Üniversiteler şirketleşiyor mu?

Uzun bir süredir tartışılan YÖK Yasa Taslağı MEB'e gönderilmişti. Taslak büyük tartışmaları da kendisiyle getirdi. En büyük eleştiri ise üniversiteleri şirketleşeceği yönünde. Üniversite harçları ile ilgili de öğrencileri üzecek bir düzenleme yapıldı.

Milli Eğitim Bakanlığına gönderilen yeni YÖK Yasa Taslağı kamuoyuna açıklandı. YÖK’ten yapılan yazılı açıklamada tüm üniversitelerin görüşünün alındığı ileri sürülsede taslakta, üniversite bileşenlerinin aylardır dile getirdirdikleri eleştirilerin dikkate alınmadığı, YÖK’ün kendi taslağını birkaç küçük değişiklik dışında aynen korudu görülüyor.

Üniversitelerin uzunca bir süredir tartıştığı taslak, geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanlığına (MEB) gönderilmişti. Taslak meclisten geçerse üniversite kapıları tamamen şirketlere açılacak, şirketlerin özel üniversite kurmalarının yolu açılacak, üniversite konseylerine şirket temsilcileri dahi üye olabilecek.

Üniversitelerde 4 yıllık eğitimini 7 yılda bitiremeyen öğrencilere YÖK'ten kötü haber geldi. YÖK'ün Milli Eğitim Bakanlığı'na sunduğu taslak metninde, üniversitelerin gelir kaynakları arasında devlet katkı payı, hazine yardımı gibi kalemlerin yanı sıra öğrenci katkı payları ve öğrenim ücretleri de yer aldı.

Taslak metninin 36. maddesine, öğrenim ücretleri ve katkı paylarının "öğrencinin 4 yıllık eğitimini 7 yıl içinde tamamlayamaması durumunda alınacağı" maddesi eklendi.

NORMAL SÜREDE KATKI PAYI YOK

NTV'nin haberine göre, taslak bu haliyle yasalaşırsa, 4 yıllık lisans programı okuyan öğrenciler, eğitimlerini 7 yıl içinde biteremezlerse yeniden katkı payı ödemeye başlayacaklar. Yasaya göre bu katkı paylarını da Bakanlar Kurulu belirleyecek.

Öğrencilerden normal eğitim sürelerinde herhangi bir öğrenim ücreti ve katkı payı ise alınmayacak.

9 Ağustos 2012'de Resmi Gazete'de yayınlanan kararname ile birinci öğretim ön lisans, lisans, yüksek lisans, doktora öğrencilerinin ödeyeceği harç paraları kaldırılmıştı.

TASLAKTA NELER VAR?

Tasarı ile beraber YÖK’ün ismi, Türkiye Yükseköğretim Kurulu (TYK) olarak değişecek. TYK’nın genel kuruluna Bakanlar Kurulu ve Meclis tarafından da üye atanabilecek. Eski taslaktaki tepki çeken, “ildeki vergi rekortmenin üniversite konseyinde yer alması” yönündeki düzenleme ise yeni taslakta “üniversiteye mali destek sağlayan” kişi olarak değiştirildi.

ŞİRKETLER ÜNİVERSİTE KURABİLİR

Dikkat çekici bir diğer madde ise özel üniversitelere üniversitelere dair. Geçtiğimiz günlerde Başbakan Erdoğan’ın “Vakıf üniversitelerine ne gerek var, şirketler de üniversite kurabilir” sözü gerçek olacak. Artık şirketler de özel üniversiteler kurabilecek.

REKTÖRLER NASIL ATANACAK?

Taslakta, rektör atamalarına da çoklu model getirildi. Üniversiteler öncelikle, “konseyi bulunan, konseyi bulunmayan ve yeni üniversiteler” diye üçe ayrılacak. Her biri için ayrı bir rektör atama modeli getirilecek. Konseyi bulunan üniversitelerde rektör adayları, üniversite konseyinin oluşturacağı kurul tarafından belirlenecek. Seçilen kişi, konsey başkanı ve Cumhurbaşkanı tarafından atanacak. Yeni üniversitelerde ise rektör, TYK ve Cumhurbaşkanı tarafından atanacak. Konseyi bulunmayan üniversitelerde ise üç alternatifli bir atama modeli öngörülüyor. Bu modeller, öğretim üyelerinin rektör adayını seçmesi, oluşturulacak bir seçim kurulunun rektör adayını seçmesi ve üniversite meclisleri oluşturularak rektörün seçilmesi şeklinde olacak.

İŞ GÜVENCESİ KALMIYOR

Tasarı ile birlikte üniversitede çalışanların işgüvencesi ve özlük hakları tehdit altında. Araştırma görevlilerinin atandığı tarihten itibaren yüksek lisans için azami 3, doktora için azami 6 yıl, toplamda azami 9 yıl içinde doktora ve sanatta yeterlilik sürelerini tamamlamaları gerekecek. Tamamlayamayanlar kapı önüne konulacak. Bu arada araştırma görevlilerine de öğretim üyeliği kadrolarına atanabilmek için 2 yıl taşrada zorunlu hizmet şartı getirildi. Düzenleme ile yeni kurulan ve öğretim üyesi olmayan üniversitelere büyük üniversitelerin öğretim üyeleri sürgün edilirken, büyük şehirlerdeki köklü üniversitelerde kadrolaşmanın da önü daha açılmış olacak.

‘BAŞBAKAN DA RAHATSIZ’

Tahsin Yeşildere: (Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı): “Başbakan Erdoğan’ın da taslaktan rahatsızlık duyduğuna dair duyumlarımız var. Başbakanın talimatıyla bir kurul oluşturulduğu ve çalışma yapmaya başladığı duyumu aldık. Başbakanın, rektör adaylarının üniversitelerde oluşturulacak ve üniversite bileşenlerinin de içinde olduğu bir meclis tarafından belirlenmesini ve YÖK'e bu isimlerin gitmesini istediğini öğrendik. Bu varken taslağı nasıl tartışacağımızı biz de şaşırmış durumdayız. Ama bu haliyle tedirgin olduğumuzu bilirtmek isterim. "

ESKİSİNDEN DAHA DA MERKEZİYETÇİ

“Taslakla YÖK’ün, askeri rejimin kurduğundan daha merkeziyetçi hale geldiğini söyleyebiliriz. Üniversitelerarası kurul bile kaldırılıyor. Siyasetin ağırlığı artıyor. YÖK genel kuruluna bakanlar kurulu 7, cumhur baykanı 7, röktörler kurulu 7 kişi, Meclis 5 kişi gönderiyor. Siyasi vesayetin ağırlığının ne kadar arttığını gösteriyor. Üniversitelerin ticari işletmeler gibi düşünüldüğünü de görüyoruz.”

BİLİM ÖZGÜR DEĞİLSE KIYAFETİN ÖNEMİ YOK

“Önceki taslakta olmayan kılık-kıyafet kararı da bu işin buraya sıkıştırılıp tartıştırılacağını gösteriyor. Üniversitelerde herkesin isteği kılık-kıyafeti giymesini savunuyoruz. Üniversitelerin laik olmasını, dogmadan korunmasını istiyoruz. Siyasetin ve dinin etkisinden korunmasını istiyoruz üniversitelerin. Bilim yapacak kişiler ve bilim özgür değilse kıyafetin özgür olmasını bir önemi yok. Öğrenciler için de taslağın bir şey getirmediğini, akademik özgürlüklerin sağlanmadığını söyleyebiliriz.”

YÖK’TE YENİ BİR ŞEY YOK

Evrensel Gazetesi'ne konuşan; İsmet Akça (Eğitim Sen İstanbul Üniversiteler Şubesi Başkanı): “Hazırlık sürecinde demokratik bir süreç işletmedi. Üniversite bileşenlerinin görüşleri alınmadı. YÖK’ün gönderdiği taslak, rektörler tarafından öğretim elemanlarına ya geç verildi ya da hiç verilmedi. Son taslak üniversite bileşenlerinin görüşlerinin dikkate alınmadığını gösterdi.

ÜNİVERSİTE DEĞİL ŞİRKET

Yeni YÖK temel olarak eğitimin sermayeye, piyasayla açılması anlamına geliyor. Üniversitelerin para kazanılacak birer şirket gibi çalışması isteniyor. Bunun için de üniversite yönetimlerini daha merkezi kılınıyor. Sermaye temsilcileri yönetimlere alınıyor. Yeni YÖK’te de kurulların oluşmasında, atamalarda siyasi iktidarın ve Cumharbaşkanının ciddi bir etkisi var. Dolayısıyla siyasi iktidarın, YÖK üzerindeki vesayeti devam ediyor. Her üniversitede yeni ‘YÖK’çükler’ oluşturuyor”

SERMAYENİN İHTİYACINA GÖRE

“Eğitimin içeriğinin oluşturulmasında sermayenin ihtiyaçları dikkate alınıyor. Çalışanların iş güvencesi ortadan kaldırılıyor. Özellikle araştırma görevlilerinin iş güvencesi ortadan kalkıyor. Sözleşmeli çalışma daha da yaygınlaştırılıyor, performans getiriliyor, rekabet yaygınlaştırılıyor. Kollektif yandaşlar yerine bir birleriyle kapışacak, yarışacak kişiler isteniyor. Daha çok çalışacak ama nitelikli değil niceliksel olarak üretim yapacak bir üniversite hayal ediliyor. Bu süreç 1990’da başlayan üniversitenin dönüşümünün bir devamı. Bu haliyle taslağın üniversitelerin gelişimi, akademik özgürlük, bilimsel üretim için bir şey getirmediği görülüyor. Biz yasa taslağına karşı mücadelemize devam edeceğiz”

BAŞÖRTÜSÜ İÇİN DÜZENLEME

YASA taslağında başörtüsü yasağını da ortadan kaldıracak bir düzenleme yapıldı. Yasaya “kılık-kıyafet tercihi sebebiyle hiçbir öğrencinin eğitim öğretim hakkının engellenemeyeceği” maddesi konuldu. Madde öğretim elemanlarını da kapsıyor.