Memurlar FETÖ yapılanmasına nasıl girdi?
Kamu kurumlarında FETÖ yapılanması nasıl gerçekleşti? Memurların FETÖ yapılanmasına girme biçimi nasıldı? İşte ayrıntılar..
15 Temmuz Darbe Girişiminin ardından ilan edilen OHAL ile binlerce memur görevden alınmıştı. FETÖ üyesi memurların kamuda böylesine örgütlenmesi nasıl gerçekleşti? FETÖ'cüler kamuya nasıl girdi? İşte ayrıntılar..
Yeni Şafak gazetesi yazarı Ahmet Ünlü kamuda FETÖ yapılanmasını bugünkü köşesinde yazdı. İşte o yazı:
FETÖ yapılanması ve paçavraya dönen liyakat sistemi
657 sayılı Kanuna göre, teorik olarak kariyer ve liyakat
yükselmenin temelidir. Kanuna göre liyakat; Devlet kamu hizmetleri
görevlerine girmeyi, sınıflar içinde ilerleme ve yükselmeyi,
görevin sona erdirilmesini liyakat sistemine dayandırmak ve bu
sistemin eşit imkanlarla uygulanmasında Devlet memurlarını
güvenliğe sahip kılmak olarak tanımlanmıştır.
Ancak, teorik durum bu olmasına rağmen uygulamanın hiçte böyle olmadığını söyleyebiliriz. Bu çerçevede PDY çoğunluğu ve etkinliği ele geçirdiği kamu kurumlarında liyakat sistemini paçavraya çevirmiştir. Bunların kurdukları sistem (!) al gülüm ver gülüm esasıyla çalıştığı için de herkes memnun kalmıştır.
HANGİ KAMU GÖREVLİSİNE NASIL YAKLAŞTILAR?
İster kamu kesiminde isterse özel sektörde olsun insan fıtratı menfaatini önceler ve menfaati için üretemeyeceği fetva yoktur. Kişisel hırs ve çıkarların nelere kadir olduğunu bilen PDY bunu çok etkin ve kalıcı kullanmıştır. Bu yapı kadar müsteşardan müfettişe veya uzmana kadar her kamu görevlisine hangi yöntemle yaklaşılması gerektiğine ilişkin analiz yapan başka bir oluşum yoktur. Bu durumu örneklerle izah edelim.
Örnek 1: Herhangi bir kamu kurumunun İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığına kendilerine yakın bir kişi atamışlarsa ister istemez atanan kişiler bazı tavizler vermeye namzettirler. Hatta yapılan işin adına hizmet (!) tabirini koyarsanız atanan kişinin vicdani noktadaki tereddütleri de ortadan kalkar. Böyle bir atmosferde İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığının yapmış olduğu ihaleyi de ister istemez hizmet(!)e yakın bir kişi alır ve seve seve de himmet vermeyi kabul eder. Yani alanın ve verenin razı olduğu bir saadet zinciri oluşturulmuştur.
Yine bu kişi ihalesiz işleri de yani doğrudan temin yöntemiyle
alınan mal ve hizmetleri de hizmet(!)e yakın kişilere verir ve çark
böyle devam eder gider. Buradaki organizasyon kabiliyetine şapka
çıkarmak gerekir.
Bu kısa açıklamadan sonra, merkezde dini duyguların mı yoksa
menfaatin mi olduğuna siz karar verin. İşin içine bir defa giren ve
işini de düzgün (!) yapan kişilerin önü açıldı demektir. Bu
aşamadan sonra da yapının içinden çıkmak ve tekere çomak sokmak
mümkün değildir. Yani bu işleri kimse hasbi duygularla
yapmıyor.
İNSAN KAYNAKLARI DAİRE BAŞKANLIĞINA FETÖ ÜYESİ ATANINCA...
Örnek 2: Herhangi bir kamu kurumunun İnsan Kaynakları Daire Başkanlığına kendilerine yakın bir kişi attmışlarsa ister istemez atanan kişiler bazı tavizler vermeye namzettirler. Yapılacak sınavlarda ister istemez hizmet(!) ön plana çıkar ve duygusallığın zirvede olduğu bir atmosferde bazen yazılı soruların bazen de sözlü soruların verilmesi kaçınılmaz hale gelir. Çünkü, sınav komisyonları genellikle İnsan Kaynakları birimlerinin tavsiye ve teşvikleriyle oluşturulur. Hazırlanan sınav soruları bu birimde muhafaza edilir. Devamını anlatalım mı yoksa bu kadar yeter mi?
Bu yapı mensubu olup ta menfaatlenmeyen hemen hemen yok gibidir.
Dolayısıyla bu süfli sürece dini içerik oluşturmak ve konuyu bu
yöntemle açıklamaya çalışmak milletin aklıyla dalga geçmektir.
Çalıntı sorularla sınava girenler bu yapının emri dışına çıkabilir
mi?
KPSS sorularının çalındığı netlik kazanmaya başladıkça saadet
zincirinin nasıl oluştuğu daha iyi anlaşılıyor. Bedavadan hizmet(!)
amacıyla sınav sorularını çalarak hizmet(!) ehline verenlerin
hizmet (!) ehlinden de bazı beklentileri olmaktadır. Bedavadan
çalıntı sorularla memur olanların her türlü hizmet(!) ve himmete
aday olduklarını söylemeye gerek yoktur. Bu durumun ortaya
çıkmasının sonuçlarını bilen bir kişi neler yapmaz ki. Yani bu
hareketin merkezinde suç ve menfaat ortaklığı yatmaktadır. Suç
ortağı olanlar bu durumun ortaya çıkmasından tedirgin oldukları
için de her verilen görevi hizmet (!) aşkıyla seve seve yerine
getirirler. Nitekim pisliğe bulaşanların analizinde bu gerçek
ortaya çıkmaktadır.
2012 YILI HAKİMLİK SINAVI
Avukatlıktan hakimliğe geçmek için yapılan sınava girenlerin aşırı aç gözlülüğü yüzünden soruların çalındığı anlaşılmıştı. Ankara'da, 6 Mayıs 2012 tarihinde 1546 kişinin katıldığı 'Avukatlar İçin Adli Yargı Hakim ve Savcı Adaylığı Yarışma Sınavı' yapılmış ve soru çalındığı için de sınav iptal edilmek zorunda kalınmıştı. ÖSYM tarafından sınav iptaliyle ilgili yapılan açıklamada şu ibretlik ifadelere yer verilmişti.
“Normal şartlar altında zorluk derecesi yüksek sınavlarda başarı
barajını geçen aday dağılımının başarı barajı puanının (70 puanın)
hemen üstünde yoğunlaşması beklenirken, 2012 sınavında bu
yoğunlaşmanın 80 puan ve üzerine de yayılmış olduğu, 65 ve altında
puan alan grubun yanında 80 ve üzeri alan çok kalabalık bir grubun
oluştuğu, normal veri olarak kabul gören 65 ve 75 arası beklenen
istatistiğin zayıf kaldığı; 2011 yılında sınava giren adayların
bazılarının puanlarını 2012 yılında sınav daha zor olmasına rağmen
ortalama 40 puan civarında artırmış olmaları; Sınavı ilk 50 sırada
başarıyla tamamlayan adaylardan 26 adedinin 2011 sınavında 70 baraj
puanının altında kaldıkları halde bu sınavda 85 ve üzeri puan
alarak ilk 50 dereceyi paylaşmış olmaları; Başarılı adaylardan
bazılarının karı-koca, veya akraba ilişkilerinin olması ve sınavı
üstün başarı ile kazanan 4 evli çiftin cevap kağıtlarındaki
tıpkılık yanında puanlarının da birbirlerine yakın ve yüksek
puanlar olması; Sınav sonuçlarında özellikle derece yapmış bazı
adayların soru kitapçıkları üzerinde hiçbir işlem, yazılı muhakeme
ya da karalama yapmaksızın matematik sorularında % 100 doğru yapmış
olmaları, ya da yaptıkları karalamalarda ulaştıkları/ulaşamadıkları
sonucu değil farklı şıkkı işaretlemiş olmaları gibi nedenlerden
dolayı sınav iptal edilmiştir.
Düşünün ki bu sınav iptal edilmedi (iptal edilmeyenleri henüz
bilmiyoruz) ve sınav sonucunda birçok hakim ve savcı atandı.
Bunların talimatla yapamayacakları hizmet(!) var mıdır? Bence
bunların tamamı ehli hizmet olarak hizmet(!)ine devam edeceklerdir.
Nitekim birçoğu benzer şekilde hizmet(!)ine ve himmetine devam
etmiştir. Benzer şekilde diğer kariyer mesleklerde de aynı
hizmet(!) yöntemi işletilmiştir. İşin bir de yükselme boyutu var ki
yer darlığı nedeniyle buna girmiyoruz. Dolayısıyla bu yapıdan
doğrudan veya dolaylı olarak menfaat sağlamayan hiçbir kişi bu
yapıya kolay kolay bulaşmamıştır. Sizce bunların hareket noktası
FETÖ'ye inanç mıdır yoksa çalınan sorularla hakim veya savcı
olmanın veya başka görevlere haksız yere gelmenin verdiği suç
ortaklığı mıdır?