Memur maaşlarına 666 sayılı KHK etkisi
666 sayılı KHK ile gelen 'aynı unvanlı memura aynı ücret' politikası memurların 'ücret adaleti'ni etkiledi. Ağır şartlar altında çalışan memurlar da çalışma ortamı rahat olan memurlar da aynı maaşı almaya başladı.
MEMURHABER.COM- 2011 yılında, alınan yetki kanunu doğrultusunda çok sayıda KHK çıkarılmıştı. Bunlardan birisi de mali hükümlere dair 666 sayılı KHK idi. Anayasa Mahkemesi, ana muhalefet partisinin başvurusu üzerine, 666 sayılı KHK'nın bazı maddelerinin iptal istemini karara bağladı. 666 sayılı KHK ile birlikte aynı unvanlı personele aynı ücret verilmeye başlandı ancak bu uygulama ücret adaletini büyük oranda zedeledi. Çünkü, çalışma koşulları açısından son derece sıkıntılı birimlerde çalışan personelle çalışma ortamı son derece rahat olan personel aynı ücreti alır hale geldi.
Yeni Şafak yazarı Ahmet Ünlü, 'ücret eşitsizliği' konusunu
vurguladığı köşe yazısında 666 sayılı KHK sonrası, özellikle işin
yoğunluğu riski vb. objektif kıstasların dikkate
alındığında, yoğun çalışma gerektiren birimlerde çalışan
personelle işi az olan yerlerde çalışan personel arasında bir ayrım
yapılmasının şart olduğunu belirtti.
İşte o yazıdan çarpıcı satırlar:
ÇALIŞANLARA ÖDENEN İŞ GÜÇLÜĞÜ ZAMMI
Bazı kamu kurumlarında oldukça zor şartlar altında çalışan
personeli gördükçe, iş güçlüğü zammının objektif kriterler ışığında
hayata geçirilmesinin hayati öneme sahip olduğu görülecektir. İşte
bu noktada, niteliği ve çalışma şartları bakımından güç olan
işlerde çalışanlara ödenen iş güçlüğü zammı üzerinde yapılacak bir
çalışma ile adil bir düzenleme yapılabilir. Zaten yan ödeme
kararnamesinde bu ödemelerin adı, iş güçlüğü zammı (Niteliği ve
çalışma şartları bakımından güç olan işlerde çalışanlara
verilmektedir) olarak belirlenmiştir. Önemli olan bu ödemenin
sembolik olmaktan çıkarılarak işlevsel hale getirilmesidir.
"BU YÖNETMELİKLE TERÖRE BULAŞAN MEMURA DOKUNAMAZSINIZ"
Personelle ilgili mevzuata baktığımızda büyük çoğunluğunun 1973-1984 tarihleri arasında yürürlüğe girdiğini ve birçok yönetmeliğin ve birçok yönetmelik maddesinin mülga olduğunu görüyoruz. Düşünün ki 21'inci yüzyılda 1980'lerin anlayışıyla personeli yönetmeye çalışmak ve bundan da hiçbir rahatsızlık duymamak hasta olup da hastalığının farkında olmayan hastanın haline benzemektedir. Üzücü olan husus ise bu durumun maalesef sorgulanmasının dahi yapılmamasıdır. Çağdaş bir anlayışla mevzuatın elden geçirilerek güncellenmesi kaçınılmazdır ve bu konuda çok geç kalınmıştır.
İşte son dönemde terör olaylarına dahil olan birçok kamu personelinin eski mevzuat nedeniyle hakkında işlem yapılamamaktadır. İsterseniz izah edelim.
Bazı belediyelerin açıkça teröre ve teröriste destek verdiği bilinen bir gerçektir. Nitekim birçok belediye başkanı hakkında adli süreç başlatılmış, bunlardan bazıları tutuklanmış bazıları da açığa alınmıştır. Bu bağlamda, Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmelik'te yer alan hükümler incelendiğinde teröristi destekleyen bir belediye başkanının başkanlığını yaptığı bir belediyede teröre destek veren belediye personelinin görevine son verilemeyeceği açıkça görülecektir.
Yönetmeliğin kurulların kuruluşuna ilişkin esaslar başlıklı 4'üncü maddesine göre; Belediye Disiplin Kurulu'nun oluşumuyla ilgili olarak; büyükşehir belediyelerinde; genel sekreter veya başkanın görevlendireceği genel sekreter yardımcılarından birinin başkanlığında; hukuk müşaviri veya görevlendirilecek bir avukat, personel şube müdürü, kararlar şube müdürü ile fen işleri daire başkanlığından görevlendirilecek bir şube müdüründen oluşmaktadır.
Belediyelerde ise; belediye başkanının veya görevlendireceği yardımcısının başkanlığında encümenin atanmış üyelerinden oluşmaktadır. İşte manzara bu. Böyle bir encümen yapısından nasıl bir karar çıkacağına varın siz karar verin.
DEVLET MEMURLUĞUNDAN ÇIKARMA CEZASI
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na göre devlet memurluğundan çıkarma cezası yüksek disiplin kurulu kararıyla verilmektedir. Kamu kurumlarında yüksek disiplin kurulunun işleyişinde sıkıntı yaşanmamaktadır.
Ancak, mahalli idareler tam bir faciadır. Düşünün ki HDP'nin veya aynı mahiyetteki partilerin belediye başkanlığını kazandığı büyükşehir belediyelerinde teröre bulaşmış memurların görevine nasıl son verilecektir? Mevcut yönetmelikteki düzenlemeye göre imkansız hale gelmiştir.
Çünkü, büyükşehir belediye başkanlıklarında yüksek disiplin
kurulu büyükşehir belediye encümeninden teşekkül etmektedir. Bu
madde yürürlükte bulunduğu müddetçe Diyarbakır Büyükşehir
Belediyesi'nde terör eylemlerine karışan bir memurun görevine son
verilmesi hemen hemen imkansızdır. Yönetmeliğe göre, mahalli
idarelerin yüksek disiplin kurulu, İçişleri Bakanlığı Yüksek
Disiplin Kurulu'dur. Diğer belediyelerde ise, mahalli idarelerin
yüksek disiplin kurulu, İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin
Kurulu'dur.
Ancak, terör eylemlerine bulaşmış personelin yüksek disiplin kuruluna sevk edileceğini düşünmek iyimser bir yaklaşımdır. Belediye başkanının terör eylemlerine destek verdiği dikkate alındığında personelin yüksek disiplin kuruluna sevk edilmesi imkansızdır. Büyükşehir belediyelerinde ise memur yüksek disiplin kuruluna sevk edilse dahi sonuç çıkmaz. Örneğin, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinde PKK mensubu bir memurun görevine son verilmesini düşünmek çok iyimserliktir. Netice olarak her tarafı dökülen yönetmeliğin bir an önce değiştirilmesinden başka çare yoktur vesselam