BIST 9.640
DOLAR 34,66
EURO 36,60
ALTIN 2.944,22
ÖĞRETMEN

Eğitim Fakülteleri kararına Üniversite tepkisi

Eğitim fakültesi orta öğretim alan öğretmenliklerine öğrenci alınmaması kararına tepkiler de var. Marmara Üniversitesi Tarih Eğitimi Anabilim Dalı'nan karara tepki geldi...

Marmara Üniversitesi Tarih Eğitimi Anabilim Dalı, eğitim fakültesi orta öğretim alan öğretmenliklerine öğrenci alınmamasına tepki gösterdi. İşte Üniversitenin Tarih Eğitimi Anabilim Dalı tarafından yapılan açıklama:

Yükseköğretimde on yıllardan bu yana uygulanan yanlış politikalar ya da bu alandaki politika/planlama eksiklikleri, Fen-Edebiyat Fakülteleri ile Eğitim Fakültelerini (özellikle bu fakültelerin ortaöğretim alan öğretmenliklerini Fizik Öğr, Kimya Öğr, Matematik Öğr, Biyoloji Öğr. Türk Dili Edeb. Öğri, Tarih Öğr, Coğrafya Öğr, Felsefe Öğr.) rakip iki kurum olarak karşı karşıya getirmiştir. Bu durumun giderilmesi adına gerçekleştirilen uygulamalar, yükseköğretimin planlayıcıları tarafından, Fen-Edebiyat Fakülteleri’nin mağdur edilmemesi adına Ortaöğretim Alan Öğretmenliklerinin yükseköğretimin sırtında; kurtulunması gereken bir kambur olarak anlaşıldığını göstermektedir. YÖK’ün Ortaöğretim Alan Öğretmenliklerine öğrenci alınmaması kararı da bu anlayışın bir devamı olup yükseköğretimde yıllardan bu yana gerçekleştirilen plansız uygulamaların bedeli bu bölümlere ödetilmek istenmektedir.

İlgili bölümlere öğrenci alınmaması kararının Eğitim Fakültelerinin yeniden yapılandırılmasının ilk ayağı olduğu ortadadır. Fakat böyle bir kararın ne Eğitim Fakültelerinin ne de ilgili bölümlerin görüşüne başvurulmadan gerçekleştiriliyor olması tepeden inmeci yaklaşımın, bilim ve eğitim alanına yansıması olarak değerlendirilebilir.

Ortaöğretim alan öğretmenliklerine öğrenci alınmaması kararına gerekçe olarak bu alanlarda ihtiyacın üzerindeki öğretmen sayısı gösterilmektedir. Fakat tarih öğretmenliği özelinde Türkiye’de, 2012 verilerine göre yılda 8874 öğrenci mezun eden Fen Edebiyat, Edebiyat, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültelerine bağlı toplam 81 tarih bölümüyle ilgili herhangi bir düzenleme yapılmazken, yılda sadece 304 öğrenci mezun eden Eğitim Fakültelerine bağlı 8 tarih öğretmenliği bölümüne öğrenci alımının durdurulmasının öğretmen fazlalığı sorununa çözüm olamayacağı aşikârdır. Üstelik ihtiyacın üzerindeki öğretmen sayısını azaltmanın yolu bölümlere öğrenci alınmaması değil, kontenjanların ülkenin öğretmen ihtiyacına binaen azaltılması olmalıdır. Mevcut 8 Tarih Öğretmenliği Anabilim Dalının en önemli misyonu, tarih öğretmeni yetiştirmenin yanı sıra lisansüstü programlarla, bu alandaki akademisyen ve akademik çalışma ihtiyacına cevap vermektir. Lisansüstü programların en önemli kaynağının, ilgili lisans programları olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bölümlerimize öğrenci alınmaması kararı, gelecekte bu alanda lisansüstü çalışma yapacak akademisyen ve akademisyen adaylarının yetişemeyecek olması demektir. Bu durum yükseköğretimin 2023 stratejisinde, akademisyen sayısını arttırmayı, 4 bin olan doktora sayısını 12 bin seviyelerine yükselterek 3 katına çıkarmayı hedefleyen YÖK’ün planlarıyla tutarsızlık göstermektedir.

Şayet, bölümlerimize öğrenci alınmaması kararı bu bölümlerin kapatılmasının bir hazırlığı olarak öngörülüyorsa durum çok daha vahimdir. Ortaöğretime öğretmen yetiştirme görevinin sadece Fen-Edebiyat Fakültelerine bırakılması, “eğitim”in bir bilim olarak algılanmadığı, “bir bilimi, o bilimi en iyi bilenin öğretebileceği “ ve dolayısıyla öğretmenlik meslek bilgisinin hiçbir anlam taşımadığı gibi bu yüzyıla ait olmayan bir düşüncenin ürünüdür.

Bir anabilim dalının idari olarak kapatılması; bir bilimin, bir çalışma alanının kapatılması, bu alanda yıllardan bu yana oluşan bilgi ve birikimin de çöpe atılması demektir. Daha da vahimi bir ülkede tarih öğretimi gibi hassas bir alanda akademisyenlerin yetişmemesi demek, tarih öğretim programlarının ve ders kitaplarının uzmanlar tarafından hazırlanmayacak olması, bunların etkinliğinin, yapılacak bilimsel çalışmalarla değerlendirilememesi, bu alanda yeni strateji ve yöntemlerin geliştirilemeyecek olması demektir. Ayrıca bu durum 1997 yılında yapılan Yök/Dünya Bankası Milli Eğitimi Geliştirme Projesi’nin çıktılarını görmezden gelmek, yurtdışına gönderilen akademisyenlerin emeklerini yok saymak ve proje kapsamında harcanan bütçenin heba edilmesi demektir.

Sonuç itibariyle bu kararı alanlar Maarif Nazırlarından Emrullah Efendi’nin bir espri olarak ifade ettiği yukarıdaki sözünü ciddiye almış olmalılar ki, öğretmen yetiştirme ile ilgili olarak Fen-edebiyat ve Eğitim Fakülteleri arasındaki sorunu ilgili okullardan birini kapatarak çözme yoluna gitmişlerdir. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Marmara Üniversitesi

Tarih Eğitimi Anabilim Dalı

Yorumlar
ÇOK OKUNANLAR