BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
YAZARLAR

FETÖ'yü tahliye edecek misiniz?

Kadir Topbaş'ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı'yı serbest bırakan mahkemenin yediği halt, toplumun geniş kesimi tarafından koparılan bir isyan çığlığıyla karşılık buldu.

Süleyman Özışık
Süleyman Özışık[email protected]

Kadir Topbaş'ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı'yı serbest bırakan mahkemenin yediği halt, toplumun geniş kesimi tarafından koparılan bir isyan çığlığıyla karşılık buldu.

Birilerinin çok geç olmadan bu geniş kitleye olup biteni tatmin edici bir şekilde anlatması gerekiyor. Zira, isyanlarının duymazdan gelindiğini ve umursanmadığını düşünüp, olanı biteni öfke nöbetleri içinde izleyen çok büyük bir kitle var.

Eğer bu açıklama yapılmazsa, bilinsin ki işler daha da sarpa saracak.

Çünkü Ömer Faruk Kavurmacı'nın tahliye sürecinde yaşananlar doğal değil.

Tesadüf hiç değil!

15 Temmuz darbesinden sonra, Fetö ile mücadelede başımıza gelen acayip şeylerin en acayibi ile karşı karşıyayız.

Şöyle geriye dönüp süreci gözden geçirince ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır sanırım.

Ömer Faruk Kavurmacı, 8 Eylül 2016 yılında Fetö terör örgütü mensubu olma suçlamasıyla gözaltına alınıp tutuklanıyor. Hemen ardından, sahibi olduğu Aydınlı Grup'a kayyum atanıyor.

Tutukluluğun üzerinden 8 ay geçtikten sonra, Kavurmacı'nın avukatları 18 Nisan 2017 tarihinde Özel Acıbadem Hastanesi'nden bir sağlık raporu alıyor. Rapora göre beyzadenin "uyku apnesi" ve "epilepsi" gibi ileride telafisi mümkün olmayan hastalıkları varmış ve acilen tahliye edilmesi gerekiyormuş.

Tuhaf olan şu ki durum bu kadar acil olmasına rağmen rapor alındıktan "14 gün sonra" mahkemeye sunuluyor!.

Hangi mahkemeye?

"Nöbetçi" İstanbul Sulh Ceza Mahkemesi'ne...

"Nöbetçi Mahkeme" ismini görünce, geriye dönüp Fetö'nün geçmişte aldırdığı bütün mahkeme kararlarını tek tek gözden gözden geçirdim.

Mesela; Ergenekon ve Balyoz sanıklarını tutuklattıkları, suçsuz günahsız gazetecileri içeri attırdıkları mahkemelere...

Mesela; "17/25 Aralık operasyonları"nda, bakan çocukları ile işadamlarının tutuklanmasını sağladıkları mahkemelere...

Ve mesela; Fetöcü teröristlerin, kaşla göz arası serbest bırakılmaya çalışıldığı mahkemelere...

Alınan kararların tamamı "Nöbetçi Mahkemeler"den çıkmış!

Ne kadar acayip değil mi?

Devam edelim...

Talebi değerlendiren nöbetçi hakimlik, şüpheli Kavurmacı'nın acil sağlık sorunları olduğu gerekçeleriyle tahliyesine karar veriyor. Üstelik İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'nun itirazlarına rağmen bu karar veriliyor.

Dikkat ettiyseniz devlete ait bunca eğitim ve araştırma hastanesi dururken rapor bir özel hastaneden alınıyor. Peki özel hastaneden alınan rapor, bir Fetöcü'nün tahliye edilmesi için yeterli mi?

Mesele Kadir Topbaş'ın damadı olunca, yeterli bulunuyormuş demek ki...

Gelin tam bu noktada 15 Temmuz gazisi Levent Deveci'nin isyanına kulak verelim:

"15 Temmuz gecesi ağzımdan aldığım kurşun yarası nedeniyle 7 büyük ameliyat geçirdim.Yüzde 60 üzeri engelli hale geldiğim halde, özel bir hastaneden aldığım malulen gazilik - emeklilik raporum, "Sadece devlet hastanelerinden getirilmesi gerekir" gerekçesiyle kabul edilmedi! Benim raporum kabul edilmezken, nasıl oluyor da FETÖ üyesi olduğu gerekçesiyle yargılanan biri için kabul ediliyor? Bu nasıl bir adalet anlayışıdır?"

Sadece Levent değil...

28 Şubat'ın mazlumları, Sivas tiyatrosunun kurbanları, Ergenekon'un mağdurları içerde hastalıktan mum gibi eriyip can verirken, beyfendi özel hastanenin paçavra raporlarıyla dışarı çıkabiliyor.

İhanet işleri yolunda giderken aslan parçası kesilen adam, yakalanıp hapse düşünce hasta kedi oluyor.

“Kıyamam canım ya! Uyku apnesi varmış” diye üzülmemiz bekleniyor herhalde…

Oysa ki hastalığının hainliğine engel hiç bir tarafı yoktu gördüğümüz kadarıyla…

Uyku apnesi ve epilepsi denen şeylerin kamuda görev yeri ve saati değişikliğine bile faydası yokken, küçük enişte bir çırpıda salıveriliyor.

Bu iki hastalık bulunmasa, "Alınan örneklerden yapılan testler sonucunda, sol kol dirsek kısmında sivilce saptanmış ve ileride telafisi olmayacak şekilde büyüyeceği kanaatine varılmıştır" diye bir bahane bulacaklardı demek ki…

ABD’ye, “Fetullah Gülen’i iade et” diyoruz aylardır. Es kaza iade edilse, bu adalet sistemine göre hastalığı gerekçe gösterilip serbest bırakılacak demek ki..

Kavurmacı’yı serbest bırakan adalete haklı olarak, “Atilla Taş, Atalay Demirci ve Bank Asya’da hesabı olan tabandaki isimler hapisteyken, bu adamı hangi hukukla, hangi adaletle serbest bıraktınız?” diye sorma hakkımız vardır herhalde.

Kusura bakılmasın ama bunun adı mahkeme eliyle "Legal Firar”dır! Fetullah Gülen’e batıl bir duygu ile bağlı olan Fetö’cülere ümit vadetmektir. “Darbe kontrollüydü” diyenlerin ağzına sakız vermektir.

Bunun adı Adil Öksüz 2 vakasıdır ve “Sen kaç, biz seni sonra ararız” demektir!

Bu karar şehit ve gazilere saygısızlık, 15 Temmuz’dan bu yana ülkesi için nöbet tutan “Gece Bekçileri”ne hakarettir!

Onların saygısızlığı affettiği, hakareti kabullendiği ise asla görülmemiştir!

Yorumlar