'Öğretmenim' sözünü duymak bile yeter!
Öğretmen Günü'nde bir öğretmenin alacağı en büyük hediye yanağa bir öpücükle birlikte 'Öğretmenler gününüz kutlu olsun öğretmenim' sözü olsa gerek.
'Öğretmen Günü'nde bir öğretmenin alacağı en büyük hediye yanağa bir öpücükle birlikte 'Öğretmenler gününüz kutlu olsun öğretmenim' sözü olsa gerek. Fakat her öğretmen bu kadar şanslı değil.
Normal öğretmenliğe göre bin kat daha fazla sabır gerektiren bir işi yapan özel eğitim alan öğrencilerle ilgilenen öğretmenler için en güzel 24 Kasım hediyesi öğrencisinin ağzından 'öğretmenim' sözünü duyabilmek ya da 'öğrencisinin çatal - kaşık tuttuğunu görmek. Sabır kadar, azimde isteyen bir işi yapan özel eğitim öğretmenleri, yaptıkları işin zorluğuna rağmen hem işlerinden hem de hayatlarından memnun. Çünkü onlar Türkiye'nin çok özel çocuklarını eğiterek topluma kazandırabilmenin mutlululuğunu yaşıyor.
Bursa'da 2010 yılında eğitime başlayan Yıldırım Belediyesi Hacı Mehmet Zorlu Özel Eğitim Uygulama Merkezi ve Özel Eğitim İş Uygulama Merkezi'nde otistik tanısı konulmuş 60 öğrenci eğitim görüyor. Servis ve yemek ihtiyacı Milli Eğitim Bakanlığı tarafından karşılanan okulda özel eğitim alan çocukların sosyalleşmesi için at biniciliği ve yüzme başta olmak üzere sportif aktivitelere ağırlık veriliyor.
23 yaşından gün almamış otizmlilerin 3 kademe de eğitim gördüğü okulda konuşma başta olmak üzere; çatak, kaşık kullanımı, tuvalet ihtiyacı, diş fırçalama ve vücut temizliği aylar süren eğitimle öğretiliyor. Okulda görev yapan öğretmenleri en mutlu eden şey ise öğrencilerin ağzından, 'öğretmenim' sözünü duyabilmek. Her sınıfta, iki öğrenciye bir öğretmenin eğitim verdiği okulda, tek amaç öğrencilerine günlük yaşam becerilerini kazandırabilmek.
ÖZ BAKIM ALIŞKANLIĞI KAZANDIRMAYA ÇALIŞIYORUZ
Okulun anasınıfı öğretmenlerinden Duygu Yarpuz, 10 yıldır bu işi yapıyor. Otistik çocuklarla çalışmanın kendisini çok mutlu ve ayrıcalıklı hissettirdiğini belirten Yarpuz, "Genelde buradaki öncelikli amacımız çocuklara günlük yaşam becerilerini kazandırmak. Öncelikle çocukların toplum içinde yaşayabilmeleri, alışverişe gidebilmeleri, kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için çalışıyoruz." dedi.
Çocuklara öncelikle öz bakım alışkanlıklarını kazandırmaya çalıştıklarını anlatan Yarpuz, "Öncelikle öz bakım çalışıyoruz, çocuklarla, bağımsız olarak yemek yiyebilsinler, su içebilsinler, tuvalet ihtiyaç ve temizlik ihtiyaçlarını bağımsız olarak giderebilsinler. Sonra çocukları topluma katmaya gayret ediyoruz. Okul olarak düzenlediğimiz gezilerimiz mevcut. Alışveriş alışveriş merkezlerine gidiyoruz. Oyun alanlarına gidip diğer çocuklarla irtibat kurmalarını sağlıyoruz." şeklinde konuştu.
Otizmin çok farklı bir dünya olduğunu belirten Duygu Yarpuz, şunları söyledi: "Biz onların dünyalarını anlamaya çalışıyoruz, Onların içinde olmaya çalışıyoruz. Onları anladığımız kadarda başarılı oluyoruz. Meslekte 10. yılım Ben açık öğretim okudum, o yüzden çalışma imkanım oldu. İnanılmaz bir sabır ve özveri gerektiren bir mesleğimiz var. Çok sabırlı olmamız lazım. Sabırlı ve çocukları sevmeden bu işi yapamazsınız. Küçük bir şey için yıllarınızı verebilirsiniz. İki yıldır öğrencime kaşığı, çatalı tutmayı öğretmeye çalışıyorum. Bizim için çok basit eylemler bu çocuklar için çok zor oluyor ve seneler alabiliyor. Sürprizlerle dolu bir işimiz var. Bizim buradaki öncelikli işimizi çatal kaşık tutabilmesi öğretmek, yemeğini tabağına almayı, tabağını kaldırmayı, ağzını silebilmeyi, ışığı açıp kapatmayı öğretmeyi amaçlıyoruz."
"Öğretmenler günü için size öğrencilerinizin en büyük hediyesi ne olurdu?"
sorusuna Duygu Yarpuz, şu cevabı verdi: "Biz öğrencilerimizle otizmin özelliklerinden biri göz kontağı kurmak. Öğrencilerimizle göz kontağı kurmak bizim için en büyük hediyelerden biri olur. Ayrıca bize 'öğretmenim' demesi ya da ismimi söylemesi bizim için en büyük hediye o olurdu. Benim öğrencim konuşmuyor, bu sene ses taklit çalışmaları yapıyoruz amacım onun 'anne, baba, öğretmenim' diyebilmesi."
İki öğrencisi olduğun belirten Duygu Yarpuz, "Ali bugün rahatsız olduğu için gelemedi. Diğeri ise Arda (6). Arda oldukça hareketli bir çocuk. Otizmin yanında hiperaktivitesi de var. Bu yıl ikinci sınıfta. Ama rapor alıp ana sınıfında devam etmesine karar verdik. Herşeyi çok inceleyen bir çocuk." şeklinde konuştu.
Öğretmenlerden Efe Erman Şermet ise, Uludağ Üniversitesi beden eğitimi mezunu, okulda ücretli öğretmen olarak çalışıyor. Şermet, “Daha önce üniversitede engellilerle ilgili bir çok organizasyonda bulundum. Şimdi burada öğrencim Emine daha çok ona kendine bakmasını, yemek yemesini, çatal kaşık kullanmasını öğretmeye çalışıyorum. Göreve eylül ayında burada başladım." dedi.
Sabır isteyen bir meslekleri olduğunu anlatan Şermet, şöyle devam etti: "Çocuklarla ilgili vermek istediğiniz şeyin geri dönüşünü bir süre beklemeniz lazım. Hemen alamıyorsunuz. Ama verdiğiniz şeyin geri dönüşünü gördüğünüzde çok mutlu oluyorsunuz. Ben ilgilendiğim öğrencimin çatal kaşık tuttuğunu gördüğümde çok mutlu oldum. "