YÖK yasası yeniden ele alınacak!
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Yekta Saraç YÖK yasasının yeni ele alınacağını açıkladı.
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Yekta Saraç atandığında YÖK'ün en genç üyesiydi; uzun yıllar kuruma hizmet verdi, çok sayıda başkanla çalıştı. YÖK'ün başkanlık koltuğuna oturan Prof. Dr. Saraç; rektör atamalarında hangi kriterlerin göz önünde bulundurulacağı, YÖK yasa taslağı, doktora kriterleri, üniversite sınavlarındaki yeni uygulamalar ve yükseköğretimin geleceğine ilişkin önemli açıklamalar yaptı.
Saraç şunları söyledi:
REKTÖR ATAMALARI
YÖK'teki seçimlerde, kamu kaynaklarını doğru kullanma, dikkat
edilen kriterlerden birisi olabilir. YÖK Başkanı olarak atanmamdan
bir-iki gün sonra gerçekleşen 14 üniversite rektörünün seçiminde,
ilk defa başka bir kriter , kullandık. YÖK kendi seçimini ve
yetkisini üniversitenin iradesini dikkate alarak "ilk 3" ile
sınırladı, sadece ilk 3'teki sıralamayı değiştirdi. İlk 3'ten
sonraki adayları yukarı taşımadı. Daha önceki yıllarda bu kriter
uygulanmamıştı. Bu radikal tavrın akademik camia ve kamuoyu
tarafından görüleceğini umuyoruz. Rektör seçimleri üç aşamada
yapılır. Üniversitede seçimle 6 aday belirlenir, YÖK Genel
Kurulu'nda yapılan oylamada bu adaylardan 3'ü seçilir ve
Cumhurbaşkam'mıza sırasıyla sunulur. Cumhurbaş- kam'mız da bu 3
adaydan birini seçer ve atar. Bu 3 seçim de meşrudur, sadece birini
"meşru" kabul etmek doğru değildir.
YÖK YASASI'NDA YENİ DÜZENLEME
Doğru olanın sorunlu alanlarda kısmi değişikliklerde bulunmak ve
kalite konusu ile atama ve yükselmelerin daha üst bir çıtaya
çekilmesi için düzenlemeler yapmak olduğunu düşünüyorum. Sorunları
azaltma değil, artırma ve daha sonra da bunu mevzuata faturalama
doğru bir yöneticilik tarzı olmasa gerek. Zira yükseköğretimde
özellikle son yıllardaki sorunların önemli bir kısmı yasalardan
değil, uygulamalardan kaynaklanıyor.
KALİTE KURULU GELİYOR
Son yıl larda yükseköğretim kurulularındaki artış, aslında yasal
olarak hem girdi hem çıktı kontrolü yapmakla yetkilendirilen
YÖK'ün, bu görevini bihakkın yapabilmesini zorlaştırmış-tır.
Dolayısıyla bugünkü şartlar altında üniversitelerin hem kurumsal
yapıları hem de programlarını değerlendirecek, yasalar gereği YÖK
ile ilişkili ama ona bağlı olmayan bir "Kalite Kurulu"nun
oluşturulması için cesaretle adım atma vakti geldi diye
düşünüyorum.
ÖĞRENCİYE TERCİH KOLAYLIĞI
Doğrudan sistemle ilgili olmamakla birlikte, bu sene ilk defa
öğrencilerimizin daha gerçekçi ve bilinçli tercih yapabilmelerine
yardımcı olabilmek için daha önce yapılmayan tarzda tercih
döneminde bilgilendirme yapılacaktır. Bu bilgilendirme ile adaylar
girmek istedikleri programlar arasında bir karşılaştırma
yapabileceklerdir.
YATAY GEÇİŞE ESNEKLİK
Bir öğrencinin mutsuz bir şekilde öğrenimini sürdürmesi son derece
yıpratıcı. Son yıllarda öğrencinin talebinin iyi okunmadığı, talep
edilmeyen bölüm-lerin keyfi olarak kendilerine arz edildiği de
maalesef bir gerçek. Halbuki öğrenci artık bilinçli bölüm seçiyor.
Herhangi bir yere değil, istediği üniversitenin, istediği bölümüne
girmek istiyor. Farklılaşan başarılı öğrencilerin, istedikleri
bölüme geçerek okumalarına, o bölümlerin gerektirdiği yetkinlikten
vazgeçmeden imkan tanıyacak yeni düzenlemeler yapmamız lazım. Yatay
geçiş dışında bu sorunu küçültücü bir projemiz daha var, fakat bunu
bu seneye yetiştiremeyeceğimiz için şimdilik açıklamak
istemiyoruz.
YÜKSEKÖĞRETİMDE MOTİVASYONU ARTTIRMALIYIZ
Son yıllarda akademide kaybolan bir değer söz konusu; 'Jbilim aşkı". Bu aşk ateşini harlamak gerek. Bazı üniversitelerimizin gerçekten küresel düzeyde başan göstermesi elbette gurur duyulacak bir gelişme. Fakat biz bütün yükseköğretimde motivasyonu artırmalıyız.
Bundan sonra YÖK üniversiteler ile sıcak bir ilişki kuracak. Elbette idarenin görevi bazen "Evet" demek bazen de "Hayır" demektir. Ama alınan kararlar anlaşılır olmalı, meşru olmalı ve adaletli olduğundan paydaşlar kuşku duymamalı.
YÖK siyaset yapan bir kurum değil. Gerçekçi olmalı, artık popülist söylemlere ve fiillere yönelmemen.
Daha etkin ve verimli çalışan bir YÖK oluşturmalıyız. Küçülmesi de, hantal yapısından kurtanlmasının bir gereğidir.
Hem ulusal hem küresel ölçekte yükseköğretimi tanıyan uzmanlann ve uzman yardımcılannın yönetime katkı sağladığı bir personel yapısı oluşturmayı planlıyoruz.
Yükseköğretim kurumlannı yasal zeminde olmasa bile uygulamada belli konularda farklı kategorilerde değerlendirmeliyiz. Bu son yıllarda sadece söyleniyor, biz bunu söylemden çıkanp çok yakında gereğini uygulamaya başlayacağız.
Yükseköğretimin sorunlannın pek çoğu yasalardan değil, uygulamalardan kaynakla-nıyor ve biz uygulamalarda hissedilir bir iyileştirme yapabileceğimizi umuyoruz. Teker teker sorunlu alanlardaki iyileştirmeler, yapısal bir iyileştirme ortaya koymaya başlayacak. Yasal değişiklik önerilerimiz de olacak ama bunlar lokal, mevzii olacak.
Mütevazı bir üslupla önümüze mütevazı hedefler koymak ve bunlan sırasıyla kısa zaman aralıklannda gerçekleştirmek istiyoruz. Yükseköğretimde köklü değişikliğin bir YÖK başka- nının veya ekibinin önerisi ile olmaması, diğer süreçlerin yanı sıra toplumda geniş bir mutabakat aranması gerektiğine inanıyorum. Köklü değişikliklerde ihtiyatlı olunmalı. Bunun için yıllardır 'reform' yerine 'yeniden yapılanma' tabirini tercih ediyorum.
Üniversitelerimizin sorunlannın farkındayız. Bunlan kısa ve orta vadede çözülecek olanlar olarak tasnif ediyoruz ve programlıyoruz.
Özellikle yapılandıkmış mesleklerde (tıp, mühendislik, sağlık, havacılık, denizcilik gibi) meslek eğitiminin uluslararası olması adeta bir zorunluluk.
"Maalesef yüksek lisans derecesi, son yıllarda yapılan bazı düzenlemeler ile akademik bir derece olmaktan neredeyse çıkar hale geldi. Bu tekrar ele alınmalı ama ilk olarak doktora programlan için öngörülen kriterleri tekrar gözden geçirmeye başladık. Gerektiğine karar verirsek çok kısa bir süre içinde bununla ilgili kararları alacağız. Ayrıca üç öğretim üyesi ile öğrenci almaya başlayan bir programın üçüncü, dördüncü sınıflarda da aynı öğretim üyesi sayısı ile kalması da doğru değil. Doktora programları bir yeterliliğin ve yetkinliğin sonucudur; akademi, sipariş üzerine doktora veremez, diye düşünüyorum. Aksi takdirde bunun bedelini ülkenin istikbali öder."
"TIP ve hukuk programınm her ik de sağlıkla ilgili. Biri bireylerin, diğer devletin ve kurumlarının sağlığıyla il. Dolayısıyla bu iki program üzerinde 1 sasiyetle durmalıyız. Bu programlarla ilgili düzenlemelerde ilgili paydaşların görüşleri de önemli. Hukukta Ada Bakanlığı, sağlıkta Sağlık Bakanlığir görüşlerini ve planlamalarını dikkate almak durumundayız. Bu programların sosyal ayağında ise Tabipler Odası ve barolar var. Onların da görüşleri YÖK için önemli olmalı. Ayrıca son yi larda hukuk, tıp programlarına kaydo öğrencilerdeki başan sıralamalarında! makas gittikçe açılıyor. Tıp artık ilk 60 binden öğrenci alıyor. Bu ayrıca değerlendirilmesi gereken bir durum