Memur izinleri ve işçi izinleri arasındaki farklar
Memurların izinleri ve işçilerin izinlerinin arasında ne gibi farklar vardır ve bu izinlerin kullanımında hangi esaslar göz önüne alınır? İşte yıllık izin dosyası...
MEMURHABER.COM- Memur ve işçilerin kullandıkları
izinler arasında önemli farklar bulunmaktadır. Memurlar
ve işçileri izin kullanımı açısından kıyasladığımızda bazı
konularda memurların, bazı konularda ise işçilerin avantajlı
olduğu açıktır.
Yeni Şafak'tan Ahmet Ünlü, köşe yazısında ele aldığı memur ve
işçinin izin hakları konusunda yıllık izinlerde işçi lehine
düzenlemelerin olduğunu ve işçilerde işgününün esas alındığını
vurguladı.
İşte o yazıdan çarpıcı satırlar:
-İşçiler açısından bir yıldan beş yıla kadar (beş yıl dahil)
olanlara ondört günden;
-beş yıldan fazla onbeş yıldan az olanlara yirmi günden;
-onbeş yıl (dahil) ve daha fazla olanlara yirmialtı günden az
olamaz.
Ayrıca, onsekiz ve daha küçük yaştaki işçilerle elli ve daha yukarı
yaştaki işçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi yirmi günden
az olamamaktadır. Bu süreler toplu sözleşmelerle
arttırılabilmektedir.
MEMUR AÇISINDAN TATİL GÜNLERİ VE YILLIK İZİN
Memurlar açısından ise tatil günleri de yıllık izne dahildir. Buna
göre, yıllık izin süresi, hizmeti 1 yıldan on yıla kadar (On yıl
dahil) olanlar için yirmi gün, hizmeti on yıldan fazla olanlar
içinse 30 gündür. Zorunlu hallerde bu sürelere gidiş ve dönüş için
en çok ikişer gün eklenebilmektedir. Memurların da işgünü esasına
göre yıllık izin kullanmaları yönünde taleplerin olduğunu ifade
edebiliriz.
ANALIK İZNİNDE MEMURLAR DAHA AVANTAJLI!
Doğum yapan memura, doğum sonrası analık izni süresinin bitiminden;
eşi doğum yapan memura ise, doğum tarihinden itibaren istekleri
üzerine yirmidört aya kadar aylıksız izin verilmektedir.
Ayrıca, doğum sonrası analık izni süresi sonunda kadın memur,
isteği hâlinde çocuğun hayatta olması kaydıyla analık izni
bitiminde başlamak üzere ayrıca süt izni verilmeksizin birinci
doğumda iki ay, ikinci doğumda dört ay, sonraki doğumlarda ise altı
ay süreyle günlük çalışma süresinin yarısı kadar çalışabilir. Çoğul
doğumlarda bu sürelere birer ay ilave edilir. Çocuğun engelli
doğması veya doğumdan sonraki on iki ay içinde çocuğun engellilik
durumunun tespiti hâllerinde bu süreler on iki ay olarak
uygulanır.
Yine üç yaşını doldurmamış bir çocuğu eşiyle birlikte veya münferit
olarak evlat edinen memurlar ile memur olmayan eşin münferit olarak
evlat edinmesi hâlinde memur olan eşleri de, istekleri üzerine
doğum sonrası kullandıkları sekiz haftalık iznin bitiminden
itibaren bu haktan aynı esaslar çerçevesinde yararlanır. Memurun
çalışacağı süreler ilgili kurum tarafından belirlenmektedir.
İşçilerde ise böyle bir uygulama yoktur.
İŞÇİLERE DOĞUM İZNİ NASIL HESAPLANIYOR?
İşçilere ise isteği halinde kadın işçiye, onaltı haftalık sürenin
tamamlanmasından veya çoğul gebelik halinde onsekiz haftalık
süreden sonra altı aya kadar ücretsiz izin verilmektedir. Babaya
ise doğum yapan eş nedeniyle izin verilmemektedir. Ancak, toplu
sözleşmeyle bu süre arttırılabilmektedir.
SÜT İZNİNE MEMURLAR DA DAHİL...
Kadın işçilere bir yaşından küçük çocuklarını emzirmeleri için
günde toplam birbuçuk saat süt izni verilir. Bu sürenin hangi
saatler arasında ve kaça bölünerek kullanılacağını işçi kendisi
belirler. Ancak, toplu sözleşmeyle bu süre
arttırılabilmektedir.
Kadın memura ise, çocuğunu emzirmesi için doğum sonrası analık izni
süresinin bitim tarihinden itibaren ilk altı ayda günde üç saat,
ikinci altı ayda günde bir buçuk saat süt izni verilir. Süt izninin
hangi saatler arasında ve günde kaç kez kullanılacağı hususunda,
kadın memurun tercihi esastır.
YILLIK İZİNLERDE MEMUR VE İŞÇİ AVANSLARI DÜZENLEMESİ
NASILDIR?
Yıllık izinlerde memura avans verilmez işçiye avans verilmek
zorundadır.
Yıllık izinlerin kullanımındaki en önemli fark ise işçilere
kullanılan yıllık izin süresi kadar avans verilirken memurlarda
böyle bir uygulama söz konusu değildir.
Bu çerçevede, 4857 sayılı Kanun'un yıllık izin ücreti başlıklı
57'nci maddesinde; İşveren, yıllık ücretli iznini kullanan her
işçiye, yıllık izin dönemine ilişkin ücretini ilgili işçinin izine
başlamasından önce peşin olarak ödemek veya avans olarak vermek
zorundadır.
Bu ücretin hesabında bu kanunun 50'nci maddesi hükmü
uygulanmaktadır. Yani fazla çalışma karşılığı olarak alınan
ücretler, primler, işyerinin temelli işçisi olarak normal çalışma
saatleri dışında hazırlama, tamamlama, temizleme işlerinde çalışan
işçilerin bu işler için aldıkları ücretler ve sosyal yardımlar,
ulusal bayram, hafta tatili ve genel tatil günleri için verilen
ücretlerin tespitinde hesaba katılmamaktadır.
Ayrıca, günlük, haftalık veya aylık olarak belirli bir ücrete
dayanmayıp da akort, komisyon ücreti, kâra katılma ve yüzde usulü
ücret gibi belirli olmayan süre ve tutar üzerinden ücret alan
işçinin izin süresi için verilecek ücret, son bir yıllık süre
içinde kazandığı ücretin fiili olarak çalıştığı günlere bölünmesi
suretiyle bulunacak ortalama üzerinden hesaplanmaktadır.
SON BİR YILDA İŞÇİ İZİN ÜCRETİNDE NELER
DEĞİŞTİ?
Ancak, son bir yıl içinde işçi ücretine zam yapıldığı takdirde,
izin ücreti işçinin izine çıktığı ayın başı ile zammın yapıldığı
tarih arasında alınan ücretin aynı süre içinde çalışılan günlere
bölünmesi suretiyle hesaplanır. Yüzde usulünün uygulandığı yerlerde
bu ücret, yüzdelerden toplanan para dışında işveren tarafından
ödenmektedir.
İŞÇİYE AVANS VERİLMESİ ZORUNLU!
Görüleceği üzere, hem kamudaki işçiler hem de özel sektördeki
işçiler, yıllık izin süresince hakedecekleri ücreti avans olarak
alıp tatillerini yapmaktadır. Örneğin 20 gün yıllık izin kullanan
bir işçinin 20 günlük ücreti avans olarak işveren tarafından
verilmek zorundadır. İşverenin avans verip vermemek yönünde takdir
hakkı yoktur. Ancak, memurlar açısından ise böyle bir durum söz
konusu değildir.
Avans ödenmemesi işçi lehine tek taraflı fesih nedenidir. Bu
uygulama 4857 sayılı Kanun'da bir zorunluluk olarak ifade edildiği
için işçinin yıllık izne gitmeden önceki avans ödeme isteğine
olumsuz yanıt alması halinde, kıdem tazminatını alarak işyerinden
ayrılması mümkündür. Ancak burada işverenin ödeme aczinde olmaması
ve işçinin de bu hakkı kötüye kullanmaması esastır. Aksi takdirde
açılacak davada olumsuz sonuç çıkabilir. Maalesef işçilerin bir
çoğunun bu haktan haberi yoktur.