Yanlış teşhis koyan doktora yargı yolu
Yargıtay, kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kasttan ve kusurlardan dolayı doğan tazminat davalarında, kamu görevlilerinin aleyhine değil, ancak kamu idaresi aleyhine dava açılabileceğine karar verdi.
Yozgat'ta safra kesesindeki şikayet nedeniyle devlet hastanesine giden bir kadına, safra kesesinde taş olduğu, kapalı ameliyatla taşın alınacağı söylendi. Kapalı yapılacağı söylenen ameliyatının açık ameliyata dönüştüğünü, ameliyat sırasında yanlışlıkla karaciğerden safraya gelen kanalın kesilerek alındığını ileri süren kadın, ameliyatını yapan doktordan şikayetçi oldu.
DEVLET HASTANESİNE TAZMİNAT DAVASI
Yanlış ameliyat nedeniyle Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne sevk
edildiğini, uzun süre tedavi gördüğünü, aylarca torba ile
gezdiğini, halen kontrole gittiğini belirten kadın, doktor, devlet
hastanesi ve Yozgat Valiliği hakkında maddi ve manevi tazminat
davası açtı.
Yozgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, kadına 10 bin lira manevi, bin
lira maddi tazminat ödenmesine karar verdi. Mahkeme, tazminatların
davalılardan müştereken ve müteselsilen alınmasına hükmetti. Yerel
Mahkemenin kararında, Anayasa'nın 129/5. maddesine göre, kamu
görevlisinin görevi nedeniyle verdiği zararların idareden
isteneceğinin hüküm altına alındığı hatırlatıldı. Kararda,
''Ancak görevi sınırı dışına çıkarak kişisel kusuru ile
neden olduğu zararların bu maddenin kapsamı dışında
kaldığı'' sonucuna varıldığı belirtildi.
Adli Tıp Kurumu'nun raporunda da doktorun uygulamasının tıp
kurallarına uygun olmadığının belirlendiği ifade edilen kararda, bu
nedenlerle davacının bu davayı kurum ile birlikte davalı doktora
açmasında usule aykırı bir yön bulunmadığı kaydedildi.
DAİRE YEREL MAHKEMENİN KARARINI BOZDU
Kararın temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'ne
geldi. Daire, yerel mahkemenin kararını bozdu.
Kararda, kamu kurumlarının kamu hizmeti yaptığı vurgulanarak, şu
tespitler yapıldı:
''Ancak kamu kurumları tüzel kişilik olduklarından ve bu kişilik
maddi değil soyut bir kişilik olduğundan, kamu hizmetini bizzat
yerine getiremezler. Kamu hizmeti, gerçek kişi konumunda olan kamu
görevlileri ve bunların kullandıkları araç ve gereçlerle yerine
getirilir. Bunun sonucu olarak kamu görevlilerinin veya
bunların kullandıkları araç ve gereçlerin kusur, ihmal ve
hatalarından dolayı kamu hizmetinin yerine getirildiği sırada
kişilerin zarar görmesi halinde meydana gelecek kusur, kamu
kurumununu hizmet kusurunu oluşturur. Burada kamu görevlisinin
hizmetten ayrılabilen kişisel kusurundan bahsetmek kesinlikle
mümkün değildir. Kamu görevlisinin buradaki kusuru, hizmet kusurunu
oluşturur. Hizmetten ayrılabilen kişisel kusur ise kamu
hizmeti ile ilgisi olmayan kamu görevlisinin özel hayatı ile
tamamen özel tutum ve davranışlarından kaynaklanan bir
kusurdur.''
Kararda, konunun iyi anlaşılabilmesi için verilen örnekte, sabah
aracıyla kamu hizmetini yapmak için çalıştığı hastaneye gelen
doktorun, aracını park ederken kendisinden önce tedavi için
hastaneye gelmiş bir hastanın aracına çarpıp zarar vermesi halinde,
bunun doktorun kamu hizmetiyle alakalı olmayan kişisel kusuru
olduğu ifade edildi. Aynı doktorun aracını park ettikten,
hastanedeki poliklinik odasına girdikten sonra görevi olan sağlık
hizmeti ile ilgili yaptığı teşhis, tedavi ve ameliyat gibi
eylemlerde bir kusur olursa bunun hizmet kusurunu oluşturduğu
vurgulandı.
YASAL DÜZENLEMELER NEYİ GEREKTİRİYOR?
Sağlıklı sonuca ulaşmak için öncelikle konuya ilişkin yasal
düzenlemelerin incelenmesi gerektiği belirtilen kararda,
Anayasa'nın 129/5. maddesinde, ''Memurlar ve diğer kamu
görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan
doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve
kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare
aleyhine açılabilir'' hükmünün yer aldığı hatırlatıldı.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 13. maddesinde de kişilerin
kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili uğradıkları zararlardan dolayı
bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil, ilgili kurum
aleyhine dava açabileceklerinin öngörüldüğü ifade edilen kararda,
Borçlar Yasası'nın 13. maddesinde, ''gerek kasten gerek
ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer
kimseye bir zarar ika eden şahıs o zararın tazminine
mecburdur'' hükmüne yer verildiği kaydedildi.
Kararda, ''Anayasa'nın 129/5. maddesi ile 657 sayılı Devlet
Memurları Yasası'nın 13. maddesini, Borçlar Yasası'nın 41/1.
maddesi ışığında yorumlayarak, kamu görevlileri aleyhine kişisel
kast ve kusurlarının varlığı halinde adli yargıda dava
açılabileceğinin kabulünün mümkün olmadığı'' vurgulandı.
Borçlar Yasası'nın 41/1. maddesinin genel bir hüküm olduğu, yine
genel olarak ''zarar ika eden şahsı'' esas aldığı, kamu görevlisi
veya memurdan bahsetmediği belirtilen kararda, bir konuda, hem
genel hüküm hem de özel hüküm varsa, özel hükümlere üstünlük
verilerek uygulama yapılmasının hukukun temel prensiplerinden
olduğu hatırlatıldı.