Yeni gündem: Kolay profesörlük!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Devlet hastanelerindeki doktorlara da profesörlük yolunun açılması’ önerisine Türk Tabipleri Birliği’nden akademik sistemin temelinden sarsılacağı itirazı geldi.
Doktorların önünü açalım profesör olsunlar, ne
demek!?
CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan’ın doktor açığının fazla olduğunu
belirtmesi ve devlet hastanelerindeki uzman doktorlara doçentlik,
profesörlük imkânı tanınmasına ilişkin açıklaması, ‘Afiliye sistem’
ve yeni kadrolar oluşturarak kolay profesörlük yolunun açılması
tartışmasını alevlendirdi. Hükümet, Meclis’te yasalaşmayı bekleyen
Sağlık Bilimleri Üniversitesi ve Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı kurulmasına ilişkin tasarıyı çıkartarak yeni 1875
kadroya istediği isimleri atama olanağı kazanacak. Türk Tabipleri
Birliği (TTB) Başkanı Bayazıt İlhan, söz konusu düzenlemeye, “Yeni
kurulan üniversitelerdeki profesörlük kadrolarını, bir gün bile
üniversite deneyimi olmayan isimlerle doldurdular. Artık kadrolar
tükendiğinden yeni çıkarılacak düzenleme ile yeniden kendi
kadrolarını profesör olarak atama olanağına kavuşacaklar. Akademik
sistemi temelinden sarsan uygulamaya devam edecekler” tepkisini
gösterdi.
1 SAAT DERS VERMEYEN PROFESÖR
TBMM Sağlık Komisyonu’nda kabul edilen ve Genel Kurul’da
görüşülmeyi bekleyen tasarı ile yeni akademisyen kadroları
yaratıldığına dikkat çeken TTB Başkanı Bayazıt İlhan, Hürriyet’e
şunları söyledi: “Cumhurbaşkanı ‘Doktorlarımız doçent, profesör
olma imkânını yakalasınlar’ diyor. Ak Parti zaten kendilerine yakın
olan isimlere bu fırsatı veriyor, yandaşı olmayan kesimi devre dışı
bırakıyor. Üniversiteye hiç uğramayan kişilere dolambaçlı yollardan
profesör olma imkânı sağlandı. Hatta çarpıcı bir örnek, Yıldırım
Beyazıt Üniversitesi’nin kurucu rektörü. Üniversitede 1 saat bile
ders vermeyen, sadece Sağlık Bakanlığı kadrosunda çalışmış Metin
Doğan, önce profesör olarak atandı, 2 ay içinde de kurucu rektör
oldu. Numune Hastanesi Başhekimi Nurullah Zengin’i, Erzincan
Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne profesör olarak atadılar, 1 gün bile
orada çalışmadan yeniden hastanede görevlendirdiler.
SİYASİ İRADE BELİRLEYECEK
Akademik unvanlar siyasi istismar konusu olmamalı. Oysa bu anlayış
akademik unvanları sadece para kazanma amacına dönüştürdü. Hekimler
genel anlamda mağdur edildiği için pek çok meslektaşımız daha çok
emekli maaşı almak ya da özel hastanelerde daha fazla para
kazanabilmek için profesör olma çabası içine düştüler. Şimdi mevcut
üniversitelerde de kadrolar tükendiğinden iktidar artık yeni
kadrolar yaratabilmek amacıyla Sağlık Bilimleri Üniversitesi
kuruyor. Buradaki kadrolara hiçbir sınava tabi olmadan istedikleri
doçentleri, profesör olarak atayabilecekler. Bu üniversite tamamen
Sağlık Bakanlığı’nın kontrolünde olacak. Akademik yükselmeler de
tamamen siyasi iradenin tekelinde olacak. Böyle bir yapılanma
akademik özgürlüğe ve özerkliğe tamamen aykırı. Bu doğrudan
üniversitenin siyasi iradenin kontrolüne verilmesi anlamına
geliyor.
YANDAŞ KADROLARIN ÖNÜ AÇILIYOR
Üniversitelerle devlet hastanelerini afiliye ediyorlar, hastanedeki
kişileri üniversitelere geçirip akademik unvan veriyorlar. Afiliye
sistem, kayırmacılık üzerinden gitti. Bu atamalar nedeniyle
özellikle de liyakat dikkate alınmadığı için bu hastanelerde çok
büyük problemler yaşıyoruz. Cumhurbaşkanı’nın doktorlarımızın önünü
açacağız dediği, kendi yandaş kadrolarının önünü açmaktan öteye
gitmiyor.”
1875 kadro tahsis edilecek
SAĞLIK Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Hüseyin Çelik ise konuya ilişkin eleştirilerin haksız olduğunu savunarak şunları söyledi: “Meclis’teki tasarının yasalaşmasıyla İstanbul’da Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nin bünyesinde tıp fakültesi ve sağlık bilimleri fakültesi olacak. Bir de Sağlık Enstitüleri Başkanlığı kurulacak. Burada doktora ve master programları yapılacak. Marmara Üniversitesi’nin Haydarpaşa Kampusu bu üniversiteye verilecek. Sağlık Bakanlığı’nın 59 eğitim araştırma hastanesi var. Bunları sağlık bilimleri üniversitesi ile afiliye edeceğiz. Üniversite hastanesi statüsüne kavuşacaklar. Amacımız aynı zamanda bu hastanelerin, eğitim ve araştırma kalitesini güçlendirmek. YÖK yasasına göre doçent, profesör olmuş hocalarımız var. Onları da üniversite kadrolarına atayacağız. Sağlık Bakanlığı, Türkiye’deki sağlık hizmetlerinin yüzde 65’ini sunuyor. Bunun da önemli bir kısmını araştırma hastaneleri üstleniyor. Burada hizmet yükü açısından nitelikli hekimleri elde tutmak şart. Böylece doktorları kendi kadrolarımızda tutma imkânımız olacak. Kayırmacılık söz konusu olmayacak. Ankara Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi gibi üniversiteler hangi kurallara tabiyse, bu üniversitede de aynı kurallara tabi olacaklar. Üniversite aynı zamanda yurtdışında fakülte kurma imkânına sahip olacak. Üniversitenin 300 profesör, 200 doçent, 90 yardımcı doçent kadrosu var. Araştırma görevlisi ve okutmanlarla birlikte 1875 kadro tahsis edilecek.”
Yasal düzenleme 2009’da yapıldı
2009’da yapılan yasal düzenleme ile Sağlık Hizmetleri Temel
Kanunu’na ek madde konularak, üniversitelerle devlet hastaneleri
arasında ortak kullanım (Afiliye sistemi) protokolleri
imzalanmasının önü açılmıştı. İlk uygulama Marmara Üniversitesi
Hastanesi’nin kapatılması, Pendik Eğitim Araştırma Hastanesi’nin
üniversite hastanesi gibi hizmet vermesine ilişkin protokol oldu.
Bu amaçla bugüne kadar 15 protokol imzalandı. TTB, ‘Afiliye
sistemi’ne yönelik eleştirilerini gündeme getirdi ve ilgili ilk
yönetmeliğin iptalini sağladı. Ancak hükümet, 3 Mayıs’ta yeniden
bir yönetmelik çıkarınca TTB yine yönetmeliğin iptali için dava
açtı. Bu dava da hâlâ sürüyor.
KOLAY PROF’LUK YOLU
Doçenlikte 5 yılını dolduranlar, bir üniversite bünyesinde
alanlarına ilişkin profesörlük kadrosu açıldığında, yayınları ve
hizmet süreleriyle birlikte başvuruyorlar. 5 kişilik bilim
insanlarından oluşan jüri, başvuruları değerlendirerek profesör
kadrosuna alınacak ismi belirliyor. Ancak son dönemde, özellikle
yeni kurulan üniversitelerdeki profesörlük kadrolarına hükümetin
yaptığı atamalar tartışma yarattı. Buna göre Sağlık Bakanlığı
bünyesinde görev yapan doçentler, önce boş bulunan bir profesörlük
kadrosuna tayin ediliyor, ardından burada hiç görev yapmadan
yeniden kendi kadrosunda geçici olarak görevlendiriliyor. Bu yolla
üniversite deneyimi olmayan Sağlık Bakanlığı bünyesindeki doçent
bürokratlar profesör unvanı alabiliyor.