Ortaöğretimde yeni yapılanma anketi...
Anadolu Eğitim Sendikası, mesleğe erken yönelim ve meslek ortaokullarının zamanla lise çeşitlerinde sadeleşmeye vardırılmasının olumsuz sonuçlarını ortaya koydu.
4+4+4 eğitim sistemine geçilirken ve uygulama başladıktan sonra olmak üzere yurt çapında iki ayrı anketle sistemi değerlendiren Anadolu Eğitim Sendikası, özellikle mesleğe erken yönelim ve meslek ortaokulları şeklindeki çıkışın zamanla lise çeşitlerinde sadeleşmeye vardırılmasının olumsuz sonuçlarını ortaya koydu.
Anadolu Eğitim Sendikası'nın orta öğretimde yeniden yapılanma konusundaki görüşleri aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
1. Okul Türleri
Ortaöğretimde çok fazla sayıda okul türünün bulunduğu ve bu durumun ekonomik olmadığı ortadadır. Okul türünün azaltılmasına karşın, okullardaki program sayısının öğrencilerin ilgi ve yeteneklerine eksiksiz yanıt verebilecek şekilde düzenlenmesinin öğrenci merkezli eğitim anlayışına uygun olacağı görüşündeyiz. Milli eğitim Temel Kanununda yer alan temel ilkelerden özellikle fırsat eşitliği ile genellik ve eşitlik ilkeleri gereğince ülkenin her bölgesinde tüm eğitim programlarına kolayca ulaşılabilmesi yönünde gerekli yapılanmanın sağlanması şarttır. Bu bağlamda özellikle nüfus kriteri getirilerek, bazı öğrencilerin belirli eğitim programlarına mahkûm edilmesinin ülkemiz demokrasisi başta olmak üzere, insan hakları ve çocuk hakları yönünden açıklanamaz ve telafi edilemez sonuçlar doğuracağı unutulmamalıdır.
2. Fen, Anadolu, Sosyal, Güzel Sanatlar ve Spor Liseleri
Fen liseleri, Sosyal bilimler liseleri ve Güzel sanatlar ve Spor liselerinin devamı yönünde kararlılık sürmeli, bu okullara seçilerek gelen ve ülkemizin bilim ve sanat yaşamında geleceğin temel taşları olacak gençlerimizin yetişmesi için daha özenli hareket edilmesi gerekir görüşündeyiz. Birçok genel lisenin Anadolu lisesine dönüşmesi sürecinde Anadolu Lisesi kimliğinin zarar gördüğü, gerek eğitim çalışanları gerekse toplum nezdinde anlamının sorgulanır hale geldiği ortadadır. Bu konuda gerekli alt yapı çalışması yapılmadan ve sadece tabela değişikliği şeklinde gerçekleşen uygulamalar zaman geçirilmeden geriye dönük olarak ele alınmalı, kriterleri uygun olmayan okullar için öncelik alınarak yatırımlar arttırılmalıdır. Ayrıca her okulun Anadolu lisesine dönüşemeyeceği gerçeği de artık kabul edilmelidir. Aynı şekilde genel liselerin de tamamen ortadan kaldırılmasının mümkün olmadığı kabul edilmeli, düzenlemenin bir ayağını genel liseleri iyileştirmek oluşturmalıdır.
3. Ortaöğretimde Yerleşke Sistemi
Bakanlığın pilot uygulama kapsamında bazı büyükşehirlerimizde gerçekleştirmeyi düşündüğü ortaöğretimde yerleşke şeklinde eğitim uygulamasının birçok açıdan avantajlar sağlayacağını düşünmekle beraber, bu uygulamanın taşra ilçelerinde daha gerekli olduğu görüşündeyiz. Zira bazı ilçelerde öğrenci sayısı 50'yi geçmeyen birden fazla farklı lisenin olduğu, bunların başta öğretmen sayısı olmak üzere birçok fiziki alt yapı sorunuyla kaliteden çok uzak bir eğitim olanağı sunabildiği görülmektedir. Öte yandan büyükşehirlerde şehir dışına yapılacak yerleşkeler birçok sorunu beraberinde getirecektir. Ulaşım sorununun velilere ek mali yükler getireceği, çok kalabalık yerleşkelerde disiplin ve güvenlik sorunlarının artacağı akla ilk gelen olası dezavantajlardır.
4. Sınav Sistemi ve Ortaöğretime Öğrenci Yerleştirme
Özellikle ortaöğretimde okul türleri ve programları üzerinde yapılacak reformların dershaneleri kapatma kaygısıyla gerçekleştirilmesinin bizi asıl amaçtan uzaklaştıracağı, yeni bataklıklar yaratmaya yol açmaktan başka bir işe yaramayacağı unutulmamalıdır. Yan ve örtük amaçlar yerine öğrencileri her yönüyle hayata hazırlamanın yollarını düşünen ve bunun üzerine şekillenmiş bir sistem üzerinde durulmalıdır. Öyle ki; çoktan seçmeli sınav sisteminin olduğu bir ortamda dershanelerin ya da benzeri yapılanmaların kapanmasının pratik olarak mümkün olamadığını düşünmekteyiz. Öte yandan sınavları kaldırmanın ve yerine adil, topluma güven veren ve maalesef ülkemizin kronik bir hastalığı haline gelmiş olan adam kayırmacılığın önüne geçen bir seçme sistemi getirmenin de zorluğu ortadadır. Okul puanları ile öğrenci yerleştirmenin merkezi bir uygulamaya göre şüpheleri ve toplumsal infiali daha da arttıracağı tartışılmaz bir gerçektir. Üniversitelerin kendi sınavlarını yapıp kendi öğrencilerini seçmesi ise eğitim sistemimizle uyumlu bir yöntem değildir. Bunun yerine okulun ve başarının etkisini arttıran, güvenilirliği olan merkezi bir sınavla pekişmiş seçme sisteminin yakın gelecek için daha uygun olacağı açıktır.
5. Okul Başarısıyla Öğrenci Yerleştirme
SBS yerine salt okul başarısının dikkate alınacağı bir sistemde ilköğretimde adil bir ölçme ve değerlendirme sisteminin önünün açılması gerektiği unutulmamalıdır. Öğrencilerin zayıf not almadığı, hiçbir sınava girmediği halde en azından geçer notu cebinde bulduğu ve kesinlikle sınıfta kalmadığı bir ilkokul ve ortaokulda, hangi başarının gerçek olduğunu bilmek ve buna göre liselere öğrenci yerleştirmek sonuçları adil olmayan gülünç uygulamalar halini alacaktır. Bazı okullarda yığılmalar yaşanacağı ve hatırlı insanlar nedeniyle, hak eden kimsesizlerin bu okullarda eğitim almasının önünde aşılmaz engeller oluşacağını belirtmeye gerek var mıdır? Yığılmanın olacağı okullarda söz konusu okul için sınav yapılması ise dershane gerçeğini görmezden gelmemizin önündeki engel olacaktır. Kısaca sınavsız bir sistem ile dershaneli bir sistemin oluşturduğu paradoks ortadayken kısa vadede ve düşünmeden atılacak her adım bir reform değil, yırtık çuvala yapılacak geçici bir yamadır. Yamalarla işin çözülmediğine yıllardır hep birlikte tanık olurken yeni bir çuval istemenin en doğru yol olduğu kanaatindeyiz. Bu çuvalın ise tüm örgün eğitim kademeleri ile birlikte tüm yaygın eğitim kurumlarının birlikte ele alındığı, geniş katılımlı ama başrolü eğitim bilimcilerin ve eğitim çalışanlarının aldığı çalışmalarla üretilmesi gerektiğini savunuyoruz. Yeni sistemde ülkemizin hangi alanlarda ne kadar iş gücüne ihtiyacı olduğu öncelikle göz önüne alınmalı, tüm bu süreçte Devlet Planlama Teşkilatı ve TÜİK verileri öncül olmalıdır. Zira modern eğitim anlayışında öğrencinin mezun olduktan sonra da takip edilmesi, kariyerinin planlanması ve mesleki gelişiminin yaşam boyu eğitimle desteklenmesi esastır. Hal böyleyken iyi eğitim almış, diploma sahibi, ama işsiz gençler yaratmanın anlamı yoktur.
6. Seçmeli Dersler ve alan Seçimi
Lise program türlerinin sayısı arttırılırken paket programlar hazırlanmalıdır. Okul idaresinin eldeki olanaklara göre seçtirdiği dersler ya da bilinçsizce seçilmiş dersler yığınlarının önüne geçilmesi gerektiği ve mevcut durumun bir öğretim programından çok ders kümeleri olduğu düşüncesindeyiz. Rastgele seçilmiş ders öbeklerinin eğitim programlanması bakımından bilimsellikten uzak olduğu ise açıkça ortadadır. Bu nedenlerle daha önceden uygulanmakta olan alan seçmeli sistemin alternatifleri çoğaltarak ve yanı sıra bir notla değerlendirilmeyen, daha çok kişisel gelişime ve ilgilere dönük zengin bir seçmeli dersler listesiyle desteklenmesi en idealidir.
Sonuç Olarak; 12 yıllık eğitimin sonunda aynı sınav önüne yığılan hedefsiz ve mesleki alt yapısız nesillerden endişe duymaktayız. Mesleki ve teknik eğitimin güçlendirilmesi ve işlev kazandırılması öncelikli hedefimiz olmalıdır. Öğrencilerin bireysel farklılıkları ve ihtiyaçlarına göre okul, alan, meslek seçmelerine izin verilmesi, eğitimin bilimsel, parasız ve herkes için ulaşılabilir olması, bir okul türünü diğerine üstün kılmayacak şekilde tüm kurumların iyileştirilmesi esastır.