Ne olacak bu üniversiteli 'ana kuzuları?'
Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Memduh Sami Taner, üniversite gençliğinin sorunlarına dikkat çekti.
"Anneler çocukları ders çalışsın diye yardım ederken, onların yaşam becerilerini de ellerinden almışlar. Portakalı soyamadığı için yemeyen üniversite öğrencileri var."
Bunlar bir öğretim üyesinin acı
tespitleri...
Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr.
Memduh Sami Taner, üniversitelerde portakal soyamadığı için yemeyen
öğrenciler olduğunu belirterek, ''Bunun kökenine bakınca 'Al
yavrucuğum' diyen, portakalın kabuklarını soyup, hatta ağzına
yediren anneleri görüyoruz. Anneler neredeyse çocuklarının
dişlerini fırçalayacak'' dedi.
Sami Taner, yaptığı açıklamada, bir eğitimci olarak
üniversiteye yeni başlayan gençlerin hareketlerini yakından
izlediğini kaydetti.
Özellikle yemekhanede öğrencileri yakından görme şansı yakaladığına
işaret eden Taner, öğle yemeği sırasında dağıtılan portakalların
yenmeden iade edildiğini görünce öğrencilere bunun sebebini
sorduğunu, gençlerin de kendisine, portakal soymanın kendilerine
zor geldiğini söylediklerini anlattı.
Üniversitede gençlere yaşam becerisi kazandırılmaya çalışılıyor
Yemekhanelerde dağıtılan bıçakların uçlarının sivri olmadığını,
bunun da gençleri zorladığını belirten Taner, ''Portakal
soymak uğraşı ister. Çocuklarda bu gayret ve sabır yok. Muhtemelen
anneler portakalı hep soyduğu için bu beceri onlarda gelişmemiş.
Anneler çocukları ders çalışsın diye yardım ederken, onların yaşam
becerilerini de ellerinden almışlar'' dedi.
Üniversiteye giriş puanlarının çok yüksek olduğunu, ancak yaşam
becerisi zayıf gençlere daha sık rastlamaya başladıklarının altını
çizen Yrd. Doç. Dr. Taner, üniversitede gençlere bu yetenekleri
kazandırmaya çalıştıklarını bildirdi.
'AL YAVRUCUM' DİYEN ANNELER
''Portakalı soyamadığı için yemeyen üniversite öğrencileri var,
açıkçası bu beni çok üzüyor. Müthiş şaşkınım. Bir üniversite
öğrencisi portakal soyamaz mı? Bunun kökenine bakınca 'Al
yavrucuğum' diyen, portakalın kabuklarını soyup, hatta
ağzına koyan anneleri görüyoruz. Anneler neredeyse çocuklarının
dişlerini fırçalayacak. Böyle bir anne yapısı patolojiktir. Bu
anneler çocuğun yaşam becerilerini ellerinden alırlar. Bu çocuk
ders çalışıyor, güzel başarılar alıyor, ama üniversiteye geldiğinde
annesinden ayrıldığı ilk dönem darma duman oluyor, travma
yaşıyor.
Otobüse binemeyen, biletini alamayan üniversite öğrencileri var.
Üniversiteye giriş puanına bakıyorsun çok yüksek, ama içtiği suyun
şişesini sınıfta bırakıp gidiyor. Çünkü annesi onun arkasından hep
toplamış. Annesi onun hayatının arkasını toplamış. 'Çöpünü
bile ortaya atan 20 yaşında bir insan olamaz' diyorsunuz, sonra
anneyi görünce, 'Olabilir' diyorsunuz. Anneler gençlerin zafer
duygusu yaşama, yaşam becerisi kazanma hakkını ellerinden
almasınlar.''
BABALAR FIRSAT VERİYOR
Yrd. Doç. Dr. Memduh Sami Taner, babaların ise annelere göre daha
sakin kalabildiklerini, çocuklarına kendi işlerini yapma fırsatı
verdiğini söyledi.
Babaların bu sayede çocuğun öğrenmesine fırsat verdiğine işaret
eden Taner, ''Ama bu, babanın tembelliğinden mi yoksa
hayatı öğretme kültüründen mi kaynaklanıyor, bunun da araştırılması
gerekiyor'' diye konuştu.
Annelerin bütün ilgisinin çocuklarına yönelmesinin eşler arası
iletişimin zayıflığından kaynaklandığını savunan Taner, ''Bunun
müsebbiplerinden birisi televizyon. Eşler arasında konuşmaya, plan
yapmaya, gelecekle ilgili tasarımlar üretmeye yönelik konuşmalar
çok az. Anne eşiyle diyalog kuramadığı için bütün hayatını çocuğuna
vakfediyor. Buna biz 'yerine koyma terapisi' diyoruz. Eşiyle
iletişim kuramıyor, yerine çocuğunu koyuyor'' dedi.