Öğretmenler alan dışına atanamaz!
Samsun Bölge İdare Mahkemesi, öğretmenin uzmanlık alanı dışında görevlendirilmesinin, bireyin eğitim ihtiyacının uluslararası düzeyde belirlenen standartlara ve ulusal hukuka uygun düşmediğine karar verdi.
Bitlis'te bir sınıf öğretmeni, subay eşinin Amasya'ya tayin edilmesi üzerine eş özrü nedeniyle atanma istemiyle Milli Eğitim Bakanlığına başvurdu. Bakanlık, öğretmenin Amasya'da boş kadro bulunmaması nedeniyle tayin için alan değişikliği talebinde bulunmasını istedi.
Davacı öğretmen, zorunlu alan değişikliği talebinde bulundu ve
eşinin görev yaptığı Amasya'ya Eğitim ve İş Uygulama Merkezi
Zihinsel Engelliler Okuluna zihinsel engelliler sınıf öğretmeni
olarak atandı.
Alan değiştirmek zorunda bırakıldığını, alanının "sınıf
öğretmeni" olarak değiştirilmesini isteyen öğretmen,
tekrar başvuruda bulundu. Başvurusunun reddedilmesi üzerine alan
değişikliği işleminin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle
dava açtı.
Samsun 2. İdare Mahkemesi, davayı reddetti.
Davacı öğretmenin karara itiraz etmesi üzerine dosyayı görüşen
Samsun Bölge İdare Mahkemesi, itirazı kabul etti. Samsun 2. İdare
Mahkemesi kararını kaldırıldı ve dava konusu işlemin yürütmesi
durduruldu.
Bölge İdare Mahkemesinin gerekçesinde, engellilerin eğitiminin
sağlanması, toplumsal yaşama uyum sağlaması, bakım, rehabilitasyon
ve destek hizmetlerinin yürütülmesi konusundaki uluslararası ve
ulusal alanda ilgili hukuk irdelendi.
Gerekçede, engellilerin haklarının korunması amacıyla
Özürlü Hakları Bildirgesi'nin 1971'de yayınlandığı, Birleşmiş
Milletler tarafından kabul edilen Engellilerin Haklarına İlişkin
Sözleşme'ye Türkiye'nin de taraf olduğu hatırlatıldı.
Sözleşmede, taraf devletlerin, engellilerin haklarının yaşama
geçirilmesi için işaret dilini, Braille alfabesini bilen
öğretmenlerin istihdam edilmesini, eğitimin her düzeyinde çalışan
uzmanların ve personelin eğitimi için uygun tedbirler alınmasını
temin edeceği kuralına yer verildiği kaydedilen gerekçede, eğitim
ve öğretim hakkının Anayasa'nın 42. maddesinde düzenlendiği
belirtildi.
Gerekçede, Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'da da engellilere, engelli
olmayanlarla eşit eğitim imkanı sağlanacağının öngörüldüğü
vurgulandı.
Özel Eğitim Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye göre, özel eğitim
gerektiren bireylerin eğitim ihtiyaçlarını karşılamak için özel
yetiştirilmiş personelle yapılması gerektiğine işaret edilen
gerekçede, Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği'nde de aynı yönde
kuralların yer aldığı kaydedildi.
Gerekçede, Milli Eğitim Bakanlığı Atama ve Yer Değiştirme
Yönetmeliği'nde, öğrenimine uygun alanı dışında başka alana atanan
öğretmenlerin, alanlarının değiştirilmesini isteyebileceklerinin
düzenlendiğine de işaret edildi.
Anayasa'nın ailenin korunması ve çocuk hakları başlıklı 41.
maddesine göre, devletin ailenin huzur ve refahı ile özellikle
annenin ve çocukların korunması için gerekli tedbirleri alacağı
vurgulanan gerekçede, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nde de
ailenin, devlet tarafından korunacağı kuralının yer aldığı
hatırlatıldı.
Gerekçede, Devlet Memurları Kanunu'nda atamalarda aile birimini
muhafaza etmek bakımından kurumlar arasında gerekli koordinasyon
sağlanarak, memur diğer eşin de isteği halinde atamasının
yapılacağının öngörüldüğü, ilgili yönetmelikte de aynı
düzenlemelerin yer aldığı kaydedildi.
Eğitimde esas ilke uzmanlaşma
Uluslararası ve ulusal hukukta yer alan düzenlemelerden de
anlaşılacağı üzere, eğitimde esas ilkenin uzmanlaşma olduğuna, her
düzeyde eğitimin uzman kişiler tarafından verilmesi kuralının
benimsendiğine işaret edilen gerekçede, engellilerin korunması,
özrün ortadan kaldırılması, üst düzey yetenekler kazandırarak,
evinde, işinde, sosyal yaşamında kendine ve topluma yeterli
olabilmesi, toplumla bütünleşmesi gibi tedbirlerin alınması
amacıyla verilen koruyucu, tıbbi, mesleki, eğitsel, psikososyal
hizmetlerin, alanında uzman kişilerce yürütülmesinin amaçlandığı
belirtildi.
Öğretmenlerin, mesleki bilgisini kazandığı alanda görev yapmasının,
mesleki ve hukuki genel kural olduğu vurgulanan gerekçede, zihinsel
engelliler öğretmeninin, sınıf öğretmeninden farklı özel eğitim
programı uygulayan okulların 1-8. sınıf derslerini okutacaklarının
belirlendiği kaydedildi.
Gerekçede, şöyle denildi:
"Eğitimin özünü, uzmanlaşma ve eğitimin her dalının uzman
öğretmen-eğitici-uzman tarafından sağlanması oluşturur, eğitime
ihtiyacı olan bireyin uzman kişiden eğitim alma hakkı aynı zamanda
insan hakkıdır.
Bu durumda, bir konuda uzman öğretmenin kendi uzmanlık alanı
dışında görevlendirilmesi, bireyin eğitim ihtiyacının uluslararası
düzeyde belirlenen standartlarına ve ulusal hukukumuza uygun
düşmemektedir."
Talim Terbiye Kurulunun bütün kararlarında sınıf öğretmeni ve
zihinsel engelli okullarında görev alacak öğretmenlerin mezun
olması gereken yüksek öğretim programları ve alanlarının açıkça
belirtildiği vurgulanan gerekçede, şunlar kaydedildi:
"Sadece 2012 yılı özür grubu atamalarına özgü hazırlanan Talim
Terbiye Kurulunun 12 Eylül 2012 tarihli 5510 sayılı mütalaasının
bilimsel dayanağı bulunmamaktadır. Sadece 2012 yılı eş özrü bulunan
sınıf ve branş öğretmenlerinin norm kadro nedeniyle atanamadıkları
yere atanması amacıyla yapılan bu değişiklik bilimsellikten
uzaktır. Düzenleme, öğretmenin ve eğitim alan bireyin
olumsuz etkilenmesine yol açacak olup, ülkemizin taraf olduğu
Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme'nin eğitimi düzenleyen 24.
maddesine, Anayasa ve ulusal hukukumuza uygun düşmemektedir."
Atanabilmek için zorlama
Gerekçede, dava konusu olayda, davacının branşı dışında bir alana
atanma talebinin, eşinin görev yerine atanabilmek için "zorlamaya
dayalı" olduğu sonucuna varıldığı kaydedildi. Gerekçede, şu
tespitler de yapıldı:
"İrade bozukluğuna dayalı yapılan başvuru sonucu tesis edilen alan
değişikliği işlemi hukuka aykırı olduğundan, bu hukuka aykırılığın
yönetim tarafından düzeltilmesi, Anayasamızın 2. maddesinde yer
verilen hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir. Ayrıca Anayasa
koyucunun, aileyi parçalamaktan kurtarmak, ailenin huzur ve
mutluluğunu devam ettirmek, bu yolla kamu görevlilerinin ailevi
kaygılardan uzak, kamu hizmetlerini verimli, etkin ve sağlıklı
şekilde yürütmeleri için gerekli ortamı sağlama amaçlarını taşıdığı
açıkça ortadadır.
Toplumun temeli ailenin korunması, huzur ve refahı için gerekli
tedbirlerin alınmasının tüm kurumların Anayasal yükümlülüğü olduğu,
Devlet Memurları Kanunu'na göre, kurumların yeniden veya yer
değiştirme suretiyle yapacakları atamalarda aile birimini muhafaza
etmek bakımından gerekli tedbirleri alacağı açık belirtildiğinden,
davacının eş özrü nedeniyle Amasya'da, branşında bir eğitim
kurumuna hizmet puanı ve hizmetin gerekleri gözetilerek atanması
hukuk devleti ilkesinin gereğidir. Dava konusu işlemin
uygulanması halinde eğitim hakkının ve Anayasal güvence olan aile
birliğinin muhafazasının mümkün olmayacağı ve telafisi güç,
imkansız zararların doğabileceği de açıktır."