aktif toplamı 2015 yılında 2014 yılına göre yüzde 18 oranında büyüyerek 2,4 trilyon lira olmuştur. Mali dengelerin iyileşmesi nedeniyle kamu sektörünün dış borcunun milli gelir içindeki payının, 2002 yılındaki yüzde 28'lik seviyesinden 2015 yılı üçüncü çeyreği itibarıyla yüzde 15,5'e gerilediğini görüyoruz. Özel sektör borcu içerisinde finans sektörü dışında kalan reel kesimin yani firmaların dış borcunun milli gelire oranı ise 2002'de yüzde 13,3 iken, 2015 yılı üçüncü çeyreği itibarıyla yüzde 15,9'a çıkmıştır."

Ağbal, Türkiye'nin, 90'lı yıllarda yüksek bütçe açıklarına ve sürdürülemez bir borç yüküne maruz kaldığını hatırlatarak, "Hükümetlerimiz döneminde sağladığımız mali disiplin sayesinde Türkiye, hem küresel krizde hem de sonrasında, özellikle gelişmiş ekonomilerden kamu maliyesi göstergelerinde pozitif yönde ayrışmış ve dış şoklara karşı dayanıklılığını artırmıştır" görüşüne yer verdi.

KAMU SEKTÖRÜ FAZLA VERİYOR!

Türkiye'nin genel devlet açığında, küresel kriz yılı olan 2009 hariç, son 11 yıldır Maastricht Kriterini sağladığını belirten Ağbal, 2002 yılında yüzde 10,8 olan genel devlet açığının milli gelire oranının, 2015 yılında dengede gerçekleşeceğini tahmin ettiklerini bildirdi.

Geçen yıl genel devlet açığının milli gelire oranının gelişmekte olan ülkelerde yüzde 4,3, OECD ortalamasında yüzde 3,3 ve Avro Bölgesi'nde yüzde 2 olduğu göz önüne alındığında bu performansın daha çarpıcı hale geldiğini vurgulayan Ağbal, AB tanımlı borç stokunun milli gelire oranını geçen yıl sonunda yüzde 32,6'ya indirdiklerini, bu oranın 2018'in sonunda yüzde 29,5 olmasını beklediklerini kaydetti.

Ağbal, "Kamu borç stokunun milli gelire oranı yüzde 115,2 olan OECD ortalamasından, yüzde 93,7 olan Avro Bölgesi ortalamasından ve hatta yüzde 44,4 olan gelişmekte olan ülkeler ortalamasından bile oldukça düşük düzeydedir" dedi.

Diğer taraftan 2002 yılından bu yana kamu net borç stokunun milli gelire oranını yüzde 61,5'ten yüzde 7,6'ya düşürdüklerini anlatan Ağbal, aynı dönemde kamu net dış borç stokunun milli gelire oranını da yüzde 25,2'den yüzde eksi 5,1'e düşürüp kamu sektörünü fazla verir hale getirdiklerini söyledi.

Ağbal, ayrıca borçlanma vadelerini tarihi yüksek seviyelere ulaştırdıklarını belirterek, "Hükümete geldiğimizde Hazine, iç piyasalardan ortalama 9,4 ay vade ile borçlanırken bugün söz konusu vade 70,4 aya kadar uzamıştır" ifadesini kullandı.