YÖK o bölümün açılmasını reddetti!

Milliyet gazetesi eğitim yazarı Abbas Güçlü, Yükseköğretğim Kurulu'na (YÖK), dijital oyun yazılımı programı açılması için başvurup reddedilen üniversiteleri köşesine taşıdı.

Dijital Oyun Yazılımı Programı açma konusunda daha önce başka üniversiteler de YÖK'e başvurup ret almıştı, Haliç Üniversitesi de aynı hüsrana uğramış.

Oysa, dijital oyun pazarı, silah sektöründen sonra, dünyadaki en büyük pazarlardan biri olarak dikkat çekiyor. Yüzlerce milyar dolarlık çılgın bir yarış söz konusu...

Türkiye dijital oyun pazarı da her yıl yüzde 30 büyüyormuş. Şu andaki hacmi ise 500 milyon dolara yaklaşmış. Ve çoğu ithal oyunlar.

Yerli yazılımcılar da yok değil ama çok az. Ancak çok bakir bir alan olduğu kesin!..

Her ülkenin stratejik büyüme öngörüleri vardır, özellikle gelişmiş ülkeler için bilişim ve yazılım da bunlardan biridir.

Bizde de öyle gibi görünüyor. Çünkü FATİH Projesi'nin başlatılma gerekçelerinden biri de buydu...

Ama gelin görün ki her şey söylendiği gibi olmuyor.

Üniversitelerde hemen her bölümün açılmasına izin veriliyor ancak çağı yakalayacak, yüksek katma değer katacak bölümlere izin yok.

YÖK'ün bu konudaki tavrını anlamak zor.

Gerekçelerini açıklasalar da biz de öğrensek!

Sorun üniversitede mi yoksa YÖK'ün bakış açısında mı, anlayabilsek.

İşte o zaman daha sağlıklı bir değerlendirme yapabiliriz!..

Tıp bölümüne de izin yok!

YÖK, hemen herkesin karşı olmasına rağmen, ülkemizin dokunulmazlığı en yüksek olan kurumlarından biri. Bu da onlara keyiflerine göre karar alma özgürlüğü tanıyor.

Bir bakıyorsunuz, hiç kimseye sormadan kontenjanları yükseltiyor, bir bakıyorsunuz, kontenjanları yarı yarıya indirip bölümleri kapatıyor.

Yine aynı şekilde bir bakıyorsunuz daha mezun bile vermeyen üniversitelere doktora izni veriyor, hastanesi olmayan üniversitelerin tıp fakültesi açmasını onaylıyor, bir bakıyorsunuz Haliç gibi kuruluşundan bu yana, tam 17 yıldır tıp fakültesi açmak için her türlü altyapıyı sağlayan üniversitelere dur diyor. Gerekçe? İşte o da belli değil.

Üstelik doktor ihtiyacının tavan yaptığı, ithal doktorların düşünüldüğü, yeni kurulan bazı vakıf üniversitelerine çifte tıp fakültesi izninin verildiği bir dönemde...

Hayır, gerekçesi ne, gerçekten de çok merak ediyorum...

Vakıf üniversiteleri?..

Vakıf üniversiteleri çok badireler atlattı, atlatmaya ve el değiştirmeye de devam ediyorlar. Haliç Üniversitesi de bunlardan biri. Zor yıllar geçirdi ama sanki şu sıralar taşlar yerli yerine oturuyor gibi ancak hala sıkıntılılar.

Bu yeni dönemde, arkalarındaki en büyük güç iktidar, karşılarındaki en büyük engelleyici güç ise YÖK gibi görünüyor.

YÖK ve iktidar birbirinin tamamlayanı değil mi, nasıl böyle bir çelişki olur diye de sakın kafa yormayın, son yıllarda benzeri inatlaşma örnekleri fazlasıyla yaşandı...

Önemli olan doğru kriterlerin belirlenmesi ve her kararın bu çerçevede alınması ama gelin görün ki aklın ve bilimin hakim olması gereken YÖK'te belki de en az referans alınan hep akıl ve bilim oluyor...

Çünkü neredeyse her üniversitenin bir hamisi var ve ne yapıp edip sonuçta istedikleri kararları çıkartabiliyorlar. Bu dün de böyleydi, bugün de böyle. Eminim ki Haliç de tıpkı diğerleri gibi, güçlü bir dayı bulup istediği bölümleri, eninde sonunda açacaktır...

YÖK Başkanı Saraç, uzun süredir YÖK üyesiydi ve kızaktaydı. Böylesi dayatmalara, çelişkili kararlara, akıl dışı onay ya da karşı çıkışlara en fazla o itiraz eder ve muhalefet şerhi koyardı.

Görünen o ki YÖK'e hala damgasını vurabilmiş değil ama en azından çifte standarda dur diyebilirdi. Demeli de. Diyecektir de...

Özetin özeti: YÖK Yasası artık YÖK'e de üniversitelere de dar geliyor ama anayasa değişikliği gerektirdiği için dokunulamıyor. Bu da onları hem iş yapamaz hale getiriyor hem de diktatörleştiriyor...