BIST 10.075
DOLAR 35,37
EURO 36,49
ALTIN 3.000,80
YAZARLAR

Dershane öyle değil böyle kapatılır

Gelişmiş ülkelerin okullarında artık " fotosentez nedir, çeşitlerini yazınız" gibi bir soru sorulmuyor. Çünkü sınavlarda kitap ve internet açık. Eğitim sistemimizde ölçme ve değerlendirmenin modernizasyonu, dershaneye olan talebi azaltacaktır.

Salim Kocabaş
Salim Kocabaş[email protected]
Başbakan dershaneler konusundaki ısrarında haklı. Yeni bilimsel yaklaşımlar, yarıştırmacı sistemlerin getirdiği başarının bireysel erdemlerin değerini azalttığını ve kişiye sosyal tatmin sağlamadığını gösteriyor. Ancak üniversite giriş sınav sistemi değişmeden dersaneleri kapatmak hiç de hayırlı sonuçlar doğurmayacak. Sınav sistemini değiştirmek ise zor değil.
 
Gelenekselleşmiş merkezi ve yazılı sınavlar özensiz ve modası geçmiş ölçüm araçlarıdır. Gelişmiş ülkelerin okullarında artık " fotosentez nedir, çeşitlerini yazınız" gibi bir soru sorulmuyor. Çünkü sınavlarda öğrenciler kitap ve interneti kullanabiliyor. Eğitim sistemimizde ölçme ve değerlendirmeyi, modern bir anlayışla ele almanın zamanı politik olarak ta gelmiş bulunuyor.
 
DÜNYA YETKİNLİK BAZLI EĞİTİME GEÇİYOR

Öğrenme düzeyinin ilk basamağı şüphesiz ki bilgidir. Bilginin uygulamaya konulmasıyla beceri düzeyine geçilir. Uygulama becerisi ile sıra dışı pratik çözümler üretmek ise yetkinlik olarak tanımlanan en üst düzeydir. Eğitim sistemimiz ezbercilerin önünü değil, yetkinlik düzeyinde öğrenenlerin önünü açmalıdır.
 
Üst düzey öğrenme becerisine sahip kişiler, okul birincileri, sınav şampiyonları, takdir belgesi toplayanlar olmayabilir. Üretebildiği katma değer kişinin zekâsına, öğrenme düzeyine bir işaret olarak kabul edilmektedir. Yani, iyi bir mobilya tasarımcısı, öğrencilerinin dikkatini uzun süre canlı tutabilen bir öğretmen, insanlara ufuk açan bir siyasetçi, yolcularını hassasiyetle taşıyan bir otobüs şoförü, otomobilinize dinamizm katan bir usta üst düzey öğrenme becerisine sahiptir. Ve bu kişileri klasik sınav sistemi içinde seçemezsiniz. 

TESTLER MANTIK REFLEKSLERİMİZİ ZAYIFLATIYOR

İlkokul birinci sınıftan itibaren çocuklarımız sadece yazılı ve testlere sıralanıyorlar. Bu tür sınırlı ölçme araçları öğrenciyi ezbere yöneltiyor ve muhakeme kabiliyetini ortaya çıkarmasını engelliyor. Ezber kültürü üniversiteden iş hayatına taşınıyor ve küreselleşmede insan kaynakları problemi olarak karşımıza çıkıyor. Verimlilik rakamlarının düşük olmasının önemli nedenlerinden biri de, bizi faklı düşünmekten alıkoyan, mantık reflekslerimizi zayıflatan standart ve özensiz ölçümlere maruz bırakılmamızdır. 

Testler veya yazılılarla kişinin ancak bilgi ve hatırlama düzeyi yoklanır. Üst düzey öğrenme becerisini yoklamak için ise öğrenciye senaryo görev verilir ve görevin başarımı gözlenir (simülasyon, performans görevi). Genellikle bu tür değerlendirmeler bir komisyon tarafından yapılır. Kişinin analiz, sentez ve karar verme yetisi (muhakeme) ancak bu tarz bir sınavla ölçülebilmektedir.

DANİMARKADAN BİR ÖRNEK

Avrupa Birliği ülkelerinde eğitimin en popüler konusu ve ölçmede en önemli aracı yetkinlik ölçümüdür. Örneğin Danimarka’da öğrenciler zorunlu her dersten merkezi sınavlara girerler. Ayrıca her öğrenci farklı okullardan gelen öğretmenlerden oluşturulan bir komisyon tarafından performans sınavı denilen bir çeşit mülakata alınır ve çok boyutlu değerlendirilir. 

Bu mülakatta öğrenciden bir görevi yerine getirmesi veya bir araştırma yapması istenir. Öğrencinin bir görevi planlaması, yürütmesi, sonuçlandırması gözlenir ve tercih ettiği yöntemleri savunması beklenir. Ayrıca öğrenci yaptığı tüm formal ve informal çalışmaları (spor başarıları, müzik çalışmaları, projeler, sosyal çalışmalar veya hobi çalışmaları) sunar ve komisyon bu çalışmaların niteliğini değerlendirir. Böylece öğrencinin bilgisi, becerisi, iletişimi, hayal gücü, yetenekleri, ilgileri ve yetkinlik düzeyi değerlendirilir. Komisyon merkezi test sonuçlarını da dikkate alarak öğrenciyi hangi alanlara başarılı olabileceği konusunda yönlendirir. Bu komisyon halk nezdinde saygındır ve kararları büyük oranda kabul görür. 

ÜNİVERSİTEYE GİRİŞTE PERFORMANS SINAVLARI UYGULANMALIDIR

Yukarıda bilimsel temeli verilen ve Danimarka örneği ile pekiştirilen yaklaşım gelişmiş ülkelerin tamamında kabul görmektedir. Güven duygusunu pekiştirecek gerekli tedbirler alındığında, özellikle üniversiteye girişte, basit bir sistem halinde ülkemizde de uygulanabilecek bir yaklaşımdır. Örneğin; 

Öğrenciler lise 3. ve 4. sınıfta temel 7-8 dersten, ayrı ayrı merkezi klasik sınavlara girerler. Ayrıca her dersten öğrenci bir komisyon tarafından performans sınavına alınır. Komisyon öğrencinin merkezi sınav sonucunu da dikkate alarak bir değerlendirme yapar. Böylece öğrenci her temel dersten komisyonun genel bir değerlendirmesine (yönlendirme) sahip olur.

Lisans bölümleri de öğrencilerin bu notlarına göre başvuruları alabilir. Sosyal iletişim isteyen öğretmenlik, halkla ilişkiler gibi bölümler yüksek performans notları talep edebilirler. Performans notuna verilen ağırlık arttıkça dershaneye yönelim azalacaktır. Sistem oturdukça merkezi sınavlar tamamen kaldırılabilir.

Performans sınavlarında komisyon öğrenciye oldukça zaman ayıracak, onu tanıyacak ve öğrencinin de onayını alarak onu doğru bir alana yönlendirecektir. Performans sonuçları ne olursa olsun komisyon yönlendirmesi öğrencinin geleceğine katkı yapacaktır. 

Milli Eğitimde ölçme ve değerlendirmenin yeniden ele alınması pek çok değişimi peşinden sürükleyecektir. Çünkü ölçme ve değerlendirmeden yola çıkarak bir sistem tasarlamak gömleğin ilk düğmesini doğru iliklemektir. Dershanelerin tamamen kapatılması mümkün değilse de, okul yönlendirmesinin ağırlıklı olması okulun yeniden ekol olmasını sağlayabilir. 

Performans sınavlarının başarılı bir şekilde uygulamaya geçirilmesinde iki önemli eşik var. Birisi güven diğeri kamuoyundaki yarışmacı zihniyet. Öğretmenlik kamuoyunda en güvenilen meslek, birinci engeli aşmak sorun gibi görünmüyor. Kamuoyu algısı için ise kamu spotları en kestirme yol. Çok etkili olacağını düşünüyorum, çünkü yarışmacı zihniyet sakattır ve bunu insanlar kolaylıkla fark edecektir.


Yorumlar