Üniversiteye sınavsız geçiş yapılabilir mi?

Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi'nin (ÖSYM) web sitesinde yayımlanan en son istatistiklere göre 2014 ÖSYS'ye başvuran sayısı 2 milyonu geçti.

MEMURLAR- Bu kişilerin yakınlarını düşündüğümüzde yaklaşık 6 milyon, biraz genişletirsek 10-12 milyon kişinin yaşamında ÖSYS, Ekim 2014'e kadar birinci gündem maddesi olarak kalacak.

Akşam gazetesinin haberine göre; bu geniş kitlenin rol aldığı yükseköğretime geçiş süreci sadece bu sene değil, her sene yaşanıyor. Oyucular büyük oranda değişse de her sene benzer büyüklükte bir kitle sınava giriyor, puan alıyor, tercih yapıyor ve merkezi olarak yerleştiriliyor.

Ben, bundan tam 26 yıl önce, 1988'de, üniversite sınavına girdim. Eşim 1993'te, kuzenim 1974'te girdi. Bakanlar, milletvekilleri, hukukçular, doktorlar, mühendisler, öğretmenler, veterinerler de girdiler... Şu anda Türkiye'de yaşayan çok geniş bir kitle yaşamlarının bir döneminde merkezi sınavlara girdi, tercih kullandı, merkezi olarak yerleşti.

Birkaç gün önce Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı sınavsız üniversite konusunda açıklamalarda bulundu. Şu anda liselerde okuyan yaklaşık 5 milyon öğrenci, bu sene ya da gelecek yıllarda üniversite sınavına girmeyi hedefleyen lise mezunları ve yakınları düşünüldüğünde kabaca 25-30 milyon vatandaşımız bu açıklamaya odaklandı, "Sınavsız" kelimesinin büyüsüne kapıldı, Amerikan modeli denilen uygulamayı anlamaya çalıştı.

Eğri oturalım, doğru konuşalım. % 100 sınavsız üniversite mümkün değildir. Hiçbir zaman sınav olmadan, eleme olmadan, sıralama olmadan yükseköğretime geçiş olmayacaktır. Üniversite sınavına giren aday sayısı ile üniversitelerdeki kontenjanları birbirine eşitleseniz bile bu mümkün değildir. Zira bazı üniversiteler ve bölümler diğerlerine kıyasla çok daha fazla tercih edilirken, bazılarına talep az olacaktır.

ÖSYS'nin web sitesinde birkaç gün önce açıklanan istatistikler bu gerçeği ortaya koyuyor. Örnek vermek istiyorum: 2013 ÖSYS'de, Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü'nün 77 kontenjanına 1281 kişi talip olmuş. Ankara Hukuk Fakültesi'ndeki 820 kontenjan için 6805 kişi tercih formunda bu fakülteyi kodlamış. Hacettepe Tıp'taki 211 kontenjan için 3235 kişi tercih kullanmış. Şimdi bir düşünelim... Bu kadar çok sayıda talip arasından o bölüme kimi alacağınızı sınavsız belirlemek mümkün müdür? Lise mezuniyet notuna mı bakacaksınız? Başvuru sırasına mı? Adayın yaşına mı? Kilosuna mı? Boyuna mı? Spordaki başarısına mı? Kompozisyon yazma yeteneğine mi? Lisede okuduğu kitap sayısına mı ? Lisedeki devamsızlık oranına mı? Lisede iken kaç kez müzeye gittiğine mi? Cebindeki paraya mı? Tanıdıklarının sayısının çokluğuna mı? Yoksa temiz temiz, akılcı şekilde kendiniz bir sınav mı yapacaksınız? Ya da senede birden çok kez yapılan merkezi bir sınav sonucuna göre mi öğrencileri sıralayacaksınız?

Değerli okurlar. Yükseköğretime geçişle ilgili yıllardan beri süren tartışmalar esasen iki odakta toplanıyor:

1. Üniversiteye geçişte sınav yöntemi: Tek basamak mı, çift basamak mı, hangi müfredat, çoktan seçmeli mi klasik soru mu, yılda tek mi, yıl içinde tekrar eden mi, liseden gelen puan ne olmalı, katsayı farkı, alan farkı vb.

2. Üniversitelere yerleşme yöntemi: Öğrenciler merkezi olarak mı yerleştirilmeli, üniversiteler kendi öğrencilerini mi seçmeli, seçerken nelere bakmalı vb.

Ülke olarak yapmamız gereken, her iki odaktaki en uygun yöntemi, akılları birleştirerek, gerçekçi düşünerek, siyasetten arınmış şekilde üretmek.

Bu konuda yazmayı sürdüreceğim. Sizlerin de bu arada /belge/1-2706/osym-tarihsel-gelisme.html adresini incelemenizi öneririm.