BIST 10.086
DOLAR 35,30
EURO 36,72
ALTIN 2.991,18
YAZARLAR

Cemaatsiz bir dersane yazısı

Modern bir eğitim sistemi üzerine sürekli hayali kurulan tablo.

Salim Kocabaş
Salim Kocabaş[email protected]

Gelin birlikte  Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı ve TBMM nin en güzel yerlerine asılmak üzere bir eğitim tablosu hayal edelim.

"Resim öğretmeni geniş bir atölyede geziniyor. Duvarlar dünyaca meşhur tabloların imitasyonlarıyla süslü. Dolaplar çeşit çeşit boya dolu. Çekmecelerde araç gereç ne ararsan var. Her öğrencinin elinde paleti, önünde tuval şövalyesi. Hatta fonda hafif bir müzik.

İngilizce sınıfına giren öğrenciler, kendilerini turist zannediyorlar. Öyle renkli resimli bir dünya sınıfı. Sözlükler, kitaplar raflarda. Etrafta kocaman yazılar, afişler, meşhur olmuş aforizmaların İngilizcesi asılı. Bir öğrenci kompozisyonunu okuyor. Sınıfta 20 öğrenci var. Öğretmen telaşsız ve biraz sonra alt yazılı komik bir soap opera izletecek.

Okul dışında öğrenciler iki ay sonra yapılacak ilçe maratonuna hazırlanıyor. Okulun çevresini 8 tur dönecekler. Öğretmen her turdaki zamanlamalarını kayıt ediyor.

Aynı anda konferans salonunda münazara eğitimleri var. 10 kişi sahnede, 30 öğrenci izliyor onları.

Kapalı spor salonunda ise iki sınıfın hentbol maçı var.

Bu arada kütüphaneyi unutmayalım. Kitaplar az ama 15 bilgisayar masası, büyük bir renkli yazıcı. Ciltleme makinası ve giyotin yanında. Çekmeceler kağıt ve malzeme dolu. Yalnız bir iki tanesi facebook ta. Ders çalışmıyor keratalar. O kadar olsun. Nasıl olsa herkes bu imkanların öğrenme için verildiğini biliyor. Eve ödev götürmek istemeyenlerin tercih ettiği bir mekan olmuş bu kütüphane.

Kimya laboratuarından aniden bir ses. Muzaffer hoca yine beher kaplarının düşürdü. Yaşlanıyor mu ne? Neyse ki dökülen asit kimseye zarar vermiyor. Ama civa tehlikeli. Birazcık elde tutulabilir. Sıvı metal bu. “Nasıl oluyor ya” diye düşünmedi değil Taner.

Biyoloji laboratuarına yeni mikroskaplar gelmiş. Hem de dijital 1000x. Ahmet  ilk defa  gördüğü hücreyi akşam babasına gösterecek. Bir de kanındaki hemoglobinleri saymak çok hoşuna gitti.

Fizik laboraturanında yay 50 metre uzatılmış. Filiz hoca yaylarda dalgayı anlatıyor. Öğrenciler yayla dalga geçiyorlar ama Filiz hoca deney föylerini dağıtmakla meşgul, farketmiyor bile. Biraz sonra dev ekranda diğer dalga videolarını izleyecekler.

Koridorlar adete sergi sarayı. Işıl ısıl bir okul burası. Tarih sınıfı ayrı, coğrafya ayrı. En güzel de Türkçe sınıfı. Nazım Hikmet’in meşhur Davet şiiri ve Necip Fazıl’ın Kaldırım’ları süslemiş duvarları. Sınıfta Orhan Pamuk tartışılıyor. Öğretmen zaten şu beş hececileri hiç sevmemişti. Ama Turgut Uyar’dan Sezai Karakoç’tan bahsetmezse kendini affetmezdi."

Bu tabloya siz de birkaç fırça atınız.

Ortaya çıkan bu tablo karşısında ne kadar romantik ve ekspresyonist diye düşünürseniz acırım size. Bunu gördüm ben. Pek çok ülkede gördüm.

Kolay mı, pek değil. Mümkün mü, mümkün. 

Bırakalım bu akademik lakırdıları. Eğitim öyle çözülmesi acaip sırlar içeren uzay geometrisi filan değil. Laf hiç değil.

Öncelikle bütçe ayıracağız kardeşim bütçe. Oluk oluk para akıtacağız eğitime. Her bölgeye, her okula. En fazla bütçeyi eğitime ayırmışız! Geçiniz efendim. Sonuca geliniz.

Ardından okulu rahat bırakacağız. Okulda karmaşa olmalı. Her okul kendi karmaşasını çözer ve çözebilmeli de.  Merkezi sistemle bu karmaşayı düzenlemeye kalkarsanız eğitim vesayeti ortaya çıkar. Bu hayal ettiğimiz resim tablosu olmaz. Cetvel ve istatistik tablosu olur sadece.

Öğretmeni de rahat bırakacağız. Ortak bir değerlendirme yapabilmek için ona sadece bir yıl için ne istediğimizi net olarak vereceğiz (Çerçeve program). Öyle 15-20 sayfa kazanım kazanım olmayacak. Bir ders için 1-2 sayfalık bir program yeter ona. Öğretmen sonuçta akademik adam. Üstelik ona ekstra zaman sağlayarak bireysellik hakkına saygı göstereceğiz. Güveneceğiz ona.

Ve elbette modern bir ölçme değerlendirme sistemi. Kitap defter açık. İnternet serbest. Uzun ve ciddi bir iş. Eğitim kadar ölçme ve değerlendirmeye da zaman ayıracağız. İllaki bir komisyon olacak. Her öğrenciyi tek tek ele alacağız. Onunla ilgilenecek ve onu yönlendireceğiz. Okula itibar kazandıracağız. Öyle kolaya kaçıp toplu ve merkezi test saçmalığına (en azından uzun vadede) son vereceğiz.

Kısaca efendim, eğitimi bir bütün olarak ele alacağız. Okulda öğreteceğiz, okulda ölçeceğiz, okulu seveceğiz.

Kapatsakta kapatmasakta dersane bir şekilde var olacak. Onları tehdit olarak değil, bir fırsat olarak değerlendirecek ve  sitemin destekçileri haline getireceğiz. Kanunla değil bütüncül bir sistemle dersaneye olan talebi  azaltacağız.

Cesaret ve  merhamet, maharet ve para. Bunlara sahipseniz şu hayal ettiğimiz tabloyu resmetmeye başlayınız. Sınavları okula alarak ilk fırça darbesini tuvale vurdunuz. Tebrik ederiz. Ancak daha işin başında iken dersaneleri kapatırsanız, ortaya bir Kenan Paşa tablosunun çıkacağını şimdiden söyleyebiliriz.

Cesaret ve para var. Ancak merhamet ve maharet (bilgi) konusunda halkı şüpheye düşürmemek gerek.

Follow @salimkocabas

Yorumlar