Ne kadar öğretim elemanına ihityaç var?
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, YÖK Konferans Salonunda yapılan topalntıda kaç öğretim elemanına ihityaç olduğunu açıkladı.
Çetinsaya, YÖK Konferans Salonunda "Yükseköğretim Akademik Arşiv Projesi Tanıtım Toplantısı"nın açılışında yaptığı konuşmasına, Başbakan Ahmet Davutoğlu'na toplantıya katılımı dolayısıyla teşekkür ederek başladı.
Yükseköğretim sistemi hakkında bilgiler içeren bir sunum yapan Çetinsaya, "Yükseköğretim sistemimiz son 30 yılda ama özelilikle son 10 yılda olağanüstü bir büyüme gerçekleştirdi" değerlendirmesini yaptı.
Bu büyümenin en anlamlı göstergelerden birinin yükseköğretimdeki brüt okullaşma oranları üzerinden yapılabileceğini belirten Çetinsaya, resmi istatistiklere göre yüzde 75 olduğunu ancak kendi istatistiklerinin bu rakamın yüzde 80-85 aralığında bulunduğunu aktardı.
OECD ülkeleriyle kıyaslandığında bu göstergenin geçmiş dönemlerde dörtte bir, üçte bir seviyelerinde olduğunu ve giderek yarısı haline gelindiğini dile getiren Çetinsaya, "Ancak 2005'den sonraki atılımımıza, yükselişimize bakıldığında onların seviyesine ulaşmış durumdayız. Ancak resmi istatistik olduğu için sayılar biraz geriden geliyor" bilgisini verdi.
Başka bir gösterge olan öğrenci sayısının son 10 yıllık dönemdeki artışına dikkati çeken Çetinsaya, Türkiye'nin dünyada bu kapasiteyi kullanabilen ülkeler arasında 6. sırada yer aldığını söyledi.
-"Artık elit eğitim üreten bir ortamda değiliz"
Yükseköğretim sisteminde 5,5 milyona yakın öğrencinin bulunduğunu ifade eden Çetinsaya, bu sayının detaylı istatistiklerini vererek, açık öğretimindeki rakamın yüzde 47 oranına ulaşmasına dikkati çekti. Çetinsaya, açık öğretim öğrenci sayısının bu kadar yüksek olmasının üzerinde durularak politikalar üretilmesi gerektiğine işaret etti.
Türkiye'nin demografik fırsat penceresinin, 2050 yılına kadar açık olduğunu, buna göre 2050 yılına kadar her yıl 1 milyon 250 bin gencin 18 yaşına gireceği anlamına geldiğini aktaran Çetinsaya, "Bu demektir ki bizler her yıl 1 milyon 250 bin gencimize yükseköğretim imkanı sağlamak durumundayız. Çünkü artık elit eğitim üreten bir ortamda değiliz. Küreselleşmenin nitelikleri gereği de nüfusumuzun mümkün olduğu kadar büyük kısmına yükseköğretim sağlamalıyız" diye konuştu.
Türkiye'de liseden mezun sayısının 12 yıllık eğitimle birlikte 2016-2017 döneminden itibaren 1 milyon 200 binlere çıkacağını dile getiren Çetinsaya, bu yaş dışındakilerin de üniversite taleplerinin olacağını, bu nedenle de Türkiye'de yükseköğretimdeki ciddi niteliksel büyümenin devam ettirilmesi gerektiğini vurguladı.
-"Akademik zamma" uzmanların da dahil edilmesi talebi
Çetinsaya, Türkiye'nin 140 bin öğretim elemanının bulunduğunu bildirdi.
Konuşmasında, akademisyenlere yapılan zamma da değinen Çetinsaya, şöyle konuştu:
"Tüm yükseköğretim camiası adına size en kalbi teşekkürlerimizi de sunmak isterim. Bizler uzun yıllar içinde mesleğimizin erozyona uğramaya başladığını görerek neredeyse ümitsizliğe kapılıyorduk. Ancak hükümetinizin ilk icraatlarından olarak akademik zammın gerçekleştirilmesi, akademisyenlerin özlük haklarının Türkiye'deki diğer muadilleriyle eşit hale getirilmesi bizleri son derece mutlu etmiştir ve tekrar mesleğimize ve yükseköğretim sisteminin geleceğine umutla bakmamıza vesile olmuştur. Bu bakımdan sadece bu salondaki kişiler için değil, yaklaşık 120 bin kişilik yükseköğretim ailesi olarak size şükranlarımızı arz ediyoruz. "
Çetinsaya, teşekkür konuşmasının ardından boynunda bir borç olduğunu, onu da belirtmesi gerektiğini belirterek, "Bütün bu yasa çalışmaları yapılırken yaklaşık 3 bin 500 kişilik bir uzman grubumuz var. Onların unutulduğunu görüyoruz Meclis'e sunulun çalışmada. Bu konuda da direktiflerinizi bekliyoruz" diye konuştu.
-45 bin öğretim elemanına ihtiyaç var
Üniversitelerdeki akademisyen sayısındaki büyümenin öğrenci sayısıyla kıyaslandığında geride kaldığına da dikkati çeken Çetinsaya, öğretim üyesi açığının ortaya çıktığını, bu sayıyı OECD ortalamalarına çekebilmek için yaklaşık 45 bin öğretim elemanının sisteme dahil edilmesi gerektiğini bildirdi.
Doktora mezun sayısının da arttırılmasının önemine değinen Çetinsaya, "Ülkenin küresel dünyada rekabet edebilmesi için mekanizma, teşvik ve politikalar oluşturulmalı. 2023'te bu açıklarımızı kapatmak istiyorsak, önümüzdeki yıllarda önümüzdeki beş yıl boyunca 18 bin öğretim elemanı kadrosunu sisteme dahil etmemiz gerekiyor" dedi.
-Üniversitelere araştırma kadrosu talebi
Çetinsaya, her yıl bütçe dönemlerinde 9 bin araştırma görevlisi kadrosu tahsis edildiğini, ancak geçen sene bunun 4 bine indirildiğini dile getirerek, "Türkiye'nin yarınları için bunun 9 bine, imkanlarımız geliştikçe daha üt sayılara çıkmasını temenni ediyoruz" ifadesini kullandı.
Konuşmasında, üniversitelerde üretilen bilimsel yayın, yabancı uyruklu öğretim elemanları ve uluslararası öğrenciler konularına da vurgu yapan Çetinsaya, şöyle devam etti:
"Sistemde genel manzaraya bakınca da önümüzde yapmamız gerekenler aşağı yukarı ortaya çıkıyor. Bir sıçramaya ihtiyaç var. Bu kaçınılmaz. Bu konuda da 30 yıl önce oluşturulmuş mevcut yapının değiştirilmesi yönünde de büyük bir beklenti var. Yani yükseköğretimin yeniden yapılanması ister yasal boyutuyla, ister kurumsal boyutuyla olsun. Kamuoyunda da bu konuda bir ittifak var. Yükseköğretimin yeniden yapılandırılması şu anda yasama ve yürütme organımızda gündeme alınmayı bekleniyor. Neden önemli bu yeniden yapılandırma? 2547 sayılı düzenin en büyük açmazı aşağı yukarı herkese aynı elbiseyi giydirmesi, sistem içinde çeşitliliğe izin tanımaması. Hangi boy ve kiloda olursa olsun herkese aynı kıyafeti giydirmesi ya da herkese aynı hızda koşmasını emretmesi...Halbuki çeşitliliği yaratabilirsek sistem içinde eminim hızlı koşanlara 'daha hızlı koş', yeni yürümeye başlayanlara da 'aman dikkat et' diyebilme imkanımız olacak ve daha verim alacağımıza inanıyoruz."
Çetinsaya, yeniden yapılanma gerçekleştiğinde boşa gitmeyecek projeler yürüttüklerini bildirdi.
Üniversitelerde yeni yatay geçiş sistemini hayata geçirdiklerini, çift ana dal ve yan dal uygulaması getirdiklerini hatırlatan Çetinsaya, 4 yıllık programlara geçişlerdeki değişiklikleri de anlattı.
Çetinsaya, "Türkiye yükeköğretim sistemi bugün itibariyle Türkiye'nin yumuşak güç unsurlarından biri haline gelmeye başlamıştır. Bunu iyi bir şekilde kullanabilirsek çok daha büyük verileri toplayabiliriz" dedi.
Üniversitelerin çözüm sürecine nasıl katkıda bulunabileceği konusuna çözüm aradıklarını belirten Çetinsaya, "Bu kapsamda Doğu ve Güneydoğu'daki aşağı yukarı bütün üniversiteleri ziyaret ederek hocalarla, öğrencilerle, sivil toplumla biraraya gelip üniversitelerimizin çözüm sürecine nasıl katkıda bulunabilir? sorusuna cevap aradık' diye konuştu.
-Davutoğlu'nun doktora tezi
Çetinsaya, "Yükseköğretim Akademik Arşiv Projesi"nin amacının YÖK'ün tez bankasını genişleterek ulusal bir tez bankası haline getirmek olduğunu belirtti.
Türkiye'de üniversite tarihi boyunca yapılan tüm tez, kitap, dergi, makale ve bilimsel çalışmaların bu sistemde yer almasını istediklerini anlatan Çetinsaya, "Bu kaynaklar, ya kendi üniversitelerinde taranabilsin, bir de ulusal arama motorumuzda taranabilsin. Bugün tanıtımını yaptığımız projemiz böyle bir proje" dedi.
Bu bilgileri arama motorlarıyla tüm dünyayla paylaşacaklarını ifade eden Çetinsaya, bunun üniversitelerin uluslararasılaşması için çok önemli olduğunu vurguladı.
Çetinsaya, projeyi tanıtırken, Akademik Arşiv Projesi'nin arama motoruna "Türk Dış Politikası" yazarak bu konuda yazılan bilimsel yayınları aradı. Bu konuda yazılmış bin 571 kayıt oluştuğunu dile getiren Çetinsaya, sistem sayesinde makalelere çok kolay erişilebildiğini aktardı.
Çetinsaya, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun çalışmalarını da sistemde aradıklarını ve doktora tezine ulaştıklarını belirterek, "Müsaade ederseniz o tezi de sizlerle ve katılımcılarla paylaşmak isterim. 1990 yılında tamamladığınız doktora teziniz ve hatıra olması açısından da jüri üyeleriniz" sözleriyle konuşmasını tamamladı.
Akademik Arşiv Projesi tamamlandığında Türkiye yükseköğretim sisteminin başlangıçtan itibaren ürettiği bütün bilimsel ve kültürel hazinenin kayıt altına alınması, muhafaza edilerek geleceğe taşınması ve dünya bilim çevreleri ile paylaşılması sağlanmış olacak. Türk üniversitelerinin ve bilim insanlarının uluslararası tanınırlığını arttıracak, dolayısıyla Türkiye yükseköğretim sisteminin uluslararasılaşmasına önemli katkılar sunacak.