Bakan Soylu: Virüsten korkmayan batı, göçten korkmuştur
İÇİŞLERİ Bakanı Süleyman Soylu İl Göç Müdürleri ile Yıllık Değerlendirme Toplantısı'nda yaptığı konuşmada batıyı eleştirerek, "Virüsten korkmayan batı, göçten korkmuştur. Daha da kötüsü, göçe kaynaklık eden coğrafyalardaki çatışmadan, istikrarsızlıktan, fakirlikten açıkça nemalanmıştır ve körüklemiştir" dedi.
Balıkesir'in Ayvalık ilçesi Küçükköy Mahallesi Sarımsaklı Vilayetler Evi'nde, İl Göç Müdürleri ile Yıllık Değerlendirme Toplantısı düzenlendi. Toplantıya, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Göç İdaresi Genel Müdürü Savaş Ünlü, Balıkesir Valisi Hasan Şıldak, Ayvalık Kaymakamı Gökhan Görgülüarslan ile daire müdürleri katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başlayan toplantıda ekonomide uyum konulu video gösterimi yapıldı. Ardından 'Tanısan Sende Seversin' isimli ve 'Depremin ilk 6 saati'ni anlatan video gösterimi izlendi.
‘İNSANLIĞI ÖLDÜRÜYORLAR
Toplantıda konuşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Dünya son bir yıldır, neredeyse bir asırdan beri unuttuğu bir krizi, bir virüs salgınını yönetmeye çalışıyor. Her ne kadar, başlangıçta maske konusunda tatsız bir rekabet yaşansa da sonrasında halledildi. Aşılar bulundu, bilgiler paylaşıldı ve dünya, salgınla mücadelede önemli bir işbirliği ortaya koydu. Ancak aynı dünya, tarihi boyunca hiç unutmadığı bir insan hareketiyle, göç kriziyle 2011 yılından beri yoğun olarak karşı karşıya. Sadece Suriye kaynaklı değil; Afrika, Orta Doğu Güney Amerika’da da büyük bir göç sorunu var. Meksika’dan Amerika’ya, Venezüella’dan yine aynı noktalara. Bir taraftan Afrika’dan, Orta Doğu’dan, Orta Asya’dan hem Türkiye hem de Avrupa’ya ve aynı zamanda da Güney Amerika kıtasında oluşan göç hareketleri.
Bütün bunlar insanlığın imtihanıdır. Ve biz bugün bu imtihanda başı dik bir şekilde duruyoruz. Dünyada nelerle karşı karşıya kalındığını görüyorsunuz. Ve Avrupalı Yunanistan’ın altını çizerek söylüyorum; Avrupalı Yunanistan’ın kendi ülkesine gitmek isteyen insanlara hangi insanlık dışı muameleleri yaptığını hep beraber görüyor ve şahit oluyoruz. Siz merak etmeyin, Avrupa’da, dünyada, batıda görüyor. Ama çifte standartlarını, iki yüzlülüklerini bırakmadıkları için. Ben dedikleri için, kendi medeniyetlerinin şahikalarına taptıkları için beni bağışlayın insanlığı öldürüyorlar. Bu kadar açık ve net. İnsanlığı öldürüyorlar. Akif 100 yıl önce;
‘Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar’ derken esas itibariyle tarihin her anını fotoğraflıyordu. Sadece o günü değil, geçmişi ve geleceği fotoğraflıyordu. Türkiye burada büyük bir işin altına imza atıyor. Şurada, dünyanın neresinden gelirse gelsin bir düzen kurmaya çalıştığımız, tüm meselelerde kural koymaya çalıştığımız, tüm meselelerde insanlığa sahip çıkıyoruz. Biz dünyanın en çok mülteci barındıran ülkesiyiz. Coğrafyamız öyle" dedi. Bakan Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Etrafımızda ateş çemberi var. Çatışma bölgeleri var. DEAŞ’ı biz imal etmedik, El Kaide’yi biz imal etmediğimiz gibi. Batı imal etti. İş gördürdü, sonra türevleri üzerinden de iş gördürmeye çalıştı. Vekalet müessesini çok daha önce keşfetti. 20’nci yüzyılın sonlarına doğru keşfetti. Kalıntılarından da fosillerinden de iş görmeye çalıştı. Peki kim el atıyor, Türkiye. Bizden sonraki nesiller, etrafımızdaki coğrafyada, şuna inanabilirsiniz ki; yaptıklarınız ve Türkiye’nin yaptıkları, Sayın Cumhurbaşkanımızın ne söylerlerse söylesinler vazgeçmediği vizyonu nedeniyle benim ülkeme ve benim milletime şükran olacaklar. Tarih böyle yazılır. Tarih seyrederek yazılmaz.
İnsanlıkta böyle gerçekleşir. Sırt dönerek gerçekleşmez. Her türlü içerideki muhalefetin dengesizliğine rağmen bundan vazgeçmeyen son 10 yıldır Türkiye içerisinde birçok sıkıntı çıkarılmak istenmesine rağmen, bundan vazgeçmeyen geri dönmeyen bir Türkiye var. Biz sadece bugünü muhafaza etmiyoruz. Etrafımızdaki coğrafya ve Anadolu’da, Orta Asya’dan Orta Doğu’ya, Suriye’ye, Irak’a kadar aynı zamanda tüm coğrafyaya kadar geleceği inşa ediyoruz."
'VİRÜSTEN KORKMAYAN BATI, GÖÇTEN KORKMUŞTUR'
Suriye krizinde yaşananları da değerlendiren Bakan Süleyman Soylu, şunları kaydetti:
"Suriye krizinde 10 yıldır gördüklerimiz; sırt çevirme, görmezden gelme, göçmenleri çırılçıplak ve elleri kelepçeli halde denizin ortasında bırakmak gibi insanlık dışı davranışlardır. Salgının ilk günlerinde balkonlardan şarkı söyleyerek komşularına moral veren insanların videolarını medeniyet ve dayanışma göstergesi olarak pazarlayan modern batı, konu göçmenler olunca, tamamen farklı bir kimliğe büründü. Göçmen gemilerini limanlarına dahi yanaştırmadılar, ölüme terk ettiler. Yoksunluğa ve yalnızlığa terk ettiler. Virüsten korkmayan batı, göçten korkmuştur. Daha da kötüsü, göçe kaynaklık eden coğrafyalardaki çatışmadan, istikrarsızlıktan, fakirlikten açıkça nemalanmıştır ve körüklemiştir. Biz ekonomik veya siyasi saiklerle, elimizde hesap makineleriyle göç politikası belirlemiş değiliz. Biz bunu vicdanlarımızla, 2 bin 200 yıllık devlet aklımızla, medeniyet değerlerimizle ve inancımızla yaptık.
Tarih boyunca birlikte yaşadığımız, akrabalık bağımız olan, din bağımız olan, kültürel bağımız olan insanlara ölümden kaçarken kucak açtık, sırtımızı dönmedik, insanlığa ihanet etmedik. Batı gibi insanlığı öldürmedik. Onları sömürmedik. Onlara bir sömürü aracı olarak bakmadık. Emeklerinden, madenlerinden, yer altı kaynaklarından, topraklarından istifade etmek için tarihe bir kara leke sürmedik. Allah'a şükürler olsun. Bu bir kusur değildir. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ortaya koyduğumuz bu politika doğru bir politikadır, sahadaki gerçeklere uygun bir politikadır. İnsanlığa yakışır bir politikadır. Kimse kusura bakmasın ama maddeci korkularla insanlarda infial oluşturmaya çalışan içi boş söylemlerin, göç politikası olarak ne bir geçerliliği, ne uygulanabilirliği ne de bilimsel bir tarafı yoktur. Bakın şimdi bahar geliyor. Doğu sınırımızdaki karlar eriyince, sınır duvarlarımızın dibinden yine cesetler çıkacak.
Göç politikamız üzerinden siyasi rant devşirmeye çalışanlar, toplumu sürekli buradan provoke etmekten çekinmeyenler, acaba bunun günahını da bize mi yazacaklar? Üzüntüm şudur; göç meselesinde bizi eleştirdikleri kadar batıyı eleştirmiyorlar. Hiç kusurumuza bakmasınlar, biz 'birbirine hakkı ve sabrı tavsiye eden' inanca sahibiz. Gaddarlığı, taş kalpliliği, cimriliği, paylaşmamayı tavsiye eden bir inanca sahip değiliz. Türkiye 2014 yılından beri dünyanın en fazla göçmene ev sahipliği yapan ülkedir. Bugün dünyada zorla yerinden edilmiş insanlardan bir ülke kurulsaydı, 80 milyonluk nüfusuyla Avrupa'nın en kalabalık ikinci ülkesi olurdu. Bu tablo Türkiye'nin eseri değildir."
Göç meselesinin akşamdan sabaha bitecek bir mesele olmadığını ifade eden Soylu, "Eğer batılı ülkeler, Suriye ve Irak'ta terör örgütlerini değil istikrarı desteklemeyi kabul ederlerse, Afganistan ve Pakistan'da yaşanan gelir adaletsizlikleri son bulursa, buraları uyuşturucu üretim yeri olarak, uyuşturucu gelirini de terörün finansmanında kullanmaktan vazgeçerlerse elbette ki bu bölgelerde istikrarın gelmesi ve göçün de bitmesi beklenebilir. Ancak şimdilik ufukta böyle bir ihtimal görünmüyor. Dolayısıyla göçle ilgili korkuları bir yana bırakıp, onu bir gelecek vizyonuna dönüştürmeyi, göçten istifade etmeyi, tıpkı İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa'nın Türk işçilerle kalkındığı gibi, göçü bir ekonomik güç haline dönüştürmeyi hedeflemek durumundayız. Şu an itibarıyla ülkemizde bulunan geçici koruma kapsamındaki Suriyeli sayısı 3 milyon 664 bin 873'tür. Ayrıca çalışma izni dahil ikamet izniyle ülkemizde bulunan yabancı sayısı da 1 milyon 32 bin 348'dir" diye konuştu.
GÖÇ MERKEZLERİNDE 2 YILDA 1 MİLYON 286 BİN 348 KİŞİYE HİZMET VERİLDİ
Göç konusunda düzenledikleri çalışmalarla ilgili bilgiler veren Soylu, 15 ilde faaliyet gösteren Göç Danışma Merkezleri ile 2018-2020 yılları arasında toplamda 1 milyon 286 bin 348 kişiye hizmet verildiğini, Türkiye olarak göçü gelecek için bir vizyon haline getirme yolunda çok ciddi adımlar atıldığını da sözlerine ekledi.
'2 YILDA TUTUKLANAN ORGANİZTÖR SAYISI 1397'
Göç meselesinin bir de düzensiz göç boyutu olduğunu, trajedinin büyük kısmının da burada yaşandığını vurgulayan Bakan Soylu, "Düzensiz göçte bizim ulaştığımız sayılar, başka ülkelerin hayal bile edemeyeceği sayılardır. Yakalanan düzensiz göçmen sayısı 2019 yılında zirve yapmış ve yarım milyona dayanmış, 454 bin 662 olarak gerçekleşmiştir. Elbette ki göçmen kaçakçıları da burada bizim temel hedefimizdir. Salgın etkisiyle 2020 yılında yakalanan düzensiz göçmen sayısının 122 bin 302'ye düştü. 2021 yılında, 24 Mart itibarıyla 22 bin 115 olarak gerçekleşmiştir. 2017 yılından bugüne kadar 13 bin 936 organizatör yakalanmış, 3 bin 774'ü tutuklanmıştır. 2017'de 2 bin 190 olan gözaltı sayısı, düzensiz göçmenlerin zirve yaptığı 2019 yılında 4 bin 883 olmuştur.
Yani iki yılda, iki katından fazla bir gözaltı sayısına ulaşılmıştır. Tutuklu sayısı da aynı periyotta 702'den 1397'ye çıkmıştır. Düzensiz göç, ülkeye maliyeti oldukça yüksek olan bir meseledir. Bu insanların geri gönderilmesi, ciddi bir bürokratik, yasal ve operasyonel süreci gerektirmektedir. 2019'da 103 bin 858 sınır dışı işlemi yapılmıştır ki sınır dışı işlemleriyle ilgili bu büyüklükte bir operasyon, başka bir ülkede mevcut değildir. Aynı şekilde 2020'de salgın sürecine rağmen 41 bin 379 sınır dışı işlemi yapılmıştır. Yılbaşından bugüne kadar da sayımız 9 bin 369'dur. Bu insanların ülkeye kaçak girişini önlemek, bizler için esastır. Bunun için çok ciddi bir sınır güvenlik yönetimi yatırımı yapıldı, halen de devam ediyor.
Batının bu konudaki tavrı, insanlık için utanç vericidir. Elbette ki düzensiz göç suçtur ancak bu yola tevessül eden insanlar, insan olma haklarını kaybetmiş değillerdir. Yakalanan kaçak göçmeni çırılçıplak soyup, ellerini plastik kelepçeyle bağlayıp, kışın ortasında botları olmadan Ege Denizi'nin dondurucu sularında ölüme atmanın ne hukukla ne insanlıkla ne de başka bir değerle bağdaşır herhangi bir yanı söz konusu değildir. Uluslararası toplumun bu harekete sessizliğini de anlamak mümkün değildir" diye konuştu.
Bakan Soylu, Avrupa Birliği'nin (AB) dış sınırlarından sorumlu kurumu Frontex ile ilgili olarak da şunları söyledi:
"Avrupa, maalesef kendi sınırları için ortak bir teşkilat oluşturmuş, Frontex. Fakat aslen insanlık dışı bir teşkilat teşkil etmiş. Frontex teşkilatı, Avrupa'nın yüz karasıdır ve ellerinde insan kanı vardır. Avrupa, halen daha bu teşkilatı koruyup; kollamak için fırsat beklemektedir. Tam da yakışanı yapmaktadır işin esası itibarıyla. Avrupa'yı buradan tekrar uyarmak istiyoruz, bu Frontex teşkilatı, tarihinizdeki sömürü davranışının bir başkası olarak kara leke olarak tarihinize nakşedilmiştir. Eğer çok çabuk adım atmaz, bu teşkilatı kapatıp bu teşkilatın kusurlarını tarihin ve yargının önüne çıkarmazsanız hep birlikte o medeniyetinize yeni bir kara çalma başarısını elde etmiş olacaksınız. Gerçi belki de yakışanı budur."
Yerli ve milli çok önemli bir adım daha attıklarını kaydeden Soylu, "Dünyada 7 ülkede olan bir yazılımı, kendi milli ve yerli yazılımımızla yapmış olduk. Özellikle yabancılardan başladık. Parmak izi, resim ve biometrik verilerimizi yerli bir yazılıma dönüştürdük. Biometrik verileri sayılaştırma yönteminde başkalarına mahkumduk. Şu anda stratejik olarak da bizim için kıymettar bir işti o. Buna cesaret ettik, Sayın Cumhurbaşkanımıza bunu arz ettik 'Yürüyün.' dedi. Yürüdük ve sonucu da aldık. Türkiye'yi çok önemli bir maliyetten yerli ve milli teknolojimiz kurtarmış olacak. Bundan sonraki aldığımız verilerin tamamının sayısallaştırma ve karşılaştırma işlemini kendi milli ve yerli yazılımımızla gerçekleştiriyoruz. Bu da bizim açımızdan büyük bir gurur vesilesidir" şeklinde konuştu.
TOMO'YU SEVDİ
Soylu, konuşmasıın ardından İl Göç İdaresi müdürleriyle hatıra fotoğrafı çektirdi. Daha sonra Sarımsaklı Mahallesi'ndeki polis kontrol noktasına giderek, görevli personelle sohbet eden Soylu, buradaki narkotik köpeği 'Tomo'yu sevdi. Bakan Soylu, köpeğin isminin 'Karabebek' olarak değiştirilmesini önerdi.