“İnternet Çağında Kamu Diplomasisi” ne ola?
Cumartesi günü Eyüp’te bulunan SETA (Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları) Vakfı’ndaydım. Vakfa gidiş amacım, başlıkta okuduğunuz “İnternet Çağında Kamu Diplomasisi” paneline katılmaktı.
Cumartesi günü Eyüp’te bulunan SETA (Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları) Vakfı’ndaydım. Vakfa gidiş amacım, başlıkta okuduğunuz “İnternet Çağında Kamu Diplomasisi” paneline katılmaktı. Girişte bizi güzel giyimli, güler yüzlü gençler karşıladı. Panel için geldiğimizi söylediğimizde internetten kayıt yaptırıp yaptırmadığımızı sordular. Yaptırmadığımızı söylediğimizde de bankodaki ilgili bölüme kayıt olmamız söylendi. Panele daha 15-20 dakika vardı. Bizi bekleme salona buyur edip, panel başlarken çağıracaklarını ifade ettiler.
Bekleme salonu da çok şık dizayn edilmişti. Karşılıklı oturma grupları arasına sehpalar yerleştirilmiş, her sehpanın üzerinde nerede ise ülkemizde yayınlanan her çeşit gazete konulmuştu. Duvardaki televizyon ekranında bir haber kanalı açıktı. Uzun süredir internetten takip ettiğim Milli Gazete, Cumhuriyet Gazetesi’ne şöyle bir göz attım. Salonda bekleyenlere baktığımda yaş ortalaması tahminen 20 ile 30 civarındaydı. Pırıl pırıl gençler. Gençler günlük (!) gazetelerle pek ilgileniyor gibi görünmüyordu. Benden önce gelen bir çok kimse olmasına rağmen daha kapağı açılmamış gazete sayısı bir hayli fazlaydı. Gençlerin çoğu akıllı cep telefonları ile ilgileniyor, bir kısmı da tablet veya dizüstü bilgisayarında internette geziniyordu.
Görevlinin panel başlıyor çağrısı ile yavaş yavaş salona geçtik. Salon panel için çok uygundu. Türklerin savaş taktiği olarak öğretilen ay düzeninin tam ortasında panelistler yer almıştı. Moderatörümüz Enes Bayraklı; panelistler Gökhan Yücel (Danışman), İsmail Hakkı Polat (Akademisyen) ve Yalçın Arı (İletişim Bilimci). Panel tam ilân edildiği gibi saat 11.00’da başladı. Ve benden tam puan aldı. Ay şeklindeki salonun ayın tam sağ ucuna oturdum. Panelistleri çok yakından biraz profilden, dinleyicileri ise tam cepheden görebiliyordum. Dinleyicilerin yaklaşık %20’si kadın, geri kalanlar ise erkekti. Haydi yaş ortalamasını da tahmin edeyim. Ben 46 yaşındayım. Kendimi genç hissediyorum; gencim. Fakat salonda panelistler dahil benim yaşımda kimse yok gibiydi. Yaş ortalaması 20-35 aralığında gözüküyor. Sadece panelistlerden İsmail Hakkı Polat beyefendi benim yaşıma yakın görünüyordu. Yanılmıyorsam o da benden birkaç yaş küçük gösteriyordu. Bu açıdan kendimi böyle bir etkinliğe iştirak ettiğim için tebrik etmedim desem yalan olur.
Moderatörün kendisini tanıtması ile ilk söz, Kadir Has Üniversitesi’nden Yeni Medya Bölümü’nden İsmail Hakkı Polat beye verildi. İsmail Hakkı bey, Çok fazla teknik tanımlara girmeden hayatından örneklerle konuya giriş yaptı. Çocukluğunun kuyruklarda geçtiğini, 70’ler 80’erde devlet dairelerinde “Bu gün git, yarın gel.” anlayışından bahsetti. Bizlerin gençliğindeki bu gerçekler salondaki dinleyicilere masal gibi geliyor, gibime geldi. 80’lerden sonra yavaş yavaş elektronik devletin ön plana çıkması ile iş yapış sürecinin kısaldığını ifade etti. İnternetin devreye girmesi ile ise daha da bir kolaylaştığına dikkat çekti. Artık nüfus sureti almak için, vergi ödemek için, bir çok işlemler için devlet dairelerinin kapılarını çalmadığımızı söyledi. Devletin elektronik olması, vatandaşın e hâline geçmesinin “İnternet Çağında Kamu Diplomasisi” ile bir bağının olduğunu gerçekten hissettim.
Enes Bayraklı ikinci olarak sözü Gökhan Yücel’e verdi. Gökhan Yücel’i bakan danışmanı olarak tanımladı. Fakat hangi bakanın danışmanı olduğu konusunda bir şey söylemedi. Gökhan Yücel daha önce İstanbul MEB’de dijital derslerle ilgili bir çok projeye attığı imzadan tanıdığım biri. Satır aralarından Milli Eğitim Bakanlığı danışmanı olduğu fikrim sabitlendi. İyi yetişmiş ve genç bir bürokrat olarak, dijital okur-yazarlık, kamusal alanda kamu diplomasi tanımının da Gökhan Yücel’le yakın bağlantısı olduğu hemen görülüyor. Yücel, dijital diplomasinin şu an dünyanın hemen her yerinde tartışılan bir konu olduğunu vurguladı. Kendisinin de 2009 yılından beri dijital diplomasiye kafa yorduğunu belirtti. Bu konuda çalışmalarını adlı sitede paylaştıklarını söyledi. Burada söyledikleri ile de dünyanın dikkatini haklı olarak üzerlerine çekmişler. Yeni yeni dünyamıza giren dijital diplomasi konusunda dünyanın hatırı sayılır kişileri arasına girdiklerini görmek de bizi gerçekten memnun etti.
Gökhan Yücel konuşmasında bir çok teknik tanımda bulundu. Merak edenler az önce adresini verdiğimiz siteden daha detaylı b konulara eğilebilir. Fakat bizim konuşmaların bütününden anladığımız; dijital diplomasi, her yerde her zaman, herkes tarafından yapılan bir diplomasi olduğu sonucuna vardık. Artık yeni güç, dijital diplomasidir. Bunu anlamaya çalışmak da bu dünyada var olmak için yapmamız gereken işlerin başında gelmektedir.
Son söz iletişim bilimci Yalçın Arı’nındı. Arı, devletin
dönüşümünden bahsetti. Devletin internet çağında bilgiyi daha hızlı
ve ilk ağızdan vermesinin önemine dikkat çekti. Eskiden haberleri
bir elden öğrenirken bu gün siber mekan sayesinde çok farklı
yönlerden bilgilendiğimize dikkat çekti. Arı, internetin, dijital
eğitimin bir oklu olmadığını, internetin bir deneyim olduğunu
söyledi. Bu çağın iletişim şeklinin dezenformasyon olduğunu
belirtti. Her içeriğin kendi mecrasında üretildiği ve cevapların da
aynı ortamda verilmesinin önemine dikkat çekti.
Evet konuşmacıların ardından; konuşma esnasında akıllı telefonları ile ilgilenen, tabletlerinde gezinen gençler bizi şaşırtarak soru da sordular. Bu arada panelistler de panel süresince akıllı telefonları ellerinden düşürmediler. Ben de panelistlerden biri ile tokalaşmasam da sanal alemde anında arkadaş oldum. Ne diyeyim. Yeni dünya böyle bir şey ve bizler de bu yeni dünyanın bir parçası olmaya ister istemez uyum saplıyoruz. Kalın sağlıcakla.