Sağlık Bakanlığı'na YÖK'ten bir dizi öneri
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı (YÖK) sağlık alanı ile ilgili 9 maddelik teklifinin yer aldığı raporu, Sağlık Bakanlığı’na gönderdi.
Üniversitede öğretim üyelerinin istihdamı ve öğretim
üyelerinin kurumsal aidiyetinin artırılması gerektiği belirtilen
raporda, “Yeni tıp fakültelerinin açılması yerine mevcutların
geliştirilip güçlendirilmesi ve kurumsallaşmalarının tamamlanmasına
gayret edilmelidir.” denildi.
Yükseköğretim Kurulu Başkanı ve üyeleri, Yükseköğretim Kurulu Tıp
Çalışma Grubu üyeleri, Üniversitelerarası Kurul Tıp-Sağlık Konseyi
üyeleri, tıp fakültesi mensubu üniversite rektörleri, tıp fakültesi
Dekanları Konseyi üyeleri ve Üniversite Hastaneleri Birliği Derneği
temsilcilerinin katılımıyla 8-9 Mart 2013’de Afyonkarahisar’da ‘Tıp
ve Sağlık Bilimlerinde Öncelikli Sorunlar ve Çözüm Önerileri
Çalıştayı’ gerçekleştirildi. Çalıştayda, sağlık sektörü ile ilgili
sorunlar tartışılarak, hazırlanan sonuç raporu, yükseköğretim
camiasındaki bütün paydaşlar adına Sağlık Bakanlığı’na sunuldu.
TAM GÜN ÇALIŞMA HAKKINDA ÖNERİ
Üniversite hastanelerinde tam gün çalışmanın esas olduğu kaydedilen
raporda 3 farklı çalışma modelinin değerlendirilebileceği
belirtildi. Üniversite hastanelerinde tam gün kadrolu, tam gün
kadrolu çalışma ve kurum dışında hizmet verebilme, Yükseköğretim
kurumlarında kurumun ihtiyacına göre sözleşmeli statüde öğretim
üyesi istihdam edebilme olmak üzere 3 farklı çalışma modelinin
değerlendirilebileceği vurgulandı.
Üniversite Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezleri’nin (SUAM) mali
sorunlarının çözümü için gerekli düzenlemeler yapılması gerektiği
kaydedilen raporda, “SUAM’lar tarafından sunulan tüm hizmetler
ücretlendirilmeli ve mevcut SGK fiyatları en az yüzde 30
artırılmalı, özellikli ve istisnai işlemlere yönelik farklı ödeme
ve fiyatlandırılma modeli uygulanmalı, tamamlayıcı sağlık sigortası
yoluyla gerekirse üst sınır belirlenerek fiyat farkı alınmalı,
yeşil kartlı hastalar diğer genel sağlık sigortasına tabi hastalar
gibi sevke bağlı olmaksızın doğrudan SUAM’ne başvurabilmelidir."
ifadelerine yer verildi.
ÖĞRETİM ÜYELERİNİN ÜCRETLENDİRİLMESİ
Raporda, "Öğretim üyelerinin doğrudan kendilerinin sunduğu sağlık
hizmetlerinin ücretlendirmesinin (akademik statüye göre, prof. ,
doç., yrd.doç., öğr.gör. gibi) farklı olması sağlanmalıdır.
Üniversitelerin mevcut kadro potansiyelini kullanarak, döner
sermaye gelirlerini (bilhassa tıp fakültelerinde) sağlık turizmi,
özel sağlık sigortası ve SGK dışı alanlarda hizmet verilmesi gibi
artırıcı uygulamalara fırsat verilmelidir. Yabancı uyruklu
hastalara SUAM’de verilen sağlık hizmet fiyatları, Üniversite
Yönetim Kurulu kararı tarafından, SUT fiyatı ile 5 katı arasında
olmak üzere belirlenmelidir. Döner sermayelere aşırı yük oluşturan;
başta 4b kapsamında çalışanlar ile denge tazminatı ödemesi
(vergileri dâhil) gibi insan kaynakları, yatırım gibi maliyetler
Üniversite özel bütçelerinden karşılanmalıdır. 6111 sayılı Kanun
ile öngörülen ve sadece 2011 yılında ödenen öğretim üyesi farkının,
ödenmeyen geçmiş dönemleri de içerecek şekilde ihdası ve bunun reel
rakamlarla olması sağlanmalıdır. 2010 yılında ÜHBD tarafından
önerilen, Almanya örneğinde olduğu gibi, ortak ihale de
yapılabilmesine yönelik, kamu tüzel kişiliğine haiz "Üniversite
Hastaneleri Birliği" yasal düzenleme yapılmalıdır. Dileyen
üniversitelere borçlarının kısa sürede ödenmesine yönelik düşük
faizli uzun vadeli kredi kullanma imkanı sağlanmalıdır.”
denildi.
"YENİ TIP FAKÜLTESİ AÇMAK YERİNE ESKİLER
GÜÇLENDİRİLMELİ"
Üniversite Sağlık Uygulama Araştırma Merkezleri’nin kaliteli hizmet
vermeye devam edebilmesi için sağlık insan gücü kapasitesinin
artırılması gerektiğine vurgu yapılan raporda, “Ülkemizde tıp
fakültelerinin sayısı 74’ü faal olmak üzere 82’dir; izin
sürecindekiler: 4’tür. Tıpta uzmanlık eğitimi veren tıp fakültesi:
devlet üniversitesi 51; vakıf üniversitesi 10; sağlık bakanlığı
eğitim araştırma hastanesi 50’dir. Dünyada nüfus başına en fazla
tıp fakültesi ülkemizde mevcuttur. Ülkemizde mevcut tıp fakültesi
sayısının diğer ülkelere oranla yüksek olması ve kuruluşunu
tamamlayanlardan bazılarının bile henüz istenilen standarda
ulaşamaması nedeniyle, yeni tıp fakültelerinin açılması yerine
mevcutların geliştirilip güçlendirilmesi ve kurumsallaşmalarının
tamamlanmasına gayret edilmelidir. Kurumsallaşmalarını tamamlamış,
yeterli öğretim üyesi olan tıp fakültelerinde derslik, laboratuvar,
gerekli eğitim araç ve gereçleri gibi temel ihtiyaçlar sağlanarak,
Eğitim Araştırma Hastaneleri (EAH) ile işbirliği (mezuniyet öncesi
eğitim dâhil) protokolleri yapılmak suretiyle ülkenin ihtiyacına
uygun sayıda öğrenci alınması sağlanabilir.” ifadelerine yer
verildi.
YÖK'ÜN SAĞLIK BAKANLIĞI'NA ÖNERİLERİ
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı'nın (YÖK), Sağlık Bakanlığı’na
gönderdiği raporda yer alan diğer öneriler ise şöyle sıralandı:
"Tıpta Uzmanlık Kurulu tarafından TUS, DUS ve YDUS kontenjanlarını
başta öğretim üyesi/eğitim sorumlusu sayısı olmak üzere, eğitim
araç ve gereçleri imkânları; hasta kapasitesi (çeşitlilik ve sayı),
eğitim kurumlarının fonksiyonları da dikkate alınarak hazırlanacak
ölçütlere göre dağıtılmalıdır.
Eğitimin ve araştırmanın ağırlıklı olarak gerçekleştirildiği
birimler tıp fakülteleridir. Tıp fakülteleri sağlığın yenilendiği,
geliştirildiği yerlerdir. Bu nedenle büyük illerde önceden var olan
ve deneyimi olan EAH’leri hariç, sonradan kurulmuş ve imkânları
kısıtlı EAH’lerine tıpta uzmanlık öğrencisi kadrosu
verilmemelidir.
Tıp fakültelerinde eğitim fonksiyonunun sürdürülebilmesi için
anabilim dallarında asgari araştırma görevlisi ve hizmetin
sürdürülebilmesi için mecburi hizmet yoluyla veya akademik kadro
dışında uzman kadrosu tahsis edilmek suretiyle asgari bir uzman
sayısı sağlanmalıdır.
Yan dallarda mecburi hizmet kontenjanları (yeterli hizmet altyapısı
olan EAH’leri hariç) sadece üniversite hastanelerine
verilmelidir.
Uzmanlık ve doktora eşdeğerliği kabul edildiği sürece eğitim
kadrosu şartları ikisi içinde aynı olmalıdır. Tıpta ve diş
hekimliğinde uzmanlık eğitimi için asgari standartlarını
sağlayamayan birimlere uzmanlık öğrencisi verilmemeli, eğitim
yeterliliğini kaybetmiş birimlerde koşulları düzelinceye kadar
eğitime ara verilmeli ve uzmanlık öğrencisi kadrosu
verilmemelidir.
Mevcut sağlık insan gücü kapasitesi dikkate alınarak tıp ve sağlık
bilimlerinde uzmanlık eğitimi veren kurumların (tıp fakültesi, diş
hekimliği, EAH) sayısı sınırlandırılmalı; yeni birimlere somut bir
ihtiyaç ortaya konmadıkça izin verilmemelidir.
Tıp ve diğer sağlık bilimleri alanında nicelik yanında kalite
ölçütlerinden de taviz verilmemelidir. Tıp, diş hekimliği,
eczacılık, hemşirelik, ebelik, fizyoterapi ve rehabilitasyon,
besleneme ve diyetetik ile diğer sağlık bilimlerinde eğitim ve
öğretimin gerek insan gücü, gerekse eğitim alt yapısı
standartlarına haiz olmayan kurumlarda eğitim kesinlikle
yapılamamalıdır.
TUS, DUS gibi sınavlar eğitimin kalitesini artırıcı tarzda
hazırlanmalı, pratik eğitimin önemini azaltıcı durumdan
çıkarılmalıdır.
Kaliteli sağlık hizmeti sunulmadan kaliteli bir eğitimden söz etmek
mümkün değildir. Ülke kaynaklarını etkin ve verimli kullanmak,
sağlık alanında eğitimin ve hizmetin kalitesini ve yaygınlığını
artırmak için uygulama alanı olarak EAH’lerinin Üniversitelerle
işbirliği özendirilmeli ve verimli çalışmanın sürekliliği için
gayret sarf edilmelidir.
İşbirliğinde koordinasyon yetkisi üniversitelerde olmalı ve tam bir
işbirliği sağlanmalıdır. Bu şekilde hem EAH’lerindeki akademik dışı
personelin eğitimine de katkıda bulunulmuş hem de EAH’sinde olmayan
branşların eksikliği giderilmiş olur. Bu işbirliği sırasında
akademik ve idari yöneticiler arasında oluşabilecek uyumsuzluk ve
problemlerin öngörülerek mevzuatta net olarak çözülmesi
gerekir.
Hastane yöneticilerinin eğitime gerekli önemi vermeleri sağlanmalı,
“eğitim performansı” da “hizmet performansı” gibi takip
edilmelidir.
EAH’leri mezuniyet öncesi eğitime (öğrenci staj ve pratik
uygulamaları) de destek sağlamalıdır. Tıpta uzmanlık eğitiminde
işbirliği imkânları geliştirilmelidir. Ancak öğrenci eğitimi ile
doğrudan ilişkisi olmayan ve bu konuda gereken bilimsel yeterlilik
(yayın vd) ve tecrübesi olmayan uzmanlara akademik unvan verilmesi
uygun değildir.
Mezuniyet öncesi tıp eğitiminin, tıpta uzmanlık eğitiminin ve
sağlık bilimleri alanındaki eğitimin kalitesinin artırılmasında
kullanılmak üzere bütçede gereken artışlar temin edilmelidir.
SUAM’lar sadece tıp fakültelerinin değil aynı zamanda diğer
sağlıkla ilgili fakülte ve yüksekokulların da uygulama birimidir.
SUAM'in sunduğu sağlık hizmetinin yıllık bedelinin en az yüzde
20'sine karşılık gelen miktarda eğitim gideri mevcuttur. Bu miktar
araştırma görevlisi, öğrenci sayısı ve yabancı öğrenci durumuna
göre artırılmak üzere eğitim ödeneği olarak Üniversite Özel
Bütçelerine aktarılmalıdır.
Performansa dayalı ödemede sağlık hizmeti sunumuna katılmayan
sadece eğitimde görev alan öğretim üyelerinin eğitim hizmetleri
için döner sermaye kaynakları dışında ek bütçe desteği
sağlanmalıdır.
Araştırma ve inovasyon için ek bütçe verilmelidir.
Üniversitelerde yapılan bilimsel araştırmalar bir ülkenin
geleceğidir ve ülke kalkınması için temel şartlardandır. Bilimsel
araştırmalara verilen devlet desteği artırılmalı, niteliği yüksek,
katma değer oluşturan araştırmaların yaygınlaştırılması
sağlanmalıdır. BAP’a döner sermaye kaynakları dışında (Döner
sermayeden BAP kesintisi yerine), örneğin sadece özel bütçeden
BAP'a kaynak sağlamak gibi, ek bütçe sağlanmalı; asgari TÜBİTAK
ölçütlerinde değerlendirilmek üzere projeler buradan
desteklenmelidir.
Maliye Bakanlığı’ndan yapılacak aktarma dışında TÜBİTAK’ın
kullanılamayan bütçesinin de bu amaçla kullanılabilmesi
sağlanabilir.
TUBİTAK projelerinde olduğu gibi BAP projeleri kapsamında da
araştırma görevlisi çalıştırabilmek mümkün olmalıdır.
Bünyesinde değişik araştırma enstitülerinin yer alacağı, sağlık
alanında ileri düzey araştırmaların yapılacağı "Ulusal Sağlık
Araştırmaları Kurumu" kurulmalıdır.
Ülke imkanlarının el verdiği ölçüde hekimler ve diğer tüm sağlık
çalışanlarının maaşlarına gerekli iyileştirmeler yapılmalı;
iyileştirmelerden emekliler de yararlandırılmalıdır."