Vatandaş sağlık personelinden ne istiyor?
11 bin 536 kişi ile yapılan ankete göre, kanser hastalarının %74’ü sağlık çalışanlarından güleryüz, %65’i tekrar tekrar sorulan sorulara anlayış, %69’u değerli olduğunun hissettirilmesini bekliyor.
Peki Türkiye'deki onkoloji doktorları ve hemşireleri bu
beklentiyi ne oranda karşılıyor?
Türkiye'de yılda 170 bin yeni kanser vakası görülüyor. Türk Tıbbi
Onkoloji Derneği'nin Ocak 2014 verilerine göre ülkemizde 346
medikal onkolog var ve 144 bin kişiye 1 onkolog düşüyor. Gelişmiş
ülke standartlarına ulaşmak için Türkiye'de olması gereken tıbbi
onkolog sayısı ise 800 ile 1000 civarında.
Her hasta, doktorundan ve hemşiresinden gerekli tıbbi bakımın yanı
sıra psikolojik destek de görmek ister ama bu ihtiyaç kanser
hastalarında biraz farklı bir boyutta yaşanıyor. Ancak yukarıdaki
rakamların da gösterdiği gibi pratikte durum böyle olmuyor, kanser
hastaları ile onkoloji personeli arasındaki iletişim pek iç açıcı
bir tablo çizmiyor.
Çok az sayıda hasta, onkoloğuyla iyi bir iletişim kurma "şansına"
sahip. Ama genel olarak onkologların, hastalarına yeterince zaman
ayırdıklarını, hastaların; hastalıkla ilgili empati, pozitif
motivasyon gibi duygusal ihtiyaçlarının yeterince giderildiğini,
onkoloji personeline kolayca ulaşabildiklerini ve kafalarına
takılan soruların tatmin edici şekilde cevaplandırıldığını söylemek
çok zor. Konuştuğumuz çok sayıda kanser hastası bu konuda hemfikir.
11 bin 536 hasta ve hasta yakınıyla yapılan anket sonuçları da
durumu destekler nitelikte. "Hastalık sürecinde sağlık
çalışanlarından beklentiniz nedir?" sorusuna yaklaşık '%74
güleryüz, %54 hastayı dinleyecek ortam oluşturulması, %70 hastaya
değerli olduğunun hissettirilmesi, %65 tekrar tekrar sorulan
sorulara anlayış' cevabı verilmiş.
Konu, Antalya'da yapılan 5. Türk Tıbbı Onkoloji Kongresi'nin,
'Kanser Hastası Ne ister' başlıklı panelinde de ele alındı.
Hastaların ortak isteği; biraz daha güleryüz, biraz daha empati...
Ntvmsnbc, onkoloji doktorlarına ve hemşirelerine hastaların bu
beklentilerine ne kadar cevap verebildiklerini, hasta ve hasta
yakınlarıyla yeterince empati kurup kuramadıklarını ve nedenlerini
sordu.
PROF. SAİP: ÖNCE HASTAYI ANLAMAK GEREKİR
Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip, kanser
hastası ile iletişimin çok önemli olduğunu söyledi, "Ama
yoğunluktan dolayı ne yazık ki hastalara yeterli zaman ayrılamıyor"
dedi.
Her hastanın, hastalığı algılama şekli ve tepkisi farklı oluyor.
Tıbbın ünlü, 'Hastalık yoktur, hasta vardır' kuralından hareketle,
doktorların hastayla iletişim kurarken bu gerçeği göz önünde
bulundurmaları, yani hastaya, "nabzına" göre yaklaşmaları büyük
önem taşıyor. Prof. Saip'in parmak bastığı noktalardan biri de bu:
"Hastayı tanımak, neyi ne kadar bilmek istediğini tespit etmek,
istediği ve ihtiyacı olduğu kadar bilgilendirmek gerekir. Çünkü her
kanser hastasının ihtiyacı farklıdır. Sadece hastanın değil,
yakınlarının psikolojisi de hesaba katılmalı."
'BİZ ASLINDA ÖLÜMLE DANS EDİYORUZ'
Hasta derneklerinin de katıldığı panelde konuşan ve babasını
kanserden kaybetmiş olan Kanserle Dans Derneği Es Kurucusu Esra
Ürkmez, babasının hastalığı sürecinde sağlık çalışanlarından genel
anlamda gestek gördüklerini belirtti, "Ama istisnalar kaideyi
bozmaz. İçinde bulundugumuz psikolojiden ve bizdeki sabırsızlıktan
kaynaklanan çekişmeler de oldu. Sanırım hasta ve hasta yakını
olarak normalin üstünde bir beklentiye giriyoruz. Bir hastamız;
'biz kanserle değil, ölümle dans ediyoruz' demişti. O yüzden
güleryüz konusunda kanser tedavisi yapan sağlık çalışanlarına
normalden daha çok iş düşüyor. Zaman kısıtlılığından haberdarız ama
yine de bir adım daha fazla atıldığında o güleryüzün, anlayış,
sevgi ve takdire dönüşeceğinden de eminiz" dedi.
GERGİN VE SABIRSIZ KİŞİLER ONKOLOG OLMAMALI
'Onkologların empati duygusuna gerektiği dozda sahip olduğunu
düşünüyor musunuz, kanser hastasına yaklaşım nasıl olmalı' sorusuna
Prof. Saip'in yanıtı:
"Onkologların hepsi değil ama çoğu, zamanla empati yeteneği
kazanıyor. Bazıları ise başlangıçtan itibaren bu yeteneğe sahip.
Kanser hastası ile iyi bir iletişim kurabilmesi için hekimin kendi
varoluş sorunlarını halletmiş olması gerektiğini düşünüyorum.
Gergin ve sabırsız kişilik yapıları için onkoloji uygun bir dal
değil. Kanser hastası çok hassas, bunu anlayabilmek lazım. Hastayla
dürüst ama umudu da yok etmeyen bir dille iletişim kurulmalı. Hasta
içini dökmek ve aklına takılan her konuyu sormak istiyor. Burada
psikologların, sosyal hizmet uzmanlarının, onkoloji hemşirelerinin
ve özellikle eğitim hemşirelerinin önemi büyük."
PROF. TECİMER: ONKOLOJİ ÇALIŞANINDA PSİKOLOJİ BİLGİSİ
OLMALI
Sadece onkologların değil, Türkiye'de doktorların hastalara
yeterince zaman ayıramadığını söyleyen Onkolog Prof. Dr. Coşkun
Tecimer, "Empati, her hasta için önemli ama kanser hastaları için
daha önemli. Çünkü kanser hastalarının duygusal yükü daha fazladır.
Empati, tedavide önemli bir unsur. Özellikle yoğun iş yükü
olan merkezlerde empatinin yeterince oluşturulamadığını
düşünüyorum. Hastanın duygusal anlamda huzurlu olabilmesi için hem
onkologlar hem de hemşireler iyi bir psikoloji bilgisine sahip
olmalı, gerektiğinde psikolog ve psikiyatrlardan da yardım
alınmalı" ifadesini kullandı.
Hastaların beklentilerinin karşılanması noktasında hasta sayısının
önemli bir belirleyici olduğunu aktaran Onkoloji Sorumlu Hemşiresi
Nurhan Çalışkan, "Görev yaptığım bölümde günde ortalama 10 hastaya
tedavi uyguluyoruz ve 5 hastaya 1 hemşire düşüyor. Hemşirelerimiz
güleryüzlü ve işlerini severek yapıyor ancak günde 50-60 hastaya
onkoloji hizmeti veren merkezler var. Bu durumda hastaya ayrılan
süre doğal olarak kısalıyor ve hemşirenin de işi zorlaşıyor" diye
konuştu.
PROF. DEMİR: BU ONKOLOJİ EĞİTİMİNİN
EKSİKLİĞİDİR
"Onkologlar hastalarıyla yeterince empati kurabiliyor mu" sorusuna
Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Gökhan
Demir, "Hayır" cevabını verdi, nedenlerini şöyle açıkladı:
"Bu sadece tıbbi bir hizmet değil, işin bir psikolojik ve
sosyal yanı var ama onkoloji eğitiminde böyle bir konu yok. Biz bu
tür şeyleri alaylı öğreniyoruz. Biz doktorların; hastanın duygusal
beklentileri, hasta ve hasta yakınlarıyla iletişim ve empati
konusunda bir eğitim sürecine ihtiyacımız var. Dünyada bazı
yerlerde bu yapılıyor, Türkiye'de ise önemli bir eksiklik.
Tıp her ne kadar pozitif bir bilim olsa da hala bir usta-çırak
ilişkisi vardır. Asistan, hocasının hastaya nasıl davrandığını
görerek eğitilir. Orada sözle söylenenden, kitapta okutulandan daha
farklı, insani bir şey öğretilir. Son yıllarda artan hasta yükü ve
Türkiye'deki sağlık politikalarının öğretim üyelerini,
üniversitelerin dışına itmiş olması, asistanların hocalarıyla
geçirdikleri zamanı çok azalttı. O köprünün kırılması empati
eksikliğinin önemli etkenlerinden biridir, bunları da göz ardı
etmemek lazım."
Tedavinin başarısı; fiziksel bedenin yanı sıra ruhsal bedenin de
şifalandırılmasıyla mümkün. Mevcut durumda; tedaviyle, yaşamla,
gelecekle ilgili kaygıları ve korkuları olan kanser hastalarının
duygusal ihtiyaçlarının yeterince ve gerektiği gibi giderilmediği
ortada. Sağlık çalışanlarının bu konudaki görev ve sorumluluklarını
yerine getirmelerinin önündeki engeller ve çözüm yolları neler?
KANSER TEDAVİSİ KURUMSAL BİR HİZMET VE EKİP
İŞİDİR
Prof. Tecimer, iş yükünün azaltılması, bunun için de daha çok
onkolog ve hemşire yetiştirilmesi gerektiğine vurgu yaparken, Prof.
Demir, "Onkolojik hizmeti sadece onkoloğun hizmeti gibi görmemek
gerekir, bu bir kurumsal hizmettir ama biz bunu Türkiye'de çok iyi
kuramadık.
Birçok Avrupa ülkesi, onkolojik hizmetler için bir network
kurmuştur, hastanın acil bir yakınması olduğunda, bir şey sorması
gerektiğinde direkt arayabileceği bir telefon hattı vardır ve
mesela sekreterler, kemoterapi sonrası hastayı arayıp, bir sorunu
olup olmadığını sorar. Ayrıca hastaya psikoloji, beslenme, fiziksel
aktivite, sanat gibi alanlarda destek veren merkezler vardır.
Ama Türkiye'de destek hizmeti verecek bir ağ
oluşturulmadığı için bu hizmetlerin tamamından onkolog sorumlu
oluyor. İş yükü fazla olan onkolog da her şeye yetişemiyor ve hasta
memnuniyetsizliği gelişiyor. Ama burada hastaların hiç bir suçu
yok. Hasta, bu hizmetleri beklemekte ve talep etmekte
haklı. Böyle bir network oluşturulamamış olması sistemin sorunu.
Üstelik bunu yapmak çok zor bir şey de değil; biraz yatırım
yapılarak bu hizmetler kurumsallaştırılabilir ve yardımcı personel
yetiştirilebilir" değerlendirmesinde bulundu.
ÇALIŞKAN: ONKOLOJİ HEMŞİRELİĞİ EĞİTİMLERİ
ARTMALI
Onkoloji hemşireliğinde sertifikalı eğitimlerinin sadece Hacettepe
Üniversitesi'nde yapıldığını söyleyen Nurhan Çalışkan'ın önerisi
ise; "Bakanlık düzeyinde bu eğitimler arttırılırsa, bilgili ve
empati kurabilen hemşire sayısı da artar" şeklinde.
İDEALİ GÜNDE 20 HASTA, TÜRKİYE'DE 60'A KADAR
ÇIKIYOR
Türk Tıbbi Onkoloji Derneği'nin rakamlarına göre; bir medikal
onkoloğun ilk kez tedavi planlayacağı hastaya ayırması gereken süre
45-90, tedavisinde değişiklik yapacağı hastaya 30, takipteki
hastaya en az 20, hastalığı tekrarlayanlara ise 45-60 dakika
ayırması gerekiyor. Sadece poliklinik hizmeti veren onkoloğun
günlük bakabileceği ideal hasta sayısı en fazla 20. Ülkemizde
birçok merkezde bir onkoloğun baktığı günlük hasta sayısı 30 ile
60, hastaya ayrılan süre ise 10 ile 20 dakika arasında
değişiyor.