Aşı olmayan, test yaptırmayanlar dikkat! İşten tazminatsız kovulabilirsiniz
Koronavirüs aşısı olmayan çalışanlardan haftada bir zorunlu PCR testi yaptırmaları isteniyor. Milyonlarca çalışanın ise kafasında soru işaretleri oluştu. Aşı olmayanlar, PCR testini de yaptırmazlarsa yaptırım uygulanabilir mi? Çalışanlar bu sebeple işten atılabilir mi? İşten atılırsa kıdem tazminatı alabilirler mi? PCR testi ücretli olursa işçi cebinden ödemek zorunda mı? İşte yanıtı..
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 81 il valiliğine gönderdiği yazıda, işverenlerin öncelikle tüm işçileri COVID – 19 ile ilgili işyerinde karşılaşılabilecek sağlık ve güvenlik risklerine yönelik koruyucu ve önleyici tedbirler hakkında bilgilendirmekle yükümlü oldukları hatırlatıldı.
İşverenlerin COVID-19 aşısı tamamlanmamış işçilerini ise yazılı
olarak ayrıca bilgilendirmesi istendi. Bilgilendirme sonrasında aşı
olmayan işçilere, kesin COVID-19 tanısı konması durumunun iş ve
sosyal güvenlik mevzuatı açısından olası sonuçlarının da işverence
işçilere bildirilmesi gerektiği belirtildi. İşverenin ayrıca
COVID-19 aşısı olmayan işçilerden haftada bir kez PCR testi
yaptırmalarının istenebileceği, test sonuçlarının gerekli işlemler
yapılmak üzere işyerinde kayıt altında tutulacağı ifade edildi.
Bakanlığın bu yazısı ile zorunlu aşı tartışmaları yeni bir boyut
kazandı. Aşı tereddüdü olanlar PCR testini yaptırmazlarsa yaptırım
uygulanabilir mi? İşten atılabilir mi? İşten atılırsa kıdem
tazminatı alabilirler mi? Milyonlarca çalışan bu soruların cevabını
merak ediyor.
Türkiye’nin saygın iş hukuku uzmanlarının görüşleri özetle, bu
konunun iş sağlığı ve güvenliği kapsamında değerlendirilmesi
gerektiği, aşıya ve PCR testine direnen işçilerin öncelikle
ücretsiz izne çıkartılabileceği, ısrar eden işçinin kıdem tazminatı
ödenerek iş akdinin feshedilebileceği ancak tazminat ödemeksizin
haklı feshin de gündeme gelebileceği, feshin son çare olarak
düşünülebileceği, PCR testi ücretli olursa ücretin işverence
karşılanacağı, PCR testi için hastaneye giden işçinin ücretinden
kesinti yapılamayacağı şeklinde oldu.
İş hukuku uzmanı akademisyenlerin görüşleri
şöyle:
“İŞÇİ AŞI OLMAZ, PCR TESTİ DE GETİRMEZSE HAKLI
(TAZMİNATSIZ) FESİH OLABİLİR”
İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ufuk
AYDIN: Aşı yapılması bir iş sağlığı ve güvenliği önlemidir. Belli
ki aşılılar daha zor hasta oluyorlar veya hasta olsalar da daha
çabuk iyileşiyorlar. İşveren işyerinin güvenliğini sağlamakla,
işçiler de önlemlere uymakla yükümlü. İşveren “aşı olmanızı
istiyorum” diyorsa, işçiler bu önlemlere uymak zorunda. Aşı
zorunluluğunun getirilebileceği kanaatindeyim.
Türkiye’de birçoğumuzun olduğu aşılar bütün fazları geçti. Bütün
klinik testler, aşıların güvenilir olduğunu gösteriyor.
PCR testi veya aşı yaptırmayanlar bakımından Çalışma Bakanlığı’nın
genelgesi oldukça muğlak. Test zorunluluğu “getirilebilir” diyor.
Yuvarlak bir ifade. Bu bir zorla aşılama değil. İşveren, “Aşı
olmazsanız ben de sizin işyerinde çalışmanızı güvenli bulmam”
diyebilir. Bilim kurulu salgına karşı aşı öneriyor.
PCR testi yaptırmayanlara, aşı olmayanlara fesih şu an için erken
ama öncelikle ücretsiz izin uygulaması olabilir diye
düşünüyorum.
Ancak, uyarılara rağmen iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uymamak
haklı fesih sebebi olabilir. Önlemlere uyulmazsa feshe kadar giden
süreç işletilebilir.
İş sağlığı ve güvenliğine aykırılık İş Kanunu’nun madde 25/1-II’de
düzenlenmiş. Haklı fesih durumunu ifade ediyor. Bu madde kapsamında
iş akdinin feshi durumunda işçiye herhangi tazminat ödenmesi söz
konusu olmaz. Bu bir haklı sebeple fesih olur.
Kanun, “İşverenler iş sağlığı güvenliğini sağlamak için
teknolojinin gerektirdiği bütün tedbirleri alır” diyor.
Teknolojinin en yeni önlemi aşıdır. İşveren olarak aşı zorunluluğu
getirmediniz. Bu sebeple bir işçi hastalanıp ölürse onun yakınları
işverene “Sen aşı zorunluluğu önlemini almadın. Aşısız insanları
işyerine soktun. Benim yakınım ondan öldü, hastalığı ondan kaptı”
diyebilecektir. Bu sefer işverene tazminat davası da
açılabilecektir.
İşçi aşı olmuyor, PCR testi de getirmiyorsa 25/1-II’den feshe
gidilebilir diye düşünüyorum.
“İŞÇİ PCR TESTİ YAPTIRMAZSA GEÇERLİ (TAZMİNATLI) FESİH
HAKKI DOĞAR”
Çalışma ve Toplum Dergisi Yayın Yönetmeni Dr. Murat ÖZVERİ: Çok
basit bir olay karmaşık hale getiriliyor. Covid - 19 çıktığından
beri bunun iş sağlığı güvenliği sorunu olduğu gözardı edildi. Şimdi
de yasal dayanak bulmakta zorlanıyorlar.
6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın kavramlar maddesinde
tehlike tanımı yapılıyor.
“İşyerinde var olan ya da dışarıdan gelebilecek, çalışanı veya
işyerini etkileyebilecek zarar veya hasar verme potansiyeli”
taşıyan tüm durumlar tehlike olarak kabul ediliyor. Yine yasa, bu
tehlikenin işyerinde zarara yol açma olasılığını risk olarak
değerlendiriyor. İşverene de bu riske karşı önlem alma yükümlülüğü
getiriyor. Üstelik her türlü önlemi diyor.
İşçi de yasanın 19. maddesi uyarınca bu önlemlere uymakla yükümlü.
Covid-19 yasaya göre bir tehlikedir. Bu tehlikenin yol açtığı
risklere karşı işveren önlem almakla yükümlüdür.
Aşı ve PCR’ın COVID – 19’a karşı önlem olduğu bilimsel olarak kabul
edilmiş. işveren bu önlemleri almak, denetlemek, uymamaları halinde
işçilerin uymalarını sağlamakla yükümlüdür.
İşçi de işverence alınan bu önlemler çerçevesinde PCR testi dahil
yaptırmak durumundadır. Yapmamakta direnirse işveren açısından
geçerli fesih hakkı doğacaktır. Geçerli fesihte işçinin tazminatını
ödeyecektir.
İş sağlığı güvenliği kapsamında olduğu için; eğer test ücretli
yapılırsa, işçinin ücretinden kesinti yapılması yasanın 4.
maddesine aykırı olacaktır. Dördüncü maddeye göre, işveren, iş
sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin maliyetini çalışanlara
yansıtamaz.
(Aşı ve PCR testinin kişisel veri olduğu iddiaları) Bu kişisel,
özel bir veri değil.
“SAĞLIK BAKANLIĞI’NIN SALGIN İLANIYLA TBMM’NİN SAVAŞ
İLANI AYNIDIR; HAKLAR KISITLANABİLİR”
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kadir
ARICI: İşverenin aşıyı kabul etmeyen işçileri geçerli nedenle işten
çıkartabileceğini düşünüyorum. Aslında haklı neden bile
tartışılabilir. Çünkü işçinin sadakat borcu var. Sadakat borcu
işyerine ve işverene zarar vermeme yükümlülüğünü getirir. Düşünün
ki işyerinde hastalık çıktığında bütün işçiler karantina altına
alınıyor, işveren ve işçiler bundan zarar görüyor. İşverenin bu
noktada emir ve talimat verme hakkı olduğunu düşünüyorum.
Tüm işçilerin sağlık hakkı ile işverenin yönetim hakkı ve işçinin
özen borcunun birleştiği noktada, bu zorunluluğa uyulmamasının
geçerli fesih nedeni olacağı tartışmasız.
Bu bir salgın. Salgın şartlarındaki aşı ile normal bir aşı şartını
karıştırmamak lazım. Normalde aşı olmak istemeyen olmasın. Ama bir
salgın durumu varsa, bütün toplumu etkileyecek durum söz konusu ise
bu kişi buna uymak zorunda. İşveren de buna uymak zorunda, işçi de
uymak zorunda. Mücbir sebebe yakın bir durum söz konusu.
Ben salgın şartları içerisinde “aşı olmama hakkım var”
tartışmalarının çok isabetli olduğunu düşünmüyorum.
Bunu bir olağanüstü hal durumu gibi düşünmek lazım. Olağanüstü
şartlarda insan hakları kısıtlanabilir. Sağlıkta salgın olağanüstü
bir hal demek. Olağanüstü hal içinde haklar
sınırlanabilir. Sağlık Bakanlığı’nın salgın ilan etmesiyle
TBMM’nin savaş ilanı arasında bir fark görmüyorum. Sağlıklı
tartışabilmek için olayı böyle görmek lazım. İnsan hakları savaş
hukuku çerçevesinde sınırlandırabiliyor. Biz de salgında hastalıkla
mücadele yürütüyoruz. Hem işverene hem diğer çalışanlara zarar
veriyor. Bir kişi COVID olunca işçilerin hepsi karantinaya
alınabiliyor. Bu nedenle haklı fesih sebebinin de salgında
kullanılabileceğini düşünüyorum.
“İŞVEREN ÖNCE ÜCRETSİZ İZNE ÇIKARTIP, SONRA HAKLI FESİH
YAPABİLİR”
Antalya Bilim Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nizamettin
AKTAY: Anayasa’nın 17. maddesi, kamu sağlığını ilgilendiren
konularda kişi hürriyetinin kısıtlanmasına müsaade eder. İş
Kanunu’nda da işçinin uyması gereken zorunluluklar vardır. Birlikte
düşünüldüğünde PCR testinin olumlu karşılanması gerekir.
İşveren işçiyi zorunluluklarını yerine getirmediği için öncelikle
ücretsiz izne çıkartabilir. Sonra sözleşmeyi haklı feshedebilir.
Tazminat ödemez.
(Kişisel Verileri Koruma Kanunu’na aykırılık iddiası) Bu görüşe
katılmak mümkün değil. Kişisel veriler toplum zararına oluşacak
sonuç veriyorsa bilgi alınır. Amaç kişinin verilerini ifşa etmek
değil, toplum sağlığını korumaktır. İşverenin işyerinde diğer
işçilerin haklarını koruma görevi de vardır. Habertürk/Ahmet
Kıvanç