Öğrencilerin geleceği ÖSYM'nin elinde olmamalı!

Yükseköğretime Geçiş Sınavı'na (YGS) az bir zaman kala sınava girecek öğrencilerin stresi arttı. Ama birçok veli ve öğrenci geleceği sadece ÖSYM'nin yaptığı sınavlarla belirlenmesine karşı.

Yükseköğretime Geçiş Sınavı'na (YGS) az bir zaman kala sınava girecek öğrencilerin stresi arttı. Sınav öncesi Akşam gazetesinden Yüksel Polat önemli uyarılarda bulundu. İşte o yazı...



YGS'ye beş altı gün kaldı. Biliyorum sadece onu düşünüyorsunuz. Son dönemde sürekli YGS hakkında konuşuyoruz. Birçok gazete ve televizyona demeç verdim, konuyu kendi açımdan yorumlamaya çalıştım. Geçtiğimiz hafta cuma günü eve giderken birden kafamda bir şimşek çaktı. Düşündüm, üniversiteler, öğrenciler, sistemler, 180'e yakın üniversite bu üniversitelerde görev yapan binlerce öğretim üyesi, milyonlarca öğrenci, binalar, derslikler, laboratuvarlar hepsinin işlemesi için tek bir kuruma ihtiyaç var o da ÖSYM. Düşünebiliyor musunuz? Koskoca bir sistemi milyonlarca insanı ve sistemi işleten tek kurum ÖSYM. İşlemeyecek duruma geldiğinde ne olacak.


Acaba ÖSYM bu yıl sınav yapamıyorum derse ne olur? Üniversiteler öğrencilerini, öğrenciler üniversitesini nasıl seçer? "B" planımız maalesef yok. Düşünün üniversitede okumak için tek kriterimiz ve bu kriteri yerine getiren tek kurumumuz var "ÖSYM". Neden bu kadar büyük bir sistemi tek bir kuruma bağlı işletiyoruz.

Sonra araştırmaya başladım. ABD'de merkezi sınavları yani üniversite sınavlarını yapmak için akredite almış kurum sayısı 163. Yani ABD'de üniversite sınavlarını yapabilecek kurum sayısı tam 163 tane. Sistem çok sade işliyor. Yapılacak sınavın kuralları ve sistemi belli isteyen eyalet istediği kuruma sınav yaptırabiliyor. Sonuçta tek seçenekleri yok. Japonya'da iki basamaklı sınavın ilkeleri eğitim bakanlığınca belirlenmiş ama sınavı üniversiteler kendiside yapabiliyor sınav merkezide yapabiliyor. İncelemeye devam ettim. Birçok ülkede sınav var önemli ama tek kriter değil. Bazı ülkelerde öğrenciler sınavlara girdikten sonra üniversiteler bölümlerine göre alt puan sınırları koyabiliyor. Örneğin bir üniversite hukuk bölümüne en üst 500 en alt 495 puan alan başvursun diyebiliyor. Böylece belli başarı düzeyi arasından seçme yapabiliyor. Bu durumda hem merkezi sınavın etkisi hem de bölümün kendine has seçme kriterleri devrede olmuş oluyor.

Şimdi bize gelelim. Bir öğrenci düşünün, 5 yıldır dünya robot yarışmasında derece alıyor. Bu yıl son sınıfta ve YGS'ye girmiş olduğunu varsayın. Aynı öğrenciye 11.sınıfın sonunda ABD'nin ve dünyanın en büyük üniversitelerinden birisi burs ve kabul göndermiş. Aynı öğrenci YGS'de kaydırma yapsa veya sınavda istediğini yapamamış olsa ne olacak. Bu öğrencinin başarısız bir öğrenci olduğunu söylemek mümkün mü? Veya diğer öğrencilerden daha başarısız olduğunu düşünmek mümkün mü? Aynı şekilde adı geçen okulda okuyan bütün öğrencilere dünyanın en büyük üniversiteleri gelin bizde okuyun derken biz mutlaka YGS ve LYS'den geçmelisiniz diyoruz. Hangisi doğru, eğer ABD üniversiteleri yanlış yapıyor olsaydı bugün dünyanın en iyi üniversiteleri orada olmazdı. Biz doğru seçiyor olsaydık üniversitelerimiz bu halde olmazdı.

Bu ülkenin ve gençlerimizin tek seçeneği ÖSYM ve onun yaptığı sınavlar olmamalıdır. Mutlaka ÖSYM benzeri akredite olmuş ölçme değerlendirme kurumları ve üniversitelere verilmiş öğrencilerini seçme hakkı olmalıdır. Üniversitelere girişte tek seçenek sınav olmamalıdır. Öğrencileri beceriler, üniversitelerin istekleri ve önceliklerini dikkate almak zorundayız. Artık çocuklarımızı daha iyi keşfedecek daha iyi seçecek sınav merkezlerine ve sistemlerine ihtiyacımız var. Aksi halde ne çocuklarımız mutlu olur, ne üniversitelerimiz büyür ne de eğitimde yol alabiliriz.